Tüm Bilgi Paylaşımlarım

Küresel Para İllüzyonu / Her Balon Sönmeye Mahkum

İlksöz: Para şu ana kadar yaratılmış en evrensel ve en etkili karşılıklı güven sistemidir..para iki ilke üzerine kuruludur:i-Evrensel dönüşebilme, ii-Evrensel güven...'Kapitalizm kitlelere bir gün zengin olabilecekleri yalanına ikna edebildiği müddetçe sorunsuz yönetebilir. Bu yalana olan inanç kitlesel olarak kaybolursa bu düzene inanç da kaybolur.' "Bir kavram ne zaman tehlikeli olur? İçeriği bulanık olduğu halde, herkes bu kavramı bildiğini sanınca."(*) – Sözcük ve kavramların içini boşaltan, altını oyanlara itibar etmeyiniz. Onlarsız da yaparız ama kavram ve sözcüklerden bağımsız varolamayız. "Madem para artık karşılığı olmadan üretiliyor, