04.10.2013 01:00:33
A+ A-
İlkokulda; her sabah, ilk ders zili çalınca, hava güzelse bahçede,
kötüyse içeride “sınıf taburları” halinde toplanır ve kollarımızı
önümüzdekinin sırtına doğru uzatarak sıra olurduk.
Okul Müdürü Mehmet Hoca, önce mendil muayenesi yapardı…
Önce mendillerinizi çıkarırdık…
Siyah önlüklü ve beyaz yakalı, kısa yahut uzun pantolon
giymiş erkek öğrenciler, ellerini pantolon ceplerine sokarak;
beyaz, keten, ütülenmiş dörde katlı mendillerini havaya kaldırırlardı.
Arkasından da sabah yeminine geçerdik:
"Türküm, doğruyum, çalışkanım,
Yasam; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak,
yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.
Ey Büyük Atatürk!
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türküm diyene!"
Ve andımızı hatırladım... ilkokul anılarımda... .
Yetmiş yıldan beri okullarda her sabah söylenmekte olan
"Öğrenci Andı" nı dönemin Milli Eğitim Bakanı Mustafa Reşit Baydur
tarafından Büyük Önderin verdiği direktif üstüne yazılmış
ve 23 Nisan 1933'te Türk çocuklarına armağan edilmiş.
Bakanlığı sırasında ilkokuldan başlayarak öğrencilere
Atatürk ilkelerine bağlılık ruhu aşılamaya yönelen
Reşit Galip Cumhuriyet 10. yılını doldururken
23 Nisan 1933 sabahı çocuklarına kendi yazdığı
bir andı okutmuş ve o gün Çocuk Haftası’nı
açış konuşmasında da bu metni tekrar etmişti.
Bu konuşmanın ardından Bakanlıkça yayımlanan
bir genelge ile Cumhuriyet'in 10. yılından
başlayarak okullarda bu ant sürekli hep bir ağızdan okutulmuştur.
Andımız Türk Çocukları tarafından o yıldan beri tekrarlanmış
Acaba küresel oyun kurucunun böyle bir andı var mı?
var ise her sabah tekrarlanıyor mu?
Yanıtı,
Evet!...,Var....
Olduğunu kitaplar yazıyor...
ve her sabah tekrarlanıyor....
“Herkes için özgürlük,
adalet ve tek bir millet olmayı sağlayan cumhuriyeti
temsil eden ABD bayrağına,
sadakat ile bağlı kalacağıma tanrının huzurunda yemin ederim”.
Amerika'da 1892 yılından bu yana okullarda her sabah öğrenciler
bu yemini etmekte. Kamu toplantıları ile özel toplantıların
çoğu bu yemin ile başlamakta. Bayrak töreni yapılırken
bu yemin okunmakta. Ayağa kalkılmakta.
Yemin metni hep bir ağızdan seslendirilmekte.
Yeminin hedefi Amerika’da yaşayan 72 milletten insanı,
tek bir millet olarak bir araya getirmek. Amerikan Bağlılık Ahidi (Yemini),
Christopher Columbus’un ABD kıyılarına çıkışının 400’üncü yılında yazılmış.
Şimdilerdeki 1954’de değişikliğe uğrayan metin.
Bağlılık yeminine eklenen “Tanrı” kelimesi üzerinde, yemini dini bir yemine
dönüştürdüğü gerekçesiyle, uzun tartışmalar olmuş.
Davalar görülmüş. Şu anda 4 eyalet hariç,
46 eyalette bu yemin metnini
her sabah öğrenciler okumakta.
Amerikalılar diyorlar ki,
“Bayrak sevgisi, milli birlik duygusu,
özgürlük ve adalet gibi kavramların önemi çocukluk
çağlarında öğretilir ise insanlar bu değerlere sahip çıkar.”
Bir başka küresel oyun kurucunun and var mı?..
-olmaz olur mu!...
örneğin Kanada'da da, İngiltere’de bir çok elit çocukları
o ülkenin okullarında okumaktalar.
