Tüm Bilgi Paylaşımlarım

“Biat Kültürü ve Günümüze Yansımaları“

      İlk söz "Üniversite sadece bilim için değildir, aynı zamanda Hak, Hukuk, Adalet ve Cumhuriyet içinde üniversite gereklidir.Üniversite Cumhuriyet'in sahipliğindedir."Memleket işlerinde, millet işlerinde, gerçek işlerde, duyguya, hatıra, kardeşliğe ve dostluğa bakılmaz. " "Bir kavram ne zaman tehlikeli olur? İçeriği bulanık olduğu halde, herkes bu kavramı bildiğini sanınca.Sözcük ve kavramların içini boşaltan, altını oyanlara itibar etmeyiniz. Onlarsız da yaparız ama kavram ve sözcüklerden bağımsız varolamayız.    Ünlü bir düşünürün  : .:“Bir ağacın yapraklarında eğer sararma varsa, bu sararmayı itekleyen ya da destekleyen bir kök sistemi var demektir."  diye bir  özdeyiş ( motto) var.    Bu bağlamda  Boğaziçi Üniversiteliler Derneği 14. Genel Kurulunun açılış konuşmasından altını kalın çizgilerle çizdiğim  önemli satırlar  birlikte okuyalım (*): “Bilimin Olmadığı Yerde Sadece Cehalet Değil, Vahşet de Kök Salmaya Başlar” Cumhurbaşkanımızın bu konuşmanın ana teması ,bir yandan çağdaş bilimin ve akılcılığın ülkemizde gelişmesine, diğer yandan sosyal, politik ve ekonomik disiplinler arasılık ve Ulusal irade Sesleniş Yetenekleriyle gerçekleştirme Koşullarının yaratılmasına ne kadar öncülük ettiğinizi sorgulayan,Ülke ekonomisinin  büyümesine / üretimine ne derece katkı sağlayıp /sağlayamadığınızı” “vatan ve ülkü” kavramına gönderme yaparak doğru bir paradigmayla sorgulamak.Yoksa  Yükseköğretim derecelendirme kuruluşları tarafından sıralamada kaçıncı olduğunuzu değil Patent ve patentlerin ürüne dönüşümü konusunda yüzde kaçlık başarı elde ettiğiniz,ne kadarını katma değere dönüştürdüğünüze  bakmak lazım... Yoksa gerisi Laf’ı güzaf..    “Üniversite bu anlamda ve üniversitenin kökeni itibariyle geçmiş bütün eğitim kurumları insanlığın en ulvi müesseselesi... Bu ulvi özelliklerini koruyup insan doğasına, insan onuruna, insanın ihtiyaç hissettiği erdeme hitap ettiğinde ve onu tekrar ürettiğinde aslında onun üretildiği toplumlara büyük bir onur kazandırmıştır. Bunun olmadığı toplumlarda ise maalesef araçsallaşmış ve önemini kaybetmiştir. Bizim gönlümüz, zihnimiz, yüreğimiz  küreselleşmenin getirdiği zihni ve bilgi harmanlanmasında Türk üniversitelerinin insanlığın önüne geçmesi ve tarihin öznesi, bilgi tarihinin öznesi olmasıdır. Sadece bilgi aktaran, yorumlayan değil bilgiyi üreten kurumlar haline dönüşmesidir. Yeni Türkiye kavramını bugünlerde siyasi olarak çok kullanırken, aslında böylesi yeni Türkiye’nin inşasının da temeli yeni bir bilgi paradigmasının inşası ve yeni bir üniversite geleneğinin bütün o engin tecrübe/deneyim üzerinde inşa edilmesidir.Bilimi yol gösterici olarak,rehber olarak seçmeyen ülkelerin ileriye gidebilmesi mümkün değildir.Onun içindir ki  büyük önder,"Benim mirasıma girmek isteyenler var sa,ancak aklı rehber alanlardır.Aklı rehber alanlar benim mirasıma girebilir."diyor.Bu nedenledir ki Türk halkı,bu cumhuriyetin genetik kodlarını oluşturan büyük önderin gösterdiği bu yol haritasını iyi yol haritası olarak seçmiştir.Bu yolda ,sendelemeden,sekteye uğramadan yoluna devam edecektir.Ve ona minettardır.Şükran borçludur.Ve onu minnetle ve şükranla her zaman anar.Bu nedenle;”Üniversite sadece bilim için değildir, aynı zamanda Hak, Hukuk, Adelet ve Cumhuriyet içinde üniversite gereklidir.Üniversite Cumhuriyet'in sahipliğindedir."    “Yükseköğretimin Fırtınalı Sularında” ;Üniversitelerde kurumsallaşma ve dünya üniversitesi olma ülküsüne yönelik çabalar… Bu ülkü ile “Türk Ulusu' nu çağdaş uygarlığın en ön safhasına geçirme, bilimde, teknikte özgür ve bağımsız olarak hareket edebilme, dünyanın en gelişmiş ülkesi olarak diğer ülkelere liderlik edebilme ve sürekli ilerlemenin bir düşünce-nesnesi olarak somut çıktılar elde etme çabaları…… Belki ülkenin sosyal, politik ve ekonomik gelişmelere önderlik etme isteği…. Bir yandan Ulusal irade seslenişi yeteneğini, diğer bir deyişle kolektif ruh/irade varlığını çağdaş bilim ve akılcılıkla geliştirme çabası…Bu çabaların elli yıllık panoroması… Sonra ...Sonrası malum!…Tarihteki örnekleri ile defalarca görülebileceği gibi Bilim'de ihmalin maliyeti çok çok büyük; bugün ise çok daha büyük, telafisi yok...(-).   Yine aynı mealde   "Uluslararası Münazara Turnuvası ödül" töreninde yapılan  konuşmadan altını çizdiğimiz satırlar.Birlikte okuyalım:     “Bize sorgusuz, sualsiz biat eden, cahil bir gençlik değil; neye inandığını, neyi savunduğunu, neyin mücadelesini verdiğini bilen, bunun için gereken her türlü donanıma sahip bir gençlik lazımdır. 15 Temmuz gecesi gördük ki işte bu vasıflara sahip gençlik, gerektiğinde ülkesi ve milleti için, istiklali ve istikbali için gözünü kırpmadan canını dahi ortaya koyabilmektedir”     Biat her anlamda ;sosyal,siyasal ve ekonomik güçlüden  yana olma..., Biat kültürüne sahip kişiler için ;güçlünün dini,inancı,milliyeti hiç önemli değil....!.  Amaca giden her yol mübah....Aynı zamnada Neo-Liberal Yükselen Değerlerin  genetik kodu olan Pragmatist / Makyavelist / Oportünist Düşünce Sistemi biat kültüründe de  hakim.... Öztürkçesi: kasaba kültüründen beslenen, hayatın özgerçeği yerine kendi gerçeğini öne çıkaran ilke ve kuraldan çok, anlık gelişmelere,- konjonktürel etkilere göre kendini ayarlayanlara için kullanılan bu düşünce sistemi, biat kültürünün de özünü oluşturmakta..Bu düşünce sisteminde tek önemli olan iktidar. Güç, yani iktidar kimdeyse onun önünde eğilimek...Arapça bir sözcük olan biat, hükmeden  ile hükmedilen arasında yazılı olmaksızın var olduğu kabul edilen itaat anlaşması anlamına gelmekte ....Biat (sorgusuz sualsiz söyleneni kabul) etmeyi bir alışkanlık haline getirmek....  Biat kültürünün olduğu yerde adalete de vicdana da yer yok.. Haklılık haksızlık aranmaz. Tartışma, sorgulama, eleştiri kabul etmez. Örnek: “Ya taraf olursun ya bitaraf” söylemi… Biat  kültürü, analitik düşünme yeteneğinin yok olması demek..; Böyle olunca artık güdümlenmeye, yönetilmeye hazır hale gelmiş demek ..... Tarihsel sürece  bakıldığında,  biat geleneği olan toplumlarda insanlar hep bilinçsiz olarak yönlendirilmiş, güdümlenmiş..Toplum afazileşmiş. Metaforik olarak, afazileşmiş toplumsal yapıda; insanlar anlamlandırma yeteneğinden mahrum hale gelmiş. .Yani bir anlamda, toplumca bir şuursuzluk hali içinde olmuş..Feodal yapılarda yaygın olan biat, çoğu kez rızaya dayansa da bazen zorla da söz konusu olmuş. Cemaat,tarikat, teba, tabiyet, tabi gibi sözcükler  de  aynı kökten geldiğini, birisine biat eden, ona tabi hale gelen;  onun  cemaatına,onun tebasına (biat edenleri) girdiğini  yazıyor kitaplar.....     Biat kavramı ,başlangıçta daha çok dinsel bir tema taşımış olmasına rağmen ; sonraları siyasal bir nitelik kazanmış ve  hükmedenle  hükmedilen arasında, yazılı olmayan ama zımnen (üstü kapalı) yapıldığı kabul edilen, bir bağlılık sözleşmesi anlamına dönüşmüş..Biat kültürü kendi içinde ve karşıtlarına karşı savaşlar Avrupa da 1542’de Alman köylülerinin ayaklanması ile başlamış ve 106 sene sürmüş ve en önemlisi bu savaşların nedeni günümüzde de olduğu gibi  Hükmeden sınıf (eskiden ruhban sınıfı) yani halkın sırtından geçinen sınıf, lüks içinde yaşayan bir aristokrasi olma isteklerinin kaynaklanmış.. Her anlamda sömürme Kula kulluk etmeden kaynaklanmış...      O dönemde Avrupa’nın büyük Hristiyan devletleri olan İspanya, Portekiz, Fransa, Avusturya, İsveç, Almanya, Hollanda,  İngiltere ve İrlanda savaşın bir parçası olmuş. Bir ara 300 bin köylünün katıldığı ayaklanma bu ülkeleri harabeye çevirmiş.   Biat  Savaşları'nın en kanlı olanı Otuz Yıl Savaşları... . Katolik ve Protestan devletler arasında başlayan çatışma daha sonra Fransa ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nu da içine alarak Avrupa’ya hakim olma savaşına dönüşmüş.     Almanya bu savaşta nüfusunun yüzde kırkını kaybetmiş.     Din Savaşları’nda ölenlerin sayısının 6 ile 19 milyon arasında olduğu tahmin ediliyormuş.    Ayaklanmanın ve ardından gelen savaşın birçok nedeni vardı. Ama en önemlisi Martin Luther ve John Calvin’in Hristiyanlıkta reform yapma girişimlerinden sonra ortaya çıkan Protestanlık ve Kalvenizm ile Katoliklerin onları tehdit olarak algılaması olmuş.   Bin beş yüz yıl Hristiyanlığa egemen olan Katolikler dinde reformu kabul etmemişler. Rakip kiliselere ait olanları ezmişler.  Biat ve Din savaşları, Westphalia Barış Antlaşması ile sona ermiş. Katolik kilisesinin din üstündeki tekeli sonlandırılmış. Hristiyanlıkta üç ayrı kilise olduğu tescil edilmiş:  Katolik, Protestan ve Kalvenizm. Bugün Avrupa’nın birçok ülkesinde Hristiyanlığın her kolu düşüşte. Bazı tarihçiler, bu düşüşün Avrupa’daki Din Savaşları ile başladığını yazıyorlar. Birçok insan, akıl almaz gaddarlık ve yıkıma neden olan biat kültürünün, insanın yararına olmadığını o tarihten itibaren düşünmeye başlamış. Özetle; İlk çağ ve Ortaçağ da Biat kültürünün  zirve yapmış....Sonra etkisi azalarak devam etse de ,Fransız devrimi ve ardından gelen sanayi devrimine kadar   tüm  Avrupa’da egemen olan feodal düzende dıotoriteye bağlılık usulü geçerli  olmuş..Biat kültürünün  temelinde "sömürü"yatmakta ve ekonomik...... Neden ekonomik ,çünkü aydınlanmış toplum tüm değerlerini (maddi ve maddi olmayan) koruma eğiliminde olmuş tarih boyunca....Ekonomik ve kültürel değerlerini koruyan ulusalar tarih sahnesinden silinmemiş.Biz, batının bir zamanlar yaptığı, dogmalarımızı azaltacak, yani biat kültürünü değiştirecek reformlar yapmaya kalkışsak bile, göreceksiniz, uygar batı, demokrasi yaygarası ile bu girişimimizi önleyeceğinden hiç şüpheniz olmasın....    Bu arada bir not ekliyelim ve şimdilik burda dursun.. Küresel oyun kurucu kimdir ve nasıl oyun kurucudur? diyenlere yanıt olarak İngiliz/ABD/Fransız/Alman. ve diğerleri.…İşte size küresel  biat  kültürel yapılanması örneği:YÜCE PİR/ Vasıllar/salıkler/ Müridler/ ve Talipler...   