Türkiye, Küresel İnovasyon Endeksi’nde neden 51’incidir?
Günümüz iş yaşamında, ekonomi jargonunda yaygın kullanılan sözcüklerden, terimlerden biri de “inovasyon”dur. Bu konuda toplantılar düzenleniyor, demeçler veriliyor, makaleler yazılıyor, inceleme ve araştırmalar yapılıyor, ödül törenleri düzenleniyor, ödüller dağıtılıyor.
İnovasyon, yenilikçilik sözcüğü bu kavramı tam karşılıyor mu? İnovasyon, algılayabildiğimiz kadarı ile yeni ürün, yeni teknoloji, yeni bilgi, yeni üretim süreçleri geliştirmekten daha geniş kapsamlı bir kavram. Kuşkusuz inovasyon sözcüğü tüm bunları kavramakla beraber, mevcut bilgilerden yararlanarak yeni malzeme, araç üretmeyi, mevcut alanları geliştirmeyi, pazarlara hizmet ve mal sunuşunda yeniliği, değişikliği, işyerlerinde yerleşim ve iş akımı planlarını daha etkin hale getirmeyi, tasarımı da içermekte.
Konu yalnız işletmelerin başarısı açısından değil, ekonomilerin krizden çıkışı açısından da önem taşımakta. Yeni ürünlerin, yeni hizmetlerin, yeni teknolojilerin geliştirilmesinin, yeni sunuş tekniklerinin, ekonomide canlılık yaratacağı savunuluyor. Serbest piyasa ekonomisi düzenin sürmesi açısından, yenilikçilik yaşamsal önem taşıyor. Ülkeler, devlet ve işletmeler olarak araştırma geliştirme faaliyetine büyük kaynaklar ayırıyorlar. Şirketlerin, araştırma geliştirme giderlerine ayırdıkları kaynakların GSYH’ye oranı bazı ülkelerde yüzde 3.0 düzeyine yaklaşıyor, hatta aşıyor. İsrail ve Güney Kore bu konuda ilk iki sırayı alıyor. Şirketlerin Ar-Ge harcamalarının ulusal gelire oranı sıralamasında İsrail, Güney Kore, Finlandiya, Japonya, İsveç, İsviçre, Danimarka, Almanya, ABD, Avusturya ilk ona giriyor. 2011 verilerine göre Türkiye’nin bu ölçüte göre dünya sıralamasındaki yeri, Güney Afrika’dan da sonra, ancak 33’üncülük. Türkiye’de işletmelerin Ar-Ge harcamalarının ulusal gelire oranı ancak binde 37. Bu konuda devletin de katkıları var. Devlet özellikle KOBİ’lere Ar-Ge konusunda doğrudan destek veriyor. Ayrıca Kurumlar Vergisi Kanunu’nda kapsamlı Ar-Ge vergi indirimi var. Kurumlar, işletmeleri bünyesinde gerçekleştirdikleri yeni teknoloji ve bilgi arayışına yönelik araştırma geliştirme harcamalarının yüzde 100’ünü Ar-Ge indirimi olarak kurum kazancından indirebiliyor, vergi avantajı desteği sağlıyorlar.
Yaygın toplantılara, demeçlere, ödüllere, teşviklere karşın Türkiye’nin dünya çapında bir markası olmadığı gibi geliştirdiği, ihraç ettiği yeni ürün, yeni teknoloji, yeni üretim süreci de yok. Yeni ürün, yeni teknoloji ihracının yokluğu bir yana, ileri teknoloji ürünlerinin ihracat içindeki payı da son derece düşük. Türkiye daha çok geleneksel sanayi ürünlerini, onların da büyük ölçüde montajını yaparak dışarıya satıyor. Türkiye’nin ihracatında ortalama kg. değeri 1.46 ABD Doları (USD) olarak hesaplanıyor. Bu değer, teknoloji ürünü satan Ar-Ge harcamalarının yüksek olduğu Güney Kore’de 3.0 USD, Japonya’da 3.5 USD, Almanya’da 4.1 USD’ye değin yükseliyor.
Bu bağlamda diğer gösterge ve verilere de bakıldığında Türkiye’nin dünya sıralamasında çok gerilerde olduğu görülüyor. Prof. Dr. Güven Sak’ın 4 Kasım 2013 tarihli Dünya gazetesinde yayımlanan makalesinden öğrendiğimize göre Türkiye, küresel inovasyon endeksinde 68’inci sırada( http://www.dunya.com/turkiye-kuresel-inovasyon-endeksinde...)
