Massachusetts Institute Technology (MIT)'de Beşeri Bilimlerin, Sanatın ve Sosyal Bilimlerin Gücü (https://goo.gl/Xb6MKz)
"SHASS'deki misyonumuz öğrencilerimize güç sağlamaktır.
Analitik düşünmek için gereken perspektifler ve becerilerle
ve alanlarında gerçek liderlik sağlamaktır. HASTS mezunlarımızın kalitesi
Bu hedefe ne kadar iyi ulaşıldığının bir göstergesi. "
Deborah K. Fitzgerald ( https://goo.gl/34BzVr ) , Edebiyat, Sanat ve Sosyal Bilimler MİT Okulu (MIT SHASS) Dekanı, özetle; beşeri bilimler, sanat ve sosyal bilimler derslerinin MIT eğitiminde çok önemli bir rol oynadığını,çağımız dünyasının en büyük sorunların odağında İnsan faktörünün olduğunu vurgulamakta …Sorunların palyatif değil kalıcı çözümlerinin de analitik, ve İnovatif düşünce sistemi ile olacağını belirtmekte ..MIT ‘de toplam ders saatinin %25 ini oluşturan toplam sekiz dersin sosyal Bilimlerden oluştuğu vurgulanmakta..Öğrenciler için genel kültürün özellikle de felsefe ve mantığın ihtisas alanından önce geldiği belirtilmekte…
STEM + SHASS'in MİT'teki Gücü
MIT'de Beşeri Bilimler, Sanatlar ve Sosyal Bilimleri önemli görüyoruz - hem büyük mühendisleri, bilim adamlarını, akademisyenleri ve vatandaşları eğitmek hem de dünyanın büyük zorluklarını aşmak için.
STEM disiplinlerinin (bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik) beşeri bilimler alanlarını ilgisizlik ve kariyer umutları açısından gölgelediğine dair endişeler arasında beşeri bilimlerin rolü çok yeni tartışmalara konu olmuştur.
Bu nedenle burada MIT'de - STEM eğitiminin bir kalesi - burada hem büyük mühendisleri, bilim adamlarını, akademisyenleri hem de vatandaşları eğitmek ve Enstitü'nün kapasitesini sürdürmek için beşeri bilimler, sanat ve sosyal bilimleri gerekli gördüğümüzü öğrenmek rahatlatıcı olabilir yenilik için.
Neden mi? Çünkü Enstitünün görevi, enerji, sağlık, ulaşım ve diğer düzinelerce alanda dünyanın en zorlayıcı sorunlarını çözmeye hazır olan öğrencileri bilgilendirmek ve eğitmektir. Bunu yapmak için, mezunlarımız doğal fizik evren hakkında bilim ve mühendislik alanlarında analitik düşünceye sahip özgün düşünceyi içeren ileri teknik bilgi ve becerilere gereksinim duyar -
Ancak dünyanın sorunları asla düzenli olarak laboratuar, tezgah veya elektronik tablo ile sınırlı değildir. İklim değişikliğinden yoksulluğa, hastalığa kadar, çağımızın büyük sorunları değişmez bir şekilde özü ve ölçeği bakımından insanla ilgilidir. Mühendislik ve bilim konuları, kültürel geleneklerden bina kodlarına, siyasi gerginliklere kadar her zaman daha geniş insani gerçeklerle iç içedir. Bu nedenle öğrencilerimiz insanlığın karmaşıklığına, yani varlığımızı şekillendiren siyasi, kültürel ve ekonomik gerçeklere, ayrıca beşeri bilimler, sanatlar ve sosyal bilimler tarafından geliştirilmiş güçlü düşünce ve yaratıcılık biçimlerinin akıcılığı konusunda derinlemesine bir bilgiye gereksinim duyarlar.
MIT'in müfredatı, son 50 yıl boyunca tüm lisans öğrencilerinin edebiyat, dil, ekonomi, müzik, felsefe ve tarih gibi konularda büyük zaman geçirmesini sağlamak için önemli derecede gelişmiştir. Aslında her bir MIT öğrencisi toplam aldığı ders saatinin neredeyse %25’ine denk gelen, bu türden en az sekiz ders almaktadır.
Bu sınıflarda, öğrencilerimiz bireylerin, kuruluşların ve ulusların istek ve endişeleri üzerinde nasıl davrandıklarını öğrenirler. Dünyadaki insanlarla işbirliğine girmelerine yardımcı olan tarihi perspektifler, eleştirel düşünce yetenekleri, kültürel kavrayışlar edinmelerinin yanında, öğrenciler dinlemeye, açıklamaya ve ilham vermeye olanak tanıyan iletişim yetenekleri de kazanırlar. Öğrenciler pek çok insani durumun tek bir doğru yanıt olmadığını ve hayatın kendisinin nadiren –tabi eğer hiç olursa- bir matematik sorusu kadar kesin ya da bir denklem kadar titiz olduğunu öğrenirler.