Postnişinde YÜCE PİR'in oturduğu Yeni Dünya Düzeni tarikatı iktidarını Tarikatı oluşturan Vasıl, Salik, Mürid ve Talipler,  dün olduğu gibi bugünde sinsi savaş  stratejileri...…  Yeni Dünya Düzeni tarikatı iktidarı tüm İnsanlık tarihinde yaptıkları katliamları,işkenceleri,talanları,kan ve gözyaşlarını,,hırsızlıklarını,,sömürülerini ve bunun üzerine inşaa  ettikleri ve halen bununla beslenen “Sosyo Ekonomik ve Kültürel “yapı… Ve bu oyun kurucular geçmişte  oynadıkları oyunlardan bazıları nelerdir derseniz...Bunlar saymakla bitmez...İsterseniz kitaplarda yazanların bazılarını özetliyelim...Birlikte okuyalım:      Bir zamanlar Hindistan’da bir yönetici, protein kıtlığından kırılan halka, sığır etini de yiyebileceklerini öğütlemeye başlayınca, Hindistan’ın İngiliz Valisi çok sert tepki göstererek, “halkın inançları ile oynanmasına izin vermem” söylemi ile adamın sesini hemen kesmiş....  Daha sonra bu vali yazmış olduğu hatıralarında, “eğer halkın sığır eti yemesini destekleseydim, proteinle beslenen halk daha sağlıklı-bilinçli olacaktı ve dogmalarının kırıldığında beklenen felaketlerin ortaya çıkmayacağını görünce de, İngiliz çıkarları Hindistan’da tehlikeye girebilirdi” diye yazıyor.,   Oradakilerin inancına bu denli saygılı olduğunu beyan eden İngiltere İmparatorluğu, uzun yıllar İngiliz Kumaşı olarak bilinen ve tercih edilen tekstil ürünlerinin Hindistan’da çok daha ucuza üretildiğini görünce ve çıkarları tehlikeye düşünce, Hindistan’daki tekstil işçilerinin (bir rakama göre 5.000 kişinin) sağ kolunu, tezgâhlarda artık çalışamasınlar diye Bethoven’in senfonisini dinleterek kestirmiş bir ülke..  Uzun zaman (Mao’ya kadar) yönetiminde tutuğu Çin’i, tüccarlarının aracılığıyla afyon-esrar bağımlısı yapan ve uyutan İngiltere, yollarda ser sefil yatan esrarkeşleri görmemezlikten gelmiş ve imparatorluğunun zenginliğini bu cesetlerin üzerine kurmuş.... Bir yöneticinin çıkıp da Çin’de esrar içilmesini yasaklamasıyla, kızılca kıyamet kopmuş; İngiliz İmparatorluğu yandaşları ile birlikte tüm gücüyle Çin’e saldırmış ve Pekin, Şangay’ı topa tutmuştur. Bu savaşın adı, tarihte “Afyon Savaşı” olarak geçmiş.   Sonuçta yenilen Çin, İngiliz tüccarlarını rahatsız ettiği için, özür dilemeye mecbur edilmiş ve “bundan böyle İngiliz tüccarları, tütün, esrar ve afyonu hiçbir kısıtlama ve engellemeye tabi olmadan satabilecektir” ibaresini taşıyan anlaşmayı yutkunarak imzalamak zorunda kalmıştır. Yetmedi, ceza olarak da, İngiliz Armadasını ve tüccarlarını rahatsız ettiği için, Hong-Kong’u 100 yıllığına İngilizlere vermiş. Yakın zamanlara kadar Hong-Kong’un bir İngiliz şehri olmasının nedeni bu iğrenç anlaşma..   Bu iki örnek de  de biat kültürünün temelinde i"sosyo-ekonomik,sosyo kültürel sömürü"görmek mümkün...    Batıda yavaş yavaş biat kültürünün yok olmasına ve analitik düşünce nin yerleşmesine yol açmış...       Dünya da zaman zaman, biat kültürünr karşı  çıkılsa da  biat kültüründen uzaklaşıldığı görünümü doğsa da otoriteye bağlılık anlamındaki biat kültürü şekil değiştirerek günümüze kadar devam etmiş.. Bunda bilimsel, sorgulayıcı, analitik eğitimin  yaşama geçirilememesinin büyük etkisi olmuş.. Macchiavelli, hükmedilenlerin mevcut otoriteye bağlılığı konusundaki şu saptamayı yüzyıllar önce Hükümdar (Prens) adlı kitabında yapmış: “Hükmedilenleri kolay kolay liderleri aleyhine ayartamazsınız. Ama bir kez ayartırsanız bu kez bağlılıklarını sizin otoritenize bağlılık şeklinde gösterecekler.”       Kısaca özetlersek , 17. yüzyıla kadar biat kültürü feodal  yapıların  gücünün temel taşlarından birini oluşturmuş. ve bütün savaşlar bu kültür büzerine inşaa edilmiş.....      Fransız Devrimi  sonrası görünüm değişmeye başlamış. Keşifler ve icatların ardısıra gelmesi ve sonuçta her şeyde olduğu gibi savaş araçlarında ve yöntemlerinde de yenilikler ortaya çıkmasına neden olmuş... Kol gücüne dayalı savaşların yerini yeni beyin gücüne dayanan ve bunların somut göstergeleri olarak  icat edilen araçların kullanıldığı savaşların  almış..   Buluş yapabilmek, teknolojiyi değiştirebilmek veya geliştirebilmek için bilimsel eğitim ve onun getirdiği özgür, sorgulayıcı, analitik düşünce sistemi öne çıkmış.  Biat kültürü, bilimselliği dışlayan  eğitime ağırlık vermiş..Öyle olunca da buluş yapmak, teknolojiye katkıda bulunmak pek mümkün olmamış.Analitik 1.0 den  Analitik 2.0’e ve  Analitik 3.0 yöneliş: Çağımızı yönlendiren  karşılıklı-bağımlılık ilişkilerinin  ulaştığı  son nokta  analitik    gereksinimdir. Yaygın biçimde  tartışıldığı gibi, bir toplumun kuruluş ve kurumları  “alışkanlıktan analize geçmiş” ise, insanlar iş yaparken  verileri derliyor; analiz ediyor, verilerin nesnel göstergelerine dayalı  karar üretiyorsa   “analitik 1.0 aşamasını” içselleştirmiştir diye yazıyor kitaplar ve devam ediyorlar.Birlikte okuyalım: "Analitik 1.0" işlerimizi, anadan, atadan, sokaktan, komşudan gördüklerimizle, alışkanlıkla yapma yerine, verilere erişme, verileri malumata dönüştürme, malumatları uygun yöntemlerle bilgi haline getirme, bilgilere sezgileri de katarak anlama derinliğine ulaşma. İşyeri kayıtlarını resmi makamlardan gelenlere göstermek için değil de, işlerin gidişatını görmek için analiz etmektir;kendimize ayna tutmaktır. Analitik 1.0 alışkanlıkla değil, analizle iş yapmak. "Analitik 2.0", büyük veriyi ehlileştirerek,gereksinim duyulan bilgileri, bilgi gürültüsü ve kirliliklerinden ayıklama işidir. Ünlü araştırmacı Bill S. Hansson'un uyarısı,tam da bu işlemlerin yapılmasının önemini anlatıyor. gereksinim duyulan verileri ayıklayabilecek insanlar hızla kritik alanlarda istihdam edilmeye başlanması Geleceğin parlak işleri analitik gerektiriyor. Ehlileşmiş bilgiyi elimizin menzili altında tutabiliyorsak,analitik 2.0 aşamasındayız; Analitik yeteneklerimizi yaygınlaştırmadan ve derinleştirmeden gelişmeleri kavramak mümkün değil. "Analitik 3.0" ise gereksinim duyulan ve uygun yöntemlerle erişilebilen ehlileştirilmiş bilgileri bir ürünün içine sindirerek, farklı, rekabet edebilir ve piyasası olan mal ve hizmet üretimine dönüştürme ve piyasada tutturabilme aşaması "Analitik 4.0" Bugünün dünyasında "öncü olanların" gündemlerinde analitik tartışmaları ilk sıralarda yerini korumakta... Analitik süreçlere hakim, bu süreçlerin gerektirdiği teknik araçları ustalıkla kullanabilen ve bu süreçleri şeffaflaştırabilen kişiler veri bilimci & veri analisti olabileceği konunu uzmanları tarafından belirtiliyor.. Analitik kavramı üzerinde bu kadar durma nedenimiz başta da belirttiğimiz gibi, dijital çağın bilgi üretme süreçlerinde merkezi öneme kavuşmuş olması... Şeffaflaşabilen ve büyük veriyi kucaklayabilen analitik geçerlidir bugün. Analitik konusunu merak edenler, bu kısa anlatım üzerinde bir kez daha düşünmeli. Eğer açıklamaları yeterli bulmayanlar varsa, kavramları açıkladığımız daha ayrıntılı yazılarımıza erişebilecekleri gibi, dünyada konuyu analiz eden bir dizi uzmanın makalelerine de okuyarak gerekli netliğe ulaşabilirler. Analitik, geleceğin insan kaynakları yönetimini bir numaralı sorun alanı Eğitim sistemleri yakın gelecekte "analitik-odaklı" olacağı kesin; bundan en küçük kuşkunuz olmasın.  Çağın gereksinimine  uygun bir değerler sistemine  kafa yormayan,  bilginin yeterli olmadığı  ve anlama derinliğine erişmenin gerektiğini kavramadan, bilgi   kuramına sahip olmak mümkün değil.İnsan doğasından kalkarak  günün gerçeklerine uygun  eğitim-öğretim sistemleri kurgulamayan bir toplum  vasatlık batağına  doğru gideceğinden de kimsenin şüphesi olmasın. Hatta,  yeni tekniklere uygun öğrenme sistemi  çerçeveleri  netleşmeyen, yeni araç-gereçlerle  uygun aktarma metotları geliştirmeyen, toplum yapısına ilişkin bir uzlaşma zemini bulmayan, fırsat yaratma konusunda  bir uygarlık tasavvuru ortaya koymayan bir toplum da   vasatlık tuzağından uzak duramaz. Bir ortak  akılda  uzlaşma sağlanamazsa, vasatlıktan  ileri toplum olmaya  gidemez. Özellikle de  vasatlıktan kurtulmanın  eğitim-öğretim bağlamının hayati önemi kavranmalıdır ki, çağı yakalayalım; proje-odaklı programlarla eğitim sistemimizi  alternatif tepki biçimleri üretebilen bir düzeye taşıyabilelim. Bu arada unutmdan Stephen W.  Hawking’den, çağdaş bilimin giderek artan biçimde tekniğe dayanmasının, mesleki uzmanlığa olan gereksinimin artıracağını, proje-odaklı yeni nesil eğitim-öğretim anlayışının öne çıkacağını söylüyor.    Kaynak-odaklı üretimden yetenek –odaklı üretime geçiş: Vasat toplum olmaktan ileri toplum aşamasına geçişin bir başka  ilişki düzlemi de, kaynak-odaklı üretim aşamasını  yetenek odaklı üretim aşamasına  taşımaktır.  Üretimin emek-sermaye ekseninden, yaratıcı-girişimcilik eksenine kaydığının  bilincine ulaşmadan da vasatlık tuzağından kurtulmamız mümkün olmaz. Dünya genelinde, satıcı piyasa egemenliğinin alıcı piyasalar egemenliğine kaydığını kavramadan da   vasatlığı  aşamamız mümkün mü?   Analitik  paradigma değişimini algılayamanlar, uygarlık yolunua girmekte zorlanmışlar . Bu toplumlar  biat kültüründen çıkamadığı, eğitimi bu paradigma değişimine göre örgütleyemediği için sanayi devrimine de yakalayamamış..Gerçi Batı bilimsel ilerleme ve toplumsal zengilliği sömürgecilikle  pekiştirmiş ...Gücünü güç katmış.....Batı bu yapı ile , her gün yeni icatları   daha da çoğaltmış ,teknolojide dev adımlar atmış.  Buna karşılık az gelişmiş ülkeler ya da gelişmekte olan ülkeler (Üçüncü dünya Ülkeleri) görünürde değişikliklere yol açan bir takım hukuksal düzenlemeler yapmaya çalışsa da altyapısı olmayan bu düzenlemeler, topluma pek bir şey katamamış. Asıl olarak eğitimi, aydınlanma çağının gereklerine göre düzenleyememiş. Ve doğal olarak batı daha ileri gittiği için onlara göre daha da geri kalmış.    