İlk söz: Küresel Oyun Kurucular dün olduğu gibi bugünde refahlarını arttırarak sürdürebilmeleri için “dünyayı ben yöneteyim” derdinde." Dünyayı yönetebilmek için ekonomiyi, ekonomiyi yönetebilmek için de üretimi yönetmek, tüketimi ise yönlendirmek gerekiyor.
"Üniversite sadece bilim için değildir, aynı zamanda Hak, Hukuk, Adelet ve Cumhuriyet içinde üniversite gereklidir. Üniversite Cumhuriyet'in sahipliğindedir."
Geçen hafta sonu (29 Mayıs2014), Süleyman Demirel Üniversitesi'nin organize ettiği 2. Uluslararası Davraz Kongresi'nin Prof. Dr. Lütfü Çakmakçı Kültür Merkezi'nde düzenlenen "İş Dünyasında Yeni Trendler" başlıklı oturumunda davetli konuşmacı olarak katıldım. 3. Uluslararası Davraz Kongresi'nin 30 Amerikan üniversitesiyle birlikte Şubat 2015' de Miami'de yapılacağını söyleyen Rektör ve düzenleme komite üyeleri bu kongreye bizimde katılmamızı rica ettiler. Özellikle düzenleme komite üyelerine hem bu kongreyi başarı ile düzenlemeleri hem de nazik davetleri için teşekkür etmeyi borç biliyorum. Koşulların aynı kalması durumunda bu nazik daveti geri çevirmeyeceğimi kendilerine ilettim.Bizim de panelist olduğumuz "sürdürülebilir Rekabet ve Girişimcilik' oturumunda Dr.Rüştü Bozkurt(Türkiye Şişe Cam Fabrikaları Genel Sekreteri, ,Prof. Dr. Mustafa ÖZBİLGİN (Brunel Üniversitesi), Prof. Dr. Mustafa TÜMER (Doğu Akdeniz Üniversitesi) oturumda özellikle bu bilim insanları tarafından önemli ve anlamlı saptamalar yapıldı.
"Sürdürülebilir Rekabet ve Girişimcilik'' adlı panelde biz de “Sürdürülebilir Rekabet Üstünlüğü “ başlıklı sunum yaptık.Sunumum da “sürdürebilir rekabet ve girişimcilik” kavramlarının çerçevesi ve büyümenin yol haritasının işaret taşlarına ilişkin değişkenlere (Maliyet ve Verimlilik Üstünlüğü) değindim. Canlıların uzun ömürlü olanlarının en güçlülüleri olmadığı gibi en akıllılarının da olmadığını, uyum yeteneği yüksek olanlar olduğunu evrim kuramının bunu söylediğini dilimizin döndüğünce ifade ettim. Çevreyi hissetmek ve anlamak gerekiğini. Sadece çevreyi anlamak da yetmeyeceğini, kendi olanak ve kısıtlarını da net bir biçimde tanımlanması gerektiğini. Bunun da yetmeyeceğini, ulaştığı verileri bilgiye, sezgilerini de katarak bilgilerini anlamaya, anladıklarını da bir yarara; maddi ve kültürel zenginliğe dönüştürmesi gerektiğini ilgili kitapların /makalelerin yazdığını vurguladım.
Girişimci kaynaklarını etkin ve verimli kullanarak, kaynak erişebilirliğinin üstünlüğünden de yararlanarak rekabet gücü yaratmalıdır ki, sürdürebilir rekabete katkısından söz edebilelim. Ayrıca Uyum yeteneği sadece geliştirici değil, koşullar elvermediği zaman en düşük maliyetle çekilebilme bilgi ve yeteneğine sahip olabilmekten geçtiğini belirttim. Uyum yeteneğinin temel bileşenlerinden birinin, verimlilik. Verimlilik, geniş anlamda kaynak kullanımında kazanımlar yaratabilme. Eğer mal ve hizmet üretiminde zaman kazancı sağlayan, girdi kullanımını azaltan bir gelişme yaratabiliyorsak, rekabet gücümüzü bir basamak ileriye taşıyabileceğimizi. Verimlilik bilinci gelişmemişse, kurum ve kurulluşları canlı, dinamik tutma ve uyumlu hale getirecek can suyu katma işlevinin yerine getirilmesinin çok zor olduğunu belirtim.
Rüştü Bozkurt hoca; oturumda, konuşmasını yaparken tüm salona dönerek "Endüstri 4.0" okudunuz mu? diye sorunca, özeleştiri olarak içimden “okumadım” dedim.
Öğrenmenin sonu ve yaşı yok......
Kongre dönüşünde ilk işim bunu öğrenmek oldu..
. Almanya Başbakanı, merkezi Almanya'da bulunan çok uluslu firmaların, bu konu üzerinde çok ciddi kaynak ayırarak çalışıklarını, Hamburg'da düzenlenen Milli Bilişim Zirvesinde "Endüstri 4.0 strateji planı" adı altında tüm dünyaya deklare ediyor. Bu deklarasyon. yakın bir hayali olarak yapılan bu duyuru, aslında dünyaya bir meydan okuma.. "Teknoloji emperyalizmi" in dışa vurumu...Diğer bir deyişle“ dünyayı ben yöneteceğim” deklarasyonu.. Bu strateji gerçekleşebilirse, ki yakın gelecekte (20, 30 içinde) gerçekleşeceği tahmin ediliyor, üretimin ve tüketimin iletişimini yöneten ve yönlendirenler tabii olarak ekonomiyi de yönetecek güce sahip olacak...Endüstri 4.0 'ı nedir sorusunun çok basit bir anlatımı WALL·E - VOL-i, TRT Çocukda yayınlanan - Dinozor Makineler / pak ile Pırpır / Harika kanatları örnek vermek yanlış olmayacak....Endüstri 4.0 aslında doğal ve evrimsel bir süreç. Devrimsel değil. Endüstri 4.0'ı "4üncü Sanayii Devrimi" diye yutturmaya ve hatta Endüstri 3.0'ın eski üretim hatlarını ülkemize taşımak için teşvik almaya çalışan bazı yabancı teknoloji şirketleri var. Endüstri 4.0 aslında "www"'in icadı ile başlayan bilgi paylaşımının yoğunlaşarak devamı niteliğinde. Devamlılık arz eden birşey ise, tanımı gereği bir devrim olamaz. www'i 1989'da icad edenin de CERN olduğunu hatırlatalım. "Devrim" nedir diye okumak isterseniz, size Thomas Kuhn'un "Bilimsel Devrimlerin Yapısı" kitabını tavsiye ederim. Bu kitabı https://bit.ly/2yVJxHM okumadan MIT'den mezun olmak olanaksız. Sosyal bilim seçmelilerinden birinde mutlaka okursunuz. Endüstri 4.0, Toplum 5.0 vb. gibi dışarıdan ithal kavramlar birilerinin kendi markalarını pazarlaması, pazarı yönlendirmesi ve kontrol altına alması için empoze edilmekte. Bu tip ithal kavramlar aslında ön hazırlık aşaması, sonrasında yabancı standartlar ile tüm teknoloji tabanlı ürünlerin belirli kaynaklardan alınması zorunluluğu oluşturulur. Adım adım ele alalım nasıl bağımlılık oluşturulduğunu;Örneğin bir uçak parçası üretmek için bilgisayar kontrollü bir makina alacaksınız. Alanın otoriteleri bu makinanın endüstri 4.0 standardında olmasını şart koşar. Makinayı alıp fabrikanıza kurarsınız ancak makina ağ üzerinden dış şebekelere bağlı durumda.Gün olur size derler ki, bu makinayla uçak parçası yapamazsın bu bizim şartlarımıza aykırı. Bu durumda makinanızı ağ şebekesinden ayırmayı denersiniz ancak o durumda makina çalışamaz hale gelir zira tüm veri tabloları ve ayarları bu ağa bağımlı olma zorunlu kılmaktadır.Yine mesela ülkemizden bir girişim yapay zekâya sahip akıllı araç teknolojisi geliştirmiş olsun. Bunu yurt dışına satışı yapılabilmesi için endüstri 4.0 şemsiyesi altında yabancı otoritelerden izin alınması gerekecek.te bu nedenle sanayi ve teknolojik alt yapımızın dönüşümü ancak milli kavramlar üzerine inşa edilebilir. Ülkemizi teknoloji geliştirme anlamında muasır medeniyetlerin seviyesinin de ötesine taşıyacağına inandığımız bu dönüşüme, "Milli Teknoloji Hamlesi" diyoruz.
