Bu coğrafya da mertlik, bazıları icin; çocuksu ve aydınlık bir hayal olageldi hep. Kalleşlik ise bazı yetişkinler dünyasının vazgeçemediği karanlık bir alışkanlık.....korkaklığın ve kalleşliğin bu kadar olağanlaştığı ortamda Yüreği yanıyor mu gerçekten herkesin ?Yürekler yansa, Ateşi ocağında, göz yaşını yanağında hissetse yürekler gerçekten yanar mıydı?...Acıyı bal eyler miydi? Hayatını kaybeden sivil, asker tüm vatandaşlarımıza, evlatlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum....Başın sağolsun Türkiye!...Dualarımız Türk Milleti‘nin ve Türkiye Cumhuriyeti‘nin Bekası İçin...
Cumhurbaşkanımızın bu konuda ki kararlı açıklaması...Birlikte okuyalım:
"Bu örgütleri ülkemizin ve milletimizin üzerine saldırtanlara mesajımız yine aynıdır: Başaramayacaksınız!
Türkiye’de ezanları susturmaya, bayrağı indirmeye, vatanımızı bölmeye, milletimizi parçalamaya, bu eli kanlı örgütlerin ve arkalarındaki güçlerin, nefesi de takati de yetmeyecektir.Kaybettiğimiz her can gib ,şehit edilen kardeşlerimizin de hesabının sorulacağından, kanlarının yerde bırakılmayacağından hiç kimsenin şüphesi yok."
Bu bir böl, parçala yut oyunu.“ Balkanlarda, kafkasyada,Hocalı'da,Karabağ'da, Doğu Türkistan'da Türklere yapılan katliamların müsebbibi kim ?...Türkiye'yi karıştırmak için nakış nakış dokunan tarihsel bir süreç ....Her şey göründüğünden daha karmaşık ve planlı...Göründüğünden çok tehlikeli .
"Tarih tekerrürden ibarettir" demişler de, büyük şair Mehmet Akif' de
"Tarihten ders alınsaydı, tekerrür eder miydi hiç?"
deyip işin aslını ortaya koymuş....
Hukuki sonuçları yanında, kültürel olarak da
bir milletin hem mazisini hem de geleceğini bağlayan
Soykırımların ağır suçluluğunu taşıyan,
Küresel oyun kurucular özgün suçlarını
yayıp paylaşacak tarihi ortaklar arıyorlar...
Küresel oyun kurucu kimdir ve nasıl oyun kurucudur? diyenlere yanıt…
İngiliz/ABD/Fransız/Alman. ve diğerleri.…(Son Hakikat" dedikleri dünya görüşlerini gezegenin bütününe tebliğ etmekle yükümlüd olan "Yüce Pir" başta olmak üzere ;vasıl, salik, mürid ve talipler den oluşuyor.).Bu oyun kurucular geçmişte Türklere Karşı oynadıkları oyunlardan bazıları nelerdir derseniz...Bunlar saymakla bitmez...Kitaplarda yazanların bazılarını özetliyelim...Birlikte okuyalım:
· ♦Yahudiler ve diğer Avrupa güçleriyle birlikte Osmanlı’nın durdurulmasında aktif rol üstlenmeleri
· ♦ 200 yıllık küresel güç olmanın(hegemonyalarının)temellinde ”Şark Meselesi ”olarak adlandırılan uzun vadeli stratejileri …
Bu stratejinin iki kritik noktası:
- Osmanlı’nın Avrupa’dan uzaklaştırılması
- Müslüman toplumun islâm’ dan uzaklaştırılması…
· ♦Küresel sisteme itaraz etmiyecek,dini,bireysel inanç meselesine indirgeyen,mutasyona uğratılmış hormonlu kitleler oluşturmak… İslamın protestanlaştırılması, sekülerleştirilmesi,içinin boşaltılması…
· ♦İslam dünyasını tam ortadan ikiye ayırmak…Yapay sunni-şii çatışması …ve lokal çatışmaların, etnik kimlikler m ön plana çıkartarak,Müslüman toplumların,siyasi,sosyal,kültürel ve ekonomik kaosun eşiğine sürüklemek…Ortadoğu'da alevlenen mezhep kavgası.. Ermeni meselesi de bunun bir uzantısı…
Kapitalizm İkinci Dünya Savaşı sonrasında yeni bir küreselleşme aşamasından geçmekte. Amerikan ekonomisinin hegemonik gücü altındaki bu yeni küreselleşme bir yandan teknolojide yepyeni atılımlar gerçekleştirirken diğer yandan da ülkelerin siyasi, kültürel ve sosyal ilişkilerinde yepyeni dönüşümler gerçekleştirmekte“İdeolojilerin Sonu”, “Medeniyetler Çatışması” “alt kimlik - üst kimlik” gibi kavramlar, iktisat dünyasının teknik terimlerinin yanında yer almaya başlaması.