Türkiye’yi biat kültüründen çıkaracak olan adımlar Cumhuriyetle birlikte atılmış. Büyük önder Musatafa Kemal Atatürk'ün “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” (hayatta en gerçek yol gösterici bilimdir) sözü bu değişimin en temel göstergesi olmuş. Türkiye, uzun bir aradan sonra ve çok geç kalmış olarak paradigma değişimine ayak uydurma yolunda adımlar atmış. Bu adımlar, aslında bugün tartışıp durduğumuz yapısal reformların ta kendisi.. Var olan yasaların çağdaş yasalarla değiştirilmesi, kadın erkek eşitliği, kadının sosyal yaşama ve çalışma yaşamına girmesi, eğitimde dinsel, geleneksel eğitimin yerini bilimsel eğitimin alması, ekonomide devletin önderliğinde sanayileşme için atılan adımlar vd hep bu yapısal dönüşümün halkaları olmuş... . Türkiye 'de  ki on yılda bir demokrasiden kopmalar,  küresel oyun kurucular (Yüce Pir) tarafından kurgulanıp, sahneye konan toplumsal bir mühendislik, toplumsal transformasyon projesi olmuş--------------Gerçi bu proje, bu güçler tarafından dünyanın her tarafında kurgulanıp istediklerinde uygulamaya sokulmuş bir proje------ (Küresel oyun kurucuların, yerel toplum mühendislerin (asker, bürokrat, akademisyen, gazeteci, sanatçı, din adamı vb.) aracılığı ile, küresel sermayenin ve onun uzantılarının çıkarlarını garanti altına almak, bu çıkarları maksimize etme arzularına dayalı ekonomik modeli zorla kurma, zorla modeli revize etme girişimi!..)... Demokrasiden kopartılarak revize edilen bu ekonomik model; doğal olarak, zamanla üst yapıyı kendi arzu ettiği formata, forma sokmuş, işin en acı yanı ; bu süreç sivil iktidarlarca da devam ettirilmiş olmuş... Ve içinde bulunduğumuz, yaşadığımız, yaşamak zorunda kaldığımız, yoz, afazi, kadim değerlerden yoksun bir toplum yapısı ortaya çıkmış......    Küresel Oyun Kurucuların 15 Temmuz işgal girişiminde ülkemizde yaşananlar gibi; dökülen/döktürülen kan, Küresel oyun kurucular tarafından, çok önceden planlanmış ve yerli işbirlikçileri ile sahneye konmuş.... Bu zaman sürecinde bugünde olduğu gibi; toplumu kutuplara bölerek  ayrıştırılmış ve ayrıştırılan toplum tek bir merkezden idare edilmiş ve birbirine kırdırılmaya çalışılmş..Toplumu dejenere edilmiş, gençliği pasifize edilmiş, toplum afazi hale getirilmiş. Toplumu afazileştirme faaliyeti, gençlik kesiminde yabancılaşmayı ve kimlik bunalımını beraberinde getirmiş. Dolayısıyla tüm darbe ve kalkışmalar toplumsal transformasyon projesi, '5Y formülü' (yoksulluk, yolsuzluk, yozlaşma, yabancılaşma, yasaklar) ile ifade edilebilecek bir dönüştürme projesi olmuş. Toplumun paraya, statüye ve güce tapınması için geliştirilmiş bir toplumsal mühendislik projesi...Meselâ siyasetten bağımsız olarak metinlerini analiz edildiğinde, düpedüz cahil olduklarını göreceksiniz, üçyüz kelimeyle konuşan ve hep tekrar yapan ve ülkeye dayatılan proje konularına odaklanan yalan yanlış gerçeklik taşımayan demokrasi özgürlük laflarının peşine düştüklerini. Bir de Ünvanları profesör/Doç/Yard.Doç..vb.sözüm ona şaşalı ünvanlar ..Dış ve yerli işbirlikçileri ile planlanan ve uygulamaya konan  askeri darbelere ve kalkışmalar , Ülkemizin dünyayı  ıskalamamıza ve paradigma değişiminin bir kez daha dışında kalmmız için girişilen oyunun bir parçası.olmuş...    Bugün geldiğimiz noktada ilk öğretimin, orta öğretimin, yüksek öğretimin,kısaca  tüm eğitim-öğretim sistemimizin hali içler acısı. Soru soramayan, sorgulayamayan, büyüklerinin dediğini kayıtsız koşulsuz doğru kabul eden, önüne konulanları sadece ezberleyen,  itiraz bile edemeyen bir öğrenci prototipleri oluşmuş... OECD’nin yaptırdığı PISA eğitim yeterliliği testinin sonuçları hangi noktada olduğumuzun açık ve acı bir göstergesi. Türk öğrenciler 65 ülkenin öğrencileri arasında matematikte 44, okuduğunu anlama ve anlatmada 42, fen bilgisinde 43’üncü sırada yer alıyorlar. Tahmin edeceğiniz gibi Uzakdoğu ülkelerinin öğrencileri en üst sırada... Dünyada son ikiyüz yıldır yaşanan gelişmeler, soru sormayan, sorgulayamayan, analitik düşünemeyen insanların buluş yapamayacağını, teknolojiye katkıda bulunamayacağını göstermiş bulunuyor. Bunun son örneğini Uzakdoğu ülkeleri veriyor. yöntemi kullanarak yani insanları soru soran, sorgulayan, analitik düşünebilen insanlar olarak kendi kültürel yapılarıyla entegrasyonu sağladıkları ve kadim değerlerdende zere kadar ödün vermeden , analitik düşünce ile yetiştirerek sanayileşmiş ülkelerin arasına girmeyi başarmışlar... Kimsenin baskısı altında olmadığımız, korkunun saptırıcı etkisinden uzakta bulunduğumuz zaman, içimize yolculuk yapıp soralım: “Değer katarak pastayı büyütüp payımı artırma peşinde miyim,yoksa mevcut pastadan pay kapma peşinde olanlardan mı?” İçimizdeki ses, “Değer katmadan değer kapanlardansın” diyorsa, hiç bir kuşkuya yer vermeden “sömürücü” biri olduğumuza karar verebiliriz. Var olmak için değil de varlıklı olma peşindeysek, yetenek ve beceri-odaklı olma yerine, eş-do...st, dayı-yeğen, kafa-kol ilişkisine dayalı varlık sahibi olmayı kendi vicdanımızda meşrulaştırabiliyorsak, sömürücülük yolunda bir hayli ilerlediğimizden kuşku duymamalıyız. Yeraltı ve yerüstü kaynakların, fiziki sermaye stokunun, insan kaynağının ve teknolojinin verimini artırma yerine, kısa yoldan zengin olmanın kurnazlığıyla var olanı kapma anlayışı ile kuşatılmışsak, sömürücülükte çıraklığı aşıp kalfalık dönemi başlamış demektir. Bir hukuk sistemi, yasa önünde herkesin eşitliğini içimize sindirmeyi, hakim bağımsızlığını özümsemeyi, yasalar yürürlükte olduğu sürece uyma zorunluluğunu zihnimizde meşrulaştırmayı gerektirir. Hukuk sistemi gereklerini unutmuş ve adamını bulup her sorunu çözeceğimize kendimizi inandırmışsak; sömürücülükte kalfalık dönemini bitirerek, ustalık dönemine geçiş yaptığımızın resmidir. Biat, sadakat ve itaata dayalı yaşam yolunu seçmiş, bir güçlünün arkasına takılmışsak; sloganlardan örülmüş ezberlerimizi ciddi fikirlerin yerine koymayı yeğliyorsak; muhataplarımızı fikirle ikna yerine düşman ilan ederek, yandaş cepheleri oluşturmayı yol ve yöntem edinmişsek, sömürücü kişiliğin ustadları arasında yerimiz sağlamdır. Gözetim ve denetim mekanizmaları yerine, ilkesiz gizliliğin karanlığında işlermizi yürütmeyi benimsiyorsak, sömürücülüğün ordinaryüsü olduğumuza da hükmedebiliriz. Kendi yanılmazlığımıza inanmış, kendi yarı doğrularmızı hayatın mutlak doğruları mertebesine yükseltmişsek, çevremizi de müritler sarmışsa, kuşkunuz olmasın ki, müritlerin taktığı kanatlarla uçanlar arasına katılır; sömürücülerin ustad-ı azamı mertebesine ulaşırız. Bildiklerimizle, açık ortamlarda söyleyebildiklerimiz arasındaki makası iyice açmış, dürüstlük limanını çoktan terketmişsek, değrerli olma yerine önemli olmanın tutkusuyla yanıp tutuşuyosak, küçük çıkarlarımız önüne hiçbir değer engel koyamaz, sömürcü kişiliğimizi kutsal şalların altında saklayarak, karanlıkların dostları kervanına katılırız. Bilmediğini bilmeyen, bildiğinin farkında olmayan, farkında olduğu gerçeklerden yana durmayan, sadece başkalarının hakları üzerinden varlık sahibi olma tutkusuyla yanıp tutuşanlardansak, insanlık sınırlarından çok uzaklaşmış, sömürücülük denizlerine yelken açmış oluruz. Bir toplumun insanları arasında “sömürücü anlayış” ne kadar yaygınsa, o toplum o kadar verimsizdir; yokluk ve yoksunluk içindedir    Biat kültürü, şehlere/şıhlara/tarikat ya da cemaat  liderlerine kayıtsız, koşulsuz bağlı prototipler  yetiştirimiş ve yetiştirmeye devam etmekte. Bu   Dünyanın en iyi okullarında, en iyi hocalarla okusalar bile buluş yapacak, teknoloji geliştirecek, teoriye katkıda bulunacak adımlar atmaları mümkün değil. Çünkü önceliklerinde hep bağlı oldukları lider ve onun düşünce sistemine biat olacağı kesin....      Türkiye’nin yapması gereken birincil yapısal reform eğitim reformu..temel eğitim. orta öğretim yükseköğretimde köklü değişiklikler yapılması ve okullarda  bilim derslerinin ağırlıklı olarak okutulması, soru sorulmasının özendirilmesi, analitik düşünce tarzının geliştirilmesine yönelik bir eğitim sistemine geçilmesi birinci koşul. Hiç kuşkusuz bunu yapabilmek için öncelikle eğiticilerin  eğitimini  sürekli sağlayacak kursaların açılması, öğretmen okullarında derslerin bu biçime dönüştürülmesi gerekmekte. Biat kültüründen kurtuluşun tek yolu bu. Biat eden değil, analitik düşünceye sahip , bizim dediğimize itaat eden değil bizim dediğimizi sorgulayan kuşaklar yetiştiremediğimiz sürece bu kısır döngüden çıkamaz, ortadoğunun sorgulayamayan, anlayamayan ve dolayısıyla teknoloji üretemeyen üçüncü dünya toplumları gibi olmaktan kurtulamamız mümkün değil.     Cumhuriyetimizin 100. yılında, Türkiye eğer, Cumhurbaşkanımızın gösterdiği "Hedef 2023"'e ,  ülkeyi buluş yapan, marka yaratan, teknoloji üreten bir ekonomi durumuna getirecek stratejik yol haritasını acilen yürürlüğe koymadığı sürece   birinci sınıf bir ekonomi konumuna ulaşması mümkün değil.. Biat kültüründen çıkamadığımız, analiz eden , sorgulayan, araştıran, bulan, eleştiren kuşaklar yetiştiremediğimiz sürece  gelişmiş bir toplum konumuna gelmek mümkün değil...http://www.alevalatli.com.tr/ Son söz: Düşünceyi inancın önünde tutan çabayı çocukluğumdan beri savunuyorum. Yaşamımda düz bir çizgi izlemedim; ama temel ilke ve görüşlerimde sezgisel yaklaşımlarım doğruya yakındı.Tarihteki en kötü suçlardan bazıları, insanların inandığı kurgusal hikayeler adına işlendi. Çok az savaş nesnel maddi şeylerle ilgilidir: insanlar hikaye üzerinde anlaşamadıklarında çatışma ortaya çıkar. İnsanlara fayda sağlayacak ortak iyi hikayeleri nasıl yaratabiliriz ve büyük sefalete neden olan kötü hikayeleri nasıl önleyebiliriz? Öncelikle hikayeleri bizim gibi insanların yarattığını anlamamız gerekiyor; böylece biz de onları değiştirebiliriz.   Bilimin kahramanı, özgür düşüncenin yılmaz savaşçısı, umutsuzluğa kendini teslim etmemenin irade simgesi, bir büyük deha Stephen W.  Hawking’den,  İnançtan düşünceye geçmekle ilgili  saptamalarını; hayatı anlamada  ve sorgusuz inanmanın bağnazlığından kurtulmanın kritik anahtarı niteliğinde.   