"İklim değişikliğinden yoksulluğa, hastalığa kadar çağımızın zorlukları doğası ve ölçeği bakımından insanlık dışıdır; mühendislik ve bilim konuları derinden hissedilen kültürel geleneklerden bina kodlarına politik türe kadar her zaman daha geniş insanlık gerçekleri ile iç içedir.
Bu tür bir eğitimin değeri ile ilgili en iyi bir kaç yorum, bizim bilim ve mühendislik mezunlarımızdan gelmektedir. Tıp fakültesini bitirmiş olan son mezunlarımızdan biri, bir doktor olarak sadece tıbbi bilgiye değil ama aynı zaman da hastalarının durumlarını ve hikayelerini de yorumlama yeteneğine gereksinim duyduğunu bize yazmış – ki mezunumuz bu yeteneğini edebiyat, çeşitli formlardaki hikayeler ve insanların hayati derecede önemli bilgileri paylaştığı yollar üzerine çalışarak edinmiştir. Mezunumuz şöyle demektedir: “Biyoloji dersi beni tıbba hazırladı, edebiyat ise doktor olmaya”Ayrıca girişimciler de çeşitlilik arz eden yetenekler grubuna değer verirler. Seçkin bir MIT mezunu ve girişimci şöyle demektedir: “Felsefeye girişin ve fikirler tarihinin, MIT’deki eğitimimin en kalıcı değerleri ve en çok faydalandığım dersler olduğunu şimdi anlıyorum”. Elektronik alanını dönüştüren bir diğer mühendislik mezunu da şöyle demektedir: “Genç bir insan için genel kültür eğitimi bir ihtisas alanından daha önemlidir. Disiplinlerarası eğitim aldığınızda bu alanları anlamaya başlayabilirsiniz. Benim için iktisat ve tarih dersleri özellikle yararlıydı”.
MIT’de aldığı edebiyat ve sanat tarihi derslerini kendi dünya görüşünün gelişmesinde kilit role sahip olduğunu belirten seçkin bir MIT malzeme bilimi mezunu, ki kendisi şimdi Mühendislik Fakültesi Dekanı’dır. Bugünün piyasasında bir mühendisin ne başarısını sürdürülebilirliği bu perspektifde yatmaktadır. Ona göre, “İşverenler, öğrencilerin önderlik edebilmelerini, takım olarak çalışabilmelerini ve özellikle iletişim kurabilmelerini istemektedirler. Bu yeteneklerin çoğu da edebiyat, sanat ve sosyal bilimler sayesinde kazanılmaktadır. Dünyanın, insani bakış açısını dikkate alan yaratıcı sorun-çözücülere gereksinimi vardır.”
Eğitimciler olarak öğrencilerimizin gelecekte aşmaları gerekecek engellerin ne tür şekillerde ortaya çıkacaklarını her zaman tahmin edemeyiz ama sürekli devam eden araştırma ve keşif sürecinde kendilerine rehberlik edecek olan bazı temelleri sağlayabiliriz. Öğrencilerimizin dirençlerini artırabilir ve onları hem rutin /günlük hem de girift sorunların analizini yapmaya ve sorun çözmeye hazırlayabiliriz. Hem STEM’e hem de beşeri bilimlere –karşılıklı olarak enforme edici bilgi biçimlerine- başvurarak, bizler öğrencilere kariyerleri ve yaşamları boyunca onları destekleyecek gerekli bilgi ve deneyim kazandırmayı amaçlamaktayız.
Bilim adamı, mühendis, şair, kamu görevlisi ya da ebeveyn, mesleğimiz her ne olursa olsun hepimiz kompleks ve sürekli olarak değişen bir dünyanın içinde yaşıyoruz ve hepimiz yaşam alanımızı en iyi bir biçimde bu bilgi ve deneyim örgüsünü kullanmayı hak ediyoruz: Eleştirel düşünme yetenekleri; geçmişin ve diğer kültürlerin bilgisi; sayılarla ve istatistikle çalışabilme ve bunları yorumlayabilme yeteneği; büyük yazarların ve sanatçıların sezgilerini kavrama; deney yapmaya ve değişime açık olmaya isteklilik; belirsizlikleri yönetebilme yeteneği.
Eğer bilgi birikiminin bütününün dünyanın karşılaştığı sorunlarla mücadele etmek –ve kazanılan zaferleri takdir etmek- için gerekli olduğu konusunda hemfikirsek, Amerikan hayatında başarılı olabilmek için beşeri bilimlerin daha az önemli hale geldiği algısına nasıl bir yanıt verebiliriz?