20. yüzyılın son küreselleşme dalgası ile birlikte sertleşen rekabet koşulları çokuluslu şirketleri artık daha ucuza işçi çalıştırabileceği yeni üretim merkezleri aramaya itmiş olması belki de en kritik nokta.Böylece Dünyanın fabrikaları giderek dünyanın ucuz emek cennetlerine, Çin’e, Hindistan’a ve Latin Amerika ülkelerine kayması…. Bu süreçte 19. yüzyılın İngiltere odaklı kapitalizminin ayırt edici unsuru olan sanayi işçisi, yerini artık taşeronlaştırılmış, marjinalleşmiş ve çoğunlukla da çocuk işçiliğine dayalı “enformel/ esnek” üretim biçimlerine bırakması. Böylece Batılı sanayileşmiş ülkelerde işsizlik giderek daha büyük bir toplumsal sorun haline dönüşmüş, azgelişmiş ülkelerde asgari geçimlik düzeyinde çalıştırılan ve her an işini kaybetme korkusu yaşayan milyonlarca yeni iş merkezleri yaratılması…Bu dönemeçte artık yeni söylevler geliştirmek gerekti… Amaç her anlamda Dünya tarihini,insanlık tarihini kendi çıkarları doğrultusunda dizayn etme,kendi yaptıkları insanlık suçlarını unutturma ve dünya halklarını afazileştirme….kendi kanlı ellerini başkalarının üzerinde temizlemek için bu afazilleştirme stratejisi uyguluyor….. Küresel oyun kurucullar bilgiyi, düşünceyi hatta inançları dogmalaştırarak beyinlerde egemenlik kurmak istiyor…Ekonomi alanında neoliberal olarak nitelendirilen politika emperyalizmin oluşturduğu dogma. Beyinler çizilen çerçeve içinde düşünüyor, önerileri, savları önsel, apriori olarak doğru kabul ederek olayları yorumluyor, beklentilere ona göre yön veriyor. Dogmatizm, dogmacılık kuşkuyu, eleştiriyi irdelemeyi ortadan kaldırıyor, bağnazlık, düşünce körlüğü yaratmak istiyor…"Amaca Ulaşmak İçin Her Yol Mübah" olan Pragmatist / Makyavelist / Oportünist Düşünce Sistemini yaygınlaştırarak tüm Dünya Halklarını afazileştirmek kendi hegomanyası altına almak istiyor...Ve başarıyor da.... Artık birileri mağdur rolü oynuyor…Ötekilerde cani olarak ötekeleştiriyor....İşin garibi bu tarihsel olayları da kendilerinin kurguladığını. Bu işin asıl sorumluları kendilerinin olduğunu hiç gündeme getirmeden…Osmanlı Balkanlarda can veriyor, kan veriyor, Osmanlı Sarıkamış’ta can veriyor. Osmanlı toprak kaybediyor ve bu sırada Osmanlı’nın sadık teba diye bağrına bastığı Ermeni vatandaşlar Ruslarla bir olup Türk’ü Osmanlıyı sırtından vuruyor. İşte Osmanlı, o zaman sen vatanın o yöresinde muzurluk ediyorsun, seni vatanın başka bir yöresine göç ettiriyorum. Tehcir bu demek ve açın Osmanlı arşivlerini açtığımız zaman her kafileye doktor verilsin, her hamile kadına süt verilsin döndükleri zaman borçları ertelenmiş olsun. Eğer Osmanlı bir soykırım yapmaya niyetlenseydi ne sütüyle, ne doktoruyla ne de borcuyla ilgilenmezdi."Ruslara diyorlar ki ‘Türklere takviye gelmedi çekilmeyin’ Bu bile başlı başına bu ihanet ... Van faciası Van yakılmış, yüzlerce binlerce insanımız gerçekten hunharca öldürülmüş. Sadece Van değil Erzurum, Erzincan her yerde maalesef o acıları okumak mümkün. Esas yok edilmeye çalışanlar öz yurtlarında Türkler....,.Ermenilerin ilk Başbakanı Kaçaznuni diyor ki; ‘Biz ihanet ettik. Osmanlı tehcirde haklıydı. Çünkü biz ihanet ettik.Bir Ermeni devlet adamı ve tarihçisi olan Karinyan, Ermeni milliyetçiliğinin tarihini "emperyalizm ile işbirliği tarihi” diye özetliyor(A. B. Karinyan, Ermeni Milliyetçi Akımları, Kaynak Yayınları, çeviren: Arif Acaloğlu)..