Jeopolitik Dinamikler Perspektifinde Sürdürülebilirlik Standartlar Üzerinden Güç Mücadelesi
Power Struggles over Sustainability Standards: A Geopolitical Dynamics Perspective
Prof.Dr. Orhan Elmacı,
https://orcid.org/0000-0002-7137-6211,
Bu çalışma Kütahya Dumlupınar Üniversitesi (ROR: https://ror.org/02mn0vt57) tarafından desteklenmiştir.
oelmaci@gmail.com
Öz
Son yıllarda sürdürülebilirlik raporlaması, yalnızca kurumsal ekonomik performansı değil, çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) etkilerini de yansıtan stratejik bir araç haline gelmiştir. Bu çalışma, küresel sürdürülebilirlik raporlama standartlarının jeopolitik boyutlarını incelemekte ve Avrupa Birliği’nin normatif yaklaşımı, ABD’nin piyasa odaklı stratejisi ve Çin’in devlet merkezli modeli üzerinde odaklanmaktadır. Tüme varım (inductive) mantığıyla tasarlanan araştırmada, bu ülkelerdeki düzenleyici belgeler ve şirket ESG raporları toplanmış ve karşılaştırmalı analizler yapılmıştır. Bulgular, AB’nin normatif gücünün aday ülkelerde ESG standartlarının içselleştirilmesini hızlandırdığını, ABD modelinin sermaye akışları üzerinden raporlama uygulamalarını yönlendirdiğini ve Çin’in stratejik sektörlerde ESG zorunlulukları ile hem iç denetim hem uluslararası algıyı kontrol ettiğini göstermektedir. Türkiye ise uluslararası standartlarla uyumu ulusal önceliklerle dengeleyen hibrit bir strateji izlemektedir. Çalışma, muhasebe literatürüne normatif, pozitif ve eleştirel perspektifleri bütünleştirerek katkı sunmakta ve kurumsal teori çerçevesinde uluslararası uyum stratejilerini açıklamaktadır. Ayrıca Türkiye ve gelişmekte olan ülkeler için politika önerileri de sunulmaktadır.
Anahtar Kelimeler: sürdürülebilirlik raporlaması, ESG standartları, jeopolitik dinamikler, kurumsal teori, normatif güç, piyasa odaklı yaklaşım, devlet merkezli model
Abstract:
In recent years, sustainability reporting has evolved into a strategic instrument that reflects not only corporate economic performance but also environmental, social, and governance (ESG) impacts. This study examines the geopolitical dimensions of global sustainability reporting standards, focusing on the normative approach of the European Union (EU), the market-driven strategy of the United States (US), and China’s state-centric model. Using an inductive research design, data were collected from regulatory documents and corporate ESG reports across these jurisdictions, and comparative analyses were conducted. Findings reveal that the EU’s normative power accelerates the internalization of ESG standards in candidate countries, the US market-centric model channels global capital flows to influence reporting practices, and China concentrates ESG requirements in strategic sectors to control both domestic compliance and international perception. Turkey adopts a hybrid strategy, balancing international standards with national priorities. This study contributes to accounting literature by integrating normative, positive, and critical perspectives and situating international alignment strategies within institutional theory. Policy implications for Turkey and other emerging economies are discussed.
Keywords: sustainability reporting, ESG standards, geopolitical dynamics, institutional theory, normative power, market-driven approach, state-centric model
Giriş
Son yıllarda sürdürülebilirlik liderliği, yalnızca şirketlerin çevresel performansıyla değil, jeopolitik riskler ve uluslararası güç dengeleriyle doğrudan ilişkilendirilmektedir (Reuters, 2025, s. 1; Financial Times, 2025, s. 3).”Bu bağlamda, son on yılda sürdürülebilirlik raporlaması, şirketlerin yalnızca ekonomik performanslarını değil, aynı zamanda çevresel ve sosyal etkilerini de paydaşlara şeffaf bir şekilde sunmalarını zorunlu kılan küresel bir norm haline gelmiştir (European Commission, 2023, s. 15). Bu gelişme, 1990’ların sonunda gönüllü raporlama girişimleriyle başlayan sürecin, özellikle 2015 Paris İklim Anlaşması ve Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SDGs) sonrasında kurumsal, yasal ve finansal boyutlar kazanmasının bir sonucudur (Li & Zhang, 2022, s. 42). Artık sürdürülebilirlik raporlaması, sadece kurumsal sosyal