Tüm Bilgi Paylaşımlarım

Öğrenilmiş Çaresizlik!...

Öğrenilmiş çaresizlik , bir öznenin kontrolü dışında tekrarlanan olumsuz uyaranlara katlandıktan sonra sergilediği davranıştır. Başlangıçta, öznenin olumsuz uyarandan kaçınma veya kaçınma girişimlerini bırakması yoluyla güçsüzlüğünü kabul etmesinden kaynaklandığı düşünülmüştür, bu tür alternatifler açıkça sunulduğunda bile. Bu tür bir davranış sergileyen öznenin öğrenilmiş çaresizliği edindiği Amerikalı psikolog Martin Seligman, depresyona olan ilgisinin bir uzantısı olarak 1967'de öğrenilmiş çaresizlik üzerine başlattığ deneyler ile ispatlanmış bir teori...Bu teori daha sonra İsmini 1973 yılında İsveç’in başkenti Stockholm’de yaşanan bir olaydan alan ve Nils Bejerot tarafından tanımlanan "Stockholm Sendromu" oile de desteklenmiştir... Anlamını genişleterek insanın kendisini zora sokan, üzen koşulları benimsemesi, savunması ve bu koşulları yaratan nedenleri görmemesi, onun yanında yer alması olarak da tanımlamak mümkün... Öğrenilmiş çaresizlik, bir organizmanın davranışlarıyla kontrol edemediği olumsuz bir durumdan sonra bu olumsuzluğun etkisinde kalarak, kontrol edebileceği durumlar karşısında bile tepkisiz kalması durumudur... (Norman, 1988: 34). Diğer bir ifadeyle öğrenilmiş çaresizlik, insanların ve diğer canlıların, önceden yaşadıkları olumsuz bir deneyimi genelleştirerek, daha sonra karşılaştıkları istenmedik durumlar karşısında tepki göstermemeleri veya yetersiz tepki göstermeleridir. Öğrenilmiş çaresizlikte canlılar kendilerinden beklenen çabayı yeterince göstermezler ve potansiyellerinin altında kalırlar (Overmier ve Seligman, 1967: 28). Öğrenilmiş çaresizlikte “çaresizlik” kavramı “yetersizlik” kavramından farklı anlamlara gelmektedir. Yetersizlik insan yeteneğini aşan bir durumdur. İnsan sonucunu değiştirmek istediği bir olayı ve durumu değiştirmek için çaba gösterdiği halde değiştiremez ise, bu olay karşısında yetersiz kalmış demektir; ancak öğrenilmiş çaresizlikte kişi değiştirebileceği veya kontrol edebileceği durum karşısında yeterince çaba göstermemekte, yeteneklerini kullanma yoluna gitmemekte, kendini dış denetleyicilerin kontrolüne bırakabilmektedir. Öğrenilmiş çaresizlik içinde olanlar, herhangi bir nedenle olumsuz bir durumu ortadan kaldıramayacağına kendilerini bir kere inandırdıktan sonra, bir sorunu kolayca ortadan kaldırabilecekleri durumlarda bile gereken çabayı gösterememektedirler. Kontrol edemediği, sonucunu değiştiremediği olaylara sık bir şekilde maruz kalan insan, yavaş yavaş bulunduğu durumu değiştirebileceğine dair inancını yitirmeye başlar. Bu durum kişinin çaresizliği öğrendiği anlamına gelir. Çaresizliği öğrenmiş insan, olayları değiştirme veya kontrol etme gücü olduğu durumlarda bile pasif, umutsuz ve eylemsiz kalır. Ne var ki öğrenilmiş çaresizlik sadece insanlar ve diğer canlılar için söz konusu değildir; örgütler de çaresizliği öğrenebilir. Yeteneklerinin ve potansiyelinin altında faaliyet gösteren örgütler, aslında öğrenilmiş çaresizlik içindedir... Öğrenilmiş çaresizlik ile ilgili bir kaç hikaye: Hindistan’da filleri yetiştirmek için, onları küçücükken kalın bir zincirle bir kazığa bağlarlarmış. Tabi bu yavru filin bu zinciri koparabilmesi, kırabilmesi ya da kazığı söküp atabilmesi mümkün değilmiş. Küçük fil önceleri bundan kurtulmak için tüm gücüyle uğraşır, defalarca dener ama sonucu değiştiremezmiş, özgürlüğüne kavuşamazmış. Yıllar geçer, fil kocaman olduğunda... Bağlı olduğu kazığın ve zincirin onlarca katına gücü yetebildiği halde fil asla böyle bir girişimde bulunmazmış. O özgür olamayacağına inandığından, artık kırılamayan şey, filin zinciri değil inancı olduğunu yazıyor kitaplar!.. ve kitaplar buna psikolojide "Öğrenilmiş Çaresizlik" diyorlar... Yıl 1969. Berkeley Üniversitesi’nden Prof. John Watson, üç aylık bebekleri özel bir beşiğe yatırıyor. Başlarının altına da sensörlü yastıklar koyuyor. Önlerine de kendilerini rahatsız eden bir aparat asıyor. Bebekler kafalarını hareket ettirerek, yastığa komut veriyor ve bu aparatı hareket ettirmeyi öğreniyor. Başka bir grup bebeği de aynı beşiklere yatırıyor ama onları sensörlü yastıklara yatırmıyor. Çocuklar ne yaparsa yapsın, aparatı hareket ettiremiyor. Yani, birinci grupta “Kontrol bende.” duygusu, ikinci grupta ise “Ne yaparsam yapayım, durum değişmeyecek.” duygusu yaratıyor. Daha sonra ikinci grubu sensörlü yastıklara yatırıyor. Bu defa bebeklere aparatı kontrol etme şansı vermesine rağmen, birçoğu aparatı hareket ettirmeyi denemiyor. Yani, bu bebekler çaresizliği öğreniyor. Düşünün, bütün bunlar bir beşikte onbeş dakikalık bir deneyle oluyor. Bir toplum benzer bir muameleye ömrü boyunca maruz kalırsa, ne olur? İnsanlar kendini çaresiz hisseder. Uğraşmaz. Çalışmaz. Mücadele etmez. Hakkını savunmaz. Başına gelenleri olduğu gibi kabul eder. Aciz ve çaresiz hisseder. Toplumda “öğrenilmiş çaresizlik” oluşur. Şu anda Türkiye’deki durum, tam olarak budur. Peki, çaresiz hisseden insan nasıl bir yaşam sürer? İki farklı derse giriyorum ve gözlem yapıyorum. İki öğretmene de soruyorum: Sizce ders nasıl geçti? Birinci öğretmen, “Ders iyiydi. Kazasız belasız geçti.” diyor. İkinci öğretmen, “Ders iyiydi. Çocuklar çok güzel yorumlar yaptı.” diyor. Sizce hangi öğretmen daha çaresiz hissediyordur? Birincisi. Neden mi? Çünkü çaresiz hisseden birinci öğretmen için “iyi” demek, etki yaratmak değil, kötü bir olayın olmaması demek. Kötü bir şey olmazsa; işler sıradan gitse bile, ders iyidir. Ama ikinci öğretmen için “iyi” demek, kötü bir olayın olmaması değil, etki yaratmak demek. İyi bir iş olmazsa; işler sıradan gitse bile, ders