İşin garip tarafı Almanlarında bu oyunda yer alma istekleri. Savaş filmlerinde görürsünüz... Almanya’da Nazilerden kaçmaya çalışan Yahudiler çoğunlukla Alman halkının ihbarları ile ele geçirilir. Toplama kamplarına gönderilir. Alman halkının en az yarısı Yahudi avına katılmıştır. Savaş sürecinde 6 milyon Yahudi öldürülür. Ama savaş sonunda Nürnberg’de sadece 19 sanık cezaya çarptırılır (12 idam, 3 müebbet, dört 10 - 20 yıl hapis).Hesap görülmüştür. Defter kapatılır!.Yahudi avcısı Almanların pek çoğu hayattadır.Ancak kitaplarda, filmlerde, törenlerde Alman halkı suçlanmaz, “Nazi”ler suçlanır.Türk halkı ise tehciri desteklememiş, on binlerce Ermeni’yi tehcirden kurtarmış, saklamış, kaçırmıştır.Üstelik bugünkü neslin dünkü trajediyle hiç ilgisi yoktur.Ancak bugün hedefte olan ve suçu kabule zorlanan “Türk halkı”dır.İkiyüzlülük nasıl da sırıtıyor.Tehcirin arkasında Enver ve Tâlât Paşaları da görüyoruz ama Enver’in arkasında duran Hans Humann ve Hans Freiherr von Wangenheim gibi Alman diplomatlar var...Fritz Fischer adlı bir tarihçi Birinci Dünya Savaşı’nın çıkmasının baş sorumlusunun Almanya olduğunu yazmış... Burada ekonomik çıkarlar önemli ... O zamanlar Osmanlı topraklarında bunları organize eden politikacı ve askerlerin arkasında Deutsche Bank, Krupp, Erhardt ya da Bağdat Hattı’nda çalışan Holzmann gibi belli şirketler var. Hatta bir inşaat şirketi olan Holzmann o dönemde Ermeni ve Rumları zorla çalıştırıyor. Yani daha sonra İkinci Dünya Savaşı’ndaki uygulama önce orada deneniyor.... Belki tehciri örgütleyenler bu boyutta bir soykırım düşünmediler ama savaş koşullarıyla birlikte herşey kontrolden çıkıyor. O zaman da bu savaşı kimin çıkardığı sorusu ortaya çıkıyor. Çünkü savaş soykırımın başlamasını tetikleyen bir olay. Osmanlı’yı savaşa kim soktu, bu suçu kim işledi? O suç şimdilik pek tartışılmıyor. Fakat mesela Türkiye’deki darbeler silsilesinin açılışı olan Bab-ı Ali Baskını’nın örgütlenmesinde Alman Askeri Ataşesi Walter von Strempel’in belirleyici bir rolü, suç ortaklığı var. Zaten Ermeni Soykırımı’na karşı çıkan Osmanlı milletvekilleri İsviçre’de Ermeni siyasetçilerle buluştuğunda onları izleyen casuslar da Alman.Artık alt yapı hazır…“Yeni Dünya Düzeni Tarikatının" Kendi Yaptıklarının Yanında“Habbeyi Kubbe” yapma çabaları.... Kendi Dünya Görüşlerini Gezegenin Bütününe Yayma Çabaları ....Güneydoğu birilerine peşkeş çekmek için bir oyun…
Anadolu kapılarının tam olarak; Türklere açılışı, 10 yıl sonra? Malazgirt Savaşı/ Zaferi "Anadolu'nun kapısının Türklere kesin olarak açılmasına neden olan", "Anadolu'yu Türklere ikinci bir vatan yapan" kutlu bir olay !...
