“Radikal Blog“da ki Denemelerimden..(8).
Türkiye‘nin Bitmeyen Yedi Düvel Savaşının“Sakıncalı Piyadesi "
Gençlik yıllarımın kahramanı!..."
İlk söz:Bugün bir yandan büyük bir vatanseverin ve yorulmaz bir devrimcinin katledişinin, bir yandan da ülkemizi ucuz bir işgücü deposuna dönüştürerek emperyalist tekellerin sömürüsüne açan ekonomik darbenin yıl dönümü. Yaşadığı, gazeteciliği sürdürebildiği bir Türkiye çok farklı olurdu...
Bir Pazar Sabahıydı Ankara Kar Altında..."HakIıdan yana değiI, güçIüden yana oIanIar
korkak ve kaypak oIurIar..
Güç merkezi değiştikçe dönerIer; fırıIdak oIurIar."
Yitirilmiş değerlerden
içimizdeki bir iz:
Uğur Mumcu....
Saygıyla...
"Sakıncalı piyade" kitabının son satırları.Birlikte okuyalım...
"Patnos'da çok şey kazandım.
Orada, «halk» dediğimiz
soyut kavramın ne olduğunu
canlı örneklerle anladım.
Siirtli Maşallah Çavuşu,
Trabzonlu Osman Çavuşu,
Denizlili Havancı Niyazi'yi,
Kırklarelili Recep'i,
Mersinli Mithat'ı,
Ankaralı Dinçay'ı tanıdım.
Her biri, birer insanlık simgesi gibi çevremizde,
bizlere, «Hoca Nasrettin gibi ağlayan,
Bayburtlu Zihni gibi gülen»
halkın en taze güllerini sundular.
Yüreklerimize duygu pınarlarından şelâleler akıttılar.
Erlik işleminden sonraki aşamalar,
işleri büsbütün arap saçına döndürdü.
Şimdi ne er sayılıyorum ne de yedeksubay..
Böyle olunca, ikisinin arası, astsubay yapacaklar galiba!.
Evet, evet. ne olursa olsun,
ben Patnos dağlarında
halk çocuklarıyla er olarak askerlik yapmayı,
emekli olduktan sonra, siyasal iktidarın uzattığı
yönetim kurullarında,
onbinlerce lira para alan orgeneral olmaya değişmem! "
Bu arada bizim için çok önemli ve anlamlı bir notumuzu
birlikte okuyalım:
Şırnak'ın Uludere ilçesi Gülyazı köyünde,
askerleri taşıyan minibüs şarampole yuvarlandı.
Kazada 9 asker ve 1 korucu şehit oldu,
çok sayıda asker yaralandı.
İlk yardım Gülyazı köyünde yaşayanlarından geldi.
Türk Milletinin birliğini ve beraberliğini istemeyen
bu Küresel Güçlerin ve Küresel Mafya Örgütünün
istemediği bir görüntüydü.
İşin ilginç yanı Ortasu Muhtarı Haşim Encü
Bombardımanda ölen köylülerden 8’ine akraba
olmasına rağmen,
dün kazada yaptığı yardım
için eleştiride bulunanlara ,
Encü'nün verdiği yanıt manidar ve herkese ders olacak nitelikte,
“Niye ilginç bulmuşlar ki!
Bu asker de bu vatanın evladıdır, biz de...
Bizim 34 insanımızın ölmesiyle
bu askerlerin yaralanmasının ne ilgisi var?
Ne yapacaktık?
Elimizi kolumuzu bağlayıp oturacak mıydık?
İlginç bir şey değil insani bir görevdir”
diye konuşması.
Ayrıca ,Irak sınırındaki operasyonda
ölen 34 kişi arasında oğlu da bulunan
Emine Ürek kaza ile ilgili yaşadıklarını anlattı.
Ürek, “Ana yüreği benimkisi, aynı acıyı hissettim .
Yaralı bir askerin başını,
yardım gelene kadar dizime koydum.
Yerde yaşamını yitiren askerleri görünce
oğlum aklıma geldi" dedi.
Etle tırnak gibi olan bu halkın sağduyusu ile
emperyalistlerin ve onların uzantılarının oyunu
her zaman olduğu gibi bozuldu.
