Tüm Bilgi Paylaşımlarım

Maurizio Cattelan’ın Eserlerinde İroni ve Eleştiri

21. yüzyıl sanatını anlamak ve anlamlandırmak, modern sanatın temel ilkelerinin ve kavramlarının nasıl konumlandırıldığı ile ilişkilidir. Öncü sanat akımlarının yolu açtığı gerçeğini yadsımadan bu ilişkiler zinciri kurulduğunda günümüz sanatı daha anlaşılır olacaktır. Günümüz sanatı, dünya gerçekliğinin bir yansıması olarak ele alınmaktadır. Sanatçılar, küratörler ve koleksiyonerler açısından sanat, toplum yaşamını gösteren güncel meselelerle ilişkilendirildiğinde anlam ve beğeni kazanmaktadır. Sanat eserleri de yerel ve evrensel meselelerin ele alındığı ve eleştirildiği ölçüde dikkat çekmektedir. Var olan ve olmuş olan gerçekler ve bu gerçeklerin ironi duygusuyla birlikte eleştirisi üzerinden eserlerini kurgulayan İtalyan sanatçı Maurizio Cattelan, 20. yüzyıl modern sanat akımlarının temel ilkelerini harmanlayarak günümüz sanatında kendisine yer edinmiş ve hatırı sayılır derecede dikkatleri üzerine çekmiş bir sanatçıdır. Eserlerinde rastlantıya yer vermeyen sanatçı, gerek doldurulmuş hayvanlardan oluşan enstalasyonlarını gerekse balmumu heykellerini özenle meydana getirmektedir. Bu eserlerin, içinde anlam kazanacağı mekânları dikkatlice seçerek kendine özgü bir sergileme düzeni sunmaktadır. Bu eserler, mekân-kurum-anlam ilişkisi çerçevesinde sanatın bugünkü konumunun işaretçileri olarak örnek teşkil etmektedir. Bu makalede Cattelan’ın eserlerinin, günümüz sanatının şimdiki halinin anlamlandırılması bakımından önemi vurgulanmış ve bu eserler, sanat kurumları başta olmak üzere toplumsal, siyasi ve dini diğer kurumlarla olan ilişkilerinin belirlenmesi amacıyla yeni bir bakış açısı ile ele alınmıştır. Makalenin tamamını görüntülemek için: http://doi.org/10.47571/ataunigsfd.871906

Haır as A Representatıon of Culture and Identıty Perceptıons In Mona Hatoum‘s Works

With the progressing sense of beauty, art and fashion; hair surrounding the face like an extra beauty ornament, has been a tool to express individuals' social position, and has represented their social, political, cultural and economical status. Hair is just like a secret weapon in the struggle between the main components of life; man and women, reinforcing the male's potency and the female's passion. In other words, it is an effective tool to understand and explain the level of exposure or irregularity; and to admit and/or refuse the gender roles imposing to be strong and/or beautiful. It is seen that hair is rather convenient in making visible the resistance against sexist- trend and reconstruction efforts against the thoughts and attacts which tend to collapse the perception of the society that adopts the traditional stereotypes. In the field of plastic arts, there are remarkable samples of hair's being used as an art object directly while putting up an artistic notice. Among these samples, the feminist artist Mona Hatoum's works have a privileged position because of the fact that she pulls out all the stops of the sensitive and organic structure of hair as a material. Born in a Palestinian family in Beirut, Mona Hatoum (1952-) reflects her critical views against the geography in which she was born via her works. Besides this, in her works, she produces both oppositions and ambiguities by collocating the the effects of life in exile which she herself experienced-  on identity and culture. Mona Hatoum, who criticizes the eastern cultural thoughts that women hair rises the sexual desire, is a tempter and should be covered; regards hair as a simple and parctical metaphore of desiring and being desired, turnig the harmony and conflict in to a silent protest. She criticizes while laying emphasis on the authoritarian power structures, the insecurity and exceptions. With the metaphoric hair image which stands recalcitrant against prohibitions, Hatoum brings the provocative subjects into discussion such as violance, oppression, and voyeurism; furthermore she prooves that hair does not have an absolute meaning.

Sürrealizm Gerçekliğinde Kadın İmgesi ve Sürrealist Kadın Sanatçılar

20. yüzyıl sanatının biçim ve içerik dönüşümüyle en çığır açan akımlarından biri olan Sürrealizm, Batı kültürünün ahlaki ve akla dayanan varsayımlarına artık güvenilmeyen ve sanatçıları kendi doğasını sorgulamaya iten bir dönemde ortaya çıkmıştır. 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan Sembolizm, Sigmund Freud gibi psikanalistlerin görüşleri ve I. Dünya Savaşı’nın sarsıcı etkileri akımın oluşumuna zemin hazırlamıştır. Edebiyat, müzik, sinema ve görsel sanatları kapsayan Sürrealizm’de duyguların bilinçaltına yönelik tekniklerle ortaya çıkarılışı ve sembollerle ifade edilişi benimsenmiş ve bu, asıl gerçekliğe ulaşma aracı olmuştur. Asıl gerçeklik, sanatçının gerek dış dünyadaki gerekse kendi içindeki gerçekliğin bileşiminden ortaya çıkmaktadır. Kadın imgesi ise bu bileşimin ta kendisidir. Bu bileşimde kadın ya görüntü ya da erotik dişi külttür. Sanatçı olarak kadının varlığı ise çoğu zaman ikinci planda kalmış ya da yok sayılmıştır. Her ne kadar erkek sanatçıların önderliğinde başlamış olsa da sürrealist harekete çok geçmeden kadın sanatçılar da dâhil olmuştur. Dönemin erkek egemen bakış açısına rağmen tüm sınırları zorlayan, savaş değil barış isteyen sürrealist hareketin ilerlemesinde, evrensel bir boyut kazanmasında etkili olan kadın sanatçılar birçok sanat disiplininde eserler üretmiş ve modern sanatın gelişiminde ne kadar önemli bir yere sahip olduklarını göstermişlerdir. Makalenin tamamını okumak için: http://dx.doi.org/10.29228/rssstudies.40235