kötüdür. Yani, çaresizliği öğrenen insanlar bir etki yaratmadan durumu idare eder. Bir etki ya da katma değer yaratmaya çalışmazlar. İçinde bulunduğumuz konjonktüre uygun ve "öğrenilmiş çaresizlik girdabından kurtuluşa" ilişkin güzel başka bir hikâye ... paylaşmak istedim. Umarım beğenirsiniz !.. Yaşlıca, Anadolulu bir hademe varmış çalıştığı hastanede kolları diz kapağından uzun, ayakları çocuk beşiği büyüklüğünde, tek tek kelimelerle konuşan, kamburumsu, garipçe bir adam. Adı da galiba Memiş Efendi’ymiş. Memiş Efendi bir gün izin almış. Kastamonu taraflarındaki köyüne sılaya gitmiş. Bir müddet sonra dönmüş Memiş Efendi. Koridorda Memiş Efendi’ye rastlayan dostum: - Hoş geldin, demiş, nasıl geçti yolculuk? Memiş Efendi biraz mütevekkil, biraz kalender, biraz vurdumduymaz: - Eyi geçti eyi emme çoh şey geldi başımıza, demiş. - Ne oldu, ne geldi, geçmiş olsun, hastalık falan mı? - Yoh, hastalık deel, otoboslan giderken uçtuh.. - Aman Memiş Efendi, Allah korusun, nasıl oldu kaza ? - Tam analayamadıh ki, şoför da eyi oğlan emme bir o yana kıvırttı, bir bu yana, tepe tahlah oluverdik.. - E, sonra? - Birgaç kişinin gaşı gozü yarıldı. Zor belam çıhtıh otobosdan. Şofor dayandı, biz dayandıh, düzelttik otobusu, bindik. Doktor: - Büyük büyük geçmiş olsun, demiş. Neyse ucuz atlatmışsınız. Memiş Efendi: - Asıl ondan sonra oldu kaza, demiş. -Ne, nasıl kaza? -Düzelttih otobosu, bindih... Şofor da eyi oğlan hani... Yine bir aralıh, bir o yana kıvırttı, bir bu yana... Aşağısı da uçurum gibi... Ülen, emen, demeye galmadı uçtuh. - Sonra? - Yine birgaç gişinin gaşi gözü yarıldı. Camdan, gapıdan çıhtıh dışarı - Eeeee? - Dayandıh, zor aşağıdan otobosu yuharıya çıhartmah. Gelen geçen yardım etti. İp mip attılar... Gamyonlar asıldı.... Ha baba, de baba, yola goyduh otobusu. Doktor heyecanlanmış: - Artık binmeyin işte, binmeyin.. - Binmeyip de nidecen... Bindih. - Motorda falan bir arıza olmamış mı? - Vın vın itti... Azıcık gurcaladılar... Çalıştı... Bindih... - Neyse, verilmiş sadakan varmış Memiş Efendi. Memiş Efendi durup bir düşünmüş: - Şofor da eyi oğlan hani, sarhoş falan da değil... Biteviye gittih... Çoh kötü bu insanlar bazan... Kafama bastı biri. - Nasıl, kim bastı kafana? - Bir ara gene bir oraya gıvırttıh, bir buraya, bir de goca dere akıyor yanda... Otobos dereye daldı, yıhıldı... Can havlıyla camdan fırlayayım diyenlerden biri bastı gafama... Sular girdi burnuma... Yetiştiler imdada... Köye de yaklaşmıştıh eyice... Çıharttılar otobosu... Biz de itehledik, koyduk yola. Doktor gözleri büyüyerek sormuş: - Bindiniz mi tekrar otobüse? - Hee, bindik, illevelakin işlemedi meret... Saatlerce uğraştı şoforlar... Sonunda çalıştı motor. Doktorun tepesi atmış: - Niye binersiniz artık o otobüse, insan böyle otobüse biner mi? Memiş Efendi de doktora sinirlenmiş: - Eee, neye binecehdih ki? Köy de yakın... Bindih tabii... - Sonra düşündüm, kızmamız anlamsız. Zavallılar o otobüse bağlamışlar kaderlerini... Başka da otobüs yok... Memiş Efendi anlatınca biraz tuhaf geliyor ama aslında hepimiz Memiş Efendi gibiyiz.. O aday, bu aday derken hep aynı otobüse biniyoruz.. Ne yapacaksın, eldeki otobüs bu ve kaderimiz bu otobüse bağlı.. Başkası yok ki.. - Memiş Efendi’nin yine talihi varmış, köyü yakındaymış... Bizimki ise henüz çok taa uzaklarda... Son Söz: Çok geç değil. Gidişat yavaşlatılabilir, hatta durdurulabilir. Ozonu delen, tamir etmesini de bilir... Yapay Zekâ, suları kirleten bakterileri yiyen nano-robotlar da üretebilir... İş ki, niyetlenilsin, kul hakkına riayet edilsin... Kuş hakkı diye bir nassın varlığı kabul edilsin... Kul hakkı, Somali ağızdan ekmek almaktan ibaret değil... Hâkikatı gizlemek, toprağa iltisaklı ot gibi yaşamasına razı olmak da kul hakkının ihlâli olduğunu unutmadan... Referans: Norman, D. (1988). The Psychology of Everyday Actions. In Norman (Ed), “The Psychology of Everyday Things”, New York: Basic Books, 34-53. Overmier, J.B. and Seligman, M.E.P., (1967) “Effects Of İnescapable Shock Upon Subsequent Escape And Avoidance Responding”. J. Comp. Physiol. Psychol., 63 28–33.

Bir Bilim Adamı Not Düşmüş: “Teknoloji Yatırımı Üst Düzey Eğitim ile Olur“

"Üniversite sadece bilim için değildir, aynı zamanda Hak, Hukuk, Adalet ve Cumhuriyet içinde üniversite gereklidir.Üniversite Cumhuriyet'in sahipliğindedir."Memleket işlerinde, millet işlerinde, gerçek işlerde, duyguya, hatıra, kardeşliğe ve dostluğa bakılmaz. " Bir bilim adamı not düşmüş: "Teknoloji yatırımı Üst düzey eğitim ile olur." "Değişim bir çizgi,bir fotoğraf değildir. Hareket halinde bir filmdir. Değişim insanlarla,teknoloji ile olur." Uçak yapan robotlar ve Uçan Drone Taksiler Gelişmiş ülkelerin gündemi: i) Yeni gezegenlerin keşfi ve yeni yaşam alanları ii)  Yaşamın her alanına teknolojik gelişim   iii) Sürdürülebilir Sağlıklı Yaşam    Gelecekte ülkeler ikiye ayrılacak. i) Teknoloji geliştirenler ii) Teknoloji kullananlar. Çin'li bir şirket: Robotlar ile 650 işçisini 60' a düşürmüş Üretim %250 artmış, Üretim hatası %80 azalmış.http://bit.ly/2kTsU7l.   