Eğer bilgi birikiminin bütününün dünyanın karşılaştığı sorunlarla mücadele etmek –ve kazanılan zaferleri takdir etmek- için gerekli olduğu konusunda hemfikirsek, Amerikan hayatında başarılı olabilmek için beşeri bilimlerin daha az önemli hale geldiği algısına nasıl bir yanıt verebiliriz?
Başlangıç olarak iş hayatından aykırı hikayelere daha fazla dikkat sarf edebiliriz. Örneğin unutulmaz konuşmasında Google’ın başkan yardımcısı Marissa Mayer şöyle demekteydi: “İnanılmaz bir büyüme döneminin içindeyiz ve bu yıl 6000 kişiyi işe alacağız. Bunlar arasından 4000 – 5000 kişi beşeri bilimlerden gelecektir.” Mayer’in açıklamalarına göre kullanıcı arayüzü geliştirmek için insanları gözlemlemek ve onları anlamak, salt teknolojik yetenekler kadar önemlidir.
Dersliklerde de bazı farklı yaklaşımları kesinlikle deneyebiliriz. Küçük bir seminer sınıfında Fransız Devrimi, müzikoloji ya da Zora Neale Hurston’un romanları konusunda tutkulu katılımcılarla birlikte olmaktan daha fazla ayrıcalıklı bir durum az olmakla birlikte, seminer formatı beşeri bilimleri öğretmenin yalnızca bir yoludur. Alternatif yaklaşımların, çok daha fazla öğrenciye ulaşma ve onlarla kaynaşma potansiyeli vardır.
Şu an gördüğümüz, beşeri bilimler eğitiminde yeni bir dönem midir? Fakülteleri ve üniversiteleri profesörlerin bilginin hizmetçileri olduğu müzeler olmaktan biraz olsun kurtararak, deney yapılan laboratuvarlara dönüştürmeyi kavramsallaştırmakla işe başlanabilir. Bu tür bir iklimde, daha fazla pratiğe dayalı olan beşeri bilimler öğrenme tecrübesi, proje temelli kurslar ve takım halinde çalışmaktan kaynaklanan keşif yapmak için daha fazla fırsat geliştirmemiz mümkün olabilir.
Dünyaya olumlu bir etki yapacak projelere öğrencileri çekebilmek için ABD’de ve yurtdışında daha fazla beşeri bilimler stajyerlikleri oluşturabiliriz. Fakültelerin ders müfredatlarını karşılıklı olarak kullanarak ve yerel topluluklarla ortaklıklar kurarak daha fazla işbirliği yapabiliriz. Yerel kütüphanelerle bağlantı kurarak akademisyenlerle topluluk üyelerinin, Türlerin Kökeni ya da Milletlerin Zenginliği gibi dönüştürücü ama göz korkutucu kitapları anlamak için bir araya geldikleri şehir okuma grupları kurabiliriz. Ayrıca tabi ki, beşeri bilimlerde araştırma ve eğitimi güçlendirebilmek için online öğrenme platformlarını ve dijital teknolojileri kullanabiliriz.
Bugünlerde hem bireyler hem toplum hem de gezegenin kendisi için tehlikede olan çok şey var. Bu zamanları ıskalamamk için çok çabuk hareket etmek ve analitik düşünce sistemi ile insanlık tarihini ve dünya edebiyatını, dünya k gelişimleri yakından takip etmek ve özümsemek gerekiyor. Sosyal Bilimleri de içeren bu geniş perspektifde ki eğitimi, bizim STEM meslektaşlarımızla müşterek olarak ne kadar fazla desteklersek o kadar faydası yüksek olacaktır. Eğitimciler olarak bizler, iyi ve pratik nedenlerden dolayı bilgi spektrumunu farklı kategorilere bölmüş olsak da, zihnin kendisi orijinal bilgedir. Analitik düşünce sistemi ile çalışmalara devam ettikçe farklı ve genellikle şaşırtıcı kaynaklar yaratmaya devam edeceğimiz aşikardır.
----------------------------------
Üniversitelerin Ölümü
Akademi, statükonun hizmetkârı hâline geldi. İçindeki çürüme, harç sorunundan çok daha derin köklere sahip.
Üniversitelerden beşerî bilimler silinip gidecek mi? Bu soru, bir bardan alkolün ya da Hollywood’dan egoizmin silinip silinmeyeceğini sormak kadar saçma. Nasıl ki bar, alkolsüz düşünülemezse beşerî bilimler olmadan da bir üniversite düşünülemez. Tarih, felsefe ve benzeri alanlar giderse elbette geriye bir şeyin kalacağı kesin: Bir teknik kurs merkezi ya da bir şirket laboratuvarı. Fakat ona ‘üniversite’ demek kendimizi kandırmaktan başka bir şey olmaz.
