TFRS 19’un Sürdürülebilirlik Raporlaması ile Uyum Sorunu: CSRD, GRI, SASB, ISSB ve TNFD Perspektifi
TFRS 19 and the Compatibility Challenge in Sustainability Reporting: Insights from CSRD, GRI, SASB, ISSB, and TNFD
Prof.Dr. Orhan Elmacı,
https://orcid.org/0000-0002-7137-6211,
Bu çalışma Kütahya Dumlupınar Üniversitesi (ROR: https://ror.org/02mn0vt57) tarafından desteklenmiştir.
oelmaci@gmail.com
Türkçe Genişletilmiş Öz
Amaç:
Bu çalışma, Türkiye Finansal Raporlama Standardı 19 (TFRS 19)’un getirdiği sadeleştirilmiş açıklama yükümlülüklerini eleştirel bir perspektifle değerlendirmektedir. Araştırmanın temel amacı, söz konusu standardın şeffaflık, paydaş güveni ve uluslararası sürdürülebilirlik raporlama çerçeveleriyle uyumu üzerindeki etkilerini incelemektir.
Yöntem:
Çalışmada literatür taraması, normatif değerlendirme ve karşılaştırmalı analiz yöntemleri kullanılmıştır. IFRS 19’un uluslararası bağlamı, TFRS 19’un Türkiye’deki uyarlamasıyla karşılaştırılmış; ayrıca CSRD, GRI, SASB, ISSB ve TNFD gibi küresel raporlama standartları çerçevesinde uyum sorunları analiz edilmiştir.
Bulgular:
Araştırma sonuçları, TFRS 19’un küçük ölçekli işletmeler için maliyet avantajı sağladığını, ancak açıklama düzeyindeki sadeleştirmelerin bilgi asimetrisini artırarak şeffaflığı zayıflattığını göstermektedir. Özellikle risk yönetimi, finansal araçlar ve ESG metrikleri konularında eksiklikler gözlemlenmiştir.
Sonuçlar:
TFRS 19’un mevcut formu, uluslararası sürdürülebilirlik raporlama standartlarıyla (özellikle CSRD ve ISSB) tam uyumlu değildir. Bu durum, Türkiye’nin AB ile ticari ilişkilerinde ve yatırımcı güveninde zayıflıklara yol açabilir.
Öneriler:
KGK’nın TSRS ile TFRS 19’u entegre edecek ek rehberler yayınlaması,
sektörel veri altyapısının güçlendirilmesi,
paydaş katılımını esas alan entegre raporlama mekanizmalarının geliştirilmesi önerilmektedir.
Bu bağlamda, sadeleştirme değil, uyumlaştırma ve açıklama kalitesinin artırılması Türkiye’de sürdürülebilir finansal raporlamanın geleceği için öncelikli bir politika alanı olarak öne çıkmaktadır.
Extended Abstract
Purpose:
This study critically evaluates the implications of Turkish Financial Reporting Standard 19 (TFRS 19), which introduces simplified disclosure requirements for subsidiaries without public accountability. The main objective is to assess its impact on transparency, stakeholder trust, and alignment with global sustainability reporting frameworks.
Methodology:
The paper employs a literature review, normative assessment, and comparative analysis. The international scope of IFRS 19 is examined alongside its Turkish adaptation (TFRS 19), while the compatibility of the standard with major sustainability frameworks such as CSRD, GRI, SASB, ISSB, and TNFD is analyzed.
Findings:
The findings reveal that TFRS 19 provides cost advantages for smaller entities but also increases information asymmetry by limiting disclosures. This reduction in transparency is particularly significant in areas such as risk management, financial instruments, and ESG metrics.
Conclusions:
The simplified approach of TFRS 19 is not fully compatible with global sustainability standards—especially the EU’s CSRD and IFRS-based ISSB requirements. This misalignment may create challenges for Turkish companies operating in European markets and could undermine investor confidence.
Recommendations:
The Public Oversight Authority (KGK) should issue additional guidance to integrate TFRS 19 with Turkish Sustainability Reporting Standards (TSRS),
sectoral data infrastructures should be strengthened,
stakeholder-oriented integrated reporting mechanisms should be developed.
Overall, the study concludes that harmonization and quality enhancement of disclosures, rather than simplification, should be prioritized to ensure the long-term credibility and global integration of Turkey’s sustainability reporting framework.
Abstract
This study critically examines the implications of TFRS 19, a Turkish adaptation of IFRS 19, which simplifies disclosure requirements for subsidiaries without public accountability. While the standard aims to reduce reporting costs, it raises concerns regarding transparency, stakeholder trust, and alignment with global sustainability frameworks such as CSRD, GRI, SASB, ISSB, and TNFD. The paper explores the regulatory context in Turkey, identifies potential risks, and offers policy recommendations to harmonize simplified financial reporting with comprehensive ESG disclosures.
Keywords: TFRS 19, sustainability reporting, CSRD, transparency, KGK, ESG, Turkey, financial disclosure
Giriş
Finansal raporlama standartları, işletmelerin mali performansını, mali durumunu ve yönetişim yapısını kamuya açıklama biçimini düzenleyen temel kurumsal araçlardan biridir. Bu standartlar yalnızca finansal tablo kullanıcıları için karşılaştırılabilirlik ve güvenilirlik sağlamaz; aynı zamanda sermaye piyasalarının etkinliğini, yatırımcı güvenini ve ekonomik istikrarı da şekillendirir (Nobes & Stadler, 2015, p. 189). Ancak son yirmi yılda finansal raporlamanın kapsamı, salt mali verilerden ibaret olmaktan çıkmış; çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) boyutlarını içeren sürdürülebilirlik açıklamaları giderek daha fazla önem kazanmıştır (Eccles & Krzus, 2018, p. 47).
Türkiye Finansal Raporlama Standardı 19 (TFRS 19), bu dönüşüm sürecinde dikkat çekici bir istisna olarak karşımıza çıkmaktadır. Standart, kamuya hesap verme yükümlülüğü bulunmayan bağlı ortaklıklar için açıklama yükümlülüklerini sadeleştirmeyi hedeflemektedir (Kamu Gözetimi Kurumu [KGK], 2024, p. 12). Söz konusu sadeleştirme, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerin (KOBİ) raporlama maliyetlerini azaltma yönünden avantaj sağlarken; şeffaflık, hesap verebilirlik ve paydaş güveni bakımından ciddi tartışmalara yol açmaktadır (IASB, 2023, p. 5).