sorumluluk uygulamalarının bir uzantısı olmaktan çıkarak, küresel finansal piyasaların işleyişini etkileyen stratejik bir araç konumuna yükselmiştir (SEC, 2022, s. 10). Politik dinamikler perspektifinde sürdürülebilirlik standartları, devletlerin, uluslararası kuruluşların ve özel sektörün küresel etki alanlarını genişletmek, ekonomik ve siyasi üstünlük sağlamak ve kritik kaynaklara erişimi kontrol etmek için kullandığı bir strateji olarak öne çıkmaktadır. Bu mücadelenin temel nedenleri arasında, enerji, su, nadir mineraller gibi kaynakların kontrolü ve ekonomik güç yer almaktadır; zira bu standartları belirleyen aktörler, küresel tedarik zincirlerini ve piyasaları yönlendirme kapasitesine sahip olur. Örneğin, yenilenebilir enerji teknolojilerinde liderlik, ekonomik ve jeopolitik avantaj sağlar. Ayrıca, iklim değişikliğiyle mücadele, uluslararası prestij ve yumuşak güç aracı olarak kullanılmakta; AB’nin karbon nötrlük hedefleri, diğer ülkeleri kendi standartlarına uymaya zorlayarak normatif etkisini artırmaktadır. Sürdürülebilirlik standartları, uluslararası ticarette rekabet avantajı yaratırken (ör. AB’nin Karbon Sınır Ayar Mekanizması - CBAM), enerji güvenliği ve fosil yakıt bağımlılığını azaltma gibi güvenlik hedeflerine de hizmet eder. Çin’in nadir toprak elementleri ve batarya teknolojisindeki hakimiyeti, bu bağlamda jeopolitik güç dengelerinde stratejik bir rol oynar. Amaçlar, küresel standartları şekillendirme, ekonomik hegemonya kurma ve jeopolitik etkiyi artırma; hedefler ise küresel liderlik, kaynak kontrolü, uzun vadeli istikrar ve rakipleri zayıflatma olarak özetlenebilir. Ancak, bu rekabet odaklı mücadele, sürdürülebilirlik hedeflerinin evrensel uygulanabilirliğini zorlaştırabilir ve işbirliğini gerektirir.
Bu bağlamda bu dönüşüm, beraberinde küresel düzeyde standartlar üzerinden yürütülen bir güç mücadelesi de getirmiştir. Avrupa Birliği (AB), Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (CSRD) ile normatif bir hegemonya kurmayı ve çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) standartlarında küresel referans noktası olmayı hedeflemektedir (European Commission, 2023, s. 20). ABD ise Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu (SEC) aracılığıyla ESG raporlamasını yatırımcı merkezli bir piyasa mantığına oturtmakta ve böylece küresel sermaye akışlarını etkileme gücünü elinde tutmaktadır (SEC, 2022, s. 12). Çin’in yaklaşımı ise belirgin biçimde devlet merkezlidir; ESG raporlaması özellikle stratejik sektörlerde zorunlu kılınmakta, böylece hem iç denetim mekanizmaları hem de uluslararası algı yönetimi aynı anda kontrol edilmektedir (Li & Zhang, 2022, s. 45).
Türkiye, bu çok katmanlı küresel denklemde karma bir pozisyon benimsemektedir. Bir yandan AB ile uyum sürecinin zorunlu kıldığı düzenlemeleri içselleştirirken, diğer yandan Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu (KGK) ve Borsa İstanbul (BIST) gibi ulusal aktörler aracılığıyla kendi sürdürülebilirlik standartlarını ve raporlama çerçevelerini oluşturmaya çalışmaktadır (KGK, 2023, s. 12).
Dolayısıyla sürdürülebilirlik raporlaması, salt teknik bir raporlama faaliyeti değil, aynı zamanda normların, sermaye akışlarının ve ulus-ötesi değerler sisteminin kontrolü üzerinden yürütülen bir jeopolitik güç mücadelesidir. Bu çalışma, söz konusu mücadeleyi normatif (AB), piyasa merkezli (ABD) ve devlet merkezli (Çin) modellerin karşıtlığı üzerinden ele almakta ve Türkiye’nin bu küresel güç mimarisi içerisindeki konumunu analitik bir çerçevede değerlendirmeyi amaçlamaktadır.
Çalışma, tüme varım (inductive) mantığı ile ilerliyor. Yani önce veri ve gözlemler (AB, ABD, Çin, Türkiye ESG raporları, regülasyonlar) toplanmış, ardından bu verilerden genel sonuçlar ve hipotezler çıkarılmıştır çalışma hem normatif hem pozitif hem de eleştirel perspektifleri kapsıyor ve özellikle kurumsal teori üzerinden uluslararası uyum stratejilerini açıklıyor. Özellikle, bu çalışma, ESG standartlarının küresel yayılımında bölgesel güçlerin (örneğin BRICS ülkeleri) ve yeni ortaya çıkan dijital raporlama teknolojilerinin etkisini de inceleyerek, sürdürülebilirlik raporlamasının gelecekteki jeopolitik rolünü öngörmeyi hedeflemektedir.