Dünya Ekonomik Forumu Küresel Rekabet Gücü Raporu’na göre 2013 yılında Türkiye, 148 ülke arasında rekabet gücü sıralamasında 44’üncü. İşgücü etkinliği açısından durum daha da iç karartıcı; sıra ancak 130’unculuk.
Sözünü ettiğimiz konularda dünya düzeyinde niçin bu denli geri sıralardayız? Yanıtı, nitelikli insan azlığı.
Kapitalist düzende girişimci en etkili aktördür, ünlü ekonomist Joseph Schumpeter’in girişimci tanımını anımsayalım. Girişimci, üretim faktörlerini bir araya getiren, örgütlenmeyi yapan, yeni ürünler geliştiren, yeni teknolojiler uygulayan, yeni pazarlar bulan, yaratıcı bir kişidir. Türkiye’de bu tanıma uyan kaç girişimci, hatta işadamı var? İnovasyonda niçin geri sıralardayız diye yakınmadan önce olaya doğru tanı koymak gerekiyor.
Dünya ekonomilerini inovasyon yeteneklerine göre sıralayan Küresel İnovasyon Endeksi, İngilizce ifadeyle Global Inovation Index (GII)’in 2020 yılı raporu 2 Eylül 2020 tarihinde Dünya Fikri Mülkiyet Hakları Örgütü (WİPO) tarafından yayınlanmıştır. Endeks her yıl düzenli olarak Dünya Fikri Mülkiyet Hakları Örgütü (WİPO), INSEAD ve Cornell Üniversitesi iş birliğinde hazırlanmaktadır. İnovasyon girdileri ve çıktıları olarak gruplandırılmış yaklaşık 80 göstergeden oluşan endeks, inovasyonun çok boyutlu yönlerini incelemektedir. Küresel İnovasyon Endeksinin çerçevesi gözünüzde canlanması adına Şekil 1’de verilmiştir. Şekil 1: Küresel İnovasyon Endeksi (GII)’nin Yapısı Kaynak: WIPO Küresel İnovasyon Endeksi’ne göre 2020 yılında ilk 20’ye giren ülke ekonomileri Tablo 1’de sunulmuştur. Tablo 1’e göre öne çıkan bulgular şöyledir: İlk 3 sırayı 2019 yılında olduğu gibi sırasıyla İsviçre, İsveç ve ABD paylaşmıştır. Tabloda yer alan skorlara bakıldığında genel olarak skorlarda bir artış görülmediği, aksine azalış meydana geldiği görülmektedir. Ancak skorlardaki bu azalmanın bazı ülkeler hariç sıralamaları genel olarak değiştirmediği gözlemlenmiştir. Bunun nedeni raporda belirtildiği üzere Covid-19 pandemisinin ülke ekonomilerinde neden olduğu daralma ve araştırma ve geliştirme yatırımlarında neden olduğu kesintilerdir. İlk 20 ülke içerisinde en yüksek gelişme gösteren ülke ekonomisi 4 sıra birden yükselen Fransa ekonomisi olmuştur. Yeni durumda Fransa listeye 12. sıradan girmiştir. Diğer taraftan en yüksek gerileme gösteren ülke ekonomileri ise İsrail ve İrlanda olmuştur. İsrail 2019 yılında 10. sıradan 13. sıraya, İrlanda ise 12. sıradan 15. sıraya gerilemiştir. Birleşik Krallık 2020 yılında 1 sıra yükselerek Hollanda ile Danimarka 1 sıra yükselerek Finlandiya ile yer değiştirmiştir. Tablo 1: Küresel İnovasyon Endeksi, 2020 Kaynak: WIPO Raporda Türkiye ile ilgili olarak yer alan son 3 yıla ilişkin istatistikler Tablo 2’de sunulmuş olup, bu tabloya göre öne çıkan bulgular şöyledir: Türkiye 2020 yılında Küresel İnovasyon Endeksinde bir önceki yıla göre 2 sıra düşüş göstererek 131 ülke ekonomisi arasında 51. sırada yer almıştır. İnovasyon girdi alt endeksinde ise bir önceki yıla göre artış göstererek 56. sıradan 52. sıraya yükselmiştir. İnovasyon çıktı alt endeksinde ise bir önceki yıla göre düşüş göstererek 49. sıradan 53. sıraya gerilemiştir. 