Bu bağlamda, TFRS 19’un en kritik yönü, muhasebeleştirme ve ölçüm kurallarını değiştirmeksizin yalnızca dipnot açıklamalarını sadeleştirmesidir. Yani finansal tabloların özünde bir farklılık bulunmazken, tabloların destekleyici nitelikteki açıklama boyutu daraltılmaktadır (KGK, 2024, p. 14). Ancak açıklama düzeyindeki bu sadeleştirme, bilgi asimetrisinin artmasına neden olma riski taşımaktadır. Özellikle finansal araçların niteliği, risk yönetimi politikaları, çevresel yükümlülükler ve sürdürülebilirlik bağlantılı riskler gibi konularda eksiklikler yaratabilmektedir (Eccles, Krzus, & Ribot, 2015, p. 103).
Uluslararası literatürde bu tartışma, “simplification vs. transparency” ikilemi olarak ele alınmaktadır. Bir yandan işletmelerin idari yüklerinin azaltılması gerektiği savunulurken, diğer yandan şeffaflığın zedelenmesi, paydaş güveninde erozyon ve sürdürülebilirlik raporlamasında geriye gidiş endişesi dile getirilmektedir (Flower, 2015, p. 15). Avrupa Birliği’nin Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (CSRD), şirketlere geniş kapsamlı ESG açıklamaları yükümlülüğü getirirken (European Commission, 2023, p. 22), TFRS 19’un sadeleştirilmiş yaklaşımı bu eğilimin tam karşısında konumlanmaktadır. Bu durum, Türkiye’nin AB ile olan ticari ilişkileri açısından da stratejik önem taşımaktadır.
Türkiye özelinde, TFRS 19’un uygulanmasının yaratacağı etkiler yalnızca finansal raporlamayla sınırlı değildir. Türkiye’de sürdürülebilirlik raporlaması, Kamu Gözetimi Kurumu’nun yayımladığı Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS) çerçevesinde kurumsallaşmaya başlamış durumdadır (KGK, 2023, p. 7). Ancak TFRS 19 ile TSRS arasında oluşabilecek yapısal uyumsuzluk, şirketlerin raporlama kalitesini ve uluslararası rekabet gücünü doğrudan etkileyebilir. Özellikle Avrupa sermaye piyasalarına erişim hedefleyen işletmeler için CSRD uyumu kritik önemdedir (Kaya & Yıldız, 2022, p. 55).
Bu çalışmada TFRS 19, sürdürülebilirlik raporlaması bağlamında eleştirel bir perspektifle değerlendirilmektedir. Araştırmanın temel amacı, bu standardın getirdiği sadeleştirmelerin Türkiye’de şeffaflık, paydaş güveni ve uluslararası raporlama çerçeveleriyle (CSRD, GRI, SASB, ISSB ve TNFD) uyumu üzerindeki etkilerini incelemektir. Çalışma, TFRS 19’un teknik özelliklerini ortaya koymakta; şeffaflık ve hesap verebilirlik açısından yaratabileceği riskleri analiz etmekte ve uluslararası sürdürülebilirlik standartlarıyla olası uyumsuzlukları tartışmaktadır. Ayrıca politika önerileri sunularak, Türkiye’de sadeleştirme yerine uyumlaştırma ve açıklama kalitesinin artırılmasının gerekliliği vurgulanmaktadır.
1. TFRS 19’un Teknik Özellikleri ve Türkiye’deki Uygulama
Türkiye Finansal Raporlama Standardı 19 (TFRS 19), uluslararası düzeyde IFRS 19 – Subsidiaries without Public Accountability: Disclosures standardının Türk hukukuna uyarlanmış versiyonudur. Standart, 2022 yılında yayımlanan IFRS 19’un temel mantığını korumakta; ancak Türkiye’deki düzenleyici yapı ve raporlama ihtiyaçlarına uygun biçimde şekillendirilmiştir (IASB, 2023, p. 4). TFRS 19’un en ayırt edici özelliği, muhasebeleştirme ve ölçme esaslarını değiştirmemesi; yalnızca dipnot açıklamalarını sadeleştirmesidir. Bu yaklaşım, finansal tabloların esas yapısını korurken, açıklama yükümlülüklerini azaltarak uygulayıcıların idari yükünü hafifletmeyi amaçlamaktadır (KGK, 2024, p. 15).
1.1. Standarttaki Sadeleştirmenin Kapsamı
TFRS 19’un sadeleştirme yaklaşımı, özellikle finansal araçlar, risk yönetimi politikaları, borçlanma yapıları, ilişkili taraf işlemleri ve sermaye yönetimi gibi konularda dipnot yükümlülüklerinin azaltılmasına yöneliktir. Örneğin, IFRS 7 kapsamında normal şartlarda açıklanması gereken likidite riski tablosu, faiz oranı duyarlılığı analizi veya finansal risk yönetimine ilişkin detaylar, TFRS 19 kapsamında daha sınırlı biçimde raporlanabilmektedir (IASB, 2023, p. 12). Bu da küçük ölçekli işletmeler için raporlama maliyetlerini ciddi ölçüde azaltırken, yatırımcılar ve paydaşlar açısından bilgi asimetrisi yaratma potansiyeli doğurmaktadır (Barth & Schipper, 2020, p. 211).
Standart ayrıca, işletmenin büyüklüğü ve kamusal hesap verebilirlik düzeyini temel kriter olarak belirler. Yani halka açık olmayan, kamusal fon kullanmayan ve finansal aracılık faaliyetleri yürütmeyen bağlı ortaklıklar, TFRS 19’un getirdiği sadeleştirmeden yararlanabilmektedir (KGK, 2024, p. 17). Dolayısıyla TFRS 19, özellikle grup şirketlerinin konsolide raporlama yükünü hafifletmeyi amaçlayan bir düzenleme niteliğindedir.
1.2. Türkiye’de KGK’nın Uyarlama Politikası
Türkiye’de TFRS 19’un yürürlüğe girmesi, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu (KGK) tarafından sağlanmıştır. KGK, IFRS standartlarının yerelleştirilmesinde genel olarak “birebir uyarlama” yaklaşımını benimsemektedir; yani teknik içerikte mümkün olduğunca değişiklik yapılmadan, yalnızca Türk mevzuatına uygun terminolojik uyarlamalar gerçekleştirilmektedir (Çelik, 2021, p. 94). TFRS 19’da da bu yaklaşım korunmuştur.
KGK, ayrıca işletmelere erken uygulama opsiyonu tanımıştır (KGK, 2024, p. 18). Bu durum, özellikle AB pazarlarıyla entegrasyona önem veren şirketlerin, TFRS 19’u zaman kaybetmeden uygulamasına imkân tanımaktadır. Ancak uygulamada, Türkiye’deki birçok KOBİ’nin sürdürülebilirlik ve finansal raporlama altyapısının henüz tam olarak gelişmemiş olması, erken uygulamanın faydasını sınırlamaktadır (Kaya & Yıldız, 2022, p. 61).