Sultan Alparslan'ın adaletli, merhametli ve hoşgörülü yönetim anlayışıyla Anadolu'nun bereketli topraklarında yeşermeye başlayan şuur, kadim medeniyetimizin dayandığı sağlam temellerini oluşturmuş, bu topraklarda farklı inanç, dil, köken ve kültürler yüzyıllarca barış ve huzur içinde bir arada yaşamıştır. 1071'de Malazgirt'te kazanılan büyük zafer, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna uzanan yolun ilk kilometre taşı
Bu kutlu olayın sürekliliğini yok etmek isteyenler!..
Türkler'i Avrupa'dan ve Ön Asya'dan silmek için yüzyıllarca uğraşanlar, tam bu işi başardıklarını sandıklarında, tarih tekerrürden ibarettir derler ya!.. Birden bire Anadolu kapılarının Türklere açılışının 849 'uncu yıldönümünde "Anadolu İhtilâli" gerçekleşiyor. Kurtuluş Savaşı o ihtilâlin içinde, ikisi beraber. Türkiye bir taraftan onu yok etmek isteyen Batı'ya karşı çok ciddî bir savunma gösteriyor, ama öbür taraftan da o kendisini yıkmakta ortak olan yerli işbirlikçilerine karşı. Türkiye Cumhuriyeti'nin kaderini etkileyecek olan ve hemen hemen aynı tarihlere denk gelen Rus ihtilâli. Ruslar da Batı'ya karşı tavır takınmışlar,1917 ihtilâlini yapmışlar. Yukarıda bir sosyalist ihtilâl, aşağıda bir demokratik ihtilâl. Bu iki ihtilâl birbiriyle sınırdaş ve onunla da kalmıyor. Beraber; en kısa zamanda ikisi birbiriyle anlaşıyorlar. Bu anlaşma doğrudan doğruya Batı'ya karşı bir anlaşma ve bu İngiltere'nin ondan sonrası için olan planlarını en az İkinci Cihan Harbi'nin sonrasına kadar perişan ediyor. İngiltere bu yüzden çok zor durumda kalıyor. Çünkü, Türkiye Sevr Muahedesiyle dağılacağını sanıyor, evdeki hesap çarşıya uymuyor . Hiç hesapta olmayan bir mukavemet başlıyor. Bu mukavemet başlamakla kalmıyor, Türkiye ile Rusya'nın arasını bölen Kafkas seddini yıkarlar ikisi beraber. Beyaz Ordular yenilir, küresel oyun kurucuların destek verdiği Yunanlılarda artık yenilgileri kaçınılmazdır
O tarihlerde İngiltere stratejisini gelişen olaylar karşısında revize etmek zorunda kalır.Strateji değişince taktikte değişir. Taktik olarak "Türkiye'nin kurtuluşunu Ruslar'a karşı Kullanmak" Bu taktik büyük önderin ölümünden sonra da kullanmaya devam eder. Fakat o zamana kadar, dünyanın tarihinde ilk defa olarak Avrasya bölgesinde iki büyük devlet emperyalizme karşı çok net tavır alır ve çok net olarak halkları ayaklanır.. Şanlı Anadolu ihtilali; kapitalizm temeli üzerine oturan emperyalizme karşı görkemli bir yenginin, tarihsel bir destanı. "Mazlum" uluslar hesabına yazılan "kutsal" bir isyan. "Misakı Milli (Ulusal Ant)" ilkesinde birleşen; soyu, din ve mezhebi ne olursa olsun "Küçük Asya'yı" Anayurt edinerek kendilerini ulus kabul edenler, canları pahasına bağımsızlık savaşını kazanır..