Düşünmek ve çözüm bulmak lazım... https://bit.ly/2iZDCGA (Yabancı Dil sorununun sonuna gelirken) http://bit.ly/2lCsrmz (uçak Yapan Rabotlar) http://bit.ly/2mm35O6 (Uçan Drone taksiler) http://bit.ly/2mGvY8d(Damarları gösteren cihaz)   2023 ve 2071 hedeflerine ulaşmanın tek yolu... i) Kaliteli Eğitim ii) Kaliteli İnsan iii) Kaliteli Ürün https://lnkd.in/g7BdibD “Türkiye’nin dijital ekonomiye dönüşümü” TÜBİSAD bilişim sanayicileri derneği raporundan ön bilgiler : özetle AB ülkeleri arasında gerek teknoloji kullanımında gerekse teknoloji üretiminde en gerilerdeyiz..http://www.tubisad.org.tr/Tr/Library/Sayfalar/Reports.aspx   http://on.mash.to/2mpoHsq (Yanık iyileştirici 3 boyutlu yazıcı) http://bit.ly/2myk8MD (Dışarıdaki sıcaklığı algılayıp, ona göre ısıyı ayarlayan kıyafetler.) http://on.mash.to/2mQZSGN (Hyperloop geliyor. Hızlı trenleri yok ama Saatte 1200 km hızla giden tüpleri var) http://bit.ly/2nnLvGi  (Dikey tarım arazileri geliyor. Artık, toprağım fazla ben daha iyi tarım yaparım, söylemi tarih oluyor) http://bit.ly/2mKhALu (Renk değiştiren tekstil de gerçekleşiyor) http://read.bi/2niRFIG (Yağı emen sünger.)  https://www.youtube.com/watch?v=Z-Y-eV5mDus (katarakt amaliyatı) http://dw.com/p/2ZPad (Tek kelime ile harika. İnovasyon budur...  Bu tür düşünceler bizi yüksek gelirli ülkeler grubuna taşır....İtalyan müzisyen Giuseppe Acito Kraftwerk'in Die Roboter şarkısını lego figürlerinin çaldığı orkestrayla seslendirmiş) http://bit.ly/2nB6bPn (Çıktıları silebilen fotokopi makinesi) http://bbc.in/2nKTqOi (İnsanlar sakat kalmasın diye mayın temizleme.) http://bit.ly/2ohd2No (pervanesiz Rüzgar Türbini)  http://bbc.in/2oRMQps (GrafenOksit membran su akışını engellemeden tuzu deniz suyundan ayırıyormuş. Çok ucuza deniz suyu içme suyuna dönüşecekmiş) http://bit.ly/2oKStt8 (Zımba ve telleri yakında tarih olacakmış.) http://bit.ly/2plIlnW (Kendini onaran beton yapmışlar) http://bit.ly/2rVC57l (kendi kendini onaran diş yapmışlar) http://bit.ly/2spFoqL(Sigaranın insan genomunda yaptığı tahribatın haritası ) http://bbc.in/2suIA1I ​(Arabaları Kablosuz şarj edebilecek yollar)  http://read.bi/2tN40re (Bir nesnenin Işınlanması)  https://futurism.com/videos/you-could-wear-your-screen-on-your-sleeve/ ( Giyilebilir ekranlar ) https://futurism.com/boston-dynamics-bipedal-robot-backflip/ (Boston Dynamics' bipedal robot, Atlas) https://futurism.com/videos/harmless-laser-scares-away-birds-swarming-crops/(A Harmless Laser Scares Away Birds Swarming Crops) http://on.mash.to/2BmOJli ( The smart paper airplane ) http://bit.ly/2xhvaaK   (New Earbuds Can Translate 40 Languages Device) http://bit.ly/2Ar15sH ( Robotics Farming) http://bit.ly/2ndck4Z (1000 km/sa hızla gidecek teknolojik uçar! ) http://bit.ly/2Cn1lfm (Bu cihaza kıyafetlerinizi özel askılarına astıktan sonra ütülüyor, temiz kokmalarını sağlıyor, üstelik işlem bitince size haber veriyor....).. https://goo.gl/Jux1Zj (Kıyafet denemenize gerek kalmadı:)

Yeni Dünyaların Keşiflerini Takip Etmek İçin Bir Kaç Kelime...

      XXII-Yeni yıldızların doğuşuna şahit olmak...7.600 ışık yılı uzaklıktaki NGC 3324 (Carina Nebula)https://go.nasa.gov/3z1qo48 XXI-Evren teorisinde radikal ve etkileşimli değişime neden olacağından hiç kuşku yok. 4,7 milyar ışık yılı uzaklıktaki "SMACS 0723" isimli galaksi kümesi .. Bu kümenin içinde ki her bir alt kümenin içinde milyarlarca yıldızdan oluşan birer galaksi olduğunu belirtiyor konunun uzmanları. https://go.nasa.gov/ xx-Doğanın Gücü Karşısında  Ne Kadar Çaresiz Olduğumuzu İspatlayan etkileyici görüntüler..https://bit.ly/3vOJGpQ xix- Güneşin çekirdeğinde oluşan ışığın yüzeye çıkması bir milyon yıl sürüyormuş...Dünyaya varması sekiz dakikaymış..Öyle yazıyor.. https://lnkd.in/d54VExs xviii-'Dev küresel kümenin' ortasında Güneş ve diğer gezegenlerin muhteşem ahenk görüntüsü...İnanılmaz ...İnsanın nutku tutuluyor https://twitter.com/i/status/1349051807121563648 xvii- Plüton'un meşhur kalbi aslında azot, karbon monoksit ve metandan oluşan dev bir buz kütlesiymiş.  https://www.nasa.gov/feature/scientists-probe-mystery-of-pluto-s-icy-heart XVİ-Bizden 300 ışık yılı uzaklıkta olup güney yarım küredeki Musca takımyıldızında yer alan ve Güneş büyüklüğünde olan TYC 8998-760-1 isimli yıldız (sol üstte), iki devasa gezegeniyle birlikte fotoğraflanmış. Bu bir ilk: https://iopscience.iop.org/article/10.3847/2041-8213/aba27e xv-Pentagon resmi olarak UFO videosu yayınlamış (görüntüler eski)! https://cnn.it/2W6XQBT xiv-Prof. Dr. Feryal Özel,  kendi galaksimiz olan Samanyolu'nun merkezindeki kara deliğin görüntülenmesi için çalışan ekipte yer aldığını açıklayarak göğsümüzü kabarttı. Bu ülkenin insanları yüzünü akla, bilime, sanata dönünce çok daha güzelleşiyor..https://bit.ly/2OfolBa xiii- 'Varolmaması gereken' bir gezegen... Teori dediğiniz olan biteni (Phenomena) açıklamak amacıyla kurgulanmış ,akla yakın,daha doğrusu "İnandırıcı "bir genel ilke veya ilkeler bütünü;kilit kelime "İnandırıcı".Herhangi bir teorinin kalae alınabilmesi için her şeyden önce "inandırıcı"olması gerekir."Yörüngesinde döndüğü yıldızdan büyük olamaz" hipotezi kötü kurulmuş,eksikli bir hipotezmiş.Bilim insanları, uzayda 'varolmaması gereken' yeni bir gezegen keşfetti. Yeni keşfi enteresan kılan şey, yörüngesinde bulunduğu yıldızdan çok daha büyük olması. Bu zamana kadar kabul gören teorilere göre, bir gezegenin yörüngesinde döndüğü yıldızdan bu kadar büyük olması imkansız görülüyordu.https://www.bbc.com/news/science-environment-49855058 xii-Nasa,265 bin Galaksiyi “Hubble Legacy Field”isimli Görsele sığdırmış. Öyle yazıyor   https://go.nasa.gov/2PGFyDG   xi- Bu bir ilk:Evrene dair bir sır daha çözüldü. ABD Ulusal Bilim Vakfı'na bağlı astrofizikçiler dün kara delik görüntüsünü paylaştı..Fotoğraf için dünyanın farklı noktalarındaki 8 teleskop kullanılmış.. Parlak çemberin nasıl oluştuğu bilinmiyor.. Saat yönünün tersine dönüyor. karadelik o kadar büyük ki aslında: Gözlemlenebilen evrende en büyük galaksinin merkezinde; Güneşin 6.5 milyar katı büyüklüğünde, bir uçtan diğer uca 40 milyar km...Güneş sistemimiz içine rahatlıkla sığaca...