2020 yılında inovasyon girdi alt endeksi inovasyon çıktı alt endeksinden daha iyi durumdadır. İnovasyon girdi alt endeks sıralamasında son 3 yılda en iyi performans 2020 yılında gösterilmiştir. Diğer taraftan inovasyon çıktı alt endeks sıralamasında son 3 yılda en düşük performans ise aynı yılda gözlemlenmiştir. Küresel İnovasyon Endeksi sıralamasında ise son 3 yılda en düşük performans 2020 yılında görülürken, en yüksek performans 2019 yılında görülmüştür. Tablo 2: Küresel İnovasyon Endeksi Bulguları, Türkiye Kaynak: WIPO Küresel İnovasyon Endeksi’ne göre Türkiye, 37 üst orta gelir grubu ülke ekonomisi arasında 8. sırada yer alırken, Kuzey Afrika ve Batı Asya'daki 19 ülke ekonomisi arasında ise 4. sırada bulunmaktadır. Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) ile karşılaştırıldığında, Türkiye’nin performansı gelişmişlik düzeyi dikkate alındığında beklentilerin altında seyretmektedir. Çıktı alt endeks puanının girdi alt endeksi puanına oranı anlamına gelen inovasyon etkililiği rasyosu, ingilizce ifadeyle Innovation Efficiency Ratio bir ülkenin girdileri ile ne kadar inovasyon çıktısı ürettiğini göstermektedir. Türkiye inovasyon etkililiği rasyosunda 2020 yılında 131 ülke arasında 0,6’lık oranla 131 ülke arasında 54. sırada yer almıştır. İnovasyon etkililiği rasyosu 2020 yılından itibaren Dünya Fikri Mülkiyet Hakları Örgütü (WİPO) tarafından yayınlandığından önceki yıllarla birlikte bir karşılaştırma sağlanamamaktadır. Girdi ve çıktı inovasyon endekslerinin alt endekslerinde de 2019 ve 2020 yılları karşılaştırılmış olup, öne çıkan bulgular Tablo 3’te verilmiştir. Tablo 3’e göre; En yüksek performans gösterilen alt endeks 2020 yılında 28. sırayla “Pazar gelişmişliği” iken 2019 yılında 40. sırada “Yaratıcı çıktılar” olmuştur. En düşük performans gösterilen alt endeks 2020 yılında 94. sırayla “Kurumlar” iken 2019 yılında 2020 yılına benzer olarak 85. sırada “Kurumlar” olmuştur. Bu bulgudan aynı zamanda en düşük performans gösterilen “Kurumlar” alt endeksinin 9 sıra birden düşerek 2020 yılında daha da düştüğü görülmektedir. Bir önceki yıla göre en yüksek gelişme gösteren alt endeks 24 sıra yükseliş gösteren “Pazar gelişmişliği” alt endeksidir. Bu endeksi sırasıyla 14 sıra yükseliş gösteren “İş gelişmişliği” ve 4 sıra yükseliş gösteren “İnsan sermayesi ve araştırma” endeksi izlemiştir. Bir önceki yıla göre en düşük performans ortaya koyan alt endeks 13 sıra gerileme gösteren “Altyapı” alt endeksidir. Bu endeksi sırasıyla 10 sıra gerileyen “Yaratıcı çıktılar” ve 9 sıra gerileyen “Kurumlar” endeksi takip etmiştir. Tablo 3: Girdi ve Çıktı İnovasyon Alt Endeksleri, Türkiye Kaynak: WIPO 5 nolu “İş gelişmişliği” bölümünde 5.2. kodlu “İnovasyon bağlantıları” altında 5.2.1 kod ile yer alan Üniversite/Sanayi Araştırma İşbirliği endeksinde Türkiye’nin son iki yıllık gelişimi ise şöyledir: Türkiye Üniversite/Sanayi Araştırma İşbirliği alt endeksinde 2019 yılında 37 puanla 88. sırada yer alırken 2020 yılında 18 sıra birden yükselerek 40,6 puanla 70. sıraya yerleşmiştir. Bu bulgudan Üniversite-Sanayi İşbirliği programlarının endekse önemli katkı sunduğu anlaşılmaktadır. Raporda Dünyayı etkisi alan Covid-19 pandemisinden dolayı 2020 yılında dünya ülkeleri araştırma ve geliştirme (AR-GE) yatırımlarına ayırdıkları pay düşüş göstermiştir. Diğer taraftan küresel olarak bazı ülkeler hariç ülke ekonomik büyüme hızlarında düşüş trendi öngörülmektedir. Bu nedenle