Bu zaferin ardından TBMM'ce 1920 yılında yayımlanmış olan bu ilk bildiriyi asker ve sivil, hepimiz yeniden okuması gerekir....çünkü bu mücadelenin ve devlet olmanın genetik kodları bu bildiride saklı..
"-TBMM, milletin hayat ve istikbaline suikast eden emperyalist ve kapitalist düşmanların saldırılarına karşı savunma ve amaca aykırı hareket edenleri cezalandırma amacıyla kurulan bir orduya sahiptir. Emir ve komuta yetkisi TBMM'nin manevi kişiliğindendir."
Kurtuluş Savaşı'nda ordu, bir avuç ulusal kurtuluşçu subay ve "Kuva-yı Milliye" adı verilen sivil örgütlerce oluşturulmuş.
Kuva.
Arapça'dan geldiğini yazıyor kitapalar..;
"kuvvetler" demek...
Kuvayı Milliye, "Milli Kuvvetler" anlamında...
Bizim tarihimizde Kuvayı Milliye bir ruh; mücadele etme azminin sembolü..
Direnerek vatanı emperyalist boyunduruğundan kurtarmak demek...
Kuvayı Milliye, gerçek bir halk destanı. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının ülküsünden giden büyük halk mücadelesinin simgesi...
Kurtluş Savaşı, "asker ? sivil ? aydın halk" üçlüsü ile örgütlenmiş ve kazanılmış.
Kurtuluş Savaşı, birçoklarının sandığı gibi kökeninde "asker cumhuriyeti" değil, sivil örgütlenme biçimi olan "Kuva-yı Milliye" örgütleri ve 1921 Anayasası'nda yer alan "Vilayet ve Nahiye şurâları" yer alır.
Ordu, TBMM'nin emrindedir. Ordunun da TBMM'nin de o günlerdeki amaçları aynı.
-Emperyalist ve kapitalist düşmanlara karşı savaşmak...
Silahlı Kuvvetler, Kurtuluş Savaşı'nda TBMM'nin emrinde hem dünyanın o tarihteki en güçlü emperyalist ordularına karşı savaştı, hem iç ayaklanmaları bastırdı.
"Kuva-yı Milliye" ve silahlı kuvvetler, o yıllarda kaç ayaklanmayı bastırdı?
Trabzon ve çevresinde Pontus... 1919 Mayısı'nda Nusaybin'de Ali Batı... Bozkır... Şeyh Eşref... 1919 Kasımı'nda Anzavur... 1920 Nisanı'nda Düzce, aynı yılın Mayıs ayında Yozgat'ta Çapanoğlu... ve yine aynı yılın Haziran başında Zile ve Ekim ayında Konya'da Zeynelabidin Aralık ayında da Çerkez Etem ayaklanmaları baş gösterir.
1921 Temmuzu'nda da Koçkiri ayaklanması başlar.
1924 Nasturi... 1925 Şeyh Sait... 1925 Raçkotan... 1925 ? 1937 Sason... 1926 1.Ağrı... 1926 Koçuşağı... 1927 Mutki... 1927 2. Ağrı... 1927 Bicar... 1929 Asi Resul... 1929 Tendürük... 1930 Savur... 1930 Zeylan... 1930 Oramar... 1930 3. Ağrı... 1930 Pülümür... 1930 Menemen... 1937 ? 38 Dersim ayaklanmaları yaşanır.