Bu saptamaları birlikte okuyalım:: i-“Gerçeklik diye bir şey yoktur; zihni modele göre gerçeklik vardır. Zihni modelinizin varsayımlarını değiştirirsiniz, gerçekliğiniz de değişir!”   ii-   kendi gerçekliğinin tek gerçeklik olduğa, kendi yanılmazlığına inanın insanların, en büyük tehlike, olduğu  iii-, çağdaş bilimin giderek artan biçimde tekniğe dayanmasının, mesleki uzmanlığa olan gereksinimi artıracağını, proje-odaklı yeni nesil eğitim-öğretim anlayışının öne çıkacak  iv-sorunları kavrama ve anlamada çok temel araçlarımızdan biri olacak, kuramı, gelişmemiş zihinlerin küçümseneceği v- inanç özgürlüğü ile düşünce özgürlüğünü ayıramayan birey, topluluk ve toplumların gelişme yoluna yarışı kazanamayacaklar  vi- sonsuz küçük ile sonsuz büyüğü açıklayabilecek “birleşik kuramın” insan yaşamını kolaylaştıracak atımları  hızlandıracağı  vii- “İnsanın asıl gücünün, fizik gücü değil, düşünce ve düş gücü” olduğunu...  viii- Analitik düşünce sisteminin ,ekonominin makro ve mikro sorunlarını tam ve bütün olarak kavramada da bir anahtar olduğu  Analitik düşünceden uzak biat kültürü bir mesel gibi: ...Ağaç kovuğundaki mantar.....İçiniz oyulduğunda o boşluğa yerleşen ve sizin eğitilmez cehaletinizle büyüyen bir başkası oluyor özü emen...Sonra?...Sonrası malum!..."Kulla kulluk eden prototipler"... Son söz:       Milli İrade’yi, Milli Egemenlik’i örseleyen ‘vesayet’ zincirleri ile Türk Milleti’ni prangalara mahkum etmek isteyen hain oluşumlara ve girişimleri önlemek için başta eğitim kurumlarımız olmak üzere tüm Devlet kurumlarımızda belirli sosyal grup ve sınıfların çekip çevirme anlamında ayrıcalıklı bir konumda bulunmalarına izin verilmemesi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Bekasına hizmet eden nesiller yetiştirmesini temennisi ile Aziz Şehitlerimizin Ruhları Şad Olsun ! ...Nurlarda Yatsınlar Cennet Ehli onlar..   Bunu asla unutmayın. Hem TBMM’nin şerefli tarihini, hem de içimizdeki hainlerin ihanetini unutmayın. Unutursanız acınacak hale gelirsiniz. Sağlıcakla kalın... Yüreği "Berkehan ve Bilgehan Deniz "  Kadar temiz tüm insanların, günleri hep aydınlık olsun!.. Yüreğinizdeki sevgi daim olsun! Umudu hiçbir zaman kaybetmemek dileği ile !.... ----------------------------------- (*) https://goo.gl/MAUJrP )  (**)http://bit.ly/2qROIj3.  (***)  Bilgilendirici bir konuşma,: "Devlet-ulema ittifakı: Müslüman ülkeler neden geri kaldı?"https://bit.ly/3mmD9AI (****)  Bilgilendirici bir yazı,   Türkiye ve Muhafazakarlık Üzerine Bir Ağıt: 2013-2016 |  https://bit.ly/3j3v6GD (-)“Makale sayımız artıyor. 2013’te 26 bin iken 2016’da 36 bini aştı. Ama çoğu etki düzeyi düşük dergilerde yayımlanıyor ve atıf almıyor. Her bilim alanında etki değeri en yüksek olan ilk yüzde 25’lik dilime giren dergilerde yayımlanan makalelerin dünya ortalaması yüzde 44 iken, Türkiye kaynaklı makalelerde bu oran yüzde 21. En düşük dilime giren makalelerin dünya ortalaması yüzde 20’nin altında iken bu rakam Türkiye için yüzde 34. Türkiye üniversitelerinden çıkan makalelerin çoğu en alt dilimdeki dergilerde yayımlanıyor.“https://goo.gl/mubz4D / https://goo.gl/y8bfWH / https://goo.gl/LRfUJd

İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Mezunlarına İş Olanakları

    İlk söz: "Üniversite sadece bilim için değil, aynı zamanda Hak, Hukuk, Adalet ve Cumhuriyet içinde üniversite gerekli.Üniversite Cumhuriyet'in sahipliğinde."Memleket işlerinde, Millet işlerinde, gerçek işlerde, duyguya, hatıra, kardeşliğe ve dostluğa bakılmaz. " Dünya üniversitesi olma ülküsüne yönelik olarak "Türk Ulusunu” çağdaş uygarlığın en ön safhasına geçme,bilimde, teknikte özgür ve bağımsız olarak hareket edebilme,dünyanın en gelişmiş ülkesi olarak diğer ülkelere liderlik edebilme ve sürekli ilerlemenin bir düşünce-nesnesi olarak somut çıktılar elde edebilmek için Ulusal irade seslenişi yeteneğini, diğer bir deyişle kolektif ruh/irade varlığını çağdaş bilim ve akılcılıkla geliştirmek.Bu bağlamda; beşeri sermayemizin, aydınlık yarınlarımızın umudu olan gençlerimizi ;Fikri, Vicdanı ve İrfanı Hür olarak Kadim değerlere (İnancına, Tarihine , Kültürüne )bağlı analitik düşünen, tartışan , üreten bireyler olarak yetiştirmek. Üniversiteler dünyanın her ülkesinde olduğu gibi bizim ülkemizde de toplumun en önemli kurumları olmuştur, olagelmiştir. Çünkü üniversiteler toplumun sosyal, siyasal, ekonomik olduğu gibi bilim, teknoloji, katma değer üretimi, çağdaş medeniyet seviyesine erişme, velhasıl topyekûn kalkınmanın tümünü içeren nadir kurumlardır. Toplumun dinamikleridir.  Üniversiteler, bilginin üretildiği, saklandığı, biriktirildiği ve sonra da o bilginin kullanılarak ete kemiğe büründürüldüğü bu kutsal mekânlar, aynı zamanda demokrasi kültürünün yeşertilip büyütüldüğü mekânlardır. Bu sebepledir ki; üniversitelerin bireyden devlet yönetimine ne kadar basamak var ise hepsine dokunan ve ülke geleceğinin inşası anlamında önemi çok büyüktür  Üniversitelerin dün de bugün de üç önemli görevi ve misyonu olmuştur. Öğrenci Yetiştirmek, Bilimsel Faaliyetlerde Bulunmak (Bilim Üretmek) ve Toplumun Sorunlarına Çareler aramak. Aristo’dan günümüze birçok aşamalardan geçen “üniversite” ler, hep bu üçlüye ilişkin faaliyetlerde bulunmuş ve şekillenmişlerdir. Çok genel ama akılda kalır olması için kısa not:Üniversite imajı: Nasıl yaratılır? Reklam kampanyaları ile imajı değiştirme gayretleri boşuna çaba...Sponsor markalardan Uyduruk dizilerin,verimsiz futbolcuların ve yeteneksiz yöneticilerin fonlanmasını değil bilim insanlarını sponsorluğunu istemek en ussal yol...Bu bağlamda; Üniversite Enstitülerinde ki araştırma projelerine sponsor olmamış hiçbir marka, futbol sponsorluğu yapamamalı......Yerel yönetimler de kendi şehirlerinde ki üniversitelerin kalitesinin artmasının şehirlerine getireceği katma değeri hesaba katarak üniversitelere gerekli desteği vermeli.... "Sürdürülebilir Kalkınmanın Pusulası  Üniversitelerdir(*) Toplumun gelişimi ve dönüşümü üzerinde önemli etkisi bulunan üniversitelerin, nitelikli insan gücü yetiştirmeleri ve araştırma çıktıları üretmeleri temel görevleri. Ancak görevleri bununla sınırlı değil. Üniversiteler aynı zamanda sürdürülebilir kalkınmanın zorluklarına karşı üretilecek yeni çözümler için gerekli olan yeni bilgi ve becerileri kazandırma ve toplumun bilinçlendirilmesinden de sorumlular. Geleceğin liderlerini yetiştiren üniversiteler, amaçlara ulaşmak için gerekli stratejilerin geliştirilmesinde yol gösterecek değer yaratan kurumların başında geliyor. Birleşmiş Milletler 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ve İklim Değişikliği Konferansı (COP) kararları doğrultusunda üzerine düşen sorumluluğu alarak Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni (UNGC) imzalayan dünyadan 169, Türkiye’den ise 9 üniversitenin olduğunu görüyoruz. Üniversiteler verdikleri bu karar ile sürdürülebilir çevre, ekonomi ve sosyal yaşam için kalkınma hedeflerine ulaşmayı tüm faaliyetlerinde öncelikleri arasına alıyor. Türkiye’de kamu üniversitesi olarak ilk BM Küresel İlkeler Sözleşmesi imzacısı olan Yıldız Teknik Üniversitesi, geçtiğimiz günlerde “Entegre Faaliyet Raporu” yayımlayarak Türkiye’deki ilk, dünyada ise sayılı üniversiteler arasında yerini aldı. YTÜ Entegre Faaliyet Raporu’nun önsözünü yazan Uluslararası Entegre Raporlama Konseyi (IIRC) Onursal Başkanı, Prof. Mervyn King, raporu “Bir yükseköğretim kurumunun hesap verme yükümlülüğü alanında nasıl liderlik edebileceğinin mükemmel bir örneği” olarak ifade ederek aslında bunun ne anlama geldiğini tam manasıyla aktarmış oldu. Üniversitelerin temel görev ve sorumlulukları çerçevesinde tüm paydaşları ve toplum için yarattıkları değerin ve ne yaptıklarının anlatılması da önem taşıyor. Entegre düşünce ve bu temele dayanan entegre raporlama düzeni, üniversitelerin tüm faaliyetlerini gözden geçirmelerinde; vizyon, misyon ve stratejik hedeflerine entegre edilmesinde önemli bir araç niteliğinde. Entegre düşünce ve iş yapma şekli, disiplinlerarası faaliyetleri ve işbirliğini teşvik ederek tüm kaynakların çok daha verimli kullanılmasını sağlarken, raporlama bunun daha geniş bir kesim tarafından anlaşılmasını ve yaratılan değerin dış algısının kuvvetlenmesini sağlıyor. Sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşılmasında pusula görevi gören üniversitelerin, sürdürülebilirlik yaklaşımını benimsemeleri, entegre düşünceyi içselleştirmeleri, tüm toplumun gelişimi ve dönüşümü açısından önem taşıyor. Yükseköğretim alanında kurumları yönlendirecek ve cesaretlendirecek iyi örneklerin sayısının artması için onları teşvik edecek mekanizmalar ve düzenlemelerin geliştirilmesi, bu yolda atılması gereken en önemli adımların başında geliyor Ülkemizin en önemli sorunlarından birisi İşsizlik değil mesleksizlik..Üniversite kontenjanlarının neden boş kaldığı sorusunun cevabı da burada saklı..Bu sorunun çözümü, İş dünyasına yönelik daha uygun yetkinlik ve beceri bazlı kaliteli eğitim (Metafordan Gerçeğe Üniversite)Türkiye'nin en büyük problemlerden bir taneside Akademik Çalışmaların ülke ekonomisine ( Üretimine ) ne kadar katkı sağladığı ile ilgili..   Ülkemizin en önemli sorunlarından birisi İşsizlik değil mesleksizlik.. Bu sorunun çözümü, İş dünyasına yönelik daha uygun yetkinlik ve beceri bazlı eğitim.. Türkiye'nin gerçek sorunu ! 19 - 25 yaş arası "vasıfsız" genç nüfus.. "İşsizlerin içinde en yüksek oran Üniversite mezunlarında..." Çözüm, İş dünyasına yönelik daha uygun yetkinlik ve beceri bazlı eğitim. Türkiye, üniversiteye giren herkese bir şekilde üniversite diploması vermek zorunda değil. Öğrenci gereken düzeyi tutturamıyorsa, elenmeli. Bu yaklaşım, tüm meslek dalları için de geçerli. Üniversite mezunu sayısı, uluslararası istatistik yönünden bir ülke için elbette önemli ama, layıkıyla değilse bir devleti, toplumu ,kurum ve kuruluşları kemiren bir iç hastalık. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültelerinin tüm bölümleri son derece önemli ama değeri, Türkiye’de bilinmeyen bölümler. Gerçek değerleri anlaşılsa ve doğru şekilde öğretilip, iş dünyasına yönelik daha uygun yetkinlik / beceri bazlı eğitim yapılsa, mezunları bir çok sektörde iş bulur. İşletme Okumak İçin 5 Neden i. Geniş İş Alanı Ülkemizde ne yazık ki işletme okuyorum demek alay konusu haline geldi. Öğrenciler işletme okuduklarını söylediklerinde klişeleşmiş söylemlerle karşılaşıyorlar. Ancak alan seçme konusunda ki şansı tartışılamaz bir gerçek. Büyük bir şirketten tutun da küçük bir esnaf lokantasında dahi iş bulma imkanınız var. Yöneticilik vasfına sahip olduğunuzu düşünüyorsanız bu alana yönelebilir, ben kimse için çalışamam diyorsanız hayalinizdeki işi kurabilirsiniz. Demem o ki siz hangi yöne gitmek isterseniz işletme sizi destekler. İster halkla ilişkilerde kariyerinizi planlayın ister muhasebe departmanında.   ii. Bitmeyecek Eleman Gereksinimi Ülkemizde pazar alanının genişlemesiyle şirketlerin işletme mezunu eleman ihtiyacı da artıyor. İş bulma sitelerine girdiğimizde eleman konusundaki açlığı net bir şekilde görebiliyoruz. Durum böyleyken işletme mezunları iş bulma konusunda diğer bölümlere oranla daha şanslı. Siz istemedikçe işsiz kalmanız epey zor görünüyor. iii. Yükselme Şansınız Bazı bölümlerde yükselme konusunda sınırlar vardır. Çok az kişi o sınırları aşarak yükselir. Fakat işletme mezunuysanız okuldan sonra her çalıştığınız iş yükselmeniz için basamak niteliğindedir. Yani işletmede yerinizde saymazsınız. Meslekte geçirdiğiniz her gün sizi hep bir adım öne taşır. Elbette bu süre zarfında kendinizi geliştirmek için çaba da göstermelisiniz. iv. Dünya İnsanı Olmak Hayalinizde sık sık yurtdışına çıkmak varsa işletme bu isteğinize de cevap veriyor. Bölümünüzün yanına bir de yabancı dil eklerseniz yurtdışıyla bağlantıları olan bir şirket için aranan aday olabilirsiniz. Hem iş hem tatil yapma fikri bölümü sevmek için büyük bir neden. Ben tamamen yurtdışına yerleşeceğim diyorsanız yurtdışındaki bir şirkette iş bulma şansınız da var. Çünkü dünyada da aranan bir bölümden mezunsunuz.  v. Her Zaman Hayatın İçinde Olmak İşletme okumanın bir diğer artısı da hayatın içinden bir bölüm olması. Öğrenme eylemi meslek hayatı boyunca devam ettiğinden güncel olaylardan her daim haberdar olmanız mümkün. Böylelikle çevrenizdeki kişilerle sohbet edebileceğiniz konuyu rahatça bulabilirsiniz. Çünkü her alandan bilgi sahibi olmanızı isteyen bir bölümün mezunusunuzdur. 'CEO olmaya giden yol İİBF'den geçer. Özellikle İşletme bölümünü bitirenler, yönetim için gerekli donanımla mezun olur' İİBF'nin herhangibir bölümünü özelliklede  İşletme bölümünü bitirmenin en büyük avantajı siz hayatta ne yapacaksanız yapın bu yeteneğe ihtiyacınız var. O size bu yetenekleri veren bir bölüm. Muhasebeden, iktisattan, ticaret kanunu, ekonomik sistemler, hayata dair altyapıyı sağlayan bir bölüm. İş Olanakları: i-TİKA uzman yardımcısı , (29.12.2018)https://bit.ly/2AmuF3L ii-Dışişleri Bakanlığı memur (29.12.2018)https://bit.ly/2EWkgPT iii-Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu uzman yardımcısı alımı için ilana çıkmış (29.12.2018)(https://www.tihek.gov.tr/duyurular/index.html ) İktisadi İdari Bilimler Fakültelerinin tüm bölümleri özellikle  "İşletme" bölümü son derece önemli ama değeri, Türkiye’de bilinmeyen bir dal. Gerçek değeri anlaşılsa ve doğru şekilde öğretilip, iş dünyasına yönelik daha uygun yetkinlik / beceri bazlı eğitim yapılsa, mezunları bir çok sektörde iş bulur İktisadi ve idari bilimler fakültesi öğrencilerinin okula başladıkları andan itibaren en çok karşılaştıkları soru: Mezun olduğunda hangi mesleği yapacaksın? Sorusudur. Bu soru henüz bölümünü dahi tanımayan bir öğrenci için oldukça anlamsız ve bir o kadar da bilinmezdir. Bu nedenle  İİBF  bölümlerine yeni başlayan  ve mezunlara bir katkı sağlamak /rehberlik yapmak  için bu yazı kaleme alınmıştır. Bir İİBF mezunu kamuda bir çok alanda çalışma olanağına sahiptir. Kaymakamlıktan, Müfettişliğe, Denetçilik, Uzmanlık. SPK Meslek Personel Yardımcılığı http://www.spk.gov.tr/Duyuru/Goster/20170405/0 Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavir Yeminli Mali Müşavir varıncaya kadar bir çok kariyer meslekte çalışma olanağı olan İİBF mezunlarının düz memur olarak da çalışmalarının önü açık. Bir çok İİBF mezununun hayalinde olan mesleklerden biri ise, İdari Hakim olabilmektir. Dış İşleri Bakanlığı'nın konsolos ve ihtisas memurluğu mesleği ise kendisini yabancı dil konusunda iyi yetiştirmiş bir İİBF mezununun olabileceği mesleklerdir. İİBF Mezunları İçin Kariyer Meslekler  İİBF  bölümlerinde okuyan bir öğrenci için girilebilecek kariyer meslekler şunlardır: Kaymakamlık, İdari Hakimlik, Sayıştay Denetçiliği, Merkez Bankası Uzmanlığı, Bakanlık veya Bakanlığa bağlı, ilgili veya ilişkili kuruluşlarda Müfettişlik, Uzmanlık ve Denetmenlik.   Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavir Yeminli Mali Müşavir SPK Meslek Personel Yardımcılığı http://www.spk.gov.tr/Duyuru/Goster/20170405/0 Bunlar içerisinde, çalışma olanaklarının en ideal olduğu, maaş ve özlük hakları açısından diğerlerinden daha iyi durumda olan meslekler sırasıyla: Merkez Bankası Uzmanlığı, Sayıştay Denetçiliği, İdari Hakimlik,  Kaymakamlık TİKA uzman ve Uzman yardımcısı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu    Müfettiş veya Uzman olmaktır. Bir çok kamu kurum ve kuruluşunda Müfettiş ve Uzman vardır. Bakanlıkların yanı sıra, bakanlıklara bağlı, ilgili veya ilişkili kurumlarda da müfettiş veya uzman olunabilir. Bununla birlikte Belediyelerde de Müfettiş olabilme imkanı söz konusudur. Maaş ve özlük hakları açısından Müfettişler uzmanlara göre bir adım daha öndedir. Uzmanlık mesleği iki kısma ayrılır: Birincisi meslek uzmanlık, ikincisi ise taşra uzmanlığı. Merkez uzmanlığı, Müfettişler ile aynı haklara sahipken,i taşra uzmanlarının özlük hakları biraz daha düşüktür.  Kariyer mesleklerde aynı şeyi ifade ettiği düşünülen oysa çalışma yeri, özlük hakkı ve maaş açısından birbirinden ayrılan mesleklerdir. Sayıştay haricinden kamu kurum ve kuruluşunda yer alan denetçiler merkez kadro olarak çalışırlar. Maaşları ve özlük hakları merkez uzmanları ile eşit durumdadır. Oysa, denetmenlerin maaş ve özlük hakları taşra uzmanları ile eşit düzeydedir. Ayrıca, denetmenler taşra kadrosuna bağlı olarak çalışır.  Bununla birlikte kontrolörlük mesleği vardır. Bu meslekle denetçilik ile aynı haklara sahiptir.  Kamuda istihdamın en fazla yapıldığı meslek olan memurluk, veri hazırlama kontrol işletmeni ve bilgisayar işletmeni aslında bu meslekleri icra edenlerin hepsi aynı işi yapar. Kamu kurum ve kuruluşlarında taşra veya merkez kadrosunda çalışırlar. Maaş ve özlük hakları kariyer mesleklere göre oldukça düşüktür. Genellikle, bürokrasideki yazışma ve ilgili kanun hükümlerine göre iş tanımının gereği işleri yapar. Kariyer ve yükselme imkanları sırasıyla: Şef, Müdür Yardımcılığı, Müdür, Bölge Müdür Yardımcılığı ve Bölge Müdürü şeklinde düzenlenmiştir.  Memur statüsü dışında bir de meslek memurlukları vardır. Bunları kariyer mesleklerin altında, memurluğun ise üstünde değerlendirmek gerekir. Gümrük memurlukları, Devlet Hava Meydanları memurlukları, Ptt memurlukları, Et ve Süt Kurumu memurlukları, EİAŞ ve TEiAŞ memurlukları, Belediye memurlukları gibi. Bunların özlük hakları memurlarla aynı iken, maaşları kariyer mesleklere yakındır.  Merkez Bankası Uzmanlığı Sayıştay Denetçiliği Kaymakamlık İdari Hakimlik TRT Yönetim Uzmanlığı ve TRT Denetçiliği Konsolosluk ve İhtisas Memurluğu Bakanlık Müfettişliği Bakanlık Uzmanlıkları Bakanlıklara Bağlı, İlgili veya İlişkili Kurum veya Kuruluş Müfettişliği Bakanlıklara Bağlı, İlgili veya İlişkili Kurum veya Kuruluş Uzmanlığı Belediye Müfettişliği veya Uzmanlığı Denetçilik Kontrolörlük Bakanlık veya Bağlı Kuruluş Denetmenliği Bakanlık veya Bağlı Kuruluş Taşra Uzmanlığı Bakanlık Meslek Memurluğu Diğer Meslek Memurlukları Memur, VHKİ veya Bilgisayar İşletmenliği ---------------------------------- i-Yeni üniversite mezunları mutlaka okuyun: "Tahsiliniz bugün bitmiyor, bilakis bugün başlıyo" diyen Peyami Safa'nın, Yeni Mecmua gazetesinde 20 Haziran 1942 tarihli yazısı... ... https://bit.ly/2kPRwLR ii-Yetenekleri temel alan bir eğitim modeli : A-Meslek Okulu (Hauptschule) B-Meslek ve Eğitim Okulu (Realschule) C-Akademik Lise (Gymnasium) D-Geçiş Okulu (Gesamtschule)... E-Ortaöğretim 2. Kademe(Gymnasium Oberstufe) F-Yüksek öğretim Gymnasium eğitimi ve ABITUR Academic Ranking of World Universities’in her sene belirlediği 500 üniversite sıralamasında 45 üniversite... Ve Dünyayı ben yöneteceğim deklarasyonu "Endüstri 4.0" Son söz: Çok genel ama akılda kalır olması için kısa not: Üniversite imajı: Nasıl yaratılır? Reklam kampanyaları ile imajı değiştirme gayretleri boşuna çaba Bu bağlamda Üniversite Enstitülerinde araştırma projesine sponsor olmamış hiçbir marka futbol sponsorluğu yapamamalı... Yerel yönetimler de kendi şehirlerinde ki üniversitelerin kalitesinin artmasının şehirlerine getireceği katma değeri hesaba katarak üniversitelere gerekli desteği vermeli. Nasihatname’ dediğim kalıp, bu yolda bir temrin aslında. Elim henüz kalem tutarken, tecrübemi tecrübenize, bildiklerimi bildiklerinize, hadi lafı dolandırmayayım, ömrümü ömrünüze katarak, 21. yüzyıldaki yolculuğunuzda size belirli bir avans sağlama gayreti. İsterim ki, elinizden geleni değil, yapılması gerekeni yapın, dünyaya bir de benim pencerelerimden bakın. İstemediklerinizi kapatın, yenilerini açın.  