ğını ve yine de yer kalacağını söylüyor konunun uzmanı bilim adamları !... Akla sığmaz bir büyüklük...https://go.nasa.gov/2Z2mJPS  i-https://bit.ly/2QJ8Qp9 Gök bilimciler, Güneş Sistemi dışında yeni ve alışılmamış gezegenler sınıfı keşfetmiş. ii-https://go.nasa.gov/1FwzvKB Mars'ta su iii-https://goo.gl/94MfwM Dünya etrafında yaklaşık 22.000 uydu varmış. Bunların %5'i çalışır; %8'inin yakıtı bitmiş, %87'si ise bozuk durumdaymış.... iv-https://goo.gl/qfneeN 95 yeni öte gezegen keşfedildi. v-https://goo.gl/yrRx4S ‘Super Blue Blood Moon’   vi-https://go.nasa.gov/2ktuSsU NASA bilim insanları, evrenin uzak bir noktasında yer alan ve Kepler90 adı verilen güneşin yörüngesinde dönen bir gezegen keşfetmiş. Öyle yazıyor... Bilim insanlarının bu keşfi, dünyanın da içinde bulunduğu güneş sisteminin en yakın dengi olarak görülüyormuş. Kepler90 adı verilen ve Draco takımyıldızının bir parçası olan güneşin etrafında keşfedilen gezegene bilim insanları Kepler90i adını vermiş. Gezegenin tıpkı dünyanın içinde bulunduğu güneş sistemi gibi Kepler90'ın yörüngesinde döndüğü ve yörüngedeki sekizinci gezegen olduğu belirtiliyor. Bilim insanları, Kepler90i'nin dünya benzeri bir rotasyon içinde olmasına karşın dünyanın üç katı büyüklüğünde ve dünyadan 420 derece daha sıcak olduğunu belirtmişler vii--Işığı yansıtmayan siyah gezegen keşfedildi Kanada’da yer alan McGill Üniversitesi’nde çalışan bilim insanları, Güneş Sistemi’nin dışında Hubble uzay teleskobu aracılığıyla ışığı yansıtmayan yüzeye sahip, Jüpiter’den neredeyse iki kat büyüklüğünde bir gezegen (WASP-12B)’ keşfettiklerini açıkladığını yazıyor.... viii- Güneş'den uzaklığı 1.4 milyar km olan Satürn'ün uydusu ve  yüzeyi buzla kaplı olan Enceladus'ta hidrotermal bacalar keşfedilmiş  yaşam olabileceğine dair veriler elde edilmiş.....Suyu yaşam ile ilişkilendirmek şimdilik söylemek mümkün değilmiş Ancak ileri araştırmalar sayesinde belki gerçekleştirilebilecekmiş.... Öyle yazıyor. ..https://go.nasa.gov/2oAmv0c ix-- 400 ışık yılı uzaklıktaki HD 163296 isimli yıldızın çevresinde henüz oluşum halinde olan iki gezegen....http://bit.ly/2nRc3EM x--Türk astrofizikçi Burçin Mutlu Pakdil ve ekip arkadaşları, Dünya'ya yaklaşık 359 milyon ışık yılı uzaklıkta olan bir galaksi keşfetti.ABD'de Minnesota Duluth Üniversitesi'nde doktora öğrencisi olan Pakdil ve çalışma arkadaşları, daha önce gözlemlenmemiş ve eşine çok az rastlanan bir çift halkalı galaksi keşfetti.   PGC 1000714' ismi verilen ve artık bilim çevrelerinde ‘Burçin'in Galaksisi' olarak adlandırılacak olan 'hoag' tipi galaksi, Minnesota Duluth Üniversitesi ile Kuzey Carolina Doğal Bilimler Müzesi'ndeki bilim insanları tarafından keşfedildi.  Daha fazla: http://www.sciencealert.com/scientists-just-discovered-a-brand-new-type-of-galaxy

Miraç Kandilinin Türk Dünyasına ve Tüm İnsanlığa Hayırlara Vesile Olması Dileği İle..

      İlksöz:Her yaşanan günde bir Şeb-i Arûs var..Ama bugünlerde daha çok var. "Salih Amel : Mü’min diğer mü’minlerin onun elinden ve dilinden emin olduğu (zarar görmediği) kimsedir.”  (Buhârî, İman 4; Müslim, İman 64-65) Kim karşına geçip ben şeyhim diye durursa, bil ki o aslında Hak'kın sözüyle, senin arana girmiş bir baykuştur.. O uğursuz sesiyle Hakk'ın sözünün işitilmesine engel olmaya çalışır." Tapduk Emre Hz. "Vahiy" sözcüğünün İngilizcesi "revelation", . Bu sözcük Latinceden geliyor ve kökünde "velum" var: Örtü, peçe, duvak, perde demek. Dolayısıyla "revelation" aslında "örtüyü, perdeyi kaldırma" anlamında.  Miraç'ta o perdeyi kaldırma gerçeği görebilme ... Salih Kul mertebesine ulaşabilmek.  Sözlükte; “iyi doğru düzgün, yararlı ve hayırlı amel” demek olan “salih amel” Kur’an’da; “müminin iyi bir niyetle ve ihlasla Kur’an’a, sünnete ve akl-ı selime uygun olarak yaptığı ameller” anlamında kullanılmış. Güzel davrananlara (Salih amel) taşıyanlar / iyilik yapanlara daha güzel karşılık, de fazlası var. Onların yüzlerine ne bir toz (kara leke)  bulaşır ne de bir horluk (gelir)..” Yüce Yaradanın kaleminden dökülmüş bu kelamlar...  İçimiz her neresiyse... Titreyebilen bir yer. İman ve bütün ibadetler “salih amel” kavramına dahil. Bugün İsra gecesi. Peki İsra ne, Miraç ne? Sözlükte “yukarı çıkmak, yükselmek” anlamındaki  urûc kökünden türemiş bir ism-i âlet olan mi‘râc kelimesi “yukarı çıkma vasıtası, merdiven” anlamları olan bir kelime.. Öyle Yazıyor Kitaplar.... . İsra olayı 620’de meydana geldi. İlk vahiy 610’da, yani nübüvvetin 10. Yılında..Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya yaptığı yolculuğa isrâ, oradan göklere yükselmesine mi‘rac denilmiş. Literatürdeki bu ayırım her iki terimin naslarda zikredilmesinden ileri gelmekte  Sery (geceleyin yürüme, gece yolculuğu yapma) kökünden türeyen isrâ’ Kur’an’da mâzi sîgasıyla yer almış ve sûreye ad olmuş..(el-İsrâ 17/1) Kur’an-ı Kerim İsra’dan söz ediyor, ama Miraç’tan söz etmiyor.. İsra, Mekke’den Kudüs’e yolculuğu ifade ediyor. Oradan sidrei müntehaya bir gidiş-geliş oldu mu.. “Tayyi zaman ve tayyi mekan” yani zaman ve mekan üstü bir durum sözkonusu.. Hadis kaynakları ile siyer ve delâil kitaplarında isrâ ve mi‘racla ilgili birçok rivayet mevcut.  Mi‘racla ilgili rivayetlerde bazı farklılıklar mevcut. Meselâ sahih rivayetlerin bir kısmında doğrudan Mescid-i Harâm’dan semaya yükseliş anlatılmakta (Buhârî, “Ṣalât”, 1; “Tevḥîd”, 37; “Enbiyâʾ”, 5; “Bedʾü’l-ḫalḳ”, 7).  