TBMM ve silahlı kuvvetler, bir yandan emperyalist ve kapitalist düşmanlarla savaşırken, bir yandan da bu iç ayaklanmaları bastırır.
Kurtuluş Savaşı, bir soylu ayaklanma, "Kuva-yı Milliye", köklü bir sivil direniş ve 30 Ağustos da görkemli bir askeri utkudur."
Savaşı kazanan ve cumhuriyeti kuran, o çilekeş o özverili Anadolu halkıdır, her cephede kan akıtan, can veren Mehmetçiktir, "tam bağımsızlık" inancı ile Anadolu'ya geçen ve emperyalist ordulara karşı savaşan ve ayaklanmaları bastıran yurtsever subaylardır; Mustafa Kemal gibi İsmet Paşa, Fevzi Paşa, Karabekir Paşa, Refet Paşa, Fahrettin Paşa, Ali Fuat ve Kazım Özalp Paşalar gibi paşalardır.."
Dünya uluslarına; günümüzün moda deyimi ile "Baharları" vaat eden küresel aktörlerin yandaşları ve yerli işbirlikçileri o zamanda çoktu. Bugün de çok!.. Bu perspektif den baktığınız zaman büyük önder Mustafa Kemal daha çok daha büyüyor. O gün için yedi düvel.... Bugün Küresel oyun kurucular ve yerli işbirlikçileri ....15 Temmuz 2016 Türkiye'yi darbeyle işgal teşebbüsünü hiç unutmadan...http://www.alevalatli.com.tr/
Saygılarımla.
Sağlıcakla kalın!
Günleriniz hep aydınlık olsun!
Yüreğinizde sevgi daim olsun!
Yüreği "Berkehan" ve "Bilgehan Deniz" kadar temiz olanların!
“Whoever has ears, let them hear.”
On July 15 our beloved country suffered a most violent physical assult. Seven bombs were dropped on The Grand National Assembly which was then in session. As the right wing of the building was severely damaged, the Deputies went on to resume their meeting in the under ground shelter. Peoples’ representatives refused to leave the building and stood sentry for the next twenty-four hours within which the attempted coup was thwarted. Please note that never before in its 139 year old history, neither by enemy nor by foe had the Turkish Parliament (1877) been corporeally attacked. This damnable transgression is the very first.
Concurrently, the modest seaside resort where the Honorable Recep Tayyip Erdoğan and his family, including grandchildren, were vacationing, was being raided by a dozen men heavily armed with gun night sights. The men were masked and bore no insignia, military or otherwise. As security guards engaged the gang, the President of the Turkish Republic scaped the assasination attempt by some fifteen minutes only. Please note again that in our long history, no political leader, including the late Prime Minister Adnan Menderes, was impeached without due legal trial.
The fact is that the Turkish people abhor the thought that death by assasination is condign chastisement for any leader, including late John F. Kennedy, Martin Luther King, Jr, Benazir Bhutto, Thomas D’Arcy McGee, Rafic Hariri, Mahatma Gandhi to name a few. Now, imagine if you will, the sights and sounds of sinister night helicopters and jets firing away indiscriminately over the Ankara skies. Having done that, consider the cooly serviced images by international media of the brutally dismembered bodies of late Saddam Huseyin, Muammer Kaddafi, et al, juxtaposed with estimeed President Erdoğan and/or the men and women members of the Turkish Parliament. You cannot but empathise with the Turkish people who took to the streets determined to stop the crazed hashashin at any cost.
Please note that President Erdoğan has won every single local and national election in the past decade, including the recent presidental contest when he achieved an admirable 52%. As such, he is undoubtably the most popular Turkish leader since Mustafa Kemal Atatürk. Even so, the unarmed people who confronted the tanks were by no means composed entirely of Erdoğan fans. Nor are the huge crowds who have been keeping vigilance until the wee hours of the morning the zealous supporters of his Justice and Development Party. They are none other than the multi-ideological members of a seasoned nation who is well aware that in our part of the World after every democratic victory there is another battle waiting to be won.