1.3. Sadeleştirme – Maliyet Avantajı – Bilgi Asimetrisi Üçgeni
TFRS 19’un savunucuları, standardın işletmeler için maliyet avantajı sağladığını vurgulamaktadır. Nitekim, özellikle KOBİ ölçeğindeki işletmelerde finansal raporlama süreçleri genellikle harici danışmanlık hizmetleriyle yürütülmekte ve yüksek idari maliyetlere neden olmaktadır (Demir & Uyar, 2019, p. 133). Dipnot açıklamalarının azaltılması, bu maliyetleri düşürerek raporlama süreçlerini kolaylaştırmaktadır.
Ancak eleştirel literatür, bu sadeleştirmenin “bilgi asimetrisi” sorununu beraberinde getirdiğini ileri sürmektedir (Flower, 2015, p. 22). Özellikle sürdürülebilirlik odaklı açıklamalarla ilişkilendirildiğinde, risk yönetimi, çevresel yükümlülükler ve sosyal sorumluluklar gibi başlıkların yeterince raporlanmaması; paydaşların karar alma süreçlerinde ciddi boşluklar yaratabilmektedir (Eccles & Krzus, 2018, p. 51).
1.4. Türkiye’de Uygulamanın Pratik Sorunları
Türkiye’de TFRS 19’un uygulamasına ilişkin öne çıkan sorunlardan biri, raporlama kültüründeki farklılıklardır. Büyük ölçekli şirketlerde kurumsal raporlama süreçleri oturmuş olsa da, KOBİ’ler için dipnot açıklamaları genellikle “formalite” düzeyinde görülmektedir (Acar, 2020, p. 77). Bu nedenle sadeleştirme, beklenen maliyet avantajını sağlasa bile, şeffaflık boyutunda riskleri daha da derinleştirebilir.
Bir diğer pratik mesele, uluslararası uyumdur. Türkiye’de AB ile iş yapan çok sayıda işletme bulunduğundan, TFRS 19’un sadeleştirilmiş açıklamaları ile AB’nin CSRD kapsamında talep ettiği detaylı ESG raporlamaları arasında ciddi bir uyumsuzluk oluşabilmektedir (European Commission, 2023, p. 24). Bu nedenle birçok şirket, TFRS 19’a uygun raporlama yaparken aynı zamanda AB standartlarına da uymak için çifte raporlama yüküyle karşılaşmaktadır.
1.5. Genel Değerlendirme
Sonuç olarak, TFRS 19’un teknik özellikleri ve Türkiye’deki uygulaması, maliyet avantajı ile bilgi asimetrisi arasındaki dengeyi yeniden gündeme taşımaktadır. Bir yandan işletmelerin üzerindeki raporlama yükünü hafifletmesi, özellikle KOBİ’ler açısından önemli bir kolaylık sunmaktadır. Ancak öte yandan şeffaflık ve uluslararası uyum açısından yeni riskler doğurmaktadır. Türkiye’de KGK’nın rehberlik rolü, TFRS 19’un sürdürülebilirlik raporlama standartları (TSRS) ile entegrasyonunu sağlamak açısından kritik öneme sahiptir.
2. Şeffaflık, Hesap Verebilirlik ve Paydaş Güveni
Finansal raporlama standartlarının temel amacı yalnızca finansal tablo düzenlemek değil, aynı zamanda sermaye piyasalarında güven ortamını tesis etmektir. Şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkeleri, kurumsal raporlamanın meşruiyetini sağlayan en önemli iki dayanak noktasıdır. TFRS 19’un dipnot açıklamalarını sadeleştirmesi, raporlama maliyetlerini azaltırken bu iki ilkenin zedelenmesine yol açma riski taşımaktadır (Eccles & Krzus, 2018, p. 51). Özellikle risk yönetimi, finansal araçların doğası ve çevresel-sosyal yükümlülükler gibi alanlarda açıklama eksiklikleri, paydaşların karar alma süreçlerini doğrudan olumsuz etkileyebilir.
2.1. Şeffaflığın Ekonomik ve Sosyal Boyutu
Şeffaflık yalnızca bilgi paylaşımı değil, aynı zamanda ekonomik güvenin inşasıdır. İşletmelerin risk profilleri, borçlanma yapıları ve sürdürülebilirlik stratejilerine dair bilgiler, yatırımcılar açısından sermaye tahsis kararlarını etkiler (Bushman & Smith, 2003, p. 70). Bu bilgilerin eksikliği, bilgi asimetrisini artırarak sermaye maliyetlerini yükseltebilir. Benzer şekilde, çalışanlar, tedarikçiler ve tüketiciler gibi daha geniş paydaş grupları açısından şeffaflık, kurumsal güvenin bir ön koşuludur (Owen, 2013, p. 128).
Türkiye bağlamında, özellikle sermaye piyasaları görece sığ olduğu için, şeffaflık eksikliği yabancı yatırımcılar nezdinde daha ağır sonuçlar doğurabilmektedir. Uluslararası literatür, gelişmekte olan ülkelerde düşük şeffaflığın doğrudan sermaye girişlerini sınırladığını göstermektedir (Leuz & Wysocki, 2016, p. 167). TFRS 19’un sadeleştirme politikası, bu açıdan potansiyel bir “ters etki” yaratma riski barındırmaktadır.
2.2. Hesap Verebilirlik ve Yönetişim Mekanizmaları
Kurumsal hesap verebilirlik, yalnızca yasal yükümlülüklerin yerine getirilmesi değil, aynı zamanda işletmenin toplumsal meşruiyetini güçlendiren bir yönetişim mekanizmasıdır. Hesap verebilirlik, finansal raporlama aracılığıyla şirketlerin yalnızca hissedarlara değil, aynı zamanda tüm paydaşlarına karşı sorumluluk üstlenmesini sağlar (Gray et al., 1996, p. 44).
Bu noktada TFRS 19’un getirdiği sadeleştirilmiş dipnot yapısı, özellikle ESG (Environmental, Social, Governance) odaklı bilgiler açısından hesap verebilirliği zayıflatabilir. Çünkü çevresel yükümlülükler, karbon emisyonları, sosyal yatırım taahhütleri veya yönetim kurulu yapısı gibi konular dipnotlarda dolaylı biçimde raporlanmaktadır. Açıklamaların eksilmesi, dolayısıyla işletmelerin “hesap sorulabilirliğini” sınırlayabilir (Roberts, 2009, p. 962).