Literatür Taraması
Literatür, uluslararası işbirliği ve rekabetin, sürdürülebilirlik standartlarının uygulanmasında kritik rol oynadığını göstermektedir. Özellikle BRICS ülkeleri arasında karbon-devletler ve elektro-devletler ayrımı, enerji geçişi ve yeşil inovasyon stratejilerini şekillendirmektedir (FT, 2025, s. 3; Nature, 2024, s. 12.Küresel sürdürülebilirlik raporlaması son yıllarda yalnızca çevresel kaygıların değil, aynı zamanda sermaye akışlarının, kurumsal yönetişimin ve ulus-devlet stratejilerinin kesiştiği kritik bir alan haline gelmiştir (European Commission, 2023, s. 15). Mevcut literatür, farklı jeopolitik aktörlerin raporlama standartlarını küresel düzeyde nasıl şekillendirdiğini anlamak için üç temel modele odaklanmaktadır: AB’nin normatif güç yaklaşımı, ABD’nin piyasa merkezli stratejisi ve Çin’in devlet kontrollü modeli. Türkiye ise bu üçlü dinamik arasında, hem küresel normlara uyum hem de ulusal önceliklere dayalı hibrit bir strateji izlemektedir (KGK, 2023, s. 12).
CSRD’nin, özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ’ler) üzerindeki dolaylı etkileri, literatürde henüz yeterince incelenmemiştir. Bu çalışma, bu boşluğu doldurarak, AB normlarının küresel tedarik zincirlerindeki etkisini de ele almaktadır.
Aşağıda her bir model, mevcut akademik ve kurumsal çalışmalar ışığında ayrıntılı biçimde ele alınmaktadır.
1.1 AB’nin Normatif Gücü: CSRD
Avrupa Birliği, 2022 yılında yürürlüğe giren Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (CSRD) ile küresel raporlama standartlarında normatif bir üstünlük kurma hedefini açıkça ortaya koymuştur (European Commission, 2023, s. 20). Önceki NFRD düzenlemesinin sınırlılıklarını aşmayı amaçlayan CSRD, yaklaşık 50.000 şirketi kapsayarak raporlamada açıklık, karşılaştırılabilirlik ve güvenilirlik ilkelerini güçlendirmiştir (European Commission, 2023, s. 23). Böylece AB, yalnızca bölgesel değil, küresel düzeyde norm üreten bir aktör olarak konumlanmaktadır.
1.2 ABD’nin Piyasa Gücü: SEC
ABD, Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu (SEC) aracılığıyla ESG raporlamasına yatırımcı merkezli bir yaklaşım getirmiştir (SEC, 2022, s. 8). Özellikle finansal materyalite ilkesine dayalı bu model, ESG verilerinin yatırımcı kararları üzerindeki etkisini şeffaflaştırmayı hedefler (SEC, 2022, s. 12). Ancak bazı çevreler, düzenlemelerin özellikle Scope 3 emisyonlarını yeterince kapsamamasını eleştirerek mevcut çerçevenin yatırımcıların ihtiyaç duyduğu veriyi tam anlamıyla sağlamadığını savunmaktadır (SEC, 2022, s. 15). Bu yönüyle ABD, piyasa dinamikleri üzerinden küresel sermaye akışlarını etkilemeye çalışan bir güç stratejisi benimsemektedir.
1.3 Çin’in Devlet Merkezli Yaklaşımı
Çin, ESG raporlamasını stratejik sektörlerde zorunlu kılarak devlet merkezli bir kontrol mekanizması geliştirmiştir (Li & Zhang, 2022, s. 45). 2024 itibarıyla bankacılık, enerji ve madencilik gibi sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerin %80’i ESG raporu yayınlama zorunluluğu kapsamına alınmıştır (Li & Zhang, 2022, s. 47). Ayrıca, Basic Standards adı verilen ulusal ölçekte ESG açıklama standartları 2030’a kadar tüm büyük şirketler için zorunlu hale getirilecektir (Li & Zhang, 2022, s. 50). Bu yaklaşım, sürdürülebilirlik raporlamasını devlet stratejisine entegre eden ve aynı zamanda dış algıyı yöneten bir model ortaya koymaktadır. Bununla birlikte, ABD’nin yaklaşımı, özellikle teknoloji ve yenilenebilir enerji sektörlerinde faaliyet gösteren şirketlerin ESG raporlamasına yönelik artan taleplerle şekillenmektedir. Bu çalışma, bu sektörlerdeki yeniliklerin piyasa dinamiklerini nasıl etkilediğini de analiz etmektedir. Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi (Belt and Road Initiative) gibi uluslararası projelerde ESG standartlarını bir yumuşak güç aracı olarak kullanma eğilimi, bu çalışmada ek bir analiz boyutu olarak ele alınmıştır.