Bu insanların hiçbirinden şöyle bir şikayet hiç duyulmuş mu ?:
çocuğumuzu Kanada’da okula gönderdik, her sabah
‘Tanrı Kraliçeyi Korusun’ diye and içiriyorlar.
Hiç duydunuz mu?
Şu İngiliz Milletler Topluluğu’nu da hiç anlamak mümkün değil!...,
Siz Afrika kökenli Çin kökenli vs.çocuklara neden
"Tanrı Kraliçeyi Korusun" andını içirirsiniz…
Bu andlar ne için?
Egemenlik seremonisi için değil mi?..
Acaba bu ülkeler hiç demokrasiden nasibini almamış mı?..
"Öğrenci Andı", sabah çocukları, çalışmaya başlatmak için
bir nevi motivasyon, bir ritüel bir anlamda..
Hiçbirimiz Andımızı okuduğumuz için ırkçı olmadık....
Cumhuriyet’i ayakta tutma çabalarının bir parçası ve stratejisiydi...
Bizim cumhuriyetimiz, dağılmış bir toplumu toparlama,
ulus kurma hareketi. Bu ant, bu hedefe dönük olarak,
bu ülkede yaşayanların çocukluktan itibaren, “dağılmayı,
bölünmeyi, yok olmayı, küresel güçlerin ülkeyi parçalamasını”
önleyecek şuura sahip olmalarını sağlamak için yazılmış.....
Öğrenci andına 1972‘de Resmi gazete’de yayımlanan
yönetmelik ile şu bölüm eklenmiş:
“Ey bu günümüzü sağlayan Büyük Atatürk; açtığın yolda,
kurduğun ülkede, gösterdiğin amaçta hiç durmadan
yürüyeceğime ant içerim. Ne mutlu Türküm diyene.”
Bu son bölüm milli eğitim Bakanlığı’nca 1997 yılında şöyle değiştirilmiş;
“Ey Büyük Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan
yürüyeceğime ant içerim. Varlığım,
Türk varlığına armağan olsun.
Ne Mutlu Türküm Diyene!”
Her zaman Türk olmaktan da Türk demekten de onur duyduk..
‘Ne mutlu Türküm diyene’ kavramı, herhangi
bir etnik kökeni yücelten değil, tam tersine
hiçbir etnik kökeni dışlamayan bir kavram.
kim ne derse desin
Andımız Miilet bilincinin somut tezahürüdür.
Andımız bir "orhun abidesidir"...
Bu andı kaldırmakla Türkiye'nin hangi sorunu çözülecek
gerçekten merak ediyorum.
Andımızın kaldırılma girişimi bize şunu anımsattı:
Ant içmenin, yemin etmenin gereklerini şimdiye kadar,
ne ölçüde yerine getirebildik?..
Ülkede kaç kişi andına, yeminine uygun hareket etti?
Asıl sorun andına uygun davranan gençleri ne kadar yetiştirebildik?,
yemini ile tutarlı hareket eden yöneticileri seçebildik,?
Atayabildik?...
Türkiye’nin düzgün, kişilikli, insan sevgisi olan, bilgili, özverili, ...
cesur insanlara gereksinimi geçmişte de vardı şimdi de var!..
Şarlatan, gösterişçi, çıkarcı, yalaka, yarı bilgili ve insanları
"ti" ye alan tipler zaten gırla!....
Nitelikli insan yetiştireceğimize, geniş kitleleri niteliksizleşmeye
özendirmek ne kadar doğru merak ediyorum!...
Hem de bunu kişisel çıkarlarımız, kişisel beklentilerimiz için yapmak.
Türkiye için asıl tehlike burada.
Şimdi içimiz buruk!
İnandığımız, öğrendiğimiz,
yıllarca sahip çıktığımız değerler...
Derinden bağlandığınız bir inanca, çok önem verdiğiniz bir ilkeye,
yıkılmasına asla razı olmayacağınız bir değere ilişkin siz “adam sen de”
diyebilir misiniz?
Aşağıda ki ant gibi...