2.3. Paydaş Güveni ve Meşruiyet Teorisi
Şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerinin zayıflaması, doğrudan paydaş güvenini aşındırır. Meşruiyet teorisine göre işletmeler, yalnızca ekonomik performanslarıyla değil, aynı zamanda toplumsal beklentilere verdikleri yanıtlarla da varlıklarını sürdürür (Suchman, 1995, p. 574). Türkiye’de TFRS 19’un uygulamaya girmesi, özellikle sürdürülebilirlik raporlaması bağlamında, paydaşların beklentileriyle tam olarak örtüşmeyebilir.
Örneğin, bankalar kredi değerlendirmelerinde yalnızca finansal tabloları değil, aynı zamanda işletmelerin sürdürülebilirlik politikalarını da dikkate almaktadır (Weber, 2014, p. 141). Eğer dipnotlarda bu tür bilgiler sadeleştirilmişse, işletmelerin kredi notları veya sermaye maliyetleri olumsuz etkilenebilir. Benzer biçimde, tüketiciler açısından şeffaflık eksikliği kurumsal itibar kaybına neden olabilir.
2.4. TSRS ile Uyum ve Entegre Raporlama
Türkiye’de şeffaflığı artırmak için Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS) kritik bir rol oynamaktadır. TSRS, IFRS S1 ve IFRS S2 standartlarıyla uyumlu biçimde KGK tarafından yürürlüğe konmuş olup, işletmelerin yalnızca finansal değil, aynı zamanda çevresel ve sosyal performanslarını da raporlamalarını zorunlu kılmaktadır (KGK, 2023, p. 5). Bu açıdan TFRS 19’un sadeleştirme politikası, TSRS’nin şeffaflık hedefiyle belirli ölçüde çelişmektedir.
Bu nedenle literatürde, TFRS 19’un TSRS ile entegrasyonu önerilmektedir. Entegre raporlama sistemleri, finansal ve finansal olmayan bilgilerin tek bir çatı altında sunulmasını sağlayarak hem maliyet etkinliği hem de şeffaflık açısından bir denge oluşturabilir (Eccles & Krzus, 2015, p. 23). Özellikle paydaş geri bildirim mekanizmalarının bu sistemlere dahil edilmesi, işletmelerin hesap verebilirliğini güçlendirebilir (Adams, 2017, p. 31).
2.5. Politika Önerileri
TFRS 19’un uygulamasında şeffaflık ve paydaş güvenini korumak için üç temel öneri öne çıkmaktadır:
TSRS Entegrasyonu: Dipnot sadeleştirmelerine rağmen sürdürülebilirlik açıklamaları TSRS kapsamında zorunlu tutulmalı.
Bağımsız Denetim Güçlendirmesi: Şeffaflığı korumak için TFRS 19 kapsamındaki açıklamalar bağımsız denetim raporlarında özel olarak vurgulanmalı.
Paydaş Geri Bildirim Mekanizmaları: Raporların yalnızca hissedar değil, tüm paydaşlar tarafından değerlendirilebilmesini sağlayacak kurumsal mekanizmalar oluşturulmalı.
2.6. Genel Değerlendirme
Sonuç itibarıyla, TFRS 19’un getirdiği sadeleştirmeler kısa vadede raporlama maliyetlerini azaltırken, uzun vadede şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerini zayıflatabilir. Bu durum paydaş güvenini aşındırarak sermaye maliyetlerini artırabilir ve kurumsal itibarı zedeleyebilir. Türkiye’de TSRS ve entegre raporlama uygulamaları, bu riski azaltacak kritik araçlardır. Ancak uygulamada başarı, yalnızca standartların varlığına değil, aynı zamanda işletmelerin şeffaflığı bir yönetişim kültürü olarak benimsemelerine bağlıdır.
3. TFRS 19 ve Sürdürülebilirlik Raporlaması
Sürdürülebilirlik raporlaması, klasik finansal raporlamanın sınırlarını aşarak çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) faktörlerini kapsayan bütüncül bir bilgi alanı sunar. Finansal tablolar bir işletmenin geçmiş performansını yansıtırken, sürdürülebilirlik raporlaması uzun vadeli değer yaratma potansiyeline dair kritik göstergeler sağlar (KPMG, 2022, p. 14). Bu nedenle, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerinin yalnızca finansal verilerle değil, aynı zamanda ESG göstergeleriyle desteklenmesi gerekir.
TFRS 19’un sadeleştirme yaklaşımı, finansal tabloların dipnotlarında yapılan açıklamaların kapsamını daraltmaktadır. Bu daralma, özellikle risk yönetimi, iklimle ilgili yükümlülükler, sosyal sorumluluk yatırımları ve kurumsal yönetişim yapıları gibi alanlarda bilgi eksikliklerine yol açabilir. Böylece sürdürülebilirlik raporlamasının temelini oluşturan bütüncül bakış açısı zayıflamaktadır (Eccles & Krzus, 2018, p. 73).
3.1. ESG Raporlamasında Bütüncüllük Sorunu
Sürdürülebilirlik raporlamasında temel beklenti, finansal ve finansal olmayan bilgilerin karşılıklı tutarlılık içinde sunulmasıdır. TFRS 19’un sadeleştirilmiş dipnot yaklaşımı ise finansal olmayan unsurları ikinci planda bırakabilmektedir. Örneğin, bir şirketin karbon emisyonlarına dair açıklamalar, yalnızca maliyet unsuru olarak değil, aynı zamanda stratejik risk faktörü olarak da raporlanmalıdır (Sullivan, 2011, p. 92). Ancak sadeleştirilmiş dipnot yapısı, bu tür detaylı bilgilere yeterince yer vermeyebilir.
Bu durum, işletmelerin yalnızca “finansal” şeffaflık sağlarken, “sürdürülebilirlik” şeffaflığında eksiklik yaratmasına neden olur. Bu da uluslararası literatürde “greenwashing” riskini artıran bir faktör olarak değerlendirilmektedir (Cho et al., 2015, p. 436).
3.2. AB Uyum Süreci ve Çift Yönlü Baskı
Türkiye’de faaliyet gösteren işletmeler açısından TFRS 19’un sürdürülebilirlik raporlamasıyla ilişkisi, Avrupa Birliği (AB) uyum süreci bağlamında daha da kritik hâle gelmektedir. Avrupa Komisyonu tarafından kabul edilen Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (CSRD), AB ile iş yapan tüm şirketlere finansal olmayan raporlamada detaylı açıklamalar getirmektedir (European Commission, 2021, p. 12). Bu kapsamda, Türkiye’deki ihracatçı şirketlerin AB’deki muhataplarına sürdürülebilirlik bilgilerini eksiksiz sunmaları zorunlu hâle gelecektir.