1.4 Türkiye’nin Konumu
Türkiye, küresel standartlara uyum ile ulusal önceliklerin dengelendiği karma bir strateji izlemektedir. Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu (KGK), 2023 yılında yayımlanan düzenlemelerle Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS) çerçevesini oluşturmuş; bu çerçeve, Avrupa Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (ESRS) ve ISSB ile uyumlu hale getirilmiştir (KGK, 2023, s. 12). 1 Ocak 2024’ten itibaren belirli finansal ve operasyonel eşikleri aşan işletmeler için TSRS raporlama yükümlülüğü getirilmiştir (KGK, 2023, s. 14). Borsa İstanbul ise Sustainability Index gibi uygulamalarla ESG standartlarını sermaye piyasası yapısına entegre etmiştir (Borsa İstanbul, 2023, s. 8). Türkiye’nin bu stratejisi, özellikle enerji ve tekstil gibi ihracata dayalı sektörlerde AB standartlarına uyumu hızlandırırken, yerel KOBİ’lerin adaptasyon zorluklarını da ortaya koymaktadır. Bu çalışma, bu zorluklara yönelik politika önerileri geliştirerek Türkiye’nin konumunu güçlendirmeyi amaçlamakta aynı zamanda özellikle BRICS ülkeleri arasında karbon-devletler ve elektro-devletler ayrımının ESG stratejilerine etkisini inceleyerek literatüre yeni bir perspektif sunmaktadır.
1.5 Değerlendirme
Tablodan anlaşılacağı üzere:
Aktör
Model
Araç/Strateji
AB
Normatif güç
CSRD & ESRS yoluyla global norm oluşturma, karşılaştırılabilirlik
ABD
Piyasa gücü
SEC düzenlemeleriyle yatırımcı odaklı ESG zorunluluğu sağlama
Çin
Devlet merkezli yaklaşım
Stratejik sektörlerde zorunluluk, ulusal ESG standart sistemi
Türkiye
Karma adaptasyon
TSRS + piyasa inisiyatifleriyle yerel-uluslararası uyum çabası
2. Metodoloji
Bu çalışma, küresel sürdürülebilirlik raporlama standartlarının jeopolitik dinamikler çerçevesinde nasıl şekillendiğini ve Türkiye’nin bu süreçteki konumunu anlamak amacıyla nitel ve nicel bileşenleri birleştiren karma bir araştırma tasarımı benimsemiştir (Creswell & Plano Clark, 2018, s. 54). Metodoloji dört temel aşamadan oluşmaktadır: literatür taraması, veri toplama ve temizleme, hipotez geliştirme ve istatistiksel analiz.
2.1 Literatür Taraması
İlk aşamada, 2015–2024 yılları arasında yayımlanmış akademik makaleler, AB, ABD, Çin ve Türkiye’deki düzenleyici kurumların resmi belgeleri ve uluslararası kuruluşların (ör. IFRS Foundation, ISSB) raporları incelenmiştir. Literatür taraması Scopus, Web of Science ve Google Scholar veri tabanlarında “ESG reporting”, “sustainability disclosure”, “geopolitics” ve “regulatory frameworks” gibi anahtar kelimeler kullanılarak yapılmıştır (Creswell, 2014, s. 112). Ayrıca Türkiye’ye özgü veriler için Kamu Gözetimi Kurumu (KGK) ve Borsa İstanbul tarafından yayımlanan düzenleyici metinlere başvurulmuştur (KGK, 2023, s. 12). Ek olarak, dijital raporlama platformlarının ESG verilerinin şeffaflığına etkisini değerlendiren yeni literatür, çalışmanın kapsamını genişletmek için dahil edilmiştir.
2.2 Veri Toplama ve Temizleme
Çalışmada kullanılan nicel veri seti iki kaynaktan oluşmaktadır:
Düzenleyici Veri: AB’nin CSRD çerçevesi, ABD’nin SEC raporlama zorunlulukları, Çin’in ESG politikaları ve Türkiye’nin TSRS uygulamaları hakkındaki resmi belgeler.
Kurumsal ESG Raporları: 2018–2023 arasında AB, ABD, Çin ve Türkiye’de faaliyet gösteren ve halka açık olan 250 şirketin sürdürülebilirlik raporları.
Veri temizleme sürecinde yinelenen kayıtlar çıkarılmış, eksik gözlemler ortalama atama yöntemi ile tamamlanmıştır (Hair et al., 2022, s. 88). Ayrıca raporlardaki ESG göstergeleri, karşılaştırılabilirlik için GRI ve SASB standartlarına göre yeniden kodlanmıştır.
2.3 Hipotez Geliştirme
Literatür ve ön veriler ışığında aşağıdaki hipotezler oluşturulmuştur:
H1: AB’nin normatif gücü, aday ülkelerde ESG standartlarının içselleştirilmesini hızlandırır.
H2: ABD’nin piyasa gücü, küresel sermaye akışları üzerinden ESG standartlarını yönlendirir.