Türkiye özelinde sunulan yukarıdaki bulgular çok olumsuz bir tablo çizmemelidir. Ancak bu durum ülkemizi ilerlemeden ve daha ön sıralara girmeden alı koyacağı anlamı taşımamalıdır. Türkiye nitelikli personel istihdamını ve şeffaflığı ilke edinerek ve verimsiz veya nispeten verimli alanlardan yüksek katma değerli alanlara daha fazla kaynak aktararak daha üst sıralara yükselmesi ve uluslararası arenada söz sahibi olması her zaman mümkündür. Ayrıca, 80 göstergeden oluşan endeks görev alanları itibarıyla neredeyse bütün kamu kurum ve kuruluşlarını ilgilendirdiğinden ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının bilimi rehber edinerek eş güdümlü çalışması ve süreci görmek adına belirli aralıklarla ilerleme raporları hazırlaması gerektiği unutulmamalıdır. Raporun ana ve alt endeksler açısından detaylı bir şekilde incelenmesi, atılacak adımlar ve alınacak politika tedbirleri açısından yol gösterici olacaktır. Üretilen yeni bilgi ve yöntemlerin sahada uygulanması anlamına gelen inovasyon ile inovasyon yetenek ve becerileri geliştiği ölçüde ülke ekonomileri gelişim göstereceği ve refah seviyelerinin artacağı aşikardır. Faydalı olması ve farkındalık oluşturması dileğiyle. Bilimle, teknolojiyle ve inovasyonla kalınız. Not: Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz veya kopyalanamaz. Note: It can not be cited or copied without referencing. Yararlanılan Kaynaklar Cornell University, INSEAD, and WIPO (2020). The Global Innovation Index 2020: Who Will Finance Innovation? Ithaca, Fontainebleau, and Geneva. WİPO, https://www.wipo.int/edocs/pubdocs/en/wipo_pub_gii_2020.pdf. Global Innovation Index, https://www.globalinnovationindex.org/analysis-indicator. https://tevfikbulut.com/2020/09/12/kuresel-inovasyon-endeksinde-turkiye-ne-durumda/
OKU, YORUMLA ve PAYLAŞ ==> https://www.sanayigazetesi.com.tr/kuresel-inovasyon-endeksinde-turkiye-ne-durumda-makale,1871.html
Her yıl hazırlanan “Global Innovation Index Report– Küresel İnovasyon Endeksi Raporu” yayınlandı.
Türkiye olarak; 2011- 2019 arasında ortalama 36.93 Endeks puanımız bulunmakta olup; en düşük puanı 2011 yılında 34.1 ile; en yüksek puanı ise 2016 yılında 39 puanla aldık. 2019 yılında 131 ülke arasında 36.31 puanla 49. sırada yer alan ülkemiz, 2020 yılı raporuna göre 34.90 puanla 51. Sırada yer almıştır. Endekste 66.88 puanla İsviçre ilk sırada yer alırken; son sırada 19.85 puan ile Yemen yer almakta olup, Endeksin medyanı 30.94’tür.
Geçmiş dönemlere bakıldığında yapılan ar-ge yatırımlarının ülkelerin gayri safi milli hasılaları ile doğru orantılı arttığı veya azaldığı görülmekte olup, son 6 aydır pandeminin de etkisi ile azalmaktadır. 2021 yılında da bu sürecin devam edebileceği öngörülmektedir.
Diğer taraftan kendine rota arayan boştaki risk sermayesinin (venture capital) özellikle kişi başı milli geliri 32.000 dolar üzerinde olan; Singapur, İsrail, Hong Kong, ABD, Lüxemburg, İngiltere gibi ülkelere yöneldiği görülürken diğer taraftan, kişi başı milli gelir düzeyi 0-6.000 Dolar arasında olan ülkeler içinden Hindistan’a; 6.000 – 15.000 Dolar arasında olan ülkeler içinde Çin’e; 15.000 – 32.000 Dolar kişi başı milli geliri olan ülkelerden ise Güney Kore ve Estonya’ya yöneldiği görülmektedir. Maalesef bu sermayelerin ülkemize yönelmediği görülmektedir.