İstihkâmlarınızı güçlendirin, zor zamanları fırsata çevirin. Benim yaşıma geldiğinizde, benim hiç olamadığım kadar hakîm, fehim, müstakim, emin, mekin ve metin olun. (Sözlük kullanmayı da âdet edinin.) Aziz ülkemize gelince; ille bir şeye benzetecekseniz, her budağından sürgün atan salkım saçak bir böğürtlen çalısına benzeteceksiniz Türkiye’yi. Bir sürgünü çiçeğe dururken, diğerinin kurumakta, ötekisinin meyve vermekte olduğunu görün. Tek bir sürgüne takılıp kalmayın, bütüne bakmayı âdet edinin. Unutmayın ki, düz akılla anlaşılmaz, pergele, cetvele gelmez, kendine has bir kimliği vardır Türkiye’nin. Batmaz. Batarsa, okyanuslar taşar.”   ------- Referanslar: (-)Yükseköğretim Kurulunca (YÖK), adayların üniversite ve meslek tercihlerini yaparken daha bilinçli karar vermesini sağlamak amacıyla geliştirilen "YÖK Atlas"a "Meslek" ve "Tercih" listesi modülleri eklendi. Adaylara adeta dijital kariyer rehberliği hizmeti sunan ve önlisans ve lisans seviyesindeki olası tüm tercihler ile ilgili tablolara erişim imkanı sağlayan modüllere  https://yokatlas.yok.gov.tr/ adresinden ulaşılabilecek.. .                Kütahya Dumlupınar Üniversitesi                İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi                            İşletme Bölümü Dünya Çapında İşletme Eğitimini Savunmak https://www.aacsb.edu/            İŞLETME BÖLÜMÜ İşletme Lisans programımız, kuruluşundan bugüne kadar öğrencilerimizin ulusal ve uluslararası rekabette değişen koşullara uyum sağlayabilecek, özel sektör ve kamu kesiminin gereksinim duyduğu yönetici, uzman ve araştırmacı niteliklerine sahip olarak yetişmeleri için eğitim öğretim faaliyetlerine devam etmektedir. Sosyal Bilimler Enstitümüzce İşletme Tezli ve Tezsiz Yüksek Lisans Programı eğitimi altında gerek bölümü mezunları, gerekse diğer bölüm dışı mezunları ile özel ve kamu işletme yöneticilerine kariyer olanaklarını sağlayacak genel işletme konuları dahilinde lisansüstü eğitim olanağını da sağlanmaktadır. Bölüm, kamu ve özel sektöre yönetici ve eleman yetiştirmek amacını güden eğitim öğretim faaliyetlerini sürdüren bir bölümdür. İşletme Bölümünde eğitim süresi 4 yıldır. Verilen eğitim müfredatı ile öğrencilerimizin istihdam edilecekleri işletme ve kuruluşların her alanda verimini artırmak amacıyla planlama,çalışmaları yönetme, denetleme ve analiz gücüne dayanan düşünce disiplinine sahip olması amaçlamaktadır. Ders programları hazırlanırken bu hedef göz önüne alınmakta olup öğrencilerimize matematik, istatistik, sosyoloji, ekonomi, hukuk daha ileri yıllarda ise üretim yönetimi ve pazarlama, yönetim ve organizasyon, yöneylem, muhasebe ve finansman, hukuk, bilgisayar gibi dersler verilmektedir.İşletmeci olmak isteyen bir kimsenin analitik düşünce yapısına sahip olması ve vizyonunun geniş, hayata bakış açısının pozitif olması gerekmektedir.İşletme mezunu olan öğrencilere "Lisans Diploması" verilerek işletmeci unvanı ile kamu ve özel sektöre ait kurum ve kuruluşlarda aldıkları eğitim disipliniyle kişisel yetenekleriyle bağlantılı olarak çeşitli yönetici pozisyonlarında çalışırlar. İşletmeci çalıştığı kuruluş ya da, kurumun sahip olduğu para, insan gücü araç ve gereçten en iyi biçimde yararlanmayı sağlayacak çalışma düzenini planlar; çalışmayı denetler. Bir işletmeci çalıştığı kurumda planlama, teşkilatlandırma, yönetme, düzenleme, denetim gibi genel görevler yanında ürünün iyileştirilmesi, üretimin artırılması ve ürünlerin satışı için planlar yapmak, kuruma para kaynakları sağlamak ve kurumun mali olanaklarını en ekonomik biçimde dağıtmak, kurumun insan gücünü en verimli olacakları alanlarda çalıştırmak ve en uygun elemanları bulup işe almak gibi görevlerinden sorumludur. Bölüm mezunları, kamu ve özel sektör kuruluşlarında müfettişlik, hesap uzmanlığı kontrolörlük vb. görevler yanında işletmelerin çeşitli departmanlarında meslek elemanları ve yönetici olarak çalışma olanağına sahiptirler. Bağımsız iş kurabilme nitelikleri kazanan bölüm mezunlarının serbest muhasebeci ve mali müşavir olarak da çalışmaları mümkündür. BÖLÜM ÖSYM BİLGİLERİ İşletme (Türkçe) Puan Türü : EA Eğitim Dili : Türkçe Eğitim Süresi : 4 Yıl Eğitim Türü : Ö.Ö. / İ. Ö. Yabancı Dil Hazırlık : İsteğe Bağlı Yüksek Lisans : Var Doktora : Var Mevcut Toplam Öğrenci Sayısı :1162 BÖLÜM YÖNETİMİ Bölüm Başkanı : Prof. Dr. Orhan Elmacı Bölüm Başkan Yardımcısı : Doç.Dr. Kadir Tutkavul Bölüm Başkan Yardımcısı : Dr. Öğr. Üyesi İbrahim Arık Bölüm Sekreteri : Memur Tuncay Kulak,Memur Mustafa Tambur   ANABİLİM DALLARI (ABD) İTİBARİYLE AKADEMİK KADRO İşletme Bölümünde 6 ABD mevcut olup  Kooparatifçllik ABD ve Ticaret Hukuku ABD dışında  4'ü aktif konumdadır. Bu ABD akademik kadroları Ünvanlar itibariyle aşağıdaki şekildedir : Muhasebe ABD  Prof. Dr. 6 Doç. Dr. 2 Dr. Öğr. Üyesi  1 Arş. Gör. Dr. 2 Öğr. Gör. - Uzman - Okutman - Arş. Gör. -   Üretim Yönetimi ve Pazarlama ABD  Prof. Dr. 2 Doç. Dr. 1 Dr. Öğr. Üyesi  1 Arş. Gör. Dr. 2 Öğr. Gör. - Uzman - Okutman - Arş. Gör. -     Yönetim Organizasyon ABD  Prof. Dr. 1 Doç. Dr. 1 Dr. Öğr. Üyesi  1 Arş. Gör. Dr. 2 Öğr. Gör. - Uzman - Okutman - Arş. Gör. -     Sayısal Yöntemler ABD  Prof. Dr. 1 Doç. Dr. - Dr. Öğr. Üyesi  1 Arş. Gör. Dr. - Öğr. Gör. - Uzman - Okutman - Arş. Gör. -         10 Profesör, 4 Doçent, 3 Doktor Öğretim Üyesi, 4 Arş. Gör. Dr. ve 0 Araştırma Görevlisi’nin bulunduğu bölümümüzde eğitim ve öğretim faaliyetleri Türkçe İşletme lisans programı olarak yürütülmektedir. AKADEMİK KADRO TALEBİ Öğretim üyesi yükseltme ve ataması ve norm kadro yönetmeliği çerçevesinde Dumlupınar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümünde 2021 yılında Doçentlik kadrosundan Profesörlük kadrosuna 1 öğretim üyesi ve Dr. Öğretim Üyesi Kadrosuna 4 Arş.Gör. Dr. yükseltilmesi  ayrıca herbir ABD  2, Muhasebe ABD 3, toplamda 13 Araştırma Görevlisi alımı   planlanmaktadır. Kadro ataması planlanan anabilim dalları ile ilgili kadro gerekçelerimiz şu şekildedir.İşletme Bölümü bünyesinde verilen eğitimler çerçevesinde 6 Anabilim Dalıyla Lisans,yine anabilim dalları kapsamında 8 adet yüksek lisans ve doktora eğitimleri dahil eğitim öğretim faaliyeti yürütmektedir.      Lisans Eğitim-Öğrenimi  Muhasebe ve Finansman ABD  Üretim Yönetimi ve Pazarlama ABD  Yönetim ve Organizasyon ABD  Sayısal Yöntemler ABD  Ticaret Hukuku ABD  Kooperatifçilik ABD     Lisans Üstü Eğitim-Öğretimi  Muhasebe ve Finansman ABD (Tezli Yüksek Lisans Programı)  Muhasebe ve Denetim ABD (Tezli Yüksek Lisans Programı)  Finans (Tezli Yüksek Lisans Programı)  Üretim Yönetimi ve Pazarlama ABD (Tezli Yüksek Lisans Programı)  Yönetim ve Organizasyon ABD (Tezli Yüksek Lisans Programı)  Sayısal Yöntemler ABD (Tezli Yüksek Lisans Programı)  İşletme (Tezsiz Yüksek Lisans Programı) (ABD ortaklaşa)  İşletme Doktora (ABD ortaklaşa)  İşletme Bölümü kadrosunda bulunan öğretim üyeleri; Dumlupınar Üniversitesi İİBF dışında Mühendislik Fakültesi, Uygulamalı Bilimler YO, Tıp Fakültesi olmak üzere diğer fakülte birimlerindeki bölümlerde, Finansal Yönetim, Pazarlama, İstatistik,Girişimcilik, Maliyet Muhasebesi gibi dersleri de yürütmektedir.İşletme Bölümü kadrosunda bulunan öğretim üyeleri; Dumlupınar Üniversitesi İİBF dahilindeki diğer bölümlerde de (Maliye Bölümü, Kamu Yönetimi Bölümü, Ekonometri Bölümü, İktisat Bölümü, Uluslararası Ticaret ve Finansman Bölümü, Siyaset bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü) Genel İşletme, Pazarlama, Maliyet Muhasebesi, Girişimcilik, Üretim Yönetimi, Finansal Yönetim, Genel Muhasebe, Yönetim Muhasebesi şeklinde dersler yürütmektedir. Ayrıca İşletme Bölümündeki Öğretim Üyeleri, Üniversite paydaşları ile de ortaklaşa çalışmalarda bulunmakta ve İşkur ve Ticaret Odası Bünyesinde programlanan KOSGEB Uygulamalı Girişimcilik Dersleri ile Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler odası çerçevesinde Bağımsız Denetim Uygulamaları ile ilgili eğitimler yürütülmektedir.İlgili kadrolarla ilgili anabilim dallarına ilişkin dağılım aşağıda tabloda gösterilmektedir. Tablo 1: İşletme Bölümü için Yükselme ve Atama Planlanan (Talep Edilen) Anabilim Dalları Anabilim Dalları Mevcut Kadro Sayı Planlanan Kadro Muhasebe ve Finansman Dr öğretim Üyesi. 1  Muhasebe ve Finansman Arş. Gör. Dr. 1 Dr. Öğr. Üyesi Üretim Yönetimi ve Pazarlama Doç.Dr. 1 Prof. Dr. Yönetim Organizasyon  Dr. Öğr. Üyesi   3 Arş. Gör. Dr. 3 Tablo 2: Öğretim Elemanı Talep Edilen Birimin Mevcut Akademik Kadro Durumu* Bölüm Adı: İşletme Unvan Sayı Prof. Dr. 10 Doç. Dr. 4 Dr. Öğr. Üyesi  3 Öğr. Gör. - Uzman - Okutman - Arş. Gör. Dr. 4 Arş. Gör. ------ Tablo 3: Anabilim Bazında Akademik Kadro Durumu (Anabilim Dalı Bazında) Muhasebe-Finansman Üretim Yönetimi ve Pazarlama Yönetim Organizyon Sayısal Yöntemler Ticaret Hukuku Kooperatifçilik Tablo 4: Öğretim Elemanı Talep Edilen Birimin Son 3 Yılının İİBF Toplam Öğrenci Sayısı Normal Öğretim 4637 İkinci Öğretim 3757 İşletme Bölümü Toplam Öğrenci Sayısı Normal Öğretim 777 İkinci Öğretim 633 Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans (Tezli-Tezsiz) ve Doktora Öğrenci Sayıları Muhasebe ve Finansman YL 49 Muhasebe ve Denetim YL 65 Üretim Yönetimi ve Pazarlama YL 117 Yönetim ve Organizasyon YL (1. Grup) 124 Yönetim ve Organizasyon YL (2. Grup) 168 İşletme ABD YL Toplam 523 Yüksek Lisans (Tezsiz) 384 İşletme Doktora 59 Toplam 966 Öğrenci başına düşen öğretim üyesi sayısı (lisans) (1410/19=74,2)* 74,2 Öğrenci başına düşen öğretim üyesi sayısı (Yüksek lisans) (907/19=47,7) 47,7 Öğrenci başına düşen öğretim üyesi sayısı (Doktora) (59/19=3,10) 3,10 Bölümde yürütülen ders sayısı (normal + ikinci öğretim) 162 İİBF İşletme Bölümü Dışında Diğer bölümlerde yürütülen ders sayısı (normal + ikinci öğretim) 160 Diğer Fakülte ve Yüksekokullarda Yürütülen Ders Sayısı(Normal + İkinci öğretim) 20 Akademisyen başına düşen öğrenci sayısı Türkiye’deki üniversitelerde lisans seviyesinde 15 ile 35 arasında değişmektedir. Tabloda da görüldüğü üzere Öğrenci başına düşen öğretim üyesi sayısına bakıldığında işletme bölümünün ortalamaları 2018 Türkiye ortalamalarının çok çok üstünde kalmaktadır. Bu da öğretim üyelerinin iş yükündeki fazlalık ve öğretim üyesi