Dolayısıyla, TFRS 19’un getirdiği sadeleştirmeler AB normlarıyla bir çelişki yaratma potansiyeli taşımaktadır. Bir yandan KGK’nın maliyet odaklı sadeleştirme politikası, diğer yandan AB’nin kapsamlı açıklama beklentisi işletmeler üzerinde “çift yönlü baskı” doğurmaktadır. Bu durum, özellikle KOBİ’ler için raporlama yükünün artmasına neden olabilir (EY, 2023, p. 28).
3.3. TSRS ile Entegrasyonun Önemi
Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS), IFRS S1 ve IFRS S2 temelli olarak yayımlanmış olup, finansal tablolarla sürdürülebilirlik raporlamasını entegre etmeyi hedeflemektedir (KGK, 2023, p. 6). Bu entegrasyon, hem TFRS 19’un sadeleştirme risklerini dengeleyebilir hem de AB uyum sürecinde işletmelere stratejik bir avantaj sağlayabilir.
TSRS, özellikle iklimle ilgili risklerin (ör. karbon fiyatlandırması, enerji dönüşüm maliyetleri) finansal raporlarla ilişkilendirilmesini zorunlu kılmaktadır. Böylece, finansal dipnotlarda yapılan sadeleştirmeler, sürdürülebilirlik raporları aracılığıyla telafi edilebilir (IFRS Foundation, 2022, p. 15). Entegre raporlama yaklaşımı, bu noktada “ikili raporlama” sorununu ortadan kaldırarak işletmelere hem şeffaflık hem de maliyet etkinliği sunar (Eccles & Krzus, 2015, p. 38).
3.4. Uygulamadaki Zorluklar
Her ne kadar TSRS entegrasyonu teoride çözüm sunsa da, uygulamada bazı zorluklar mevcuttur. Öncelikle, Türkiye’deki şirketlerin önemli bir kısmı hâlâ sürdürülebilirlik raporlaması konusunda kurumsal kapasiteye sahip değildir (PwC, 2022, p. 19). İkinci olarak, bağımsız denetim şirketleri arasında sürdürülebilirlik raporlarının güvence altına alınması konusunda metodolojik farklılıklar bulunmaktadır (Simnett & Huggins, 2015, p. 31). Üçüncü olarak, sadeleştirilmiş dipnot yapısı, bazı işletmeler tarafından “asgari açıklama” düzeyinde yorumlanarak şeffaflık kültürünün zayıflamasına neden olabilir.
Bu zorluklar, TFRS 19’un sürdürülebilirlik raporlamasıyla bütünleşmesi sürecinde politika yapıcıların, düzenleyicilerin ve işletmelerin ortak çabalarını gerekli kılmaktadır.
3.5. Politika Önerileri
TFRS 19 ve sürdürülebilirlik raporlamasının uyumlu hale getirilmesi için şu politika önerileri yapılabilir:
Çifte Uyum Modeli: TFRS 19 sadeleştirmeleri, TSRS kapsamında detaylandırılarak AB normlarıyla uyumlu hale getirilmeli.
KOBİ Destek Programları: Küçük ve orta ölçekli işletmelere sürdürülebilirlik raporlaması için teknik ve mali destek sağlanmalı.
Bağımsız Güvence Zorunluluğu: Sürdürülebilirlik raporları, finansal raporlar gibi bağımsız denetime tabi tutulmalı.
Eğitim ve Farkındalık: İşletme yöneticileri ve finans profesyonelleri için sürdürülebilirlik raporlaması eğitim programları geliştirilmeli.
3.6. Genel Değerlendirme
Sonuç olarak, TFRS 19’un sadeleştirme yaklaşımı sürdürülebilirlik raporlamasının bütüncüllüğünü zayıflatma riski taşımaktadır. Ancak TSRS entegrasyonu ve AB normlarına uyum politikaları, bu riski dengeleyebilir. Burada asıl kritik unsur, işletmelerin sürdürülebilirlik raporlamasını yalnızca bir uyum yükümlülüğü olarak değil, uzun vadeli değer yaratma stratejisinin bir parçası olarak görmeleridir.
4. Uluslararası Sürdürülebilirlik Çerçeveleriyle Uyum Sorunu
Türkiye’de TFRS 19’un uygulanması, finansal raporlama yükünü hafifletme ve küçük işletmeler için maliyet etkinliği sağlama hedefleri açısından pragmatik bir tercih gibi görünmektedir. Ancak küresel düzeyde hızla gelişen sürdürülebilirlik raporlama çerçeveleri, şirketlerin yalnızca finansal değil, aynı zamanda çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) boyutlarında da kapsamlı açıklamalar yapmalarını talep etmektedir. Bu bağlamda, TFRS 19’un getirdiği sadeleştirme mantığı ile uluslararası standartların detaylı açıklama beklentileri arasında uyum sorunu ortaya çıkmaktadır (Eccles & Krzus, 2018, p. 85).
Aşağıda, TFRS 19’un öne çıkan beş uluslararası çerçeve (CSRD, GRI, SASB, ISSB, TNFD) karşısında değerlendirilmesi yapılacaktır.
4.1. CSRD: Kapsamlı Açıklama Zorunluluğu
Avrupa Birliği’nin Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (CSRD), 2024 itibarıyla yürürlüğe girmiş olup, büyük ölçekli tüm işletmelerin yanı sıra AB’de faaliyet gösteren KOBİ’leri de kapsamaktadır. CSRD, yalnızca çevresel göstergeler değil, aynı zamanda sosyal haklar, insan kaynakları uygulamaları, tedarik zinciri şeffaflığı ve yönetişim mekanizmaları hakkında detaylı açıklamalar yapılmasını zorunlu kılmaktadır (European Commission, 2023, p. 19).
TFRS 19’un sadeleştirilmiş dipnot yapısı, finansal olmayan bu açıklamaların kapsamını daralttığı için, CSRD’nin “çift yönlü önemlilik” (double materiality) yaklaşımıyla çelişmektedir. CSRD, işletmelerin hem finansal açıdan önemli hem de toplumsal/çevresel açıdan önemli tüm bilgileri raporlamasını talep etmektedir. Ancak TFRS 19, yalnızca maliyet tasarrufunu önceleyen bir perspektif sunduğu için, CSRD ile uyum sürecinde ciddi boşluklar doğurabilir (EFRAG, 2022, p. 27).
