“Radikal Blog“da ki Denemelerimden..(3)../ Kerameti Kendinden Menkul İnsan Manzaraları!
Kerameti Kendinden Menkul İnsan Manzaraları!
11.04.2013 13:58:49
“İyilik demek kimseye kötülüğü dokunmamak değil,
kötülük yapacak cevheri içinde taşımamak demektir”.
Sabahattin Ali’nin kaleminden dökülmüş.
Bazen düşünüyorum dünyayı değiştirmek için
sarsılmaz bir istekle çalışmak mı mutlu eder bizi
yoksa konforun sakin sularında kulaç atmak mı?
"Bir insanı kırk yıl sırtında taşırsın senden iyisi olmaz ama
bir gün sırtından indirdinmi senden kötüsü olmaz."
Ne kadar iyi bir insan olduğunun pek önemi yok.
Nasıl olsa ilk hatanda en kötü insan sen olacaksın...
İnsanların seni en çok sevdiği zaman,
onların işine en çok yaradığın zaman..
Bu hayatta;
Denklemin doğruysa , sonucun da doğru olacak ki
hayattan puan alabilesin.
Ne çan eğrisi var,
ne bütünleme,
bütün sınavlar koşullu,
hepsini geçmelisin!....
Velhasılı ne yaparsan yap, başarmak zorundasın.
Aslanlar, geyiklerin çabasına puan verip de yemekten vazgeçmediği gibi,
hayat da affetmiyor..
Hayat bir kargaşa, birbirini takip eden dertleri sıraya dizme silsilesi.
Üniversiteyi bitirip hayata atılmak hevesle beklenir de,
neyi niye bekler şaşırmıştır insan.
Gerçek üniversite yaşamı o zaman!..
Hani derler ya hayat üniversitesi diye!..
Çok doğru bir söz...
Sözünüz başka, işiniz başka ise;
bakacağımız yer işiniz olmalı,
sözünüz değil...
kadim değerleri kaybetmeden dengeyi kurmak......
Bütün mesele bu aslında...
Yalan , dolan ,takkiye, riya ,
münafık dolu dünyada!..
Rahmetli dedem de
Babam da dürüst
ve çalışkan adamlardı.
Onlardan bize çok çalışmak ve helal kazanmak kaldı.
Dedemi de Babamı da bugün hayırla yad ediyorsam
Bugün de geleceğe miras.
Dürüstlüğü ile doğruluğu ile
dimdik onurunla ayakta durmalarından,
helalinden bir yaşamı benimsemelerinden!...
"Esas olan,
Sadece yaşamak değil,
İnsana yakışır şekilde ve Onurlu yaşamaktır.
Teslim olmadan, Boyun eğmeden,
Sürünmeden,
El etek öpmeden yaşamaktır..."
Hayatla okul hayatının birbirine geçtiği,
çelişkilerle dolu bir yaşamda..
Okurken okumanın,çalışırken çalışmanın sonuna kadar
tadını çıkarabilmek aslolan.
Yaşadığını yaşadığın an yaşaman gerektiğini bilmek...
Hani bir kitap var ya!.
Kitabın adını da “Deniz Yıldızları” koymuşlar.
Deniz yıldızı hikayesinde yola çıkarak.
Rivayet odur ki…
Sahile vuran yüzlerce Deniz Yıldızı’nı denize atmaya çalışan bir insan.
Yoksa hepsi ölecek…
Bu harekete “Yüzlerce var, ne fark eder”
diyen bir başka insan.
Oysa ki denize atılan her Deniz Yıldızı için çok şey fark etmekte.
.Geçmişe bakıp kendi yaşam fotoğrafımıza baktığımda!..
Belki birilerine ders olur diye!...
Bir ışık tutar diye! ..
insan her şeyi vaktinde yaşamalı,
ne erken.. ne geç..
Çünkü hayat bir yerden fazladan verdiğini,
bir başka yerden faiziyle geri alıyor.
Hayat gidiş yoluna puan vermiyor,
hayat bütün doğruların bileşkesine“doğru” diyor.
Herkes içinde ki değere göre konuşmakta,
yazmakta.
İçinde ne varsa dışarıda o sızmakta!....
"İnsanın olduğu yerde hiçbir şeye şaşma"
diyor ya yazar o misâl!...
Bunun tercümesi :
İnsanın olduğu yerde her türlü arsızlığı,
densizliği, ilkesizliği, haddini bilmezliği, bayağılığı, küstahlığı,
mürailiği, tufeyliği, zevzekliği, müptezeliği, basmakalıplığı, korkaklığı,
palavracılığı, kalleşliği, ahlaksızlığı, içtensizliği, sevgisizliği, pespayeliği,
paçozluğu, ahde vefa bilmezliği;
kısacası Kâdim değerlerden yoksunluğu görmek mümkün.