sayısal yetersizliği açısından önemli bir göstergedir. Lisans yükü bu kadar çok olan akademisyenlerin Ar-Ge ye ve kendilerinden beklenen asli vazifelerine istenen zamanlarını ayırabilmeleri için yeni gelecek öğretim üyeleri ile iş yüklerinin azaltılması gerekmektedir. Akademisyenlerin, Lisans öğrenci sayısı ve öğretim üyesi üzerinde ders yükü azaltılmadan Ar-Ge ve bilimsel yayın için çalışmaları da imkânsızdır. Üniversitelerimizin bazı konulardaki eksiklerini görüp kendilerini geliştirerek belirli bir süre içinde dünya sıralamalarında daha üst sıralara yükseleceğine inanıyoruz. Halen, üniversitelerimizin dünyadaki yeri çok sayıda Avrupa üniversitesinden daha iyidir. Üniversitelerimiz, tüm maddi sıkıntılara ve kadro sorunlarına karşın uluslararası sıralamalarda dünyanın en iyi üniversiteleri arasında yer almak için gereken özveriyi göstermektedir. YÖK’ün başlatmış olduğu üniversitelerde kalite değerlendirme süreç çalışmaları ile daha fazla derse girmeye değil, ‘daha fazla ve daha kaliteli yayın yapmaya’ ve ‘daha az ve daha kaliteli ders vermeye’ teşvik edilmektedir. Her akademisyen sadece uzmanlık alanlarıyla ilgili belli sayıda derse girmelidir. Bunun için de akademisyenler, zorunlu ders yükü azaltılmalı ve daha fazla derse girmekten kurtarılmalıdır. Böylece derslerin ve yayınların kalitesi dolayısıyla da mezun öğrencilerin de kalitesi artırılmış olacaktır. İSTEK VE ÖNERİLERİMİZ İŞLETME BÖLÜMÜNÜN İŞLETME FAKÜLTESİNE DÖNÜŞTÜRÜLMESİ Kütahya Dumlupınar Üniversitesi İİBF İşletme Bölümü, Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'ne bağlı olarak 12 Ekim 1974 tarihinde "Kütahya Yönetim Bilimleri Yüksekokulu" adı altında kurulmuş olan ve 4 Aralık 1974 tarihinde öğretime başlamış olan bölümdür.15 Şubat 1979 tarihinde "Kütahya Yönetim Bilimleri Fakültesine" dönüştürülmüştür. 20 Temmuz 1982 tarih ve 41 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname ile "Kütahya İdari Bilimler Yüksekokulu" ve 3389 sayılı kanuna eklenen bir madde ile Anadolu Üniversitesi "Kütahya İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi" haline getirildiği tarihte de tek bölüm olma özelliğini sürdürmüştür. Son olarak 3 Temmuz 1992 tarihinde Dumlupınar Üniversitesi'ne bağlı Kütahya İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nin bir bölümü olarak Eğitim-Öğretim faaliyetlerini sürdürmektedir. Bölüm kurulduğundan beri işletmelerin sürdürülebilir olarak yönetilmesi konusunda hem yerel hem bölgesel hem de ülke bazında, işletmecilik biliminin geliştirilmesi, bölge ve ülke bazında ;şletme bilimine yönelik disiplinler arası uluslararası çalışmalar yapmaktadır. Halen 8 Profesör,4 Doçent, 7 Doktor Öğretim Üyesi, 2 Arş. Gör. Dr. ve 4 Araştırma Görevlisi ile eğitim öğretim ve araştırma geliştirme çalışmalarını yürüten bölüm akademik kadrosu ile adeta bir fakülte görevi üstlenebilecek potansiyele sahiptir. Kütahya Dumlupınar Üniversitesi’nin bulunduğu bölgenin özel konumu; TR33 Bölge illerinin sosyoekonomik gelişmişlik sıralamalarında çevre illerin gerisinde ve ülke geneline göre orta sıralarda yer aldığı görülmektedir. Kalkınma Bakanlığı tarafından hazırlanan ‘İllerin ve Bölgelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması (SEGE) 2011’ çalışmasının sonuçlarına göre bölgeni hızlı bir biçimde geliştiği raporlanmıştır. Bu durum işletme eğitimi almış nitelikli işgücüne gereksinimini artacağı anlamına gelmektedir. Bu gereksinim ise Kütahya Dumlupınar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesine dönüştürülmesi gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Bu dönüşüm faaliyetlerinden birisi de “İşletme Fakültesi’nin” kurulmasıdır. “İşletme Fakültesi” kurulması, bölümün 45 yıldır yürüttüğü çalışmaların daha kurumsal bir yapı ile devam etmesi, öğrenci sayısının artması, TR33 ve ülke bazında nitelikli istihdamın artması anlamına gelecektir. Yukarıda sayılan gerekçeler dikkate alınarak AACSB (The Association to Advance Collegiate Schools of Business) akredite edilmesini kolaylaşacak ve mezunlarının uluslararası unvan almalarını kolaylaştıracaktır. Bu gerekçelerle İşletme Bölümünün bir an önce fakülteye dönüştürülmesi öngörülmekte ve Yüksek Öğretim Kurumlar Teşkilatı Kanunun’da değişiklik yapılmasına ilişkin kanun teklifinin hazırlanması gerekmektedir. İşletme Fakültesi Bölümleri  İnsan Kaynakları Yönetimi Enformatik (Yönetim Bilişim Sistemleri) İşletme (İngilizce) Konaklama İşletmeciliği Sağlık Yönetimi İşletme Uluslararası Ticaret ve Lojistik Yönetimi   DÜNYA ÇAPINDA İŞLETME EĞİTİMİ İÇİN AKREDİTASYON (https://www.aacsb.edu/ ) Dünyada işletme okullarının akredite olduğu, başka akreditasyon kuruluşları da olmasına karşın, üye okulların %86’sına göre; AACSB dünya üzerindeki en fazla bilinen kuruluş olup;diğer akreditasyon kuruluşlarıyla kıyaslandığında çok daha sıkı kural ve süreçleri içermektedir. AACSB akreditasyonu sürecine dahil olmanın öğrenci ve mezunlara yönelik etkileri şöyle sıralanabilir:  AACSB, üniversitelerin işletme ve muhasebe programlarında lisans, yüksek lisans ve doktora düzeyinde uluslararası tanınmışlık sağlamaktadır.  AACSB Akreditasyon Standartları, bu programlarda eğitim alan öğrencilere kendilerini geliştirmeleri ve daha iyi bir eğitim almaları konusunda katkı sağlamaktadır.  AACSB’ye akredite olan okullar, öğrencilere parlak bir eğitim hayatı yanında, akredite olmayan diğer okullarda bulunmayan eğitim ve kariyer olanaklarını sunmaktadır.  AACSB’ye akredite olan okullar, akredite olmayan okullar ile kıyaslandığında, işverenler tarafından daha fazla talep edilen mezunlar yetiştirmektedir.  AACSB resmi öğrenci sitesi bestbizschools öğrencilere çeşitli olanaklar sunmaktadır.  AACSB’ye akredite olan okullarının öğrencileri Beta Gamma Sigma Onur Topluluğu’na üye olabilirler. Beta Gamma Sigma AACSB akreditasyonuna sahip programlar için hizmet eden uluslararası bir onur topluluğudur. Beta Gamma Sigma üyeliği, AACSB akreditasyonuna sahip bir yönetim bilimleri programında öğretim gören bir öğrencinin sahip olabileceği en yüksek tasdiknamedir. AACSB akreditasyonu sürecine dahil olmanın akademisyenlere yönelik etkileri ise aşağıdaki gibidir:  Akademisyenler, akredite olmuş bir kurumun çalışanı olarak, tanınma, kendini geliştirme, evrensel eğitim kuralları ve müfredatı uygulayabilme olanaklarına sahip olmaktadırlar.  Akademisyenler; 90 farklı ülkede 1.400 fakülteyi bünyesinde barındıran ve 33.000’den fazla akademisyenin üye olduğu ‘AACSB Exchange modülüne kayıt olarak diğer akademisyenlerle tanışıp işbirliği geliştirme ve iyi uygulamaları paylaşma fırsatı elde etmektedirler.  MyAACSB platformu ise diğer fakültelerin paylaşılan ders müfredatlarına, projelere, konferans ve seminer materyallerine ulaşabilme olanağı sağlamaktadır. Ayrıca, akademisyenler ve öğrenciler, kariyerlerini yurtdışında devam ettirmek istemeleri halinde ‘BizSchoolJobs” linkinden dünya genelinde AACSB ile işbirliği halinde bulunan üniversitelerin akademik ilanlarına ve diğer işletmelerin eleman arayışlarına kolayca başvuruda bulunabilirler ve istihdam olanaklarına ulaşabilmektedir. Çünkü Bloomberg, Dow Jones Company, Grant Thornton, Financial Times gibi dünya çapında ünlü şirketler AACSB’ye şirketler bünyesinde üye olup iş birliği halindeler.   MÜFREDATIN GÜNCELLENMESİ İşletme bölümü eğitim sisteminin en önemli sorunu; müfredatın paydaşların istediği nitelikte öğrenci profilini sağlayamamasıdır. Uluslararası perspektifinde yeni bir paradigma (zihin haritası) çerçevesinde işletme eğitim modelini ortaya koymak için stratejik yol haritasının kilometre taşları:  Öncelikle mevcut durum analizi yapılmalıdır.  Uzun vadeli konumunun ne olacağı belirlenmelidir.  Arama konferanslarından çıkan sonuçlar ile hem eğitim müfredatı, hem eğitim       kadroları  belirlenmelidir.  Hedef olarak belirlenen standartlara eriştirecek öğrenci yetiştirmek için evrensel değerleri merkez alan eğitim programının hazırlanması sağlanmalıdır. Bölümlerin lisans, yüksek lisans ve doktora ders müfredatlarının günümüz değişen koşullarına ve sanayinin ve diğer paydaşların gereksinmelerine göre yeniden güncellenmesi ve güncellemesinin üniversitemizin tümüne yayılması gerekmektedir. Hocaya göre ders değil öğrencinin geleceğe hazırlanması için ders planının oluşturulması gerekmektedir. YURTİÇİ / YURTDIŞI BİLİMSEL ETKİNLİKLERE KATILIMIN DESTEKLENMESİ Üniversitemiz nitelikli akademik çalışma ve yayın sayısının artırılabilmesi için akademisyenlere verilen yurt içi ve yurt dışı bilimsel etkinliklere katılımın desteklenmesi, destek sayı ve çeşitlerinin artırılması, ekonomide yaşanan gelişmeler dikkate alınarak ödenen tutarların güncellenmesi ve yönergenin güncellenmesine gereksinim bulunmaktadır.Akademisyenlerin düşen motivasyonlarının tekrar canlandırılabilmesi için de; teşvik,motivasyon ve ödül sisteminin kurulup işletilmesi kalite düzeyinin artmasında önemli kilometre taşı olacaktır. ÖĞRENCİLERİN ÜNİVERSİTE DIŞI ETKİNLİKLERE KATILIMININ DESTEKLENMESİ Üniversitemizin tanıtımı ve tercih sayısının artması açısından, üniversite dışı etkinliklere katılacak öğrencilerin desteklenmesi ve katılmaları için motive edilmelerine gereksinim bulunmaktadır. AİDİYETİN ARTIRILMASI "Üniversite" kavramının tarihsel geçmişine bakıldığında; üniversite ve akademisyenlikte "aidiyet" kavramı çok önem kazanmaktadır. Üniversitede; “kurumsallaşmaya” önem verilmesi,“liyakatın en önde” tutulması, “etik dışı davranışlara” fırsat verilmemesi ifade edilmiştir"Üniversite sadece bilim için değildir, aynı zamanda Hak, Hukuk, Adalet ve Cumhuriyet için de üniversite gereklidir. Üniversite Cumhuriyet'in sahipliğindedir”. "Memleket işlerinde, millet işlerinde, gerçek işlerde, duyguya, hatıra, kardeşliğe ve dostluğa bakılmaz.” KADRO SORUNU Ülkemizde, “akademik ilerlemede” sorunlar giderileceğine, sürekli değiştirilip ağırlaştırılmaktadır. “Üretim için”; akademisyenlerin “özlük hakları” dahil, “akademik yükselmeleri de” otomatik olmalı ve “akademisyen bilim/sanata yönelmelidir.” İlk 500 üniversite içine girmek, ancak kafasında kadro problemi yaşamayan ve sürekli olarak akademik çalışma için teşvik edilen ve özendirilen personel ile mümkün olabilecektir. AKADEMİK BAŞARI ÖDÜLLERİ Üniversitemizin akademik yayın ve başarı sayısının artırılabilmesi için akademik teşvik yönetmeliği dışında üniversitemiz özelinde bir akademik teşvik ve ödül sistemine gereksinim bulunmaktadır. ARAŞTIRMA GÖREVLİSİ GEREKSİNİMİ İşletme bölümünde akademik ve idari faaliyetlerin yürütülebilmesi için Anabilim Dalı bazında her ABD için en az 2 araştırma görevlisine ihtiyaç bulunmaktadır. İŞLETME BÖLÜMÜ İÇİN BİLGİSAYAR İŞLETMENİ KADROSU VE TEKNİK PERSONEL GEREKSİNİMİ İşletme bölümündeki bilgi, işleme ve kağıt okuma işlerinin yürütülebilmesi, ayrıca akademik ve idari personelin teknolojik gereksinmelerinin karşılanabilmesi ve sorunların giderilmesi, laboratuvarın ve sınıflardaki bilgi teknolojilerinin bakımı için 1 adet teknik personele ve 1 adet bilgisayar işletmeni kadrosuna gereksinim bulunmaktadır. ERP LABORATUVARI Laboratuvarın temel amacı, öğrenci ve akademisyenlere kurumsal kaynak planlaması yazılımlarının kurulumu, işletilmesi, programlanması ve bakımı gibi konularda uygulamalı eğitim olanağı sunmak ve konu ile ilgili uygulamalar geliştirebilmek için gerekli alt yapıyı sağlamaktır.