Hz Muhammed, “La ilahe illallah”, “Allah’tan başka ilah yoktur” dedi. Devesinden indi, asasını havaya kaldırdı. Önündeki ilk puta darbe indirdi. Kendilerinden marifet beklenen Hübel, Lat, Menat, Uzza... Yüzlerce put birer birer yıkıldı. Ancak “put yapma” da “put yıkma” da bitmedi. Put, aksi sanılsa da bir heykel değildi. Üzerine iktidar elbisesi giydirilmiş, büyüdükçe de insandan uzaklaşmış bir hikâyeydi. Kimi zaman taştan topraktan, kimi zaman etten kandan, kimi zaman paradan ya da güçten putlar yaratılmaya devam etti. Modern insanın da putları var.. Boşuna “Din büyüklerinizi ilah ve Rab edinmeyin” denmiyor. Boşuna “İblis sizi Allah’la aldatmasın” denmiyor. Kendi kutsal olmadığı halde, kendine kutsiyet atfedilen, başka bir kutsala nisbet edilse de puttur.. O puta bağlanmaksa şirktir. Eksik olmasınlar, her devrimci de eylemine “putları yıkıyoruz” diye başladı.  Miraç bizler için;. gönlümüzde ki putlarıda kırma "Salih Amel'e" ulaşma ,"Salih kul" olabilmedir. Bu arada; Soru Şu: "Salih Amel" nedir? Cevap: Mü’min diğer mü’minlerin onun elinden ve dilinden emin olduğu (zarar görmediği) kimsedir.” (Buhârî, İman 4; Müslim, İman 64-65) diye yazıyor kitaplar Gönlümüzdeki putların kırıldığı, salih  ameller ulaştığımız , salih kullar olabildiğimzi nice kandiller olsun. Kandiliniz mübarek olsun. Son Söz :Kimileri gelecekten bahsediyor ama kastettikleri geçmiş aslında. Ebedi rücu...   ------------------------------------------ Referans   Kainatın Yaratacısı,  Yerin ve Göğün Tek Sahibi Yüce Rabbim; Hiçbir zaman , hiçbir koşulda senden başka  hiç kimseye kulluk etmeyeceğime...!  Rağbeti sadece sana olan kul olacağıma!... Tüm insanlığı ve Türk Ulusunu her türlü  afetlerden koruman için!... Bizleri, gurur, kibir,  ihtirastan uzak tutman için,  kıskançlık marazına yakalanmışlar dan olmamak için!...  Gerçeği örten nankörlerden / inkârcılardan / riyakarlardan/  münafıklardan / haram ile helal farkı gözetmeyenlerden.... kul hakkı /yetim hakkı yiyenlerden olmamak için!... haksız yere hiç kimsenin ahını almamak için!.. haksızlık karşısında susanlardan olmamak için!..  emanetleri ehline vermiyenlerden sakınmak için!... adaletle hükmetmeyenlerin şerrinden korunmak için!... ahde vefa/ salih amele sahip olmayanlardan uzak durmak için…  adaletten dönüp heva (tutkuları)na uyananlardan olmamak için!... kapalı kapılar altında her türlü fitne ve fesatlık  yapanların şerrinden korunmak ve onlardan olmamak için!... iftira atanların şerrinden korunmak için!... emanet lafz-ı bî-medlûllardan uzak durmak için!..  Sevgiyi paylaşmak için!... dostluğu yaşatmak için!... Kandiller vardır kutlamak  ve af dilemek için!..  bu duygular içinde kutlayacağım!.. “Miraç kandilinde yaptığım dualarımı ve ibadetlerimi” Yüce Rabbim Kabul eyle!... Miraç Kandili‘nin Tüm Salih Amel   Taşıyanlara  ve Türk Dünyasına Hayırlar Getirmesini Cenab-ı Allah'tan niyaz ederim .   ..... Kandiliniz Kutlu Olsun.... ------------------------------------ 1)Kadrajımdan :Kütahya Ulu Cami (2)Bursa Ulu Cami’nin mihrabından Miracın hat sanatıyla ifadesi… Bu hat eserinin ; sağ alt köşesinde İsra Suresinin birinci ayetinin “Kulunu Mescid-i Haramdan Mescid-i Aksaya geceleyin yolculuğa çıkaran Sübhan’dır” kısmı yer almakta… Hz. Muhammed’in adı, sahnenin alt tarafını Kaplamakta… Muhammed lafzının bittiği yerde Necm Suresinin 8-9. ayetleri “Sonra yaklaştı ve sarktı. Öyle ki,iki yayın arası kadardı hatta daha yakın” yazılmış. Bu sözlerin Allah’ın kavli olduğu bir üst sırada belirtildikten sonra Allah lafzı, elif harfinin ucu levhanın sınırlarını aşacak şekilde,en üste yazılmış olduğunu görüyoruz.Bu hat eseri, Hz. Adem’in dünyaya atıldıktan sonra affedilmek için Cennette Allah’ın adının yanında gördüğü Muhammed ismini de vesile kılarakdua ettiğine dair meşhur kıssayı akla getirmekte... Bu yönüyle Süleyman Çelebi’nin (ö. 1422) Vesiletü’n-Necat adlı mevlidinin Mirac bahrinde geçen “Zatıma mir’at edindim zatını/ Bile yazdım adım ile adını” beytinin görselleşmiş hali… ---------------------- Kutsal kitabımızda neler yok!...(*) 1 - Tüm Şefaat sadece Allah'a aittir. Şefaat ya Resullulah, ya Ali, ya Geylani, ya Gavs vs. yok.   2 - Mehdinin geleceği yok...   3 - Kabir hayatı, kabir azabı yok...   4 - Miraç yok.   5 - Kadercilik yok...   6 - Recm cezası yok.   7 - Hac ayları 4 aydır, dileyen 2 günde dileyen daha fazla günde işini bitirir ve döner.         10 günlük hac süresi yok.   8 - Hac’da şeytan taşlama, hacer-ül Esvet taşına el yüz sürme yok.   9 - Mezhepler yok. 10 - Altın/İpek erkeğe haramdır, yok. 11 - Bir şeyhe veya tarikata bağlanma yok. 12 - Kıyamet alametleri yok. 13 - Erkek/Kadın sünnet olmak yok. 14 - Hayızlı/lohusa kadınlara ibadet yasağı yok. 15 - Kuran’ı anlamadan sevap için okumak yok. 16 - Ölüye Kuran okumak, sevap transferi yapmak yok. 17 - Bir insandan Tövbe almak vermek, rabıta yapmak, dönmek, kafa sallamak yok. 18 - İnfakta/zekatta kırkta bir yok. Malın biriktikçe ihtiyacından         fazlasını imanın/samimiyetin/takvan oranında verirsin. 19 - Erkeğin kişisel üstünlüğü, kadının erkeğe itaati yok. Sorgusuz itaat Allah'adır. 20 - Evliya (Allah dostu), keramet sahibi yok. 21 - Mevlit yok. 22 - Salavat yok. 23 - Sünnet namaz zorunluluğu yok. 24 - Arapça dua etmek ve Arapça namaz kılma zorunluluğu yok. 25 - Muska/Büyü/Nazar yok. 26 - Cuma namazı sadece erkeklere farzdır diye birşey yok.         İman eden her erkek ve kadına farzdır. 27 - Kölelik/Cariyeliği teşvik yok. 28 - Kadının uğursuzluğu, cenazeden uzak tutulması, sadece erkeğin cenaze namazı          (duası) kılması yok. Cenaze namazı cenaze duasıdır. 29 - Kaza namazı yok. 30 - Haremlik/Selamlık şartı yok. 31 - Kadının sesi haramdır yok. 32 - Kutsal günler/Kandiller yok. Sadece Kadir gecesi özeldir. 