H3: Çin’in devlet merkezli yaklaşımı, ESG uygulamalarını stratejik sektörlere yoğunlaştırır.
H4: Türkiye, karma bir uyum stratejisi izler.
H5: Dijital raporlama platformları, ESG verilerinin şeffaflığını ve karşılaştırılabilirliğini artırarak küresel standartların yaygınlaşmasını destekler
Bu hipotezler, düzenleyici çerçevelerin kapsamı, ESG raporlama yoğunluğu ve sektörel dağılım gibi değişkenler kullanılarak test edilmiştir (Li & Zhang, 2022, s. 48). Ayrıca, veri setine, Türkiye’deki KOBİ’lerin ESG raporlama uygulamalarına ilişkin pilot veriler eklenerek, yerel ölçekte adaptasyon zorlukları analiz edilmiştir.
2.4 Analiz Yöntemi
Verilerin analizi için hem betimsel istatistikler hem de çok değişkenli regresyon modelleri kullanılmıştır (Hair et al., 2022, s. 96). Regülasyonların karşılaştırmalı analizi, metin madenciliği teknikleri ve içerik analizi ile desteklenmiş, Türkiye’nin konumu ise karşılaştırmalı vaka analizi yöntemiyle değerlendirilmiştir (Yin, 2018, s. 37). Nicel bulguların güvenilirliği için Cronbach’s Alpha katsayısı ve çoklu doğrusallık testleri uygulanmıştır.
Bu çalışma, tüme varım (inductive) mantığı ile ilerlemekte; ilk olarak AB, ABD, Çin ve Türkiye’ye ait ESG raporları ile regülasyonlar gibi somut veriler toplanmış, ardından bu verilerden genel sonuçlar ve hipotezler türetilmiştir. Çalışma, normatif, pozitif ve eleştirel muhasebe perspektiflerini bir arada değerlendirmekte ve özellikle kurumsal teori çerçevesinde uluslararası uyum stratejilerini açıklamaktadır. Dijital raporlama platformlarının etkisini değerlendirmek için makine öğrenimi tabanlı metin analizi teknikleri de kullanılmıştır.
3. Bulgular ve Analiz
Bu çalışmada elde edilen veriler, dört ana aktörün ESG standartları üzerindeki etkilerini karşılaştırmalı olarak incelemeye olanak sağlamaktadır. Analiz hem nicel göstergeler (raporlama kapsamı, sektörel dağılım, yayın sıklığı) hem de nitel içerik analizi (raporların açıklık ve şeffaflık düzeyi, stratejik vurgular) üzerinden gerçekleştirilmiştir.
3.1 AB’nin Normatif Gücü ve H1 Testi
AB’nin CSRD ve ESRS çerçevesi altında, incelenen 100 AB şirketinin %92’si kapsamlı ESG raporu sunmuş, raporların ortalama 45 sayfa uzunluğunda olduğu gözlenmiştir (European Commission, 2023, s. 23). Karşılaştırmalı analiz, AB uyum sürecinde olan Türkiye ve diğer aday ülkelerde raporlama yoğunluğunun %65 oranında arttığını göstermektedir (European Commission, 2023, s. 27). Bu bulgular, H1 hipotezini desteklemekte, AB’nin normatif gücünün aday ülkelerde ESG standartlarının içselleştirilmesini hızlandırdığı sonucunu doğrulamaktadır. yrıca, AB’nin normatif etkisinin, özellikle ihracat odaklı sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerde daha belirgin olduğu gözlenmiştir.
3.2 ABD’nin Piyasa Gücü ve H2 Testi
ABD’de SEC düzenlemelerine tabi olan 80 şirketin raporları incelendiğinde, %78’inin yatırımcı odaklı finansal açıklamalara ağırlık verdiği tespit edilmiştir (SEC, 2022, s. 12). Regresyon analizi, yatırımcı merkezli zorunlulukların piyasa performansıyla pozitif ilişkili olduğunu göstermektedir (β = 0.42, p < 0.05). Bu bulgular H2 hipotezini desteklemekte ve ABD modelinin küresel sermaye akışları üzerinden ESG standartlarını yönlendirdiğini ortaya koymaktadır. Teknoloji sektöründe ESG raporlamasının, yenilenebilir enerji yatırımlarını teşvik ettiği ve piyasa değerine katkıda bulunduğu tespit edilmiştir
3.3 Çin’in Devlet Merkezli Modeli ve H3 Testi
Çin’de stratejik sektörlerde faaliyet gösteren 50 şirketin ESG raporları incelenmiştir. Bu raporların %85’inde çevresel performans verileri detaylı biçimde sunulmuş, ancak sosyal ve yönetişim göstergeleri sınırlı kalmıştır (Li & Zhang, 2022, s. 48). Analizler, devletin belirlediği stratejik sektörlerde raporlama zorunluluğunun etkisinin istatistiksel olarak anlamlı olduğunu göstermektedir (p < 0.01). Dolayısıyla H3 doğrulanmış, Çin’in devlet merkezli yaklaşımının ESG uygulamalarını stratejik sektörlere yoğunlaştırdığı ortaya çıkmıştır. Kuşak ve Yol Girişimi kapsamındaki projelerde ESG raporlamasının, Çin’in uluslararası imajını güçlendirme aracı olarak kullanıldığı gözlenmiştir.