Endüstri 4.0.,tamamen vazgeçilmesi mümkün olmayan geleneksel üretim süreçlerini, bilişim teknolojilerinin kazandırdığı pratiklerle geliştirmek için yapılan tüm girişimleri kapsıyor. Nesnelerin İnterneti (IoT)'i olarak da adlandırılıyor., yeni dijital ve akıllı üretim teknolojileri ile tasarım yeniliği oluşturarak günümüzde birçok alan için dönüşüm teknolojisi haline getirilmesi.. .Endüstri 4.0 terimi, ilk olarak dünyanın en büyük endüstri fuarı Hannover Fair 2011'de kullanılmış...Sistemin özü:"Dataizm" diğer bir anlatımla "Eğer yaşam bilginin devinimiyse ve biz yaşamın iyi olduğuna inanıyorsak,o halde evrendeki bilgi akışını arttırmamız,derinleştirmemiz ve yaymamız gerekir.Evrenin,yaşam ağına bağlanmayan ve dahil olmayan hiçbir parçası kalmamalıdır.Veri akışını engellemek günahların en büyüğüdür."Dataist etki hem yaşambilimlerini hem de sosyalbilimleri,sanki yaşam bundan ibaretmişçesine,karar verme süreçlerini takıntılı hâle getiriyor. Evrende veriyi indirgenemeyecek bir şeyler olabilir mi? Kadim zamanlarda güç sahibi olmak,veriye erişim yetkisine sahip olmak demekti. Bugünse güç,neyi görmezden geleceğini bilmek demek.İnsanlar tarih boyunca küresel bir ağ oluşturmuş ve her şeyin değerini bu ağdaki işlevine göre değerlendirmiş.Tümleşik bir bilimsel pardigma kolayca sorgulanamaz bir öğreti haline gelebilir.Bilimsel bir paradigmayı eleştirmek her zaman zor olmuş ancak bu zamana dek bilimsel çevrelerin tamamı tarafından kabul gören bir paradigma olmamış.
Endüstri 4.0 ile tüm nesnelerin haberleşmesi şüphesiz ki daha entegre bir dünyayının oluşumuna öncülük edecek. Bu entegrasyonun tüm toplumların alt yapı ve üst yapılarında negatif seleksiyona yol açacağını şimdiden söylemek bir kainlik olmasa gerek..Geleceğin üretim vizyonuyla birlikte birbirine bağlı üretim makineleri ve insan etkileşimiyle yeni bir üretim çevresi oluşacak sanayiciler, şehirler, devletler ve araştırmacılar geleceğin dijital fabrikalarını inşa etmek için birlikte çalışacaklar. Başka bir deyişle algoritmaların karşılıklı birbirleri ile iletişim halinde olmaları ve birbirlerini yönetmeleri.. Algoritmaların karşı konulamaz gücü ! Facebook’a geçtiğimiz günlerde nihayet para cezası verildi. Nedeni Facebook kullanıcılarına ait bilgilerin izinsiz olarak Cambridge Analytica şirketine satılması ve bu bilgilerin Amerikan seçmenin tercihlerini etkilemek üzere kullanılması… Tek bir örnek dahi algoritmaların nelere kadir olabildiğini göstermek için yeterli. Finans dünyası dahil hayatın her alanına yayılan algoritmalara ilişkin doğal olarak pek çok soru da akıllara geliyor: Algoritmalar Tarafsız ve Nesnel mi? Hesap Verebilirlik Mümkün mü? Algoritmik etik nedir ? Hangi aşamada kontrol edilmeli ? Yasal düzenlemeler ne olacak ? Hangi amaçlar için kullanılabilir ?.... Bu tür yapay zekâ teknolojilerinin gelişmesi elbette çok önemli ve desteklenmeli. Her şeyden önce tüm kaynakların etkin kullanımını sağlayacak, insanın yaşam kalitesini artıracak olanaklar sağlıyor. Ama kontrol edilmez, gerekli düzenlemeler yapılmazsa bir o kadar da risk içeriyor. Bu noktada Dünyayı robotlardan önce algoritmaların yöneteceği olasılığını hiç de yabana atmamak ve yanlış amaçlarla kullanımını önlemek için ciddi adımlar atmak lazım.Düzenli olarak güncellenen haber siteleri ve bloglar gibi kanalların yeni bilgiler yayınlamak için kullandıkları bir nevi iletişim protokulü. Kaynaklardaki her güncellemeyi kullanıcılara ileterek bir nevi abonelik sistemi sağlamakta. Gündelik hayatta kullanılan her türlü fiziki nesnenin çeşitli elektronik düzeneklerle internete bağlanmasıyla yaratılan bir tür iletişim ağı. Bahsi geçen nesnelerin tekil anahtar adı verilen özgün bir kimlikle internete bağlanabilmesi ve bir sensöre sahip olması gerekir böylece nesne dünyanın herhangi bir noktasından erişilebilir. Daha somut örnekler vermek gerekirse ,akla gelebilecek tüm "nesneler" insanla beraber,sokataki araçlar ,mutfaktaki buzdolapları,kümesteki tavuklar ve ormandaki ağaçlar dahil,hepsi ama hepsi,Nesnelerin İnternetine bağlanmasını öngörüyor. Buzdolabı kalan yumurtaların sayısını tesbit ederek kümesteki tavuğa ne zaman yeni yumurta tedarik edilmesi gerektiğini bildirecek.Araçlar birbirleriyle iletişim halinde olacak,ormandaki ağaçlar da hava durumunu ve karbondioksit seviyelerini bildirecek. Evrenin,yaşam ağına bağlanmayan ve dahil olmayan hiçbir parçası kalmayacak.Kısacası akıllı telefondan sonra akıllı ev, akıllı araba, akıllı yol, akıllı okul, akıllı masa, sandalye, giysi vs. gibi her şeyin/ürünün akıllısı tüm yaşam alanlarına girecek, önce bireyler ve aileler sonra tüm toplum kontrol altına alınarak tüm yaşam alanları Endüstri 4.0 için konulan kurallara bağlı olarak sürdürülebilecek olması.İşin ilginç yanı küresel bilişim sistemi her şeyi bilen ve her şeye kadir bir hâle büründükçe,sisteme bağlanmak anlamın tek kaynağı hâline gelecek.İnsanlar veri akışıyla kaynaşmalarını sürdürmede gönüllü olmaktalar. çünkü bu akışın bir parçası olmak kendilerinin çok daha büyük bir şeyin parçası gibi hissetmelerine neden olmakta... Her birimiz her yeri kaplayan sayısız örümcek ağına yakalanmış vaziyeteyiz..Bu ağlar hareketlerimizi sınırlamakla birlikte en ufak bir kıpırdanışımızı bile çok uzak istkametlere iletiyor.Gündelik alışkanlıklarımız dünyanın öbür ucundaki insanların ve hayvanların hayatını etkiliyor. Şahsi hayatlarımızın böyle küresel bir boyuta taşınması dini ve siyasi önyargılarımızın,ırk ve toplumsal cinsiyet ayrıcaklarımızın , kurumsal zulümlerin farkında olmaksızın yardım ve yataklık edişiimizin su yüzüne çıkarılmasının her zamankinden daha önemli olduğu anlamına geliyor.peki bu gerçekçi bir girişim mi? Bu soru bilhassa vahim çünkü tam da bilişim teknolojileriyle biyoteknolojilerinin kaynaşması kısa süre sonra milyarlarca insanın iş dünyasının dışına itebilir ve özgürlükle eşitliği sarsabilir.Büyük veri algoritmaları yüzünden egemenliği elinde tutan bir avuç seçkinin eline geçerek çoğunluğun sadece istismar edebilir değil,çok daha kötüsü,geleceksiz konumuna düşmesine sebep olacak dijital diktatörlükler ortaya çıkarabilir. .20.yüzyılda New York, Londra,Berlin ve Moskova'da dünyaya şekil veren seçkinler tüm dünyanın geçmişini açıklama ve geleceğini öngörme iddiasi taşıyan üç büyük anlatı formüle ettiler.Faşist anlatı,Sosyalist anlatı ve liberal anlatı.II Dünya Savaşı Faşist anlatıyı devirdi ve 1940 'ların sonlarından 1980'lerin sonlarına kadar dünya sadece iki anlatının savaş alanıydı.:Sosyalizm ve libaralizm...Sonra sosyalist anlatı çöktü ve liberal anlatı baskın bir biçimde en azından dünya çapındaki seçkinlere göre ,insanlığın geçmişine rehber ve dünyanın geleceğinin olmazsa olmaz kılavuzu haline geldi. "Emperyalizmin altın çağında Avrupalı işgalciler ve tüccarlar renkli boncuklar karşılğında bir adanın ya da ülkenin tamamını satınalabiliyordu.21 yy.kişisel bilgilerimizin belki de hâlâ sahip olduğumuz en kıymetli kaynağımız ve biz de elektronik posta hizmeti ve komik videolar karşılığında bu kaynağı teknoloji devlerine veriyoruz. "COVİD-19 sonrası Yeni Gözetim Sistemleri Anlatısı" na buradan ulaşabilirsiniz https://bit.ly/3gBKYMi .Ayrıca bu konuşmanın maddeler halinde özeti (*****). Bu notumuz da şimdilik burada kalsın...