Birlikte okuyalım:
“Devletin varlığı ve bağımsızlığını,
vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü,
milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini
koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne,
demokratik ve lâik Cumhuriyete ve Atatürk
ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma;
toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma
ve adalet anlayışı içinde herkesin insan
haklarından ve temel hürriyetlerden
yararlanması ülküsünden ve Anayasaya
sadakatten ayrılmayacağıma; büyük
Türk Milleti önünde namusum
ve şerefim üzerine and içerim.” diye!
Türkiye’de, davranışları Orhan Veli’nin ünlü cımbızlı,
aynalı şiirini anımsatan o kadar çok
nevi şahsına münhasır zat-ı muhterem var ki!..
"Bindirmişler bir gemiye
Rotasından haberi yok.
Korkuyor ‚Türküm’ demeye
Atasından haberi yok.
’Seriyat’ der fitne yayar
Müslümanı kafir sayar
Görülmemiş böyle hıyar
Hatasından haberi yok.
Övünüyor sabah, akşam
Kırkını döver bir Rahşan
Beyin mermer yürek tavşan
Çetesinden haberi yok.
Avantadan öküzü ver
Boynuzuyla birlikte yer
Sorsan ‚dünya cebimde’ der
Kıtasından haberi yok.
Derdi, davası oy için
Seneyi satar ay için
Herkese çatar bey için
Ötesinden haberi yok..."
Son Söz: "Tarihte Atatürk’e düşman olup da Türk’e dost olan çıkmamıştır!
Atatürk, Türk Milletinin mavi gözlü bozkurtudur.
"Türk değilim diyene karşı sakın ısrar etmeyin.
Tanrı'nın bahş ettiği şerefi istemeyen şerefsize;
biz zorla şeref verecek değiliz.
"Sen Türk olduğunu unutsan da,
düşmanın asla unutmaz." - ( Ebulfez Elçibey )
Bugün 3 Ekim perşembe... .Güz mevsimi...
Tam fırtına mevsimine girdiğimizi.söylüyor Meteoroloji,,,, ..
Kafkas dağlarının eteklerinde Ulgar'a kar çoktan yağdı bile...
Ne diyelim:
- Hadi hayırlısı olsun.
Söylenecek bir şey kaldı mı bilmiyorum....
Günleriniz hep aydınlık olsun!
Yüreklerindeki sevgi daim olsun!
Yüreği "Berkehan" Kadar temiz olan tüm insanların!
OE -04.10.2013
-------------------------------
Prof. Dr. İlber Ortaylı, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ü anlatıyor Yayın linki: https://youtu.be/nvAk6qUc7to
Prof. Dr. İlber Ortaylı: Andımız neden kaldırıldı anlamış değilim https://bit.ly/3k4yp02
Bir Not:
Gagavuz Türk‘ü, Hıristiyan’dır. Yunanistan’daki Karaman Türk’ü de, Hıristiyan’dır...
Karaim ya da Hazar Türk’ü, Yahudi‘dir…
Altaylar, Tengrici’dir...
Saha-Yakut Türkleri Şaman‘dır...
Uygur Türk‘ünün kimi Budist’tir...
Azerbaycan Türk’ü ya da İran’ın Azeri Türk’ü Şii‘dir...
Anadolu Türkmen‘i Alevi’dir...
Dünyada ilk “Türk Derneği”, Macaristan-Budapeşte’de 1908 yılında açıldı.
Üniversitelerde ilk Türkoloji kürsüsü 1870 yılında Budapeşte’de kuruldu...
Macar Türklerini bilir misin?...
Turan fikrinin nereden doğduğunu sanıyorsun?...
Bugün...
Gabor Vona‘yı da bileceksin!...
Hâlâ Necip Fazıl mı okuyorsun?...
Oysa Attila Jozsef‘i okumalısın!...
Hadi Yusuf Akçura’yı, Sultan Galiyev’i bildiğini düşüneyim; Turar Rıskulov‘u ya da Ethem Nejat‘ı bilir misin?...
Sahiden “sağ” nedir, “sol” nedir hiç kafa yordun mu?...