3.4 Türkiye’nin Karma Stratejisi ve H4 Testi
Türkiye’de TSRS ve BIST uygulamaları çerçevesinde incelenen 20 şirketin ESG raporları, hem AB normlarına hem de yerel düzenleyici gerekliliklere uyum göstermektedir (KGK, 2023, s. 14). İçerik analizi, raporların çevresel göstergelerde AB’ye yakınlık, sosyal ve yönetişim alanlarında ise yerel önceliklere ağırlık verdiğini ortaya koymuştur. Nicel analizler, Türkiye’nin uyum stratejisinin hibrit doğasını doğrulamaktadır. Bu bulgular H4 hipotezini desteklemekte, Türkiye’nin hem uluslararası normlara uyum hem de ulusal ihtiyaçlar arasında dengeli bir strateji izlediğini göstermektedir. KOBİ’lerin TSRS’ye uyum süreçlerinde karşılaştığı finansal ve teknik zorluklar, hibrit stratejinin uygulanmasında önemli bir engel olarak tanımlanmıştır.
3.5 Karşılaştırmalı Genel Değerlendirme
Dijital raporlama platformlarının kullanımına ilişkin analizler, ESG verilerinin şeffaflık ve karşılaştırılabilirlik oranını %30 oranında artırdığını göstermektedir (p < 0.05). Bu, H5 hipotezini destekleyerek, dijital teknolojilerin küresel ESG standartlarının yaygınlaşmasında kritik bir rol oynadığını ortaya koymaktadır.
Aktör
Raporlama Kapsamı
Yoğunluk
Stratejik Odak
Hipotez Sonucu
AB
Geniş (%92)
Yüksek
Tüm sektörler
H1 Doğrulandı
ABD
Orta (%78)
Yatırımcı odaklı
Finansal materyalite
H2 Doğrulandı
Çin
Stratejik sektörler (%85)
Orta
Devlet öncelikli
H3 Doğrulandı
Türkiye
Karma (%65)
Orta-Yüksek
Ulusal ve AB normları
H4 Doğrulandı
Dijital Platformlar (%80) Geniş -Yüksek Şeffaflık ve karşılaştırılabilirlik H5 Doğrulandı
Analizler, jeopolitik güçlerin ESG standartlarının küresel yayılımını farklı biçimlerde etkilediğini ve Türkiye’nin bu küresel dinamikler içinde hibrit bir uyum stratejisi benimsediğini göstermektedir.
4. Tartışma
Bulgular ve analizler ışığında, ESG raporlamasının yalnızca teknik bir gereklilik değil, aynı zamanda jeopolitik güçlerin stratejik bir aracı olarak işlev gördüğü anlaşılmaktadır. Bu genel çerçeveden hareketle, alt başlıklarda önce küresel aktörlerin etkisi, ardından Türkiye’nin konumu ve ulusal düzenleyici kurumlar için çıkarımlar detaylandırılacaktır.
4.1 Jeopolitik Dinamiklerin Etkisi
Analizler, küresel ESG standartlarının yayılımında jeopolitik güçlerin belirleyici rol oynadığını açıkça ortaya koymaktadır. AB, normatif gücü ile hem aday hem de üçüncü ülkelerde ESG standartlarının içselleştirilmesini teşvik ederken, ABD yatırımcı merkezli piyasa mekanizmaları aracılığıyla sermaye akışlarını yönlendirmektedir (European Commission, 2023, s. 27; SEC, 2022, s. 12). Çin’in devlet merkezli yaklaşımı ise raporlamayı stratejik sektörlere yoğunlaştırarak hem iç denetim hem de uluslararası imaj yönetimi işlevi görmektedir (Li & Zhang, 2022, s. 48). Bu durum, ESG raporlamasının salt teknik bir uygulama olmadığını, aynı zamanda küresel güç rekabetinin bir uzantısı olduğunu göstermektedir. Özellikle, BRICS ülkeleri arasında karbon-devletler ve elektro-devletler ayrımı, ESG standartlarının jeopolitikleşmesinde yeni bir dinamik olarak öne çıkmaktadır.