33 - Bazı ayetleri veya duaları belli sayıda okuyup üflemek ve bundan Murad beklemek yok. 34 - Sırat Köprüsü yok. 35 - Kuranın saydığı haram yiyecekler. dışında kalan yiyecekler kültürel,         tercihler ve alışkanlıklar ile ilgili meselelerdir. Kafaya göre haram koymak yok. 36 - Erkeğin kadını dövme yetkisi yok. 37 - Dua ederken el açmak, âmin demek zorunluluğu yok. 38 - Teravih namazı yok 49 - Sağ el / Sağ ayak saçmalığı yok. 40 - Hem askerde veya savaşta ölenin şehit olması gibi bir şey yok. 41 - Boşanma yetkisinin yalnızca erkeğe ait olması yok. 42 - Ölüye telkin ve ıskat yok. 43 - Takva kıyafeti (sakal, cübbe, sarık vs.) yok. 44 - Sorgulamadan bir fikre, bir şahsa tabii olmak yok. 45 - Kuranın tüm emir ve yasakları farzdır. Sadece 32 veya 52 farz yok. 46 - Kuranda 6236 ayet var, 6666 ayet yok. 47 - Çocuk yaşta evlilik yok. 48 - Namus/zinada kadın erkek farkı yok. 49 - 61 gün oruç tutma cezası yok. 50 - Türbede dilek dilemek yok. 51 - Tasavvuf, gavs, kutup, şeyh, seyitlik İslam'da yeri yok. 52 - Kuran anlaşılması zor bir kitaptır, yok. 53 - Deve idrarı içen ve iç diyen bir resul yok. 54 - Resul ve Nebi var, Peygamber kelimesi ise kuranda yok. 55 - Kuran okumak için abdest şartı yok. 56 - Sakala jilet vurmak haramdır diye bir şey yok. 57 - Cehennemde yanıp çıkma yok. 58 - Din değiştirenin (Mürtedin), namaz kılmayanın, içki içenin,         zina yapanın öldürülmesi diye bir şey yok. 59 - Sakalı şerif, nalı şerif, hırkayı şerif, Kabak, hurma, zemzem,         tesbih, seccade vs. kutsaldır diye bir şey yok. 60 - Sevap kazanmak için kertenkele, kara köpek vs hayvanları öldürmek yok.         Uğursuz hayvan yok. 61 - İslami bir isim koymadan ve sünnet olmadan Müslüman olamazsın diye bir şey yok. 62 - Hadisler kesin peygamber sözüdür diye bir şey yok. 63 - Hadis, Fıkıh kitaplarında kuran dışında hükümler vardır diye bir şey yok... (*)  Prof. Dr. GÜNER AKÇA. ------------------------ TERS KÖŞE . Fuhuş, Uyuşturucu, Marka ve Lüks Tutkusu Derken, Bizim ‘Modern Muhafazakarların' Geldiği Nokta, Dudaklarınızı Uçuklatacak Hale Geldi; ︎Su geçiren Oje, ︎Abdeste mani olmayan Rujlarımız var artık. ︎Helâl Likör, Bira, Helâl Şampanyalarımız var. Yakında Helâl Etiketli Rakı da Çıkar. Hani Biz başkalarına Benzemeyecektik Siyasilerimiz, Bürokrasimiz ahlak zafiyeti içinde. ︎Bebeğin Cinsiyetini Tahmin Partisi diye bir parti duydunuz mu siz? ︎'After Umre Party' var. ︎Eskiden Hac ve Umreden dönenlerin evinde tebrik ziyaretleri olurdu, tebriğe gelenlere Tesbih ve Seccade hediye edilirdi, ama bu işin bir adabı olurdu.. ︎Rock Müzik eşliğinde Zikir Party'si bile var artık. ︎Yatlarda 'Happy Birthday Party' gibi rezaletler de yok değil. ︎Hepsi Tesettürlü tabii! ︎Ramazan İftarını Party'e dönüştürenler var. Şatafat, müzik, Kadınlı, Erkekli rengarenk giysiler içinde Semazenlerle başlıyor. ︎'Baby Shower Party' çıkmış. ︎Bekarlığa Veda Partisi adı altında fuhuşa özendirenler bile var. Tesettürlü ama, lüks, israf, ne istersen var. Artık bu işler için Ajanslar var, Altın Kaplamalı Pasta sunumlarına kadar, Körfez Ülkelerindeki rezillikleri aratmayacak her şey var; ︎Haram Para cüzdanda durduğu gibi durmuyor. ︎Bu işlerin içinde Siyasiler, Bürokratların yakınları var. Bunlar biliniyor. ︎Yat Partilerinde Konken oynayan Tesettürlü Hanımlar var. ︎Başörtüsü, başörtüsü olmaktan çıktı, aksesuara dönüştü. ︎Namazı Spora, Orucu Diyete dönüştürürlerse, şaşmayın. ︎Hac da Turizm olur. Zaten adı şimdiden belli, Hac ve Umre Turizmi.. ︎Kurban da Kebap Bayramı olunca, bu iş tamam. ︎Sakal bırak, Başörtüsü tak, sonra Onlar ne yapıyorsa aynısını yap. ︎Seremoni, Rituel, İkonalar hepsi aynı.  Aşağılık Kompleksi Bizi mahvediyor. Sadece Makam Sahiplerinin değil, her seviyenin ayağı kayıyor; ︎Yakında Piercingli, Tattolu İmamlar görürsünüz. ︎Kimileri Lale Devri Sosyetesinin yaptıklarını Osmanlı zannediyor, ︎Kimileri Mevlidleri bile Party'lere dönüştürüyor. Artık İlahiyatlarda bile Namaz kılanlar % 50.. İnandığımız Gibi Yaşamayınca, Yaşadığımız Gibi İnanmaya Başladık. Bunun Sorumlusu Kim.? ︎Kırk günlük Bebeğe Tek Taş Yüzük takan Tesettür Sosyetesi var. ︎Ascot Yarışlarındaki Düşeslere, Baroneslere özeniyorlar, türbanın üstüne tüylü şapka takarak, Lale Devri Saraylarında, şatafatlı sofralarla Mevlüt yapıyorlar. ︎Mutaassıp Yaşam Biçiminden, Gösteriş Tüketimine sürüklendiler. ︎Mahremiyet Duygusunun yerini, abartılı görgüsüzlük aldı, para döküp saçarak varolmaya çalışıyorlar, Bedevi Kültürüyle yarışıyorlar. ︎Maneviyattan Maddiyata öylesine hızlı geçtiler, Dünyevi Zevklere kendilerini öylesine kaptırdılar ki, kulaklarından Altınlar, Pırlantalar fışkırdığını herkese seyrettirmek istiyorlar.. ︎Nasıl bir açlıksa artık, Helal Etiketli Şampanya satılıyor. ︎Alkolsüz Mojito var. Sodalı Limonata derse, havalı durmuyor, illâ ki Mojito diyecek. ︎Alkolsüz Bellini var. Alkolsüz Aperol var. Chia Tohumu eşliğinde Ejder Meyveli Smoothie'lerin kaçınılmaz yansımasıdır bu. Demirhindi Şerbetiyle İktidara geldiler, Mojitoya dönüştüler.. “İslami Eğlence” adı altında “Helâl Organizasyon” yapan Şirketlerin sayısında patlama yaşanıyor. ︎Beş Yıldızlı Otellerde tahtırevanla düğün yapan var. ︎Salona tavandan sarkıtılan Gondola binerek giren var. ︎İlahi Ekipleri var, Helâl Müzik yapıyorlar; “Düğün Gecenizi Helâl Çerçevesinde Şenlendiriyoruz” diye Reklam veriyorlar. ︎Sunucusuyla beraber Semazen Ekipleri var. ︎Helal Suşili Düğün Yemekleri, Osmanlı Köşklerindeki varaklı dekorlarda, Swarovski Kristalleriyle süslü Padişah Koltuklarında, Altın Kaplamalı Pastalarla bitiyor, cümle alem görsün diye, videolarını internette yayınlıyorlar. ︎Dini Düğün Palyaçosu var Kardeşim, İslami Animatör var. ︎Helal Selülit Kremiyle İslami esaslara uygun Masaj Salonu var. ︎Taylandlı Masözlere Türban taktırıyorsun, İslami Esaslara uygun olmuş oluyor..  