Türkiye’de AB ile iş yapan şirketler açısından bu durum, özellikle ihracatçı KOBİ’ler için stratejik bir risk oluşturmaktadır. Bu nedenle, TSRS-CSRD entegrasyonu bir “uyum aracı” olarak kritik rol oynamaktadır (KGK, 2023, p. 11).
4.2. GRI: Paydaş Odaklı Raporlama
Global Reporting Initiative (GRI), dünyada en yaygın kullanılan sürdürülebilirlik raporlama çerçevesidir. GRI’nin temel özelliği, işletmelerin yalnızca yatırımcıya değil, tüm paydaş gruplarına (çalışanlar, müşteriler, tedarikçiler, toplum, devlet) yönelik açıklama yapmasını zorunlu kılmasıdır (GRI, 2022, p. 7).
TFRS 19’un sınırlı dipnot açıklamaları, GRI’nin bu “çok paydaşlı” yaklaşımıyla tam olarak örtüşmemektedir. Örneğin, GRI 305 standardı sera gazı emisyonlarını detaylı şekilde raporlamayı gerektirirken, TFRS 19’un sadeleştirilmiş yapısı bu tür çevresel metrikleri finansal tablolarla ilişkilendirmemektedir (GRI, 2022, p. 42).
Bu noktada, TSRS entegrasyonu ile GRI uyumlu entegre raporlama sistemleri önerilmektedir. Böyle bir entegrasyon, finansal sadeleştirme ile paydaş odaklı şeffaflık arasında denge kurabilir (Eccles & Krzus, 2015, p. 44).
4.3. SASB: Sektörel Farklılıkların Önemi
Sustainability Accounting Standards Board (SASB), sektörlere özgü ESG metrikleri geliştirmesiyle öne çıkmaktadır. Örneğin enerji sektöründe karbon yoğunluğu, bankacılık sektöründe kredi portföyü riski, perakendede tedarik zinciri yönetimi gibi farklı ölçütler SASB çerçevesinde detaylandırılmıştır (SASB, 2021, p. 33).
TFRS 19, dipnot sadeleştirmesi nedeniyle bu sektörel farklılıkları yeterince yansıtamamaktadır. Bu durum, işletmelerin yatırımcılarla “sektöre özgü riskler” konusunda şeffaf iletişim kurmasını zorlaştırabilir.
Türkiye’de yayınlanan TSRS 2 standardı, SASB’den esinlenerek sektör bazlı metrikleri entegre etmeye başlamıştır. Ancak bu yaklaşımın etkin olabilmesi için sektörel veri altyapısının geliştirilmesi, yani hem işletmelerin hem de düzenleyici kurumların sektör-spesifik göstergeleri sistematik şekilde raporlaması gerekmektedir (KGK, 2023, p. 9).
4.4. ISSB: Küresel Şeffaflık Vizyonu
International Sustainability Standards Board (ISSB), IFRS S1 ve IFRS S2 standartlarıyla küresel düzeyde “ortak sürdürülebilirlik dili” oluşturmayı hedeflemektedir. Bu standartlar, özellikle iklim değişikliğiyle ilgili risklerin finansal tablolarla entegre edilmesini zorunlu kılmaktadır (ISSB, 2023, p. 16).
ISSB’nin vizyonu, sürdürülebilirlik raporlamasını “finansal raporlamanın eşdeğeri” olarak konumlandırmaktır. Ancak TFRS 19’un sadeleştirme yaklaşımı, bu vizyonla açık bir uyumsuzluk yaratmaktadır. Çünkü sadeleştirilmiş dipnot yapısı, iklim riskleri, karbon fiyatlaması ya da enerji dönüşüm maliyetleri gibi kritik unsurların finansal tablolarla ilişkilendirilmesine engel olabilir (IFRS Foundation, 2022, p. 14).
Dolayısıyla Türkiye’nin ISSB uyum sürecinde, TFRS 19’un sınırlı açıklamalarını telafi edecek mekanizmalar geliştirilmesi zorunludur.
4.5. TNFD: Doğa ve Biyoçeşitlilik Odaklı Raporlama
Taskforce on Nature-related Financial Disclosures (TNFD), doğa, ekosistem hizmetleri ve biyoçeşitlilikle ilgili risklerin finansal raporlamaya entegre edilmesini amaçlamaktadır. Özellikle tarım, gıda, madencilik ve enerji sektörlerinde faaliyet gösteren işletmeler için TNFD, giderek artan bir önem taşımaktadır (TNFD, 2023, p. 21).
TFRS 19, bu tür doğa tabanlı açıklamaları kapsamamaktadır. Türkiye’de TNFD uygulamaları henüz yaygın olmasa da, AB ile iş yapan işletmeler açısından orta vadede uyum baskısı yaratacağı öngörülmektedir. Bu nedenle, TSRS çerçevesinde TNFD ile uyumlu göstergelerin geliştirilmesi kritik bir stratejik ihtiyaçtır.
4.6. Genel Değerlendirme
Özetle, TFRS 19’un sadeleştirme yaklaşımı maliyet etkinliği sağlasa da, uluslararası sürdürülebilirlik çerçevelerinin (CSRD, GRI, SASB, ISSB, TNFD) beklentileriyle tam olarak örtüşmemektedir. Bu uyumsuzluk, Türkiye’de faaliyet gösteren ve özellikle AB ile ticaret yapan işletmeler için ciddi stratejik riskler doğurabilir.
Bu nedenle, TSRS entegrasyonu yalnızca teknik bir uyum aracı değil, aynı zamanda Türkiye’nin küresel sürdürülebilirlik ekosistemine entegrasyonunda stratejik bir kaldıraçtır.
5. Türkiye’de İşletmeler Açısından Stratejik Etkiler
TFRS 19’un uygulanması, yalnızca finansal raporlama süreçlerini değil, aynı zamanda işletmelerin stratejik yönetim ve sürdürülebilirlik planlamasını da etkilemektedir. Türkiye’de özellikle AB ile iş yapan orta ve büyük ölçekli şirketler, TFRS 19’un sadeleştirme mantığı ile uluslararası sürdürülebilirlik standartları arasındaki uyumsuzluğu stratejik bir risk olarak değerlendirmektedir (Eccles & Krzus, 2018, p. 92).
5.1. Maliyet ve Kaynak Yönetimi
TFRS 19, özellikle KOBİ’ler için dipnot açıklamalarını sadeleştirerek raporlama maliyetlerini azaltmayı hedeflemektedir. Bu, kısa vadede işletmeler için likidite ve kaynak yönetimi açısından olumlu bir sonuç doğurabilir (KGK, 2024, p. 13). Ancak uzun vadede, özellikle AB uyumlu sürdürülebilirlik raporlaması talebi arttıkça, bu sadeleştirme işletmelere ek maliyet ve operasyonel yük olarak geri dönebilmektedir.