Şimdi gelin gelir seviyesine göre endeksteki sıralamalara bakalım;
*parantez içindeki (sayı) ülkenin endeks içindeki genel sıralamasını göstermektedir.
Son dönemde yapılan Ar-ge yatırımlarının sektörel olarak dağılımına yüzdesel baktığımızda;
Ar-ge ve İnovasyon konusunda en fazla yatırım yapan firmalara baktığımızda; Alphabet, Huawei, Samsung,Volkwagen ve Roche ilk sıralarda yer alırken,
Yatırım tutarına göre en etkin sonuca ulaşan firmalar ise; DouDupont, China State Enginering, Accenture, Airbus ve Panasonic yer almaktadır.
İnovasyon ve gelişmişlik seviyesi arasındaki korelasyona bakıldığında; gelişim düzeyine göre innovatif açıdan en düşük performansı sergileyen ülkeler sırası ile; Rusya, Türkiye, Şili, Suudi Arabistan ve Arjantin olarak tablolara yansımış durumda!
Geçen hafta Sanayi ve Teknoloji Baknalığımız; sivil toplum örgütlerimizin temsilcileri ile bu konuyu ayrıntılı olarak masaya yatırarak önümüzdeki dönem yol haritasını değerlendirdiler; sonrasında mutlaka bir yol haritasını yazılı olarak kamuoyu ile paylaşacaklardır.
Geçen on yılda, inovasyon konusunda onlarca etkinlik yapılmasına, birçok girişimde bulunulmasına rağmen, olumlu bir noktaya konuyu taşıyamamış oluşumuz da manidar tabi; işin görsel tarafını bırakıp ödevimizi doğru yapmaz isek, yazılan raporlar uygulama alanı bulamaz ise bu yazıyı bu içerikle yazmaya devam ederiz.
Geçenlerde kendi şirketini kurmuş, iş kovalayan bir genç girişimci ile Türkiye’de girişimciliğe yönelik devlet desteklerini konuşuyorduk. Karışık duygular içindeydi. Bir yandan fazlasıyla cömert bir sürü maddi destek imkanı olmasından son derece memnundu. Bir yandan da “neredeyse üzerinde çalışacağım masanın ebatını da desteğe hak kazanmak için sağlanması gereken kriterler listesine ekleyecekler” diye şikayet ediyordu. Merak ediyordu. Neden girişimcileri desteklemek için son derece cömert davranan bir devlet, bir taraftan da ek külfet getiren manasız kriterler koyuyordu? Üstelik neden yeni girişimlere verilen destek kriterleri AR-GE projeleri için destek kriterlerine benziyordu? Starbucks 1971 yılında kuruldu. Bugün 62 ülkede 149 bin kişi istihdam ediyor. Adam bildiğiniz kahve satıyor. Kahveyi icat filan etmedi. Sadece daha güzel sunuyor. Ben de her sabah içiyorum. Chobani yoğurtlarının kurucusu Hamdi Ulukaya geçen yıl ABD’de yılın girişimcisi seçildi. Hamdi Bey bildiğiniz bizim yoğurtları ABD’de satıyor. Yoğurdu filan bulmadı. Hatta nasıl satılacağını da bulmadı. Bizim burda başarıyla uygulanan satış yöntemlerini dünyanın en büyük pazarına taşıdı. Starbucks ve Chobani bizim çoğu akademisyenlerden kurulu jürilere gelse devletten destek alabilirler miydi emin değilim. Bizim girişimci destekleme sistemimizdeki ana problem galiba tam da bu noktada yer alıyor. Aslında devletin öyle kendi başına doğrudan girişimci seçmemesi gerekiyor. Teknik olarak, devletin, özel kesimle rekabete girmemesinde de fayda var. Ama bakın öyle oluyor. Neden böyle oluyor?