Türkiye‘nin Bitmeyen Yedi Düvel Savaşının“sakıncalı Piyadesi “

“Radikal Blog“da ki Denemelerimden..(8). Türkiye‘nin Bitmeyen Yedi Düvel Savaşının“Sakıncalı Piyadesi "  Gençlik yıllarımın kahramanı!..." İlk söz:Bugün bir yandan büyük bir vatanseverin ve yorulmaz bir devrimcinin katledişinin, bir yandan da ülkemizi ucuz bir işgücü deposuna dönüştürerek emperyalist tekellerin sömürüsüne  açan ekonomik darbenin yıl dönümü. Yaşadığı, gazeteciliği sürdürebildiği bir Türkiye çok farklı olurdu... Bir Pazar Sabahıydı Ankara Kar Altında..."HakIıdan yana değiI, güçIüden yana oIanIar korkak ve kaypak oIurIar.. Güç merkezi değiştikçe dönerIer; fırıIdak oIurIar." Yitirilmiş değerlerden içimizdeki bir iz: Uğur Mumcu.... Saygıyla... "Sakıncalı piyade" kitabının son satırları.Birlikte okuyalım... "Patnos'da çok şey kazandım. Orada, «halk» dediğimiz soyut kavramın ne olduğunu canlı örneklerle anladım. Siirtli Maşallah Çavuşu, Trabzonlu Osman Çavuşu, Denizlili Havancı Niyazi'yi, Kırklarelili Recep'i, Mersinli Mithat'ı, Ankaralı Dinçay'ı tanıdım. Her biri, birer insanlık simgesi gibi çevremizde, bizlere, «Hoca Nasrettin gibi ağlayan, Bayburtlu Zihni gibi gülen» halkın en taze güllerini sundular. Yüreklerimize duygu pınarlarından şelâleler akıttılar. Erlik işleminden sonraki aşamalar, işleri büsbütün arap saçına döndürdü. Şimdi ne er sayılıyorum ne de yedeksubay.. Böyle olunca, ikisinin arası, astsubay yapacaklar galiba!. Evet, evet. ne olursa olsun, ben Patnos dağlarında halk çocuklarıyla er olarak askerlik yapmayı, emekli olduktan sonra, siyasal iktidarın uzattığı yönetim kurullarında, onbinlerce lira para alan orgeneral olmaya değişmem! " Bu arada bizim için çok önemli  ve  anlamlı bir notumuzu birlikte okuyalım: Şırnak'ın Uludere ilçesi Gülyazı köyünde, askerleri taşıyan minibüs şarampole yuvarlandı. Kazada 9 asker ve 1 korucu şehit oldu, çok sayıda asker yaralandı. İlk yardım Gülyazı köyünde yaşayanlarından geldi. Türk Milletinin birliğini ve beraberliğini istemeyen bu Küresel Güçlerin ve Küresel Mafya Örgütünün istemediği bir görüntüydü. İşin ilginç yanı Ortasu Muhtarı Haşim Encü Bombardımanda ölen köylülerden 8’ine akraba olmasına rağmen, dün kazada yaptığı yardım https://bit.ly/39icHzQ için eleştiride bulunanlara , Encü'nün verdiği yanıt manidar ve herkese ders olacak nitelikte, “Niye ilginç bulmuşlar ki! Bu asker de bu vatanın evladıdır, biz de... Bizim 34 insanımızın ölmesiyle bu askerlerin yaralanmasının ne ilgisi var? Ne yapacaktık? Elimizi kolumuzu bağlayıp oturacak mıydık? İlginç bir şey değil insani bir görevdir” diye konuşması. Ayrıca ,Irak sınırındaki operasyonda ölen 34 kişi arasında oğlu da bulunan Emine Ürek kaza ile ilgili yaşadıklarını anlattı. Ürek, “Ana yüreği benimkisi, aynı acıyı hissettim . Yaralı bir askerin başını, yardım gelene kadar dizime koydum. Yerde yaşamını yitiren askerleri görünce oğlum aklıma geldi" dedi. Etle tırnak gibi olan bu halkın sağduyusu ile emperyalistlerin ve onların uzantılarının oyunu her zaman olduğu gibi bozuldu. Mübarek Ramazan bayramında da Gaziantepde'de sergilenen acı oyunda olduğu gibi: Çoluk çocuk demeden ; kutsal gün demeden saldıran gözü dönmüş bu canilerin; O kadar silahlı baskıya, O kadar tehdite rağmen !.. Türk Milleti bu oyuna gelmedi!... Gelmiyecekte!... Bu toplumu bölmeyi başaramayacaksınız!.. Başaramadınızda!... Bu olay bize , bugün ölümünden büyük üzüntü duyduğumuz ve kendisini saygıyla andığımız Uğur Mumcu'nun sözlerini hatırlattı!.. Uğur Mumcu Türkiye’nin aydınlık yüzüydü, Dünya da ender rastlanan toplumu aydınlatmaya, bilinçli hale getirmeye, afazilikten kurtarmaya çalışan yazarlardan biriydi. Atatürkçü ve onurlu kişiliği ile ışık tuttu. Onun kitapları ile büyüdük. Bizden sonra gelen kuşaklarda onu asla unutmayacak. Unutturmayacağız çünkü! Uğur Mumcu düşüncesiyle, yazılarıyla hep bizimle yaşıyor ve yaşayacak. Milyonlarca kişi aynı düşüncededir diye umut ediyorum!... Uğur Mumcu 19 Ağustos 1981'de "Bir ulus, ne kadar okuma-yazma, öğrenme, araştırma eğiliminde ise, o kadar sağlam, o kadar hoşgörülü ve demokrat yapıda olur'' demişti. Yani tam 31 yıl önceki bu sözleri halen gerçekliğini koruyor. Ama bu geçen 31 yıl içerisinde ne kadar demokrat olduk bilemiyorum!.. Ama Uğur Mumcu demokrasinin güneşi olduğu bir gerçek! Yazdıkları ve söyledikleri hala geçerliliğini koruyor! "Lozan hezimet" diyenlere,bu bağımsızlık tapusunu yırtmak isteyenlere  Uğur Mumcu'nun kaleminden öyle bir kapak "Lozan ve Sevr" birlikte okuyalım: Üç gün sonra, Lozan Antlaşması'nın 60. yıldönümünü kutlayacağız. İsviçre'nin Lozan kentinde, 60 yıl önce imzalanan bu antlaşmayla Türkiye, Kurtuluş Savaşı'nın sonuçlarını bütün dünyaya onaylatmıştı. Altmış yıl sonra İsviçre'nin aynı Lozan kentinde, “Dünya Ermeni Kongresi” düzenleniyor. Bunun özel bir anlamı olsa gerek. Bunun anlamını değerlendirmek için Kurtuluş Savaşı öncesine kısaca göz atmak ve o yıllarda Ermenilerle Rumların kimlerce nasıl desteklendiklerini anımsamak gerekir. Kurtuluş Savaşı öncesinde, emperyalist güçlerin, Türkiye toprakları üzerinde Rum ve Ermeni devletleri kurma ve bunları kendi güdümlerine bağlama girişimleri, Kurtuluş Savaşıyla boşa çıkartılmıştır. Türkiye'yi de “manda” adı verilen yönetim biçimiyle kendine bağlamaya çalışan Amerika, Türkiye toprakları üzerinde kurulacak bir Ermenistan devletinin de “vesayetini” üzerine alma amacındaydı. Erzurumve Sivas Kongreleri, Türk toprakları üzerinde dış destekli Ermeni ve Rum devleti kurma planlarına karşı ulusal bilinci eyleme geçirmiş ve Kurtuluş Savaşının antiemperyalist kavgası, bu kongrelerde biçimlenip yönlendirilmiştir. Yakın tarihimizden bu yana, emperyalist güçler, Türkiye'de hep ayrımcı güçleri örgütlemek ve desteklemek istemişlerdir. Amaç aynı amaç, plan aynı plandır. Kurtuluş Savaşı önce-sindeki bu çabalar, Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan hemen sonra da sürdürülmüş, etnik kökenli ve dış destekli isyanlarla karşılaşılmıştır. Bunları