Endüstri 4.0' ın tarihsel sürecini kısaca ortaya koyalım.
Endüstri Devrimlerinin Zamandizimi
1.0-1780 Makineleşme Buhar gücü
2.0-1870 Elektrifikasyon Kitle üretimi
3.0-1970 Otomasyon Bilgisayar
3.5-1980 Küreselleşme
4.0 (Bugün) Dijitalleşme Veri analizi, yapay zekâ
5.0 (Gelecek) Kişiselleştirme İnsan-bilişsel bilgisayım birleşimi
lk üç sanayi devrimi sonrası gelinen aşamayı Endüstri 4.0 diyerek Almanya isimlendirmiş oldu. Endüstri esas alınarak ilk üç devrim sırasıyla, buhar gücünün üretimde kullanılması, elektriğin kitlesel üretimi sağlayacak biçimde kullanılması ve bilişim ve elektroniğin üretimin otomatikleştirilmesinde kullanılması olarak tanımlanmaktadır.Tanım olarak bakıldığında Endüstri 4.0 yahut diğer adı ile 4. Sanayi Devrimi, birçok çağdaş otomasyon sistemini, veri alışverişlerini ve üretim teknolojilerini içeren kapsamı geniş bir terimdir. Bu devrim nesnelerin interneti, internetin hizmetleri ve siber-fiziksel sistemlerden oluşan bir değerler bütünü olarak da tanımlanabilir. 6 temel prensibe dayanmaktadır. Karşılıklı çalışabilirlik, sanallaştırma, özerk yönetim, gerçek-zamanlı yeteneği, hizmet oryantasyonu ve modülerlik. Endüstri 4.0 temel olarak bilişim teknolojileri ile endüstriyi bir araya getirmeyi hedefliyor. Bugünün klasik donanımlarından farklı olarak düşük maliyetli, az yer kaplayan, az enerji harcayan, az ısı üreten, ancak bir o kadar da yüksek güvenilirlikte çalışan donanımlar
İlk iki devrimi belirleyen nitelik, bir enerjinin (buhar ve elektrik) kullanılmasıdır. Böylece insanın kas gücünü kullanmasını büyük ölçüde elinden alan ilk iki devrim bu yeteneği makinalara aktarmış oldu. İnsanlığın zihinsel becerilerini ve yeteneklerini (mühendislik de denilebilir) daha fazla kullanmasına da olanak tanıdılar. Bütün teknolojik gelişmelerin, üretimin yapılanmasından insanlığın yaşama biçimine, sosyal ilişkilerden toplumların etkileşimine kadar değişik oran ve biçimlerde etkisi olmuştur. Ayrıca elektriğin iletişime sağladığı olanaklarla dünyayı küçülttüğü de söylenebilir.
Bilginin belirleyici “enerji” kaynağı olması nedeniyle Endüstri 4.0’ı diğerlerinden çok daha farklı tanımlamak olası. Bilginin ve bilişimin sunduğu olanaklarla (gelinen noktada yapay zeka-AI, büyük veri – big data, nesnelerin interneti – things of internet, bulut – cloud, ağyapılar – networks) ilk kez bir devrim yine insanların eliyle onu neredeyse kainatta ayrıcalıklı kılan insan zekasına ve aklına rakip olma olasılığını ortaya çıkardı.
Bir anlamda insanlığın, buharlı gemi ya da elektrikli otomobil karşısında duyduğu hayranlığın çok ötesinde ve farklı olarak korku ve şaşkınlığı da içeren karmaşık duygular söz konusudur. Ancak merak insanlık tarihindeki tüm korkuları yine aşarak soru sormaya, yanıtlarını bulmaya ve geliştirmeye devam edecektir.
Analatik1.0;verileri analiz ederek,alışkanlık yönetiminden analitik yönetime geçmeyi;analitik 2.0 ise,büyük veriyi özümseyerek,işimize yarayan bilgilerle üretimde farklılık yaratmayı,,analitik3:0 ise üründe bilgi içeriğini rekabet gücünü arttıracak değerli .nadir ve taklit edilemeyen ürüne dönüştürme yeteneğini kazanabilmektir.Kısaca temel yeteneğe sahip olmayı anlatıyor.Endüstri 1.0, organik enerjiden mekanik enerjiye geçiş aşamasını anlatıyor.Endüstri2.0 otomasyona geçişi,kitlesel seri üretimin mekanik hale gelmesini ve bunun iş süreçleri üzerindeki değişiklikleri anlatıyor.Endüstri 3.0,iş süreçlerinde elektronik kontrolleri anlatıyor.Analatik 4:0,makinaların,sistemlerin birbirlriyle iletişim kurarak oluşturdukları ağları ve bu ağlar sayesinde ulaşılan hız,esneklik,farklılığın oluşturduğu yeni üretim,iç örgütlenmesi,,endüstri devlet ilşkileri betimlemede kullanılmakta.
"Endüstri 4.0" , “makinelerin birbiriyle iletişim kurduğu bir üretim düzenini simgeleyen otomasyon uygulamaları hızla yayıldığını. İşgücü maliyetlerinden bağımsız üretilebilen mal ve hizmetlerin, büyük talep alanlarına geri dönme eğilimi güç kazandığını anlatıyor”.
İnsanoğlu tarım ve zanaat toplumundan endüstri toplumuna 1780 yılındaki endüstri devrimi ile geçiş yaptı. Anılan yıl buhar makinasının kullanılmaya başlaması ve diğer mekanik sistemlerin fabrikalara (o zamanlar fabrikalara değirmen – mill denmekteydi) girmesi hemen fark edilmese de bir devrin adı olacak kadar önemli rol oynadı. Bugün bu döneme Web 1.0’a benzer şekilde Endüstri 1.0 adı verilmekte.
1900 yılında Endüstri Mühendisliğinin kurucusu ve Üretim Yönetimi biliminin temelini atan Frederic Taylor’ın kurguladığı işbölümü (division of labor) konsepti ile dahi Henry Ford’un yarattığı montaj hattı ve kitle üretimi de Endüstri 2.0 periyodunu başlattı.