Mübarek Ramazan bayramında da
Gaziantepde'de sergilenen acı oyunda olduğu gibi:
Çoluk çocuk demeden ;
kutsal gün demeden saldıran
gözü dönmüş bu canilerin;
O kadar silahlı baskıya,
O kadar tehdite rağmen !..
Türk Milleti bu oyuna gelmedi!...
Gelmiyecekte!...
Bu toplumu bölmeyi
başaramayacaksınız!..
Başaramadınızda!...
Bu olay bize , bugün ölümünden büyük üzüntü
duyduğumuz ve kendisini saygıyla
andığımız Uğur Mumcu'nun
sözlerini hatırlattı!..
Uğur Mumcu Türkiye’nin aydınlık yüzüydü,
Dünya da ender rastlanan toplumu
aydınlatmaya, bilinçli hale getirmeye, afazilikten
kurtarmaya çalışan yazarlardan biriydi.
Atatürkçü ve onurlu kişiliği ile ışık tuttu.
Onun kitapları ile büyüdük.
Bizden sonra gelen kuşaklarda
onu asla unutmayacak.
Unutturmayacağız çünkü!
Uğur Mumcu düşüncesiyle,
yazılarıyla hep bizimle
yaşıyor ve yaşayacak.
Milyonlarca kişi
aynı düşüncededir diye umut ediyorum!...
Uğur Mumcu 19 Ağustos 1981'de
"Bir ulus, ne kadar okuma-yazma, öğrenme,
araştırma eğiliminde ise, o kadar sağlam,
o kadar hoşgörülü ve demokrat yapıda olur''
demişti. Yani tam 31 yıl önceki bu sözleri halen
gerçekliğini koruyor.
Ama bu geçen 31 yıl içerisinde ne kadar demokrat
olduk bilemiyorum!..
Ama Uğur Mumcu demokrasinin
güneşi olduğu bir gerçek!
Yazdıkları ve söyledikleri hala geçerliliğini koruyor!
"Lozan hezimet" diyenlere,bu bağımsızlık tapusunu yırtmak isteyenlere Uğur Mumcu'nun kaleminden öyle bir kapak "Lozan ve Sevr" birlikte okuyalım:
Üç gün sonra, Lozan Antlaşması'nın 60. yıldönümünü kutlayacağız.
İsviçre'nin Lozan kentinde, 60 yıl önce imzalanan bu antlaşmayla
Türkiye, Kurtuluş Savaşı'nın sonuçlarını bütün dünyaya onaylatmıştı.
Altmış yıl sonra İsviçre'nin aynı Lozan kentinde,
“Dünya Ermeni Kongresi” düzenleniyor.
Bunun özel bir anlamı olsa gerek.
Bunun anlamını değerlendirmek için
Kurtuluş Savaşı öncesine
kısaca göz atmak ve o yıllarda Ermenilerle Rumların
kimlerce nasıl desteklendiklerini anımsamak gerekir.
Kurtuluş Savaşı öncesinde, emperyalist güçlerin,
Türkiye toprakları üzerinde
Rum ve Ermeni devletleri kurma ve
bunları kendi güdümlerine bağlama girişimleri,
Kurtuluş Savaşıyla boşa çıkartılmıştır.
Türkiye'yi de “manda” adı verilen yönetim biçimiyle
kendine bağlamaya çalışan Amerika,
Türkiye toprakları üzerinde kurulacak
bir Ermenistan devletinin de
“vesayetini” üzerine alma amacındaydı.
Erzurumve Sivas Kongreleri,
Türk toprakları üzerinde dış destekli
Ermeni ve Rum devleti kurma planlarına
karşı ulusal bilinci eyleme geçirmiş ve
Kurtuluş Savaşının antiemperyalist kavgası,
bu kongrelerde biçimlenip yönlendirilmiştir.
Yakın tarihimizden bu yana, emperyalist güçler,
Türkiye'de hep ayrımcı güçleri örgütlemek ve
desteklemek istemişlerdir.
Amaç aynı amaç, plan aynı plandır.
Kurtuluş Savaşı önce-sindeki bu çabalar,
Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan
hemen sonra da sürdürülmüş,
etnik kökenli ve dış destekli isyanlarla karşılaşılmıştır.
Bunları unutmuş değiliz.