unutmuş değiliz. Amerikan misyonerlerinin ve Anadolu'da kurulan misyoner okullarının, Kurtuluş Savaşı öncesinde, Ermeni ve Rum toplulukları üzerinde nasıl bir ayrımcı siyaset izledikleri bugün belgelerle sabittir. Ermenilere, o tarihte Amerikalılar tarafın-dan silah yardımı yapıldığı ve doğu illerimizin, Ermenilere güvence vermek gibi yapay gerekçelerle Amerikan askerleri tarafından işgalinin düşünüldüğü, bugün Amerikan ve İngiliz gizli belgeleriyle kanıtlanmış durumdadır. Yeter ki tarih arşivindeki bu belgeleri okumayı ve yorumlamayı bilelim... Lozan Konferansında Amerikan delegelerinin, “Ermeni yurdu projesi” getirdikleri ve kongrede sonuna dek bu projeyi savundukları, Lozan görüşmelerinin tutanaklarında yazılıdır. Amerika'nın ünlü Devlet Başkanı Wilson'un “Ermeni devleti” önerileri de aynı yakın tarihin arşivindedir. Amerikan hükümetinin Lozan Antlaşması'nı onaylamamasının nedenlerinden biri, Ermeni devleti kurma projesinin başarısızlığa uğramış olmasıydı. Bunları da unutmuş değiliz. 1974 “Kıbrıs Barış Harekâtı”ndan sonra başlatılan ve yer yer Rum desteğiyle sürdürülen Ermeni siyaseti ve terörü, bugün de hiç şüphesiz, değişik amaçlı ve çok uluslu desteklere sahiptir. Fransa'nın Ermeni terörü konusundaki utanç verici tutumu, Amerika'da dikili Ermeni anıtları, bu yeni “Haçlı zihniyeti” ile ilgilidir. Yanılmayalım; Ermeni terörü yalnızca eylemci teröristlerle ilgili bir sorun değildir. Önemli olan, Ermenilerin dünya çapında kurdukları ilişkiler, sağladıkları destekler ve bunların siyasal nitelikleridir. Ön plana çıkartılması gereken, siyasal desteklerdir. Terörün yıllardır Türkiye'yi, “destabilizasyon” adı verilen anarşi ve iktidar boşluğu ortamına sürüklemeyi amaçladığı, gün geçtikçe daha iyi anlaşılıyor. Ve gün geçtikçe, tıpkı Kurtuluş Savaşı öncesinde olduğu gibi Ermeni-Rum ve öteki ayrımcı güçlerin çok uluslu desteklerle bir araya geldikleri de görülüyor. Amaç, Lozan Antlaşmasını hükümsüz sayıp Sevr Anlaşmasını yürürlüğe sokmaktır. Türkiye, emperyalizmin bu eskimiş kirli oyununu dün olduğu gibi bugün de elbet tarihin çöplüğüne atmasını bilecektir. Bu “kurt kapanı” karşısında Kurtuluş Savaşımızın o kutsal “Kuvvayı Milliye ruhunu” diriltmek, Atatürk'ün “tam bağımsızlık” inanç ve siyasetini bir bayrak gibi dalgalandırmak tek seçenektir. Emperyalisti yenecek güç ulusal birlikten geçer. Bu oyunları tek tek aydınlığa çıkaracak ve ulusça üstesinden geleceğiz. Yeter ki, “tam bağımsızlık” ruhunu ve bilincini yeniden diriltelim ve “Kuvvayı Milliye türküleri”nde ulusça bir araya gelelim... (Cumhuriyet, 21 Temmuz 1983) Bakınız 22 yıl önceki şu sözlerini bugünlerde daha iyi anlıyoruz!.. "Bugün Türkiye'de Türkü Kürde, Kürdü Türk’e; Alevi’yi Sünni’ye, Sünni’yi Alevi’ye; Müslüman’ı Laiklere, Laikleri de Müslümanlara düşman eden bir siyaset izleniyor. Ve bu Siyaset Kürt Terörizmi ve İslamcı Terör ile destekleniyor. Günümüzün Uğursuz Siyaseti ve Kanlı Stratejisi de budur!" (Uğur Mumcu, 27 Mart 1990) "Kürtler üzerinde "Amerikan mandacılığı" hazırlığına kimse "sosyalizm","Marksistlik" ya da "devrimcilik" etiketi yapıştırmamalıdır. ABD emperyalizmi, gerçekten "emperyalizm" ise Kürt sorunun bu kadar canlı tutulmasında da bu emperyalist siyasetin güttüğü amaç niçin göz ardı ediliyor?" (Uğur Mumcu, 5 Aralık 1989) Uğur Mumcu ; Atatürk Milliyetçilik kimliğinin bayrağıydı! Tüm yaşantısında Hırsızlarla, Üç kâğıtçılarla, halkı soyanlarla kimsenin sesini çıkaramadığı ve herkesin kalemini bir yerlere sattığı anda yazılmayacak çok şey yazdı. Bir gün bir bedel ödeyeceğini biliyordu, ama bile bile yazdı. Bugün olsa yine yazardı! O Toplum için yazdı, yüzünü güneşe çeviren insanların umudu için yazdı! Ve ömrü boyunca mücadele etti, gelecek nesillere bir tutam ışık, namus ve özgürlük bırakabilmek için!... Türkiye böyle bir kalem görmedi, böyle cesur bir yiğit hala gelmedi! "Her parçamdan benim gibiler, beni aşacaklar çıkacaktır!" diyordu. Gerçekten de öyle olacağına ilişkin umudumu hiç yitirmedim. Birileri, Uğuru geçmişte de susturamadı, bugünlerde de onun gibi düşünenleri susturamayacaklar! Son Söz: "Tarihte Atatürk’e düşman olup da Türk’e dost olan çıkmamıştır! Atatürk, Türk Milletinin mavi gözlü bozkurtudur." “Kemalizm geçmişin bekçiliği değil, geleceğin öncülüğüdür!” Bu yalın bilimsel saptama günümüzde, dün olduğundan çok daha geçerli.. Kadim – Aydınlık Anadolu halkı “hancı” dır.. Kervana aykırı olanlar dökülecek / ayıklanacak ve aydınlık tarihe – geleceğe diyalektik yolculuk asla engellenemeden sürdürülecektir. Türkiye’nin ve insanlığın geleceği kesin olarak bilimsel akılcılıkla kurulacaktır ki bu olguya  Büyük önder neredeyse 100 yıl önce işaret etmişti : Yaşamda en gerçek yol gösterici bilim ve fendir.. Bilim ve fen dışında yol gösterici aramak aymazlıktır, sapkınlıktır.. Benim manevi mirasım akıl ve bilimdir.. Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır; hiç kimse bu gerçeği aklından çıkarmamalıdır. Uğurlar Olsun... "Bir Pazar Sabahıydı Ankara Kar Altında Zemheri Ayazıydı Yaz Güneşi Koynunda Ucuz Can Pazarıydı Kalemim Düştü Kana Zalımlar Pusudaydı Bedenim Paramparça Ucuz Can Pazarıydı Kalemim Düştü Kana Uğurlar Olsun Uğurlar Olsun Hüzünlü Bulutlar Yoldaşın Olsun Bir Keskin Kalem Bir Kırık Gözlük Yürekli Yiğitlere Hatıran Olsun Çevirdim Anahtarı Apansız Bir Ölüme Şarapnel Parçaları Saplandı Ciğerime Ucuz Can Pazarıydı Kan Doldu Gözlerime İsimsiz Korkuları Katmadım Yüreğime Bembeyaz Doğruları Yaşadım Ölümüne Uğurlar Olsun Uğurlar Olsun Hüzünlü Bulutlar Yoldaşın Olsun Bir Keskin Kalem Bir Kırık Gözlük Yürekli Yiğitlere Hatıran Olsun" ------------------------------- (***) İlgilenen  ve Bilmeyenler  İçin  önemli bir not:    “Yedi düvel” derken... i- Birden fazla güce işaret edilmektedir. ii- O güçlerin arkasındaki güçlere vurgu yapılmaktadır. iii- Emperyalizme dikkat çekilmektedir. iv- Güçler arasındaki eşitsizliğin ve dengesizliğin altı çizilmektedir. Okumak isteyenler için "Sakıncılı Piyade"https://bit.ly/3q9a8ah