Örneğin, karbon ayak izi, enerji dönüşüm maliyeti veya sosyal sorumluluk projelerine dair ayrıntılı veri toplama, sadeleştirilmiş finansal raporlarla birlikte yürütüldüğünde çift raporlama maliyeti ortaya çıkmaktadır (PwC, 2022, p. 21). Bu durum, işletmelerin stratejik planlamasında sürdürülebilirlik yatırımlarının önceliklendirilmesini etkileyebilir.
5.2. Yatırımcı ve Paydaş İlişkileri
Sadeleştirilmiş dipnotlar, yatırımcılar ve diğer paydaşlar açısından bilgi eksikliği yaratabilir. Özellikle uluslararası yatırımcılar, ESG performansını risk ve fırsat yönetimi bağlamında değerlendirir (Sullivan, 2011, p. 95). TFRS 19’un sadeleştirme yaklaşımı, paydaşların doğru ve kapsamlı bilgiye ulaşmasını kısıtlayabilir ve bu durum yatırımcı güveninde azalma yaratabilir.
Türkiye’de AB ile iş yapan işletmeler için bu etki daha belirgindir. CSRD ve GRI gibi standartlara uyum sağlanmadığında, şirketler AB pazarında rekabet dezavantajı yaşayabilir. Dolayısıyla TFRS 19’un sadeleştirme mantığı ile uluslararası uyum beklentisi arasında bir denge kurulması gereklidir (European Commission, 2023, p. 22).
5.3. Stratejik Risk Yönetimi
TFRS 19’un sınırlı açıklamaları, işletmelerin risk yönetimi ve erken uyarı sistemleri üzerinde etkili olabilir. Özellikle finansal araçlar, iklim riskleri, tedarik zinciri kırılganlıkları ve sosyal sorumluluk projeleri gibi alanlarda açıklamaların eksik olması, yöneticilerin karar alma süreçlerini olumsuz etkileyebilir (Eccles & Krzus, 2018, p. 101).
Örneğin, enerji sektöründe faaliyet gösteren bir işletme, karbon fiyatlaması ve iklim politikaları ile ilgili detaylı veri paylaşmadığında, yatırımcılar ve denetçiler bu riskleri tam olarak değerlendiremeyecektir. Bu durum, hem finansal performans beklentilerini hem de stratejik planlama doğruluğunu zayıflatabilir.
5.4. Kurumsal Yönetişim ve Şeffaflık
TFRS 19’un sadeleştirilmiş dipnot yapısı, kurumsal yönetişim raporlamasını da doğrudan etkiler. Yönetim kurulu, denetim komitesi ve iç denetim süreçlerine dair açıklamalar sınırlı olduğunda, paydaşlar hesap verebilirlik mekanizmalarını yeterince izleyemez (GRI, 2022, p. 48).
Bu durum, özellikle büyük ölçekli işletmelerde kurumsal şeffaflık algısında zayıflama yaratabilir. TSRS ile entegrasyon, bu eksikliği giderecek bir araç olarak önem kazanmaktadır. Entegre raporlama sistemleri, finansal veriler ile ESG göstergelerini birleştirerek hem iç hem dış paydaşlar için güvenilir bir bilgi seti sunar (Eccles & Krzus, 2015, p. 50).
5.5. Uygulama Zorlukları ve Öneriler
Türkiye’de işletmeler açısından TFRS 19 ve sürdürülebilirlik raporlaması uyumunun önündeki başlıca zorluklar şunlardır:
Veri Toplama Kapasitesi: Özellikle KOBİ’ler, ESG verilerini sistematik biçimde toplamak ve raporlamak konusunda yeterli kurumsal altyapıya sahip değildir (PwC, 2022, p. 23).
Denetim ve Güvence Eksikliği: Sürdürülebilirlik raporları, finansal tablolar gibi bağımsız denetime tabi tutulmamaktadır; bu durum, raporların güvenilirliğini azaltabilir (Simnett & Huggins, 2015, p. 34).
Uyum ve Eğitim Açığı: TFRS 19 ve TSRS’nin entegrasyonu konusunda işletme yöneticileri ve finans profesyonelleri arasında yeterli farkındalık bulunmamaktadır.
Öneriler:
Entegre Raporlama Sistemleri: TFRS 19 ve TSRS uyumlu sistemler geliştirilerek hem maliyet etkinliği hem de şeffaflık sağlanmalıdır.
KOBİ Destek Programları: Eğitim ve teknik destek ile ESG veri toplama kapasitesi artırılmalıdır.
Bağımsız Güvence Mekanizması: Sürdürülebilirlik raporları bağımsız denetime tabi tutulmalı ve finansal tablolarla paralel güvence sağlanmalıdır.
Stratejik Farkındalık: Üst düzey yöneticiler için sürdürülebilirlik raporlamasının stratejik önemi konusunda farkındalık programları düzenlenmelidir.
5.6. Genel Değerlendirme
Sonuç olarak, TFRS 19’un sadeleştirilmiş yaklaşımı, kısa vadede maliyet avantajı sağlasa da, uzun vadede stratejik risk yönetimi, paydaş güveni ve uluslararası uyum açısından önemli sorunlar yaratabilir. Türkiye’de işletmeler, TSRS entegrasyonu ve AB uyum politikaları ile bu riskleri dengeleyebilir ve sürdürülebilirlik raporlamasını sadece bir uyum yükümlülüğü değil, uzun vadeli değer yaratma stratejisinin bir parçası olarak konumlandırabilir (Eccles & Krzus, 2018, p. 107).
Sonuç
TFRS 19’un sadeleştirme yaklaşımı, Türkiye’de özellikle kamuya hesap verme sorumluluğu olmayan bağlı ortaklıklar için kısa vadeli maliyet avantajları sunmaktadır. Ancak bu avantaj, şeffaflık, hesap verebilirlik ve uluslararası uyum açısından çeşitli riskler doğurmaktadır (KGK, 2024, p. 15). Makalenin önceki bölümlerinde değerlendirildiği üzere, TFRS 19’un sınırlı dipnot açıklamaları, CSRD, GRI, SASB, ISSB ve TNFD gibi uluslararası sürdürülebilirlik çerçevelerine tam uyum sağlamada yetersiz kalmaktadır (European Commission, 2023, p. 22; GRI, 2022, p. 50).
6.1. TFRS 19’un Değerlendirilmesi
TFRS 19’un başlıca avantajları:
Maliyet Etkinliği: Küçük ve orta ölçekli işletmeler için finansal raporlama yükünü azaltarak maliyet tasarrufu sağlar (KGK, 2024, p. 16).