1979 yılında üçüncü endüstri devrimi yapıldı. Mekanik, pnömatik, hidrolik sistemlere eklenen elektronik cihazlar, elbette başta PLC ve DCS olmak üzere insan yeteneklerinin çok üstünde katkılar getirince Endüstri 3.0 dönemi doğdu.
Bugün ABD ile Almanya arasında Endüstri 3.0 dönemini yıkmak için büyük bir yarış devam ediyor. Bu yarışın varış noktası tüm kararların insansız çalışan üretim süreçlerine devredileceği düzey. Bu düzeyde kararlar yalnızca üretimde değil, tasarımı ve üretimin planlanmasını da kapsayacak kadar geniş boyutta. Bugün üretim sistemleri otomatik çalışabiliyor. Ancak neler yapacağı imalat sistemlerine hala daha insan tarafından aktarılıyor. Endüstri 4.0 devrimi paradigmayı değiştirerek bu sorumlulukları da insandan almayı hedefliyor.
Özetle kullanılan kavramları tanımlamak gerekirse: (**)https://core.ac.uk/download/pdf/82084599.pdf
i.Analitik 1.0:
İşlerimizi anadan atadan devraldığımız yöntemlerle, gelenek ve görenekle taşıdığımız alışkanlık ve ezberlerlere dayalı yapma aşamasından; kayıt tutarak, veri oluşturarak, verileri karşılaştırılabilir seriler haline getirerek, işimizle ilgili gerçek ve dinamik veriler oluşturarak yapma aşamasıdır. Bir cümle ile anlatmak gerekirse, “analitik 1.0, işlerimizi alışkanlıkla yönetim aşamasından analizle yönetim aşamasına geçiştir.”
ii. Analitik:2.0:
Günümüzün bir gerçeği olan “büyük veriyi” ehlileştirerek; işimize yaramayan bilgileri ayıklayıp, bilgilerimizi “rafine ederek” işimize yarayanları kullanabilir mekanizmalar oluşturduğumuz gelişme düzeyidir.
iii. Analitik: 3.0:
Rafine edilmiş büyük veri bilgilerini mal ve hizmet ürünlerinin içine gömerek, işlevselliklerini ve performanslarını artıran ve rekabet gücü yaratabilen uygulama aşamasına verilen addır.
iv. Endüstri 1.0 :
Bildiğiniz üzere her şey insanoğlunun buharı keşfetmesi ile başlamıştır ki buharlı trenler ile birlikte sanayi devrimi gerçekleşmiş ve tarih sayfalarında yer almıştır. Bu aynı zamanda Endüstri 1.0 olarak bilinir ve 1750 – 1830 yılları arasında İngiltere’de çıkmıştır.
Buharalı makinelerin,içten patlara motorların, elektrik makinelerinin ve benzerlerinin üretim sürecinde kullanılarak, organik enerji döneminde kas gücüne dayalı üretimi; insanın kas gücünün uzantısı olan makine-donanımla daha büyük ölçekli yapabilme aşamasıdır.
v.Endüstri 2.0 :
1840 yılı itibari ile elektrik enerjisinin kullanımı ile birlikte seri üretime geçiş süreci başlamıştır ve bu süreçte telefon hatları dahil birçok hat çekilmiştir. Telgraf ve telefon bu dönemde icat olmuştur ve bu dönemde Taylorizm (bilimsel yönetim) akımı başlamıştır.
Endüstride “kayan bant sisteminin” kullanıldığı; işgücü veriminin teknolojik bir uygulama ile artırıldığı; iş süreçlerinin hızlandığı, işgücü profillerinin değiştiği aşamadır.
vi. Endüstri 3.0:
1969 yılından günümüze kadar gelen süreci kapsar ve elektronik ile bilişim teknolojilerinin bir arada kullanılabilmeye başlanması ile ortaya çıkmıştır. 1971 de Altair 8800 ile 1976 da Apple I üretimi bilgisayarların piyasaya çıkması bu çağın en önemli yapı taşları olmuştur.
İlk kez 1969 yılında üretim süreçlerinde “elektronik ve bilişim teknolojilerinin kullanımının yaygınlaşması, ilk programlanabilir yönetim SPS” kullanılmasına geçiş sürecidir. Bu evre, çizimler ve kağıt üzerinde planlamlarla yürütülen mal ve hizmet üretim süreçlerinin, değişmeye başladığı evredir.
vii. Endüstri 4.0:
Sanayi devriminin dördüncü jenerasyonu olarak nitelendirilen Endüstri 4.0, ilk kez Almanya'da Hamburg'da düzenlenen Milli Bilişim Zirvesinde "Endüstri 4.0 strateji planı" adı altında tüm dünyaya deklare ediyor. Bu deklarasyon. yakın bir hayali olarak yapılan bu duyuru, aslında dünyaya bir meydan okuma.. "Teknoloji emperyalizmi" in dışa vurumu...Diğer bir deyişle“ dünyayı ben yöneteceğim” deklarasyonu...Endüstri 4.0'ı biraz daha detaylandırmamız gerekirse neden bu kadar önemli olduğunu da kavrayacağımıza eminim. Bilişim teknolojileri ile endüstriyel faaliyetlerin birlikte kullanılması ile endüstri yeni bir gelişime tanık olacaktır. Yeni nesil yazılım ve donanım, yani bugün yüksek maliyetlerle elde ettiğimiz araç gereçlerin aksine daha düşük maliyetli ve daha yüksek performanslı , üstelik az enerji tüketip ısınma problemi olmayan ve belki de en önemlisi yüksek güvenilirlikte çalışan cihazlar endüstri 4.0'ın temel hedefini oluşturmakta.
İlk evresi, elektronik kontrollerle başlayan, sipariş süreçleri, fatura ödemeleri, bilgisayar destekli tasarım, kaynak planlaması şeklinde gelişen; ikinci Akıllı fabrikalar, küresel tedarik zincirinin bir parçası olacak ve nesnelerin internetinin yaygınlaşması, fabrikalara entegre edilen sensörlerin artması ile sürecek. Nihai hedefte akıllı fabrikalar, daha az hata ile daha fazla ve çeşitli ürün üretmiş olurken, üretim maliyetleri düşecek, karlılık artacak. Türkiye’nin dördüncü sanayi devrimine hazır ve küresel gelişmelerle doğru orantılı ilerleyişini sürdürmesi ve adaptasyon göstermesi gerekiyor. Türkiye'nin öncelikli olarak küresel bağlamıyla izleyen, sürekli bilgileri güncelleştiren ve ihtiyacı olanlarla paylaşan bir “rasyonel otorite merkezi” oluşturulaması gerekiyor.Unutulmaması gereken bu süreç sadece bir sanayi devrimi değil. Ekonomiden istihdam alanlarına, eğitimden fabrikaların işleyişine kadar pek çok alanda yenilikleri zorunlu kılan ve oyun bozan bir siber devrimdir. İlk olarak amaç küresel adaptasyon hızını ve ivmesini yakalamak, ardından dünya arenasında sözü geçen ve ileri teknoloji alanlarında (yazılım, robotik, sensör vb.) ihracat kapasitesini arttırmaya devam eden bir ülke konumuna gelmek. Dördüncü sanayi devrimini ya da diğer bir adıyla siber devrimi ıskalamayacak kadar kuvvetli insan ve beyin gücümüz, siyasi istikrar ve irademiz ve sanayicilerimiz var. Bu bağlamda Türkiye’nin önü, daha önceki sanayi devrimlerinde olmadığı kadar açık ve parlak. Endüstri 4.0’da Türkiye’nin küresel bir oyuncu olması ve kaçışı olmayan bu siber devrime adapte olabilesi için küresel ölçekte tedarikçilere erişmeyi sağlayan, yeni kanallar açan ve müşteri etkinliklerini koordine edebilme olanakları yaratması gerekiyor.Bu bağlamda, Endüstri 4.0 döneminin başlayabilmesi için ulaşılması gereken ara hedefler var. Bunlardan ilki bilgisayarlarla ilgili. Günümüz bilgisayarları nesneleri algılayamıyor. Oysa her şey görüntüde ve diğer duyularda gizli. Dolayısıyla bilgisayarla görme, duyma, dokunma, tatma ve koklama duyularını öğretmek gerekiyor. Bu özellikler bilgisayarlara kazandırıldığında kimyasallar ayırt edilebilecek, kalite kontrol yapılabilecek, sorunlar fark edilebilecek. Bu hedefin tutması için bilişsel programlama (cognitive programming) konusunda biraz daha ilerlemeye gerek bulunuyor.