Tarihindeki Türk milliyetçi hareketler sömürgeciliğe karşı çıkarken, senin neoliberalizme/ vahşi kapatilizme karşı neden hiç sesin çıkmıyor?...
Evet sen kardeşim!...
Bak sana bir Türk efsanesini hatırlatayım...
Cengiz Aytmatov’u bilirsin. Kırgız Türk’ü...
Türk birliğinin yılmaz savunucusu. Dünya edebiyatına armağan ettiğimiz Lenin ödüllü usta bir kalem...
1980 yılında yazdığı bir romanı var: “Gün Olur Asra Bedel”.
Okudun mu?...
Kişinin, öz köküne yabancılaşmasını anlatır. Bunu Türk “Mankurt Efsanesi”ne dayandırır.
Efsaneyi birlikte okuyalım:
Juan-Juan adlı barbar bir toplum, tutsak ettiği kişileri işe yarar köleler haline getirmek için belleklerini silerek “mankurt” haline getirirmiş !...
Bir insanı “mankurt” yapmak istediklerinde bak ne yaparlar:
- Tutsak kişinin saçları iyice kazınır,
- Kafasına devenin boyun derisi gerdirilerek geçirilir,
- Tutsak başını yerlere vurmasın diye bir kütüğe bağlanır,
- Yürek parçalayan çığlıkları duyulmasın diye elleri ayakları bağlı olarak ıssız bir yerde sıcak güneş altında dört beş gün aç susuz bırakılır,
- Sıcağın etkisiyle deve derisi büzülür ve bir mengene gibi kafayı sıkıştırır,
- Deve derisinin artık kafa derisiyle bütünleşmeye başlamasıyla kazınan saçlar yeniden uzamaya başlar,
- Fakat, deri kafaya o kadar yapışır ki, zaten sert olan deve derisi sıcağın etkisiyle iyice sertleşir ve uzayan saçlar deriyi delip uzamasına devam edemez,
- Bu nedenle saçlar kafanın dışı yönünde değil, içine doğru uzamaya başlar,
- Sıcaktan büzüşen deve derisinin kafatasına yaptığı baskı ve kafanın içinde ters yönde uzayan saçların kafatasını delip, beyne doğru ilerlemesiyle tutsak kişi büyük acılar çeker,
- Beşinci günün sonunda tutsakların çoğu ölür,
- Sağ kalan tutsak ise zamanla kendine gelir; yiyip içerek gücünü toparlar.
- Ama o artık bir insan değildir; ölünceye kadar geçmişini hatırlamayan “mankurt” olmuştur.
Artık hafızası yoktur...
Kim olduğunu, hangi soydan geldiğini, anasını, babasını ve çocukluğunu bilmez hale gelir.
Artık düşünemez...
İnsan olduğunun farkında değildir. Ağzı vardır, dili yoktur. Kaçmayı dahi düşünmeyen,
hiçbir tehlike arz etmeyen bir köledir sadece. Bilinci, benliği olmadığı için, sadece efendisine boyun eğen bir köle...
Evet... Mankurt, için önemli olan tek şey efendisinin emirlerini yerine getirmektir...
Akıl yoksunluğunu ifade eden “mankurtlaşma” artık bir kavram olarak kullanılmaktadır...
Anadolu’da “mankafa” derler !...
Kimbilir... Belki de Cengiz Aytmatov “Bozkurtları” uyarmak istemektedir...
Anlayana...
Bilmeyenler için :
Türk tarihinde ‘Bozkurt’ bir semboldür, idoldür. Öyle sadece bir partinin, grubun sembolü değildir. Biz çöl takımından değiliz, steplerden gelen bir milletiz. O yüzden kurt bizim için mühim ve manalı bir semboldür. Ecnebiler de Atatürk’e ‘Mavi gözlü Bozkurt’ diye hitap ederlerdi .
Bu minvalde bir kelam daha ekleyeyim :
"Tarihte Atatürk'e düşman olup da Türk'e dost olan çıkmamıştır! Atatürk, Türk Milletinin mavi gözlü bozkurtudur."