Amerikan misyonerlerinin ve
Anadolu'da kurulan misyoner okullarının,
Kurtuluş Savaşı öncesinde,
Ermeni ve Rum toplulukları üzerinde
nasıl bir ayrımcı siyaset izledikleri
bugün belgelerle sabittir.
Ermenilere, o tarihte Amerikalılar
tarafın-dan silah yardımı yapıldığı ve
doğu illerimizin, Ermenilere güvence vermek gibi
yapay gerekçelerle Amerikan askerleri tarafından işgalinin
düşünüldüğü, bugün Amerikan ve İngiliz gizli
belgeleriyle kanıtlanmış durumdadır.
Yeter ki tarih arşivindeki bu belgeleri okumayı ve yorumlamayı bilelim...
Lozan Konferansında Amerikan delegelerinin,
“Ermeni yurdu projesi” getirdikleri ve kongrede sonuna dek
bu projeyi savundukları,
Lozan görüşmelerinin tutanaklarında yazılıdır.
Amerika'nın ünlü Devlet Başkanı Wilson'un
“Ermeni devleti” önerileri de aynı yakın tarihin arşivindedir.
Amerikan hükümetinin Lozan Antlaşması'nı
onaylamamasının nedenlerinden biri,
Ermeni devleti kurma projesinin başarısızlığa uğramış olmasıydı.
Bunları da unutmuş değiliz.
1974 “Kıbrıs Barış Harekâtı”ndan sonra başlatılan ve
yer yer Rum desteğiyle sürdürülen Ermeni siyaseti ve
terörü, bugün de hiç şüphesiz,
değişik amaçlı ve çok uluslu desteklere sahiptir.
Fransa'nın Ermeni terörü konusundaki utanç verici tutumu,
Amerika'da dikili Ermeni anıtları, bu yeni
“Haçlı zihniyeti” ile ilgilidir.
Yanılmayalım;
Ermeni terörü yalnızca eylemci teröristlerle
ilgili bir sorun değildir.
Önemli olan, Ermenilerin
dünya çapında kurdukları ilişkiler,
sağladıkları destekler ve bunların siyasal nitelikleridir.
Ön plana çıkartılması gereken, siyasal desteklerdir.
Terörün yıllardır Türkiye'yi,
“destabilizasyon” adı verilen anarşi ve iktidar
boşluğu ortamına sürüklemeyi amaçladığı,
gün geçtikçe daha iyi anlaşılıyor.
Ve gün geçtikçe,
tıpkı Kurtuluş Savaşı öncesinde olduğu gibi
Ermeni-Rum ve öteki ayrımcı güçlerin çok uluslu desteklerle
bir araya geldikleri de görülüyor.
Amaç, Lozan Antlaşmasını hükümsüz
sayıp Sevr Anlaşmasını yürürlüğe sokmaktır.
Türkiye, emperyalizmin bu eskimiş kirli oyununu
dün olduğu gibi bugün de elbet tarihin çöplüğüne atmasını bilecektir.
Bu “kurt kapanı” karşısında Kurtuluş Savaşımızın o kutsal
“Kuvvayı Milliye ruhunu” diriltmek,
Atatürk'ün “tam bağımsızlık” inanç ve siyasetini bir bayrak gibi
dalgalandırmak tek seçenektir.
Emperyalisti yenecek güç ulusal birlikten geçer.
Bu oyunları tek tek aydınlığa çıkaracak ve
ulusça üstesinden geleceğiz.
Yeter ki, “tam bağımsızlık” ruhunu ve bilincini
yeniden diriltelim ve “Kuvvayı Milliye türküleri”nde ulusça bir araya gelelim...
(Cumhuriyet, 21 Temmuz 1983)
Bakınız 22 yıl önceki şu sözlerini bugünlerde daha iyi anlıyoruz!..
"Bugün Türkiye'de Türkü Kürde, Kürdü Türk’e; Alevi’yi Sünni’ye,
Sünni’yi Alevi’ye; Müslüman’ı Laiklere, Laikleri de Müslümanlara
düşman eden bir siyaset izleniyor. Ve bu Siyaset Kürt Terörizmi
ve İslamcı Terör ile destekleniyor. Günümüzün Uğursuz Siyaseti
ve Kanlı Stratejisi de budur!"