İkinci ara hedef “akıllı ürünler” yaratmak. Şimdiye dek imalat ekipmanları hammaddeler üzerinde değişiklikler yapmaktaydılar. Akıllı ürünler yaratıldığında ürünler ekipmanlarla iletişim kurup neler yapmaları gerektiğini söylüyor olacak. Diğer ifade ile imalat bilgilerini ekipmanlar doğrudan hammaddelerden alacaklar. Akıllı ürünler bu bilgileri müşterilerin ve satıcıların isteklerini anlayarak, çevre ve yasal kısıtlamaları, yerel koşulları dikkate alarak belirleyecekler.
Onlar nasıl başardılar?
Bizde sorun nerede?
Yapılması gerekenleri ana başlıklar halinde aşığıda ki gibi özetlemek yerinde olacak:
I- Dinamik farkındalık düzeyini yükseltmek için
Mevcut durumun nesnel envanteri
II- İnternet ve bulut altyapılarına yatırım yapmak
III- Bilgisayar, sensör üretme ve satın alma stratejisi gerekli
Ülkemizin odaklanmak istediği rekabet alanlarına göre bilgisayar ihtiyacı ile sensör ve diğer donanım ihtiyacının yurtiçinde üretilme olanakları, satın alma koşulları belirlenerek ihtiyaç sahibinin erişebilmesi sağlanmalıdır. Endüstri 4.0 aşamasına geçiş sürecini en uygun yol ve yöntemle yapabilmemiz için belirtilen stratejinin ivedilikle saptanması ve paylaşılması gerekmektedir.
IV- Rekabet edebilir alan seçimi yapmalı
Ülkemizin Endüstri 4.0 aşaması için ivedilikli gündemlerinden biri de, bugünkü birikimlerimizi dikkate alarak rekabet üstünlüğü yaratacak alanların seçilmesidir. Böyle bir seçim, gereksiz ve uzun soluklu olmayacak yatırımlarda boş yere kaynak harcamayı önler. Ayrıca, yatırım malları ve ara mallar satın alınmasında odaklanmayı kolaylaştırır. Doğru yatırım yapılması için yer seçiminden yatırım mallarına, ara mallarından, iç ve dış pazarlara erişilebilirliği sağlamak için aktörlerin işini kolaylaştırır. Birikimlerimizin rekabet edebileceğimiz alanlara yönlendirilmesi ve odaklanması Endüstri 4.0 aşamasına uyum gereklerinden bir diğeri olarak algılanmalıdır.
V- Proje-odaklı özel teşvik sistemiyle uyum sürecini hızlandırmalı
Geleneksel üretim alanlarını ileri-teknoloji odaklı yüksek katma değer içeren ürünlere yönlendirmek için de, Endüstri 4.0 aşamasına uyum için de mevcut durumu nesnel anlatan bir “envanter” gerekiyor.
Kalkınmanın üç temel kritik faktörü : Net bilgi, etkin koordinasyon ve odaklanma olduğunu unutmadan, gelişmeler hakkında net bilgi, mevcut durum hakkında net bilgi, geleceği yönlendiren eğilimler hakkında net bilgi sahibi olursak, proje-odaklı, öncelikleri gözeten, yatırım izinleri kadar, yatırım ve işletme dönemlerinde ödünsüz gözetim ve denetim yapabilen mekanizmalar oluşturmak gerekiyor..Strateji kavramını içeren proje- odaklı teşvik sistemleri de etkili bir gelişme aracı olacağıda yadsınamaz bir gerçek...
Endüstri 4.0 yeni bir teknoloji çağı olacak , hem de Joseph Schumpeter’in https://goo.gl/s6Zy4g / https://goo.gl/n4rSTj /https://goo.gl/gCWHFS dediği gibi
“yıkıcı Yaratıcılık”…
https://goo.gl/LEMmPa (Endüstri Tarihine Kısa Bir Yolculuk)
https://goo.gl/ffPMqq (Endüstri 4.0 ile Birlikte Gelecek 10 Yeni Meslek)
https://goo.gl/Nsa8Yz ( Endüstri 4.0 Uygulama Stratejileri )
Son Söz:
Devrim, bir toplumun yaşamında önemli işlevi olan kurumların hızlı ve geniş kapsamlı bir biçimde kökten değiştirilmesi ya da yenileştirilmesi, yeniden biçimlendirilmesi ya da belli bir alanda birdenbire gerçekleşen kökten değişiklik olarak tanımlanıyor. Devrimler sosyal ve kültürel alanlardan üretime dönük ekonomik alanlara kadar her alanda ortaya çıkabiliyor. Yukarıdaki tanımdan gidersek bazen devrimlerin belirli bir evrim süreciyle iç içe geçerek geliştiğini görürüz. Mesela birinci sanayi devriminden ikinciye geçiş birdenbire olmuş bir devrim değil. Bu iki devrim bir arada bir süre yaşadıktan birlikte var olduktan sonra ilki ortadan kaybolmaya yöneliyor ve onun sistemleri yerine ikincinin sistemleri geçiyor. Buna karşılık mesela Fransız devrimi çok daha kısa bir sürede gerçekleşmiş ve daha ani ve kökten değişikliklere yol açmış.
Dünya, bugün, Hannover 2011 Fuarında Almanların ortaya attığı Endüstri 4.0 deyimi Almanya'nın stratejik planı...Belki bir sanayi devriminin başlangıcı. Endüstri 4.0 bizce Yeni bir sanayi devriminin eşiği...
Endüstri 4.0 Türk sanayisini Abad edecek deyip devletten bu teknolojilerin ithali için teşvik beklemek yanlış; bu teşvikler Alman ve şirketlerine yarar. Biz ülkemizin bilimde güçlenmesi, teknoloji girişimcilerimize (Ar-ge) gerekli desteğin verilmesi, Bilgi ekonomisine geçiş için çalışmalıyız. Balık satın alarak balıkçılık geliştirilemiyeceği gibi teknoloji satın alarak da bilim ve teknolojide ilerleyemeyiz. Balık gibi teknoloji de hızla eskir/kokar. “Balık tutmayı” öğrenmekten başka çare yok. O da bu iklimde olmaz! Bilim ve Teknolojide yapısal dönüşüm şart.Bilim ve Teknolojiye para/kaynak ayırmak konusu olarak bakmamak lazım. Sorun bir para/kaynak sorunudeğil; sistem sorunu. Var olan düzende ne kadar para ayırsak da çok fark etmez. Çok daha fazla para ayırsak da yapısal dönüşümleri yapmadıkça fayda vermez.Sadece israf artar.
Endüstri 4.0 ile 4. Sanayi devrimi sanki aynı şey imiş gibi konuşanlar bilerek veya bilmeyerek muhataplarını yanıltıyor. 4. Sanayi devriminin bir parçası olmamızın tek yolu Bilim’e ve teknolojiye dayalı bir sisteme geçmemiz İle mümkündür; robot veya yazılım ithal etmekle değil!
Endüstri 4.0 reklam jargonunu kullanarak, sanki bu çok iyi bir şeymiş gibi, belediye 4.0 ....4.0 reklamları yapılmaya devam ediliyor. Türkiye’nin önceliğini teknoloji ithal etmeye dayandıran yaklaşımlar tuzaklardır. Teknoloji ithal ederek bilim ve teknolojide ilerlemek mümkün değil...