Öğrencilerimizin lisans yıllarında programı ile tanışmaları ve güncel uygulama örnekleri üzerinde çalışma olanağı bulmalarının, kariyerlerinde büyük avantajlar sağlayacağına ve geleceğe daha güvenle bakmalarında yardımcı olacağına inanıyoruz. ERP laboratuvarının öncelikle bölümde seçmeli ders olarak öğrencilerin tercihine sunulması planlanmaktadır. Gelecek yıldan itibaren müfredata da alınması planlanan ERP laboratuvarı,teneffüs ve boş vakitlerde de öğrencilerin kullanımına açık olacaktır. Laboratuvar için talep edilenler;  30 adet masaüstü bilgisayar ve masası  Hepsi için internet bağlantısı.  Laboratuvardaki bilgisayarlarda ERP, SAP lisanslı yazılım paketleri (İşbirliği ile sağlanacaktır.)  Akıllı tahta  Projektör   BİLGİSAYAR LABORATUVARININ VE DERS ARAÇ GEREÇLERİN YENİLENMESİ Teknolojide yaşanan gelişmelere ve güncellemelere ayak uydurabilmek ve öğrencilerimizi uygulama dersleri ile geleceğe hazırlayabilmek için mevcut laboratuvardaki bilgisayarların ve yazılımların güncellenmesi gerekmektedir. AKADEMİK YIL AÇILIŞ VE KAPANIŞ KOKTEYLERİ Üniversite personelinin kaynaşması ve motivasyonlarının artırılması için akademik yıl açılış ve kapanış kokteyllerinin ve çeşitli etkinliklerin düzenlenmesine ihtiyaç bulunmaktadır. PEYZAJ, BANK VE OTURMA ALANI Öğrencilerin okulda kalma sürelerini uzatmak, okula ve derse devamlarını artırmak, okulu daha yaşanabilir bir kampüs haline getirmek için peyzaj, bank, oturma alanları, alternatif yiyecekiçecek alanlarına ihtiyaç bulunmaktadır. OTOBÜS SAAT VE SAYILARININ DÜZENLENMESİ Fakültemiz ve bölümümüzde derslerin hafta içi ve sonu gece 23’e kadar sürmesi nedeniyle öğrenciler gece otobüs bulamamakta ve bu da öğretim elemanlarında dersi daha erken bitirme taleplerine neden olmaktadır. Bunu engellemek ve öğrencilerimizin mağduriyetini gidermek amacıyla otobüs saat ve sayılarında belediye ile yapılacak görüşmelerle düzenlemeye gidilmesine gerekmektedir. -------------------------       Hangi üniversitede olursanız olun bu ilham verici ve yol gösterici ilk dersi dinleyin. Online Eğitim Platformu Udemy'nin Kurucu Ortağı ve Yönetim Kurulu Başkanı, Carbon Health'in Kurucusu ve CEO'su Sayın Eren Bali ile İlk Dersi  işletme bölümümüzün ilk dersi olsun... öğrencilere önemli mesajları var. https://bit.ly/3d51XGv   Yurtdışında yüksek lisans ve doktora için YLSY Burs başvuruları başladı! https://yyegm.meb.gov.tr/www/2020-ylsy-burs-basvurulari-hakkinda-duyuru/icerik/483…

3. Örgütlerin Yönetimi Uluslararası Kongresi

"kongre" Birlikte yürümek, birlikte adım atmak, birlikte mücadele etmek anlamında Latince bileşik bir kelime..Sempozyumdan daha üst seviyede... Ağırlıklı olarak aynı bilim dalında uzmanlaşmış bilim insanlarının/uzmanlarının çağrıldığı, konuların daha derinliğine konuşulduğu toplantı. Öyle yazıyor kitaplar... 3. Örgütlerin Yönetimi Uluslararası Kongresi https://2024.orgutlerinyonetimi.com/ "İnsanların sorunlarının çözümü, ihtiyaçlarının karşılanması, hedeflerinin gerçekleştirilmesi etkin yönetilen örgütleri gerektirir." Prof. Dr. Ali AKDEMİR / Kongre Başkanı Önemli Tarihler Bildiri Özet Gönderim Tarihleri: 1 Ağustos 2023 – 1 Ağustos 2024 Bildiri Özet Kabul ve Düzeltme Bildirimi: İvedi bildirim Bildiri Tam Metin Gönderim Son Tarihi: 1 Eylül 2024 Bildiri Tam Metin Kabul Bildirimi: 15 Eylül 2024 Kamu, Özel Sektör ve STK’lar Panel Önerileri Son Gönderim Tarihi: 1 Eylül 2024 Konferans Önerileri Son Gönderim Tarihi: 1 Eylül 2024 Kongre Programı İlanı: 14 Ekim 2024 Kongre Tarihi: 1-3 Kasım 2024, İstanbul İnsanların sorunlarının çözümü, ihtiyaçlarının karşılanması, hedeflerinin gerçekleştirilmesi etkin yönetilen örgütleri gerektirir. Prof. Dr. Ali AKDEMİR / Kongre Başkanı İletişim İstanbul Arel Üniversitesi Cevizlibağ Yerleşkesi Merkez Efendi Mahallesi, Eski Londra Asfaltı Cd. No 1/3, 34010 Zeytinburnu/İstanbul orgutlerinyonetimi@gmail.com Bağlantılar Hakkımızda İletişim Bildiri Gönder Kongre Rezervasyon    

Türkiye Üniversite Memnuniyet Araştırması (Tüma) 2024 Yılı Raporu

Türkiye Üniversite Memnuniyet Araştırması (Tüma) 2024 Yılı Raporu  "Üniversite sadece bilim için değildir, aynı zamanda Hak, Hukuk, Adalet ve Cumhuriyet içinde üniversite gereklidir.Üniversite Cumhuriyet'in sahipliğindedir." "Kurumun verimliğini artırabilmek için bilgi, şeffaflık, adillik, hesap verilebilirlik, sorumluluk gerekir. Bu ilkeler doğrultusunda kendini besleyemeyen, doğru bildiği yolu doğru insanlarla tutkulu biçimde yürüyemeyen, kurumsal sürdürülebilirliği sağlaması mümkün değil..." Soru şu; Fildişi kulesinde kendi gerçekleriyle yaşayan bir küçük üniversite mi, yoksa Türk eğitim dünyasında ağırlığı olan, toplumla ve diğer kurumlarla irtibatlı, kendine güvenen ve liderlik hedefleyen bir üniversite mi? Eğer "Üniversite" olarak, Ülkenize / Bölgenize ve yaşadığınız kente “vefa” borcunuzu ödemek istiyorsanız sosyal, politik ve ekonomik gelişmelerine önderlik edecek üniversitenin Ulusal irade sesleniş (kolektif ruh/irade) yeteneğini çağdaş bilim ve akılcılıkla geliştirmeniz gerekiyor. Bunu yapmadığınız sürece, yaşadığınız kente ve Ülkenize “Vefa borcunuzu” ödemeniz mümkün değil. https://www.uniar.net/tuma  

11 Th International Hybrid Conference on Management Studies (Icms)

Conference; knowledge feast, knowledge banquet, celebrating knowledge.... Latin origin... It came into Turkish from French... Advisory meeting, public information... Quotation from the word "bringing ideas together, consultation"... That's What the Books Say... We are in the scientific board With your scientific studies for the conference We welcome your participation in our event. Türkçesi: Konferans; bilgi şöleni,bilgi ziyafeti, bilgiyi kutlamak.... Latince kökenli... Fransızca dan Türkçeye girmiş... Danışma toplantısı, kamuya açık bilgilendirme.. Fikirleri bir araya getirme, müşavere" sözcüğünden alıntı" Öyle Yazıyor Kitaplar… Bilim kurulundayız Konferansa yönelik bilimsel çalışmalarınızla Etkinliğimize katılımınızı bekliyoruz.     11th International Hybrid Conference on Management Studies (ICMS)https://www.eurokd.com/conferencepage/cpc/4   Istanbul, August 10-11, 2024 2 Nights Free accommodation in 5* Hotel     Sponsored by: Universities Alerts (UniAlerts.com),  Australian International Academic Centre      The aim of the 11th International Conference on Management Studies (ICMS-2024), Istanbul, Turkey, August 10-11, 2024, is to provide a forum for academics and professionals to share experiences and knowledge in the fields of management, business, and economics. Although we focus on the following topics, we invite submission of any paper concerning management, business, and economics. August 10: Event day August 11:  Workshop + Lunch     All accepted articles will be published in Journals.   International journal of organizational leadership (ESCI) Revista conrado (ESCI)- as special issue European journal of studies in management and business (EBSCO, ERIH PLUS, ICI Master List, MIAR) Khazar journal of humanities and social sciences (ESCI) New challenges in accounting and finance (EBSCO, ICI) International journal of behavior studies in organizations (EBSCO, Copernicus)  Operations and supply chain management: an international journal (ESCI, Scopus) Indonesian journal of sustainability accounting and management (ESCI Clarivate) International journal of innovative technology and exploring engineering International journal of energy economics and policy (Scopus) Journal of Turkish operations management International journal information systems and social change International journal of health sciences (Scopus) Journal for educators, teachers and trainers (ESCI)   Main Themes: Business and Management Marketing Entrepreneurship Organizational Behavior  Educational Management International Business Management Tourism Management Business Economics and Finance  Organizational Communication Public  and Health Management Industrial Management and Engineering Applied Psychology in Organizations Accounting and Finance   Important Dates:  Abstract submission    May 11, 2024 Notification of Acceptance - 7-10 days after abstract submission Deadline for Regular Registration - June 1, 2024 Deadline for Full Paper Submission for publication in Journals - September 15, 2024    Note: Registration fee for Virtual Presentation includes conference proceedings and review of full paper for journal publication.   www.EUROKD.com