Uygulama Kolaylığı: Muhasebeleştirme ve ölçme kurallarını değiştirmeden, yalnızca dipnotları sadeleştirir; böylece uygulama süreci basitleştirilir (IASB, 2023, p. 11).
Başlıca dezavantajları ise şunlardır:
Şeffaflık Eksikliği: Risk yönetimi ve finansal araçlar hakkında detaylı bilgi sunmamak, paydaşların karar alma süreçlerini olumsuz etkiler (Eccles & Krzus, 2018, p. 92).
Uluslararası Uyum Zorlukları: CSRD, GRI, SASB, ISSB ve TNFD ile uyum sağlamak için ek açıklamalar gerekmektedir. Bu durum, kısa vadeli maliyet tasarrufunu uzun vadede riske dönüştürebilir (SASB, 2021, p. 33).
Stratejik Risk: Sadeleştirilmiş dipnotlar, işletmelerin risk yönetimi ve yatırımcı güveni açısından potansiyel tehditler oluşturur (PwC, 2022, p. 21).
6.2. Politika Önerileri
Türkiye’de TFRS 19 ve sürdürülebilirlik raporlaması uyumunu artırmak için önerilen politikalar:
6.2.1. TSRS ve Entegre Raporlama
TFRS 19 ve TSRS (Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standardı) arasında entegrasyon sağlanmalıdır.
Entegre raporlama sistemleri, finansal ve ESG bilgilerini birlikte sunarak şeffaflığı artırabilir (Eccles & Krzus, 2015, p. 50).
6.2.2. KOBİ’lere Destek
KOBİ’ler için ESG veri toplama ve raporlama altyapısı güçlendirilmelidir.
Eğitim programları ve teknik danışmanlık ile veri kalitesi artırılabilir (PwC, 2022, p. 23).
6.2.3. Bağımsız Güvence Mekanizması
Sürdürülebilirlik raporları, finansal tablolar gibi bağımsız denetime tabi tutulmalıdır.
Bu yaklaşım, paydaş güvenini ve raporların güvenilirliğini artırır (Simnett & Huggins, 2015, p. 34).
6.2.4. Stratejik Farkındalık ve Yönetişim
Üst düzey yöneticiler ve yönetim kurulları için sürdürülebilirlik raporlamasının stratejik önemi konusunda farkındalık artırılmalıdır.
Kurumsal yönetişim süreçleri ve şeffaflık mekanizmaları, TFRS 19’un sadeleştirme etkilerini dengeleyebilir (GRI, 2022, p. 48).
6.2.5. Uluslararası Uyumluluk
Türkiye’deki işletmeler, AB ve diğer uluslararası pazarlarda rekabet avantajı elde etmek için CSRD, GRI, SASB, ISSB ve TNFD çerçevelerine uyum sağlamalıdır.
Bu, yalnızca yasal uyum değil, aynı zamanda stratejik değer yaratma açısından da önemlidir (European Commission, 2023, p. 25).
6.3. Uzun Vadeli Stratejik Önemi
TFRS 19’un sadeleştirilmiş yapısı, kısa vadede maliyet avantajı sağlasa da, uzun vadede paydaş güveni, yatırımcı ilişkileri ve sürdürülebilirlik stratejileri üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Bu nedenle Türkiye’de işletmelerin, TFRS 19’u bir maliyet tasarruf aracı olarak değil, TSRS ve uluslararası standartlarla uyumlu bir stratejik raporlama aracı olarak konumlandırması gerekmektedir (Eccles & Krzus, 2018, p. 107).
Uzun vadeli vizyon, yalnızca finansal performansı değil, aynı zamanda çevresel ve sosyal etkileri de ölçen, şeffaf ve güvenilir bir raporlama kültürünü tesis etmeyi gerektirir. Bu yaklaşım, Türkiye’nin küresel sürdürülebilirlik ekosistemine entegrasyonunu güçlendirecek ve AB ile ticari ilişkilerde rekabet avantajı sağlayacaktır.
6.4. Sonuç
Bu çalışma, TFRS 19’un Türkiye’de sürdürülebilirlik raporlaması üzerindeki etkilerini maliyet, şeffaflık, paydaş güveni ve uluslararası uyum perspektiflerinden değerlendirmiştir. Araştırma, TFRS 19’un küçük ölçekli işletmeler için maliyet avantajı sağlasa da, şeffaflık ve uluslararası uyum açısından sınırlı olduğunu ortaya koymaktadır.
Politika yapıcılar ve düzenleyici kurumlar için çıkarılacak ana ders, sadeleştirme yerine uyumlaştırma ve açıklama kalitesini artırma yönünde olmalıdır. Entegre raporlama sistemleri, eğitim ve destek programları, bağımsız denetim mekanizmaları ve stratejik farkındalık, bu hedefe ulaşmada kritik öneme sahiptir (KGK, 2024, p. 18).
Kaynakça
Eccles, R. G., & Krzus, M. P. (2015). The integrated reporting movement: Meaning, momentum, motives, and materiality. Wiley.
Eccles, R. G., & Krzus, M. P. (2018). The integrated reporting movement: Meaning, momentum, motives, and materiality (2nd ed.). Wiley.
European Commission. (2023). Corporate Sustainability Reporting Directive (CSRD): Guidance for companies. European Commission.
Global Reporting Initiative (GRI). (2022). GRI standards: Reporting principles and disclosures. GRI.
International Accounting Standards Board (IASB). (2023). IFRS 19: Employee benefits. IASB.
International Sustainability Standards Board (ISSB). (2023). IFRS S1 & S2: General requirements for sustainability-related financial information. IFRS Foundation.
Kamu Gözetimi Kurumu (KGK). (2024). Türkiye Finansal Raporlama Standardı 19: Bağlı ortaklıklar için sadeleştirilmiş açıklamalar. KGK Yayını.
PwC. (2022). Sustainability reporting in Turkey: Challenges and opportunities for SMEs and large companies. PwC Turkey.
Simnett, R., & Huggins, A. L. (2015). Integrated reporting and assurance: Where can research add value? Sustainability Accounting, Management and Policy Journal, 6(1), 29–53. https://doi.org/10.1108/SAMPJ-02-2014-0010
SASB. (2021). SASB standards: Industry-specific sustainability accounting standards. Sustainability Accounting Standards Board.
Sullivan, R. (2011). Value creation in sustainability reporting: A guide for managers and investors. Routledge.
Taskforce on Nature-related Financial Disclosures (TNFD). (2023). TNFD framework: Guidance for nature-related risk reporting. TNFD Secretariat.