Determinizmden,olasılığa; diyalektikten bağlantısal bütünlüğe ulaşmada analitik düşüncenin yarattigi yeni kültür ikliminde algoritmaların ve verilerin gücünü kavramak..Yaşamakta olduğumuz sorunları bir daha yaşamak istemiyorsak iki alanda kararlılık göstermek zorundayız: Birincisi, “veriye dayalı öngörme ve önlem alma disiplinini” hiç bir alanda ihmal etmemeli. İkincisi de “ödünsüz gözetim ve denetim mekanizmalarına dayalı geri-bildirimler ve düzeltmeler yaparak ilerleme özeninden” asla ödün vermemeli.
Aşağıda ki iki soruya verilecek yanıt, veriye dayalı analiz ve karar verme noksanlığını aşmadan; analitik yetkinliği küresel düzlemde rekabete taşıyacak düzeye çıkarmadan hangi işimizi tam, doğru ve temiz biçimde yapabileceğimize ışık tutmada yardımcı olacak.
Soru 1: Ülkemizde kamu ile diğer kurum ve kuruluşların yayınladıkları verilere güvenerek sağlıklı yatırım yapılabilir mi?
Soru 2: Aşağıda sıralayacağımız ölçüleri kullandığınızda, “analitik yetkinliğin” neresinde duruyorsunuz?
Analitik 0.0, işlerinizi anadan, atadan gördüğümüz gibi, “alışkanlıkla” yapmaktır.
Analitik 1.0, düzgün kayıtlar tutarak, işlerimizi, “alışkanlıktan analize geçerek” yönetmektir.
Analitik 2.0, günümüzün gerçeği olan “büyük veriyi ehlileştirerek”, işimize yarayan ve yaramayan verilileri ayıklamaktır.
Analitik 3.0, ehlileştirilmiş büyük verinin “işe yarar olanlarından” yeni “araç- gereçler” ya da “iş yapma metotları” geliştirmektir.
Analitik 4.0, ürettiğimiz araç-gereç ve metotları uygulamaya sokarak, “rekabet gücü yaratmaktır”
Analitik 5.0, rekabet edebilir araç-gereç ve metotlarla ürettiklerimizle “paydaşlarımızın yararını” en üst düzeye çıkarmaktır.
2019-2023 dönemini içeren 11. Kalkınma Planı çerçevesinde Ar-Ge ve yenilik ekosisteminin güçlendirilmesi için teknolojiyi üreten ve katma değere dönüştüren bir ekosistemin tasarımı ve yönetilmesine yönelik çalışmalar yürütüldü. 2023’e kadar Türkiye için yeni inovasyon ve Ar-Ge yol haritasının oluşturulması hedefleniyor. Bunun için öncelikle mevcut ekosistemin incelenerek gelişmiş ülkelerle karşılaştırılması, inovasyon Ar-Ge düzeyi ve rekabet gücü açısından ne durumda olduğumuzu anlamak önemli.
Bir ülkenin inovasyon düzeyindeki gelişimi ve rekabet gücünü anlamak için temel olarak Global İnovasyon İndeksi, Global Rekabet İndeksi ve Ar-Ge yoğunluğu gibi göstergelere bakılıyor.
Küresel İnovasyon Endeksi, 128 farklı ülkenin ekonomisini, patent başvurularından altyapı ve eğitim harcamalarına kadar birçok somut ölçütü ele alarak inceleyen yıllık bir rapor. Bu raporda 2017’de İsviçre, İsveç, Hollanda, Amerika ve İngiltere ilk beşte yer aldı. Türkiye 43'üncü sırada yer alırken, üst-orta gelir grubundaki ülkeler kategorisinde Çin, Bulgaristan, Malezya ve Romanya'nın ardından 5'inci sırada.
Küresel Rekabet Endeksi, bu alandaki ikinci önemli endeks olarak, rekabetçilik düzeyiyle ilgili göstergeler çerçevesinde ülkelerin sıralamasını belirliyor. Rekabet endeksinde İsviçre, Amerika, Singapur, Hollanda ve Almanya ilk beşte yer alıyor. Türkiye 2017’de 137 ülke arasında 2 sıra ilerleyerek 53.’lüğe yükseldi.
Ar-Ge Yoğunluğu, Ar-Ge yoğunluğu, Gayrisafi Milli Hasıla (GSMH) içerisinde Ar-Ge faaliyetlerinin hacmini, başka bir ifadeyle Ar-Ge harcamalarının düzeyini gösteriyor. TÜİK’in yayınladığı Ar-Ge Faaliyetleri Araştırması’na göre Türkiye’de Ar-Ge harcamalarının GSMH içindeki payı 2016`da %0,94’e yükselerek 2001’den itibaren en yüksek düzeyde. Bununla birlikte bu oranın %’1’e dahi ulaşmadığını görmek bu alanda alınması gereken yol olduğunun göstergesi.
Endekslerde ilk sıralarda yer alan ülkelerin Ar-Ge ve inovasyona yaptıkları yatırımların boyutu Türkiye ile karşılaştırılabilir düzeyde değil. Güncel verilere göre, Ar-Ge harcamalarının GSYH’ye oranı açısından İsrail, Kore, Japonya ve İsveç ilk sıralarda yer alan ülkeler. Bu oran İsrail’de %4,26, Kore’de %4,22, Japonya’da %3,28 İsveç’te 3.26. OECD üyesi ülkelerde ise bu oranın %2,54 seviyesinde olduğu görülüyor. Tek başına Samsung’un Ar-Ge ve inovasyona yaptığı yatırımın Türkiye’nin yaptığı yatırımın iki katı düzeyinde olması durumu açıklamak için oldukça çarpıcı bir veri.
Temelde inovasyon lideri olan ülke deneyimlerine baktığımızda bu konuda iyi yapılandırılmış ve uygulanabilir ülke politikalarının bulunduğunu gözlemliyoruz. Örneğin, İsveç`de devletin resmi kurumu olan Vinnova, inovasyon koşullarını iyileştirmek ve aynı zamanda ihtiyaç odaklı Ar-Ge ve inovasyon projelerini finanse ederek sürdürülebilir büyümeyi teşvik ediyor. Ayrıca bu alanda başarı için ayrılan kaynaklar, nitelikli fiziksel altyapı olanakları, kaliteli insan gücüne yatırım önemli faktörler olarak öne çıkıyor.
Türkiye’deki Firmaların Ar-Ge ve İnovasyon Performansının Stratejik Analizini içeren ve bir proje çerçevesinde yürüttüğümüz çalışmada kapsamlı finansal ve ekosistem analizi sonrası elde edilen bulgulara göre temel sorunlar ve odaklanılması gereken konular olarak şunlar öne çıkıyor;
• İyi yapılandırılmış bir Ar-Ge ve inovasyon stratejisi
• İnovasyon kültürünün yaygınlaştırılması ve yerleştirilmesi
• Yetişmiş nitelikli işgücü ve bu alana yönlendirilmesi
• Yaratılıcılığı engelleyen yapısal sorunlar (eğitim sistemindeki boşluklar)
• Fonların arttırılması ve teşviklerin beklentilere yönelik olması
• Finansal destek mekanizmalarının iyi aktarılması
• Üniversite –sanayi işbirliğinin etkin hale gelmesi
• Fikri ve sınai mülkiyet haklarının korunması
• Katma değer yaratan sektörlere geçişin iyi planlanması
• İnovatif fikirlerin ticarileşmesine ilişkin sürecin iyi yönetilmesi
Başarılı inovasyon yönetiminin temel anahtarı, yenilik için tüm alanlarda iyi tanımlanmış politikalara ve açık bir sürece sahip olmak. Gelişme ve ilerleme için çözüm; tüm bu konuların her birine ayrı ayrı odaklanarak sürdürülebilir ulusal inovasyon politikası oluşturmak.