Bazı nsanlar, bu yoksunluğu hiç konuşmadan vücut dilleriyle ifade edebiliyor. ..
Bu yosunluk ,İnsanın davranışlarına istese de istemese de yansıyor!..
Bu köylülük değil kasabalılık ....
Yani kendisi hiçbir iş yapmayan,
iş yapanda da mutlaka kusurlar bulan anlayış..
Bu tipler ne havayı,ne suyu ne de toprağı tanır...
ürettiği bir şeyde olmayınca sadece asalak.... .
Birikimlerim ve ulaştığım bilinç sürekli bunu anımsatıyor.
Bir bilim adamı, “İnsanlar dörde ayrılır diyor:
Saflar, zekiler,uyanıklar ve aptallar.
“Yaptığı eylemden zarar eden, ama bir başkasına da yarar sağlayanlara saflar,
“Yaptığı bir eylemden yarar sağlayan, aynı zamanda bir başkasının da
yarar sağlamasına neden olanlara zekiler,
“Yaptığı eylemle kendine yarar sağlayan, başkasına da zarar verenlere uyanıklar
“Aptallara gelince: Aptal bir insan, kendisine hiçbir yarar sağlamadan,
hatta bazen zarara uğrayarak başka birine zarar verenler .”
Çevremde sözüm ona “Uyanık bir insan” bulamayınca
çok üzülüyorum.
'Allah Allah nereye gitti bu "kerameti kendinden menkuller' diyorum...
Bu zat-ı muhteremlere...
Yaşamın her alanında kendilerini görmek mümkün…
Bunlarda bir edep bir edep....
Zorlama.....
Yapmacık bir zarafet.
Biliyor çevreyi rahatsız ettiğini.
Hem hoşlanıyor bu durumdan
hem de hoşlanmamış gibi yapıyor.
Beni böyle kabul edin, dinleyin sevin demek istiyor için için!...
Ben farklıyım, ben sizden daha üstün zekaya sahibim!..
İçinde bulunduğu düzenin temel felsefesi ile de uyumlu ,
önce “birey” ..
sonra da” farklılığı” esas alınca....
Garabim ne yapsın?!..
yetenek de olmayınca....
Her şeyi de anının da tüketince...
Tatminsiz de olunca!...
Yapacağı tek şey...
çalışmadan yorulmadan, üretmeden...
köşeyi dönmece ...
'Vay be diyecekler kimileri,
şu korkusuza bak, neler yapıyor öyle...
Nasıl da edepsiz, nasılda paçoz....
İstediği davranış biçimini pervasızca gösteriyor.'
Helâl olsun buna....
Birbirlerinin yüzlerini gördüklerinde
hatta adlarını duyduklarında bile tüyleri diken diken olup
acı çeken nice insanda var bu davranış...
Deniyormuş ki:
Dünyamız hızla kirlenmekte.
Bu kirlenme çevre kirliliğini bile kat kat aşmış..
Bu arada, kerameti kendisinden menkul birisi,
Neden yazdığımı sorguluyor.
kendimi hiçbir zaman yazar olarak tanımlamadım,
böyle bir densizlik de hiç bulunmadım.
Bulunmam da ..
sadece içimdeki duygular, düşünceleri paylaşıyorum.
Yaptığımız bu!
Yazar kimdir?
Niçin yazar?
Kim için yazar?
Yazmak, çok büyük emek ister.
Okumak, araştırmak, tetkik ve tahlil etmek ister.
Üstelik harf harf, kelime kelime, cümle cümle tetkik ve tahlil ister.
Bu yola kendini adamayanlar, bu yolun nimetlerini tatmaları beklenemez.
Varlığını adadığın şeyin,
kıymeti kadar kıymetlenirsin.
Hiçbir yapı, temeli;
emek, ter ve yaş akıtılarak atılan yapıların
temeli kadar sağlam olamaz.
Kaldı ki !...
takipçi aramıyoruz, önden belirtelim!
Ancak sorana yanıtım şu olsun; hayata dair şeyleri paylaşıyoruz.
Bilgi paylaşıldıkça değer kazanır...
ve bilgisine güvenen kişiler de bilgisini gerçekten paylaşır."...
Yazılarım, deneme niteliğinde...
"Peşimden gelme sana önderlik edemem,
önümden yürüme seni izlemem,
sadece yanımda yürü "
Hayat, nasıl çelişki üzerine bina edilmişse;
insan, nasıl çelişki yumağı ise;
hayatın öznesi olan insanın üretiminin de
aynı minvalde olması gayet doğal.
Ama önemli olan oradaki karışıklığı çözüp,
sıkıntıya katlanıp alınması gerekeni almak.
Tabi gönlünüz evet derse.
Çünkü zorla güzellik olmaz.
Hayat çok karışık ve sıkıntılı diye yaşamaktan vazgeçiyor musunuz?
kastım, çeşitli bahanelerle olayı es geçenler.