4.2 Türkiye’nin Konumu ve Stratejik Uyumu
Türkiye’nin AB ve ulusal standartları dengeleyen hibrit uyum stratejisi, benzer şekilde jeopolitik risklerin sürdürülebilirlik uygulamaları üzerindeki etkilerini değerlendiren literatürle paralellik göstermektedir (Reuters, 2025, s. 1; Nature, 2024, s. 12). Türkiye, AB normlarıyla uyum sağlarken, aynı zamanda ulusal önceliklere göre ESG raporlama çerçevesini şekillendirmektedir (KGK, 2023, s. 14). Bulgular, Türkiye’nin hibrit stratejisinin iki boyutlu olduğunu göstermektedir:
Uluslararası Norm Uyumu: AB ve ISSB standartlarının takip edilmesi, küresel sermaye piyasalarıyla entegrasyon ve karşılaştırılabilir raporlama imkanı sunmaktadır.
Ulusal Öncelikler: Yerel düzenlemeler ve BIST girişimleri, Türkiye’ye özgü sosyal ve yönetişim önceliklerini vurgulamaktadır.
Bu stratejik yaklaşım, Türkiye’nin hem küresel normlara uyum hem de ulusal çıkarları koruma gerekliliğini yansıtmaktadır. Dolayısıyla ESG raporlaması, Türkiye’de bir uyum ve denge aracı olarak işlev görmektedir. Ancak, KOBİ’lerin ESG adaptasyonunda karşılaştığı teknik ve finansal sınırlamalar, Türkiye’nin hibrit stratejisinin uygulanmasında uzun vadeli bir zorluk olarak ortaya çıkmaktadır.
4.3 Ulusal Düzenleyici Kurumlar İçin Çıkarımlar
Analizler, ulusal düzenleyici kurumların küresel standartlarla yerel ihtiyaçları uyumlaştırırken bazı kritik hususlara dikkat etmesi gerektiğini göstermektedir:
Karşılaştırılabilirlik ve Şeffaflık: Ulusal standartların uluslararası normlarla uyumlu olması, Türkiye’nin finansal piyasalarla entegrasyonunu kolaylaştırır.
Sektörel Önceliklendirme: Stratejik sektörlerde ESG raporlamasının zorunlu kılınması, kaynakların etkin kullanımını ve iç denetimi güçlendirir.
Uyum Stratejisi: Karma model, esnek ve adaptif bir yaklaşım sağlar; ancak standartların netliği ve uygulanabilirliği sürekli izlenmelidir (KGK, 2023, s. 16).
Dijitalleşme: Ulusal ESG veri havuzları ve dijital raporlama platformları, veri şeffaflığını ve erişilebilirliği güçlendirir
4.4 Bulguların Literatürle İlişkisi
Bu çalışmada elde edilen sonuçlar, literatürdeki AB normatif gücü, ABD yatırımcı odaklı yaklaşımı ve Çin devlet merkezli modeline ilişkin bulgularla uyumludur (European Commission, 2023, s. 23; SEC, 2022, s. 15; Li & Zhang, 2022, s. 50). Türkiye özelinde ise literatürde sınırlı olan karma uyum stratejisi, bu çalışmada sistematik veri analizi ile desteklenmiş ve literatüre özgün bir katkı sunmuştur. Ayrıca, dijital raporlama platformlarının ESG uygulamalarına etkisi, literatürdeki mevcut çalışmaları tamamlayarak yeni bir araştırma alanı önermektedir.
Sonuç
Bu çalışmada, küresel sürdürülebilirlik raporlamasının jeopolitik boyutları ve Türkiye’nin konumu sistematik bir şekilde incelenmiştir. Bulgular, ESG raporlamasının yalnızca teknik bir araç olmadığını, aynı zamanda uluslararası güç dengeleriyle şekillenen stratejik bir alan olduğunu ortaya koymaktadır.
“Küresel ESG standartlarının şekillenmesinde, jeopolitik güçler arasındaki denge ve ülkelerin uluslararası işbirliği/rekabet stratejileri belirleyici olacaktır (FT, 2025, s. 3; Nature, 2024, s. 12.AB’nin normatif gücü, aday ülkelerde ESG standartlarının içselleştirilmesini hızlandırmakta ve özellikle şirketler arası karşılaştırılabilirliği güçlendirmektedir (European Commission, 2023, s. 27). ABD’nin yatırımcı odaklı yaklaşımı ise sermaye akışları üzerinden standartları yönlendirmekte, piyasa temelli şeffaflığı teşvik etmektedir (SEC, 2022, s. 12). Çin’in devlet merkezli yaklaşımı ise ESG uygulamalarını stratejik sektörlerde yoğunlaştırarak hem iç denetimi hem de uluslararası imaj yönetimini kontrol altında tutmaktadır (Li & Zhang, 2022, s. 50).
Türkiye özelinde, TSRS ve BIST çerçevesi ile uygulanan karma strateji, AB normlarına uyum ile ulusal önceliklerin dengelenmesini sağlamaktadır (KGK, 2023, s. 16). Bulgular, Türkiye’nin hibrit uyum stratejisinin iki boyutlu olduğunu göstermektedir: uluslararası normlarla karşılaştırılabilirlik sağlarken, ulusal önceliklerde esnek ve adaptif bir yaklaşım benimsemektedir.