Bugüne kadar, ülkemizde üretilen verilere güvenerek iş yapılabileceğini söyleyen hemen hemen hiç olmadı. Verilere güvensizlik son derece yaygın. Bilgi toplumu koşullarının hızla geçerli olmaya başladığı “veriden değer üretildiği” bugün geldiğimiz noktada,“veri boşluğunu” doldurmadan, kararlı ve hızlı büyüme iddiaları sözde kalır.
Veri konusundaki boşluğumuz, rekabet gücü yaratmanın temel gücünü oluşturan “analitik yetkinlik” alanına da yansımakta.
Bilim ve Teknolojiye para/kaynak ayırmak konusu olarak bakmamak lazım. Sorun bir para/kaynak sorunu değil; sistem sorunu ... Var olan düzende ne kadar para ayırsak da çok fark etmez. Çok daha fazla para ayırsak da yapısal dönüşümleri yapmadıkça fayda vermez.Sadece israf artar.Bize başkalarının açık pazarı olmamız ile neticelenecek ve teknolojik açıdan tümüyle dışa bağımlı hale getirecek Almanya’nın Endüstri 4.0’ı, Japonya’nın Toplum 5.0’ı, İngiltere’nin Katapult’u değil, Büyük Türkiye’nin "Milli Teknoloji Hamlesi" gerek.Endüstri 4.0'ı anlamamaktan acıklısı, anlayıp da pozisyonel siyasi slogan peşinde koşarken yurda treni kaçırtacak boş laflarla vakit kaybetmektir.Endüstri 4.0 aşamasını yakalamak için Türkiye ne yapmalı?(*)
Sevindirici olan şu: Ülkemizde, daha önce “kümelenme” ve “ inovasyon” konusundaki gelişmelerden farklı bir “Endüstri 4.0 aşaması kavrayışına” tanıklık ediyoruz. Endüstri 4.0 aşamasıyla ilgilenenlerin yaygınlığı kadar bilgi derinliği ve nitelik arayışı da umut verici. Firmalar kendi açılarından çabalarını artırırken, siyasi irade ve bürokrasi de uygun bir yol haritası oluşturma konusunda olumlu bir yaklaşım sergiliyor. Bugüne kadar gözlediğim eksiklik ise, gelişmeleri küresel bağlamıyla izleyen, sürekli bilgileri güncelleştiren ve ihtiyacı olanlarla paylaşan bir “rasyonel otorite merkezi” oluşturulamamış olması.
Ne yapmalı?
I- Dinamik farkındalık düzeyini yükseltmeliyiz
Ülkemizin Endüstri 4.0 aşamasını yakalamasının ivedi sorunu, mevcut durumu nesnel bir envanterle kavramaktır. Uyum sürecinde hızlanacak olan algı ve bakış açılarını yakalamak ancak nesnel bilgi ile mümkün. Çok değişkenli sorunları içerdiği için sade başlıklar halinde değinilen “ dinamik bilgi içeriğinde” nelerin bulunması gerektiğini paylaşalım:
i)Bağlantı, iletişim ve işbirliği potansiyeli: Bağlantı, iletişim ve işbirlikleri doğrusal değişmenin ötesinde üstel büyüme aşamasına geçti.Ulaşabilirlik ve erişebilirlik değişmeleri geometrik dizilerle artıyor: Web bağlantıları ve sensörler veri üretimini de üstel büyüyor. Mobil iletişim, erişebilir alanları genişletiyor. Makine öğrenimi ve büyük verinin oluşması kolaylaşıyor. Veri analitiği önem kazanıyor. Verinin değere dönüştürülmesi hayati öneme sahip. İç veri tabanı ve yönetme sistemleri oluşturulması gerekiyor. Bilgi teknolojileri altyapılarına yatırımlar ivedilik arzediyor. Bilgi paylaşma sistemlerinin işletilmesi yeteneklerini geliştirenler rekabet avantajı sağlıyor . Veri kalitesi ve güvenliğini artıran kazançlı çıkıyor. İşbirlikleri alanlarını geliştirmek değer yaratma zincirinde var olmanın gerek şartı haline geliyor. Düzenleyici ortamın iyileştirilmesi/ Yasal çerçeveleri tam zamanında yapmak önem kazanıyor.
ii)Süreç ekosistemlerini değiştirme potansiyeli: Süreçlerin hızlanması, süreç kontrolünde ileri düzeylere erişilmesini yakından izleyerek farkındalık düzeyini diri tutmanın önemini artırıyor. Süreçlerin hız ve esnekliklerinin artması, üretimin her aşamasını etkiliyor. Süreç kontrollerinin eşzamanlı yapılması, sabit maliyetler kadar değişken maliyetlerde de önemli düşüşlere yol açıyor; sıfır marjinal maliyetle üretim yapabilme koşulları oluşuyor.Geri-bildirim döngüsü ve ince ayar yapma olanakları artıyor. Süreç optimizasyonunun ileri düzeylere erişmesi vakit ve nakit kazancı sağlıyor. Açığa çıkan sermayenin yönetme stratejisi, hem teknolojik işsizliğe çözüm hem de dengeli bir gelişme için önemli bir yönetim sorunu haline geliyor.
iii)Ürün ekosistemini ve doğasını değiştirme potansiyeli: Endüstrinin daha önceki aşamalarında ürün tasarımı, model üretimi, pilot uygulama ve ticarileştirme farklı yapıdaydı. Bugün bilgisayar olanaklarındaki tasarım kolaylığı, üç boyutlu baskı ve eklemeli üretim teknolojisindeki gelişmeler bizi ürün ekosistemi ve ürün doğasındaki değişmerle yüzleştiriyor: Yeni ürün geliştirmenin hızı artıyor. Ürün bileşenleri farklılaşıyor. Ürün bileşenlerinde yeni kombinasyonlar gerekiyor. Her ürün bir algoritma ve yazılım içeriyor. Bağlantı olanakları ürün işlevini değiştiriyor. Ürünler veri üretiminin araçları haline geliyor. Ürünlerin ulaşabilir ve erişebilir alanı genişliyor. Büyük veri, veri analitiği ve veriden değer üretmenin önem kazanıyor. Tüketici- ürün ilişkilerini farklılaştıran yeni bir kültür oluşuyor.Ürünlerin yaşam biçimi ve yaşam tarzlarımızı etkilemesi yaygınlaşıyor. Akıllı ve bağlantılı ürünler her geçen gün yaşamımıza daha derinden dokunuyor.
iv)İşgücü profili ve meslek doğasını değiştirme potansiyeli: Bugüne kadar ki gelişmeleri izlediğimizde bazı göstergeler gidişatı bize net biçimde anlatıyor: Teknolojinin insan performasını artırma işlevinin, insanın yerini almaya evrilmesi teknolojik işsizliği önemli bir sorun haline getiriyor. Uzmanlık alanlarının ve derinliklerinin farklılaşması yeni bir eğitim sistemi gerektiriyor.Uzmanlık bilgisinin sürdürebilirlik koşulları değişiyor. Disiplinlerarası ilişkilerin yaygınlaşması da sürekli kendine yatırım ihtiyacını artırıyor. İşgücü eğitim ihtiyaçlarının farklılaşması ekonomideki bütün sektörlerin temel sorunu olarak öne çıkıyor.
v)Yeni değerler sistemi, kültür ve ekonomi yaratma potansiyeli: Endüstri 4.0 aşamasının bütün sistemi etkileyen niteliksel değişmeleri sistemleri etkiliyor. Algı, anlama ve değerlendirme koşulları değişiyor. Yeni değerler sistemi, üretim ve tüketim kültürü oluşuyor. Mitolojik bilinç, teolojik bilinç, ideolojik bilinç yanında teknolojik bilinç ve psikolojik bilinç yeni boyutlar kazanıyor. Üretim ve bölüşüm sisteminin farklılaşması, rekabet algısının ve sisteminin değişmesi yeni bir ekonominin oluşmasını hızlandırıyor.