We are a steadfast lot who believe that the peoples’ right to choose their way of life is a natural, fundamental right, and as such is a corollary of the postulate of integral democracy. Hence, no democratically elected government deserves being overthrown by an coup. No attack on unarmed civilians can be extenuated, most certainly not by the Peoples’ very own military with weapons precured with their hard earned taxes.
Please note that July 15th was not some Play Station game. We lost over 250 men and women. About 1500 people are wounded, some so heavily that they probably will not make it.
The gist of it is that, we in Turkey are angry and hurt. As such, we have been expecting if not compassion, some solace from our friends and allies - and at least some semblance of homage from the international media. To our dismal, we witnessed the BBC Arabic, Sky News Arabic, El Arabiya TV, the ITN diplomatic editör and the US networks run boisterous commentaries saying that President Erdogan “was finished” or “had fled to Germany.”
As Sunday Times unabashedly reported the rogue faction as “the guardians of democratic and secular rule of law”, our very own resident reporter Andrew Finckel, typically ignored the reality of the Turkish scene and haughtily advised from The Guardian: “The lesson of the failed coup is that Turkey needs a leader who can bring different sides of a divided society together – or at the very least, one who is willing to try.” This was from a man who has been living in our mids for the last two decades.
As for the irrefutable fact that “It was a major display of solidarity when Turkish MPs from all four major political parties gathered at the damaged Parliament only hours after a coup attempt failed to overthrow the government”, we were to find out that a blatantly hostile explanation had already been designed and put to service: “Knowing if they didn’t, the resurging dictator-in-charge (please note that would be President Erdoğan!) would include them in his lethal kill roundup too.”
Another overbearing commentator was Joachim Hagopian of Global Research. An ex-army officer by trade, the faul mouthed US psychologist rushed in to offer his shameslessly defamatory and patronizing appraisal of the situation: “Typically what do political leaders (like Erdoğan!) do when they’re struggling to stay in power? They launch a fake coup or war, sabre rattling (note the crude innuendo about ‘Eastern despots’) against internal or external threats to rally a jingoistic nationalism amongst its malleable, flag-waving citizenry (that are the Turkish people!)”
Bewildered as we were by the covers of Time, Newsweek, The Economist and Der Spiegel magazines and tried to fanthom the journalistic skill that actually obscured the bloody attempt and managed to disseminate the ill feeling that is an inevitable collary to measures to be taken in a state of emergency, Western leaders like Obama and Kerry added “injury to insult” by silently waiting “for hours in hopes that Erdogan would be dethroned before finally conceding, issuing public statements backing the Erdogan government, seemingly only after they had no other choice.”
“Whoever has ears, let them hear” had said Jesus Christ, aleyhis selam, in Matthew 11:16-24. He was referring to conceited Pharisees whom he graciously likened to children who can indeed be very self-centered and typically consider themselves the center of the universe. Their complaints are often about fictive events - yet, fiction can breed great malice.
We the living in this part of the World maintain our hope that these modern Times of Trouble will too pass. The men of decency and conscience will once again appear on the Western horizon. That they will mourn when they hear our dirge, and rejoice when they hear our pipes. Alas, the World needs people whose ears are clogged neither with orientalist, nor Islamophobic fiction.
Alev Alatlı, Dr. h.c.
July 25, 2016
Beykoz
İlgilenenler için......
Büyük Nutkun 10 adet video ile anlatımı ..
http://feritgezgil.com/SesliNutuk/1.mp4
http://feritgezgil.com/SesliNutuk/2.mp4
http://feritgezgil.com/SesliNutuk/3.mp4
http://feritgezgil.com/SesliNutuk/4.mp4
http://feritgezgil.com/SesliNutuk/5.mp4
http://feritgezgil.com/SesliNutuk/6.mp4
http://feritgezgil.com/SesliNutuk/7.mp4
http://feritgezgil.com/SesliNutuk/8.mp4
http://feritgezgil.com/SesliNutuk/9.mp4
http://feritgezgil.com/SesliNutuk/10.mp4