(Uğur Mumcu, 27 Mart 1990)
"Kürtler üzerinde "Amerikan mandacılığı" hazırlığına kimse
"sosyalizm","Marksistlik" ya da "devrimcilik" etiketi yapıştırmamalıdır.
ABD emperyalizmi, gerçekten "emperyalizm" ise Kürt sorunun
bu kadar canlı tutulmasında da bu emperyalist siyasetin
güttüğü amaç niçin göz ardı ediliyor?"
(Uğur Mumcu, 5 Aralık 1989)
Uğur Mumcu ;
Atatürk Milliyetçilik kimliğinin bayrağıydı!
Tüm yaşantısında
Hırsızlarla,
Üç kâğıtçılarla,
halkı soyanlarla
kimsenin sesini çıkaramadığı ve herkesin
kalemini bir yerlere sattığı anda yazılmayacak çok şey yazdı.
Bir gün bir bedel ödeyeceğini biliyordu, ama bile bile yazdı.
Bugün olsa yine yazardı!
O Toplum için yazdı, yüzünü güneşe çeviren insanların
umudu için yazdı! Ve ömrü boyunca mücadele etti,
gelecek nesillere bir tutam ışık, namus ve özgürlük
bırakabilmek için!...
Türkiye böyle bir kalem görmedi,
böyle cesur bir yiğit hala gelmedi!
"Her parçamdan benim gibiler, beni aşacaklar çıkacaktır!"
diyordu. Gerçekten de öyle olacağına ilişkin umudumu hiç yitirmedim.
Birileri, Uğuru geçmişte de susturamadı,
bugünlerde de onun gibi düşünenleri
susturamayacaklar!
Son Söz: "Tarihte Atatürk’e düşman olup da Türk’e dost olan çıkmamıştır! Atatürk, Türk Milletinin mavi gözlü bozkurtudur."
“Kemalizm geçmişin bekçiliği değil, geleceğin öncülüğüdür!”
Bu yalın bilimsel saptama günümüzde, dün olduğundan çok daha geçerli..
Kadim – Aydınlık Anadolu halkı “hancı” dır..
Kervana aykırı olanlar dökülecek /
ayıklanacak ve
aydınlık tarihe – geleceğe diyalektik
yolculuk asla engellenemeden sürdürülecektir.
Türkiye’nin ve insanlığın geleceği kesin olarak bilimsel
akılcılıkla kurulacaktır ki bu olguya
Büyük önder neredeyse 100 yıl önce işaret etmişti :
Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır;
hiç kimse bu gerçeği aklından çıkarmamalıdır.
Uğurlar Olsun...
"Bir Pazar Sabahıydı Ankara Kar Altında
Zemheri Ayazıydı Yaz Güneşi Koynunda
Ucuz Can Pazarıydı Kalemim Düştü Kana
Zalımlar Pusudaydı Bedenim Paramparça
Ucuz Can Pazarıydı Kalemim Düştü Kana
Uğurlar Olsun Uğurlar Olsun
Hüzünlü Bulutlar Yoldaşın Olsun
Bir Keskin Kalem Bir Kırık Gözlük
Yürekli Yiğitlere Hatıran Olsun
Çevirdim Anahtarı Apansız Bir Ölüme
Şarapnel Parçaları Saplandı Ciğerime
Ucuz Can Pazarıydı Kan Doldu Gözlerime
İsimsiz Korkuları Katmadım Yüreğime
Bembeyaz Doğruları Yaşadım Ölümüne
Uğurlar Olsun Uğurlar Olsun
Hüzünlü Bulutlar Yoldaşın Olsun
Bir Keskin Kalem Bir Kırık Gözlük
Yürekli Yiğitlere Hatıran Olsun"
-------------------------------
(***) İlgilenen ve Bilmeyenler İçin önemli bir not:
“Yedi düvel” derken...
i- Birden fazla güce işaret edilmektedir.
ii- O güçlerin arkasındaki güçlere vurgu yapılmaktadır.
iii- Emperyalizme dikkat çekilmektedir.
iv- Güçler arasındaki eşitsizliğin ve dengesizliğin altı çizilmektedir.
Okumak isteyenler için "Sakıncılı Piyade"https://bit.ly/3q9a8ah