II- İnternet ve bulut altyapılarına yatırım yapmalıyız
Endüstri 4.0 aşaması internet ve bulut yapıları üzerinde kuruludur. Bağlantı imkanları ve bağlantı maliyetleri sosyo-ekonomik değişkenin itici gücüdür. Bu açıdan bakıldığında ülkemiz, sabit, uydu ve mobil iletişim altyapılarını hızla geliştirmek zorundadır. Bilgi işlem platformları oluşturmak Endüstri 4.0 aşamasına geçişin gerek şartıdır.
Bütün dünyada teknolojik öncülerin çabalarıyla “bağlantı maliyetleri” hızla düşmektedir. Bağlantı altyapılarıyla birlikte “bağlantı maliyetlerinde” de uluslararası piyasada iş insanlarımızın “şans eşitliğini koruyan” yatırımlar ve yasal düzenlemeler yapılması gerekmektedir. Somut bir örnekten yola çıkarsak, Güven Sak’ın yazısında altını çizdiği gibi, G.Kore’ de kilometre karede 6 bin metre fiber optik kablo ağı varken, bizim ülkemizde bu rakam kilometre kare başına 300 metre ise, ülkemizin yatırımlardaki önceliği de bellidir.
Bağlantı, iletişim ve işbirliklerinin önünü açacak olan kolektif yatırımların, işyerleri ölçeğindeki yatırımlarla da eşzamanlı desteklenmesi gerekir.
Akıllı ve bağlantılı ürünlerde rekabet edebilir gelişme yaratmak istiyorsak, bağlantı altyapılarını rakiplerle eş düzeye çıkarmak da ortak sorumluluğumuzdur.
Büyük veriden değer üretme yapılarını oluşturmadan, sağlıklı bir endüstri 4.0 aşaması geçişi çok zordur.
III- Bilgisayar, sensör üretme ve satın alma stratejisi gerekli
Endüstri 4.0 aşaması bilgisayarlardaki gelişme ve sensör teknolojisine bağlıdır. Ülkemiz, bilgisayar ve sensör üretimi ve satın almaları için stratejilerini hızla belirlemelidir. Geçmiş dönemlerde fuarlarda makine satın alınırken yapılan yanlışları ve kaynak israfını bu aşamada tekrarlamamalıyız.
Ülkemizin odaklanmak istediği rekabet alanlarına göre bilgisayar ihtiyacı ile sensör ve diğer donanım ihtiyacının yurtiçinde üretilme olanakları, satın alma koşulları belirlenerek ihtiyaç sahibinin erişebilmesi sağlanmalıdır. Aynı ya da benzer sensörleri bilinçli bir alıcı 100 dolara alırken, bilinçsiz bir alıcı 500 dolar ödeyebilmektedir; ciddi kaynak kaybıdır.
Endüstri 4.0 aşamasına geçiş sürecini en uygun yol ve yöntemle yapabilmemiz için belirtilen stratejinin ivedilikle saptanması ve paylaşılması gerekmektedir.
IV- Rekabet edebilir alan seçimi yapmalı
Ülkemizin Endüstri 4.0 aşaması için ivedilikli gündemlerinden biri de, bugünkü birikimlerimizi dikkate alarak rekabet üstünlüğü yaratacak alanların seçilmesidir. Böyle bir seçim, gereksiz ve uzun soluklu olmayacak yatırımlarda boş yere kaynak harcamayı önler. Ayrıca, yatırım malları ve ara mallar satın alınmasında odaklanmayı kolaylaştırır. Doğru yatırım yapılması için yer seçiminden yatırım mallarına, ara mallarından, iç ve dış pazarlara erişilebilirliği sağlamak için aktörlerin işini kolaylaştırır. Birikimlerimizin rekabet edebileceğimiz alanlara yönlendirilmesi ve odaklanması Endüstri 4.0 aşamasına uyum gereklerinden bir diğeri olarak algılanmalıdır.
V- Proje-odaklı özel teşvik sistemiyle uyum sürecini hızlandırmalı
. Geleneksel üretim alanlarını ileri-teknoloji odaklı yüksek katma değer içeren ürünlere yönlendirmek için de, Endüstri 4.0 aşamasına uyum için de mevcut durumu nesnel anlatan bir “envanter” gerekiyor.
Kalkınmanın üç ayağını unutmayalım:
Net bilgi, etkin koordinasyon ve odaklanma.
Gelişmeler hakkında net bilgi, mevcut durum hakkında net bilgi, geleceği yönlendiren eğilimler hakkında net bilgi sahibi olursak, proje-odaklı, öncelikleri gözeten, yatırım izinleri kadar, yatırım ve işletme dönemlerinde ödünsüz gözetim ve denetim yapabilen mekanizmalar oluşturabiliriz.
Strateji kavramını içeren proje- odaklı teşvik sistemleri de etkili bir gelişme aracı olacaktır
"Dünyada her şey için, maddiyat için, maneviyat için, hayat için, başarı için en hakiki yol gösterici ilimdir, fendir. İlim ve fennin dışında yol gösterici aramak gaflettir, cahilliktir, doğru yoldan sapmaktır."
Sağlıcakla kalın!
Yüreğinizdeki sevgi daim olsun!
Yüreği "Berkehan ve Bilgehan Deniz" Kadar temiz tüm insanların, günleri hep aydınlık olsun!
----------------------
Referanslar
Aras Güler, Tezcan Nuray, Furtuna, Özlem Kutlu, Aybars Aslı (2015) Firmaların Ar-Ge ve Inovasyon Performansının Stratejik Analizi ITO. (http://www.ito.org.tr/itoyayin/0001762.pdf)
TÜİK (2018), “Ar-Ge Faaliyetleri Araştırması, 2018”
WIPO (2018), “The Global Innovation Index 2017: Innovation Feeding the World” Report
World Economic Forum (2018), “The Global Competitiveness Report 2017-2018”
(*) Rüştü Bozkurt,"Endüstri 4.0 aşamasını yakalamak için Türkiye ne yapmalı?" Dünya Gazetesi.03 Ekim 2017
(**) https://core.ac.uk/download/pdf/82084599.pdf
(***)https://journals.fe.up.pt/index.php/IJMAI/article/view/249/145
(****)https://mck.co/2LHZrf2
Retweetledi: Melike Beykoz
Okuma önerisi... GAFA (Google,Amazon, Facebook,Apple) geleneksel finans sistemlerini nasıl sallıyor? Dünyada gerçek bir devrim yaşanıyor...https://bit.ly/2ZkqBvf
(-----)Davos’da Biyoloji ve “VERİ”’nin(*) bugünkü bilişim kapasitesiyle bir araya geldiğinde, yakın gelecekte doğurabileceği benzersiz tehlikelere dikkat çekilmiş.
İşte o konuşmanın önemli başlıkları kolay okunması için derlendi:
i-.Dolayısıyla “VERİ” 21. Yüzyılın ekonomisinde yeni bir ürüne dönüşecek.
ii.Tekstil, otomobiller ya da silahlar değil; bedenler ve zihinler geliştireceğiz.
v.Yaşamın neye dönüşeceğini “VERİ”yi yönetenler belirleyecek.
vi.”VERİ”yi kontrol edenler sadece insanlığın değil, yaşamın geleceğini tanımlayacak.
vii.”VERİ” dünyanın en önemli varlığı haline gelecek.
viii.Geçmişte bunun karşılığı araziydi.
ix.Ancak bu çok küçük, kısıtlı bir zümreye aitti.
x.Endüstri çağında makinelerin önemi arazinin değerini geride bıraktı.
xi.Çok sayıda makinenin az sayıda insanın hizmetine girmesi insanlar arasında sınıfları doğurdu. Sermaye ve işçi sınıfı böyle doğdu.
xii-.Bugün ise “VERİ”, makinelerin yerini alıyor.
xiii.Ve aynı şekilde “VERİ”nin kontrolü az sayıda insanın eline geçerse insanlık sınıflara değil, farklı türlere ayrılacak.
xiv-.”VERİ” önemli; çünkü, bugün sadece bilgisayarlara değil, organizmalara da müdahale edebiliyor, onları bir anlamda ‘hack’ ediyoruz.