Bununla birlikte beşerî bilimlerin diğer disiplinlerden kopuk bir şekilde var olması senaryosunda da tam anlamıyla bir üniversiteden söz edilemez. Söz konusu alanları değersizleştirmenin – tamamen ortadan kaldırmak dışında – en pratik yolu, onları çerez niyetine birer ek unsur olarak sunmaktır: Gerçek erkekler hukuk ya da mühendislik okur; fikirler ve değerler ise ‘hanım evlatlarına’ göredir gibi… Halbuki beşerî bilimler, adı üniversite olan her kurumun merkezinde yer almalıdır. Tarih ve felsefe çalışmaları, bir parça sanat ve edebiyat bilgisiyle desteklenerek yalnızca sanat fakültelerinde değil, hukukçular ve mühendisler için de bir gereklilik olmalıdır. Beşerî bilimlerin Amerika Birleşik Devletleri’nde bu denli büyük bir tehdit altında olmamasının sebeplerinden biri, yükseköğretimin ayrılmaz bir unsuru olarak görülmeleridir.
18. yüzyılın başlarında bugünkü yapılarıyla ortaya çıktıklarında sözde beşerî disiplinlerin önemli bir toplumsal rolü vardı. Görevleri, kültür yoksunu bir toplumsal düzenin pek de ehemmiyet vermediği türden değerleri geliştirmek ve korumaktı. Modern beşerî bilimler ve sanayi kapitalizmi neredeyse aynı anda doğmuştu. Kuşatma altındaki bir değerler ve fikirler bütününü korumak için diğer şeylerin yanı sıra gündelik toplumsal hayatın biraz dışında konumlanan üniversite adında kurumlara da ihtiyaç vardı. Bu mesafe, beşerî çalışmaların çoğu zaman üzücü bir şekilde etkisiz kalmasına yol açtı, fakat aynı zamanda yerleşik fikirleri eleştirme imkânı da verdi.
Zaman zaman 1960’ların sonlarında olduğu ve son birkaç haftadır Britanya’da görüldüğü gibi bu eleştiri sokağa iner ve nasıl yaşadığımızı, nasıl yaşayabileceğimizle yüzleştirir.
Günümüzde tanık olduğumuz şey, aslında üniversitelerin birer eleştiri merkezi olarak ölümüdür. Margaret Thatcher’dan bu yana akademinin görevi, adalet, gelenek, hayal gücü, insan refahı, zihnin sınır tanımayan dolaşımı veyahut geleceğin alternatif tasavvurları adına statükoyu sarsmak değil, ona boyun eğmek olmuştur. Bu durumu, beşerî bilimlere verilen devlet fonlarını artırarak ya da sıfırlamaktan vazgeçerek düzeltemeyiz. Değişim, insani değerler ve ilkeler üzerine eleştirel düşüncenin üniversitelerin her köşesinde, her alanında merkezî bir yer edinmesini zorunlu kılmakla mümkündür. Ki bu, yalnızca Rembrandt’ın tabloları ya da Rimbaud’nun dizeleri üzerine birkaç rafine sohbetle geçiştirilecek bir mesele değildir.
Son tahlilde, beşerî bilimler ancak ne kadar vazgeçilmez olduklarını vurgulayarak savunulabilir; bu da onların akademik öğrenmenin tam kalbinde yer aldığını ısrarla belirtmekten geçer, ‘hor görülen akraba’ misali barınmalarının pek masraflı olmadığını söylemekten değil.
Peki bu pratikte nasıl mümkün olur? Açıkçası mali açıdan bakarsak pek mümkün olmaz. Zira hükümetlerin derdi beşerî bilimleri genişletmek değil, budamaktır.
Shelley öğretimine fazla yatırım yapmak ekonomik açıdan rakiplerimizin gerisine düşmemize mi yol açar sorusu akıllara gelir. Fakat unutmamak gerekir ki beşerî bilimlere dayalı bir sorgulama olmadan üniversite diye bir şeyden söz edilemez. Bu da gösteriyor ki üniversitelerle gelişmiş kapitalizm aslında birbirine taban tabana zıttır. Ve bu gerçeğin politik sonuçları, öğrenci harçları tartışmalarından çok daha derinlere iner.
YAZININ ORJİNALİ
Eagleton, Terry. “The Death of Universities”. The Guardian, 17 Aralık 2010, Opinion. https://www.theguardian.com/commentisfree/2010/dec/17/death-universities-malaise-tuition-fees.