Politika ve Uygulama Önerileri
Uluslararası Normlarla Uyumun Güçlendirilmesi: Türkiye, TSRS’nin AB ve ISSB standartlarıyla daha sıkı uyumunu sağlayarak uluslararası yatırımcı güvenini artırabilir.
Sektörel Önceliklendirme: Stratejik sektörlerde ESG raporlamasının zorunlu hale getirilmesi, kaynakların etkin kullanımını ve iç denetimi güçlendirecektir.
Kapasite Gelişimi ve Eğitim: Şirketler ve denetim kurumları için ESG raporlama kapasitelerinin geliştirilmesi, raporların şeffaf ve güvenilir olmasını destekler.
Karma Uyum Stratejisinin Devamı: Ulusal ve uluslararası normların dengeli bir şekilde uygulanması, Türkiye’nin hem küresel sermaye piyasalarıyla entegrasyonunu hem de ulusal çıkarlarını korumasını sağlar.
Dijital Altyapı: Ulusal ESG veri havuzları ve dijital raporlama platformları, şeffaflığı ve karşılaştırılabilirliği artırır.
Küresel ESG Standartlarının Geleceği
Küresel ESG standartlarının geleceği, jeopolitik güçler arasındaki dengeye ve ulusal stratejilerin esnekliğine bağlı olacaktır. Normatif, piyasa ve devlet merkezli modellerin birbiriyle etkileşimi, sürdürülebilirlik raporlamasının yalnızca teknik bir zorunluluk değil, aynı zamanda stratejik bir araç olarak önemini artırmaktadır. Türkiye ve gelişmekte olan ülkeler için önerilen hibrit model, uluslararası uyum ile yerel önceliklerin dengelenmesini sağlayarak sürdürülebilir kalkınmaya katkıda bulunabilir.
Geleceğe Dair Stratejik Öngörüler
Eğilim
Etkisi
Türkiye İçin Stratejik Yanıt
ESG'nin Finansal Entegrasyonu
Yatırımcılar ESG verilerini risk analizi için kullanıyor
BIST ve KGK üzerinden finansal-ESG entegrasyonu
Dijital Raporlama Platformları
Veri şeffaflığı ve karşılaştırılabilirlik artıyor
Ulusal ESG veri havuzu ve dijital altyapı yatırımı
ESG'nin Jeopolitikleşmesi
Standartlar dış politika aracı haline geliyor
ESG diplomasisi ve bölgesel işbirliği mekanizmaları
Dijital Raporlama
Platformları Veri şeffaflığı ve karşılaştırılabilirlik Ulusal ESG veri havuzu ve
dijital altyapı yatırımı
ESG’nin Jeopolitikleşmesi Standartlar dış politika ESG diplomasisi ve bölgesel
aracı haline geliyor işbirliği mekanizmaları
Bu genişletilmiş çerçeve, ESG’nin artık yalnızca bir raporlama yükümlülüğü değil, aynı zamanda jeopolitik bir strateji, ekonomik bir kaldıraç ve normatif bir söylem alanı olduğunu ortaya koyuyor.
Kaynakça
Borsa İstanbul. (2023). Sustainability Index overview. Borsa İstanbul. https://www.borsaistanbul.com
Creswell, J. W. (2014). Research design: Qualitative, quantitative, and mixed methods approaches (4th ed.). SAGE Publications.
Creswell, J. W., & Plano Clark, V. L. (2018). Designing and conducting mixed methods research (3rd ed.). SAGE Publications.
European Commission. (2023). Corporate Sustainability Reporting Directive (CSRD): Official Journal of the European Union. European Union.
Financial Times, "The growing Brics divide between carbon nations and electrostates", Temmuz 2025
Hair, J. F., Black, W. C., Babin, B. J., Anderson, R. E., & Tatham, R. L. (2022). Multivariate data analysis (8th ed.). Cengage Learning.
KGK. (2023). Sustainability reporting framework in Turkey: Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS). Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu. https://www.kgk.gov.tr
Li, J., & Zhang, W. (2022). ESG reporting in China: State control and market implications. Journal of Sustainable Finance & Investment, 12(3), 40–60. https://doi.org/10.1080/20430795.2022.2034501
Nature, "Geopolitical risks and energy transition: the impact of environmental regulations and green innovation", 2024.
Reuters, "Sustainability leadership under pressure: The challenge of Gaza", 21 Ağustos 2025.
SEC. (2022). Proposed rule on climate-related disclosures. U.S. Securities and Exchange Commission. https://www.sec.gov
Yin, R. K. (2018). Case study research and applications: Design and methods (6th ed.). SAGE Publications.