Yani yazıyı itham edenlere.
Bir insan, eğer niyetinde varsa, bir işi sonuna kadar götürür.
Benim gibi.. …
Ürünün kalitesine göre alıcısı olur!
Takip etmek, dinlemek ve okumak zorunda değilsin!
Torbasında bir şey olmayan, bir şey verir mi?
Ama verdiğini aldırmakta zorla olmaz.
Kimse yazısını zorla okutmaz,
kimse de zorla okumaz zaten.
Bu bir istek ve tercih meselesi.
Haddini ve hududunu bilmek, insan olmanın ilk koşulu...
Hakaret zayıflık nezaket zayıflık değildir..
Saygısızlık özgürlük değil terbiyesizliktir.
İşte ahlâkîliğin burada olduğunu düşünüyorum.
Edeceğim söze katlanamayabilirsiniz.
‘’Zira istediğini söyleyen istemediğini işitir’’ derler.
Yanlışlıklar mutlaka ve mutlaka haksızlıkları doğurur.
Haksızlık karşısında susan,
DİLSİZ ŞEYTANDIR
(ya da virgülün yerini değiştirirsek)
Haksızlık karşısında susan dilsiz,
ŞEYTANDIR.
Son söz: Kendilerini, paye verilince,
Zübde*i âlem sanan…
Kendini o kurum / kişiler için bir şans
olarak gören…
Hesaptaki parası kendini satın alan,...
Erke selam edip, kula ram olan,
Nafakası,
Nifak olan…
Bir ben varım deme, yoksan da olur...
Bir garip Orhan Veli "Kitabe i seng i mezar"
şiirinde şöyle diyor:
"öyle bir ruzigâr ki, kendi gitti, ismi bile kalmadı yadigâr....."
“Her insan bir kitap” diyor Hacı Bektaşi Veli!
Yine de “yaratılanı seviyorum,
Yaradan’dan dolayı” diyor ya Yunus Emre!
Bizde!
Sağlıcakla kalın!
Günleriniz hep aydınlık olsun!
Yüreklerindeki sevgi daim olsun!
Yüreği "Berkehan ve Bilgehan Deniz" Kadar temiz olan tüm insanların!
-----------------------------------------------------------------
Radikal Blog‘ da ki Denemelerimden (7)“kurumsal Dalkavukluk ve Toplumsal Afazilik“ https://bit.ly/35LX0ib
Dalkavukluk, yalakalık sadece siyasete mi özgü sanıyorsunuz. Akademik camiaya gelin, her gün çeşit çeşit örneklerini görürsünüz ...Hem de ne örnekler!..vallahî hafızalanız almaz...Sadece
"Şeyh uçmaz, müridi uçurur"derler ya!...Bizim mürit bir üst 'level (* )'a geçmiş haberi yok..Adam yalakalığın/dalkavukluğun son aşamasında.Kendi uçmuş...Ama ne uçuş! Nirvana!.. "yalakalığın sonu ayakçılık" haberi yok!...Alın size tanık olduğum yalaka hikayesi , ama nirvanalık anlamında en çarpıcısı......
Kurucu Rektörümüz ile birlikte; Dumlupınar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekan Yardımcısı ve aynı zamanda Tavşanlı Meslek Yüksekokul Kurucu müdürü olarak Gediz’ de bir açılış törenine katılmıştım. Açılış töreninde teşrifatçılık görevini üstlenmiş (cazgır); Rektöre , Arapça, Farsça ,Türkçe karışık methiyeler düzüyordu…Ama ne methiyeler…Protokolde Yanımda oturan hem yönetici hem de Öğretim Üyesi bir arkadaş yüksek sesle sunuculuk yapan Zat-ı muhtereme “Oldu olacak bir de “Vahdet-i vücûdumuzun hikmeti de sensin" diye söyle de tam olsun” dedi. Tüm protokol de olanlar gülmekten kendilerini alamadı….Rektör kürsüye geldiğinde Zat-ı muhtereme "yalakalığın sonu ayakçılık" mealinde satır aralarında göndermeler yaptı. Zatı_ı muhterem o uçuş sonrasında, Rektörün kendisine yönelik O Kinayeli konuşmasından ders almış mıdır hep merak ederim...
(* )Bu kelime özellikle İngilizce yazılmıştır. Hani sözüm ona!... Çok bilimsel olduğunu belirtmek için, Türkçe kelimelerin arasına, İngilizce kelimeleri serpiştirerek konuşan, "kerameti kendinden menkul" akademisyenler için...(16 ocak 2014)
Son Söz:Gerçekten büyük olmayan “büyük adamlar” çevrelerini küçük adamlarla doldururlar.
-11.04.2013
-----------------------------------
Üzülürüm Don Kişotlara! Üzülürüm Don Kişotları Don Kişot Yapanlara! https://bit.ly/2YMuStU