Müsaadenizle önce bana bu soruyu soran genç girişimciye ne dediğimden başlayayım. Girişimci destekleri konusunda karışık duygular içinde olan genç girişimciye o gün “ama İdare ne yapsın?” dedim, “gel birlikte bir düşünelim: bir bürokrat, kamu kaynağını kullanarak, özel bir projeye fon aktaracak. Bugünkü cömert destelerin en sonunda manası bu oluyor.Ötekilerin arasında tek bir girişimciye arka çıkacak. Her ne kadar şimdilik Sayıştay raporları Meclise sunulmayıp, sümen altı ediliyor olsa da, denetim işi fiilen ortadan kalkmış filan değil. Yarın mecbur desteği veren kuruma Sayıştay’dan bir müfettiş gelecek. Kamu kaynağı doğru aktarılmış mı diye bir bakacak. İşte o gün hesap verebilmek için şimdiden kaynak dağıtımını somut ve sayılabilir kriterlere bağlamakta fayda var. Gelen müfettiş zaten yalnızca o sayılabilir kriterlere bakacak.” Öyle değil mi? Aynen böyle olmuyor mu? “İlgili konuda doktoralı elemanı var mı?” bakabilirler. “Masalar belirtilen ebatlarda tasarlanmış ve çalışabilir durumda mı?” bakabilirler. “Bilgisayarlar aman Apple filan olmasın en ucuzundan olsun” bakın buna da bakabilirler. Uyduruyorum elbette ama işte böyle kriterler geliveriyor iş doğrudan devlet desteği dağıtmaya gelince.
Halbuki devletin mümkün olduğunca doğrudan destek vermekten kaçınması gerekiyor. Özellikle erken aşama desteklerinde, tek tek projelere kaynak aktarmak yerine, erken aşama girişimcileri destekleyen ekosistem unsurlarını hareketlendirmekte fayda bulunuyor. Mesela bir erken aşama girişim sermayesi fonu özel yatırımcılardan para bulabiliyorsa, bu fona kaynak aktarmak. Böylece bir özel yatırımcının kendi elini taşın altına koyduğu, güvendiği girişimcilere destek verilmiş oluyor. Hazine’nin bugünlerde yasal çerçevesini tamamlamaya çalıştığı Fonların Fonu düzenlemesinin özü işte tam da bu. Devlet bir fon kuruyor, bununla özellikle erken aşamaya kendi kaynaklarıyla destek veren girişimcilik fonlarına ek bir finansman imkanı sağlıyor. Peki, problem nedir? Problem bir nevi tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan çıkar problemidir. Memlekette erken aşamaya destek veren girişimcilik fonları zaten yoktur. Memlekette nitelikli yeni girişim sayısı da çok azdır. Bunların sayısını artırmayı hedefleyen kuluçka merkezlerine destek verilmemektedir. Melek yatırıcımcılık düzenlemesi ise yine Hazine tarafından daha yenilerde yapılmıştır. Fonların fonu düzenlemesi daha yapılacaktır.
Memleketin girişimcilik ekosistemi daha inşa halindedir. Nasıl Sibirya kaplanlarının Sibirya’nın ta en doğusunda Amur nehrinin güneyinde, Japonya’nın kuzeyindeki Sakhalin adasının tam karşısında, yaşayabilmeleri için avlayacakları hayvanlara, o av hayvanlarının da rahatça otla beslenecekleri bir ortama ihtiyaçları varsa, girişimcilerin de işte öyle bir ortama ihtiyaçları vardır. Uygun ekolojik ortam yoksa Amur nehrinin güneyinde Sibirya kaplanı, Türkiye’de de girişimci olmaz.
Mesele şudur: Bir. Yeni fikirleri hayata aktaracak mekanizmalar bu yeni girişimci ekosisteminin ayrılmaz bir parçasıdır. İki. Türkiye’de bu eko sistemin tüm unsurları daha yerine oturmuş değildir. Üç. İnşaat ortamında etrafımızda bir hercümerç hali vardır. Sıkıntı buradadır. Konuyla ilgili olarak, TEPAV araştırmacısı İpek Beril Benli’nin çalışmalarına bir bakmanızı öneririm.
Yoksa bu kadar desteğe rağmen, INSEAD, Cornell Üniversitesi ve WIPO’nun Küresel İnovasyon indeksinde neden Türkiye 142 ülke arasında 2012 yılında 74’üncü, 2013 yılında da hala 68inci sıradadır? İşte bundan. Neden listenin ilk 10, hatta ilk 20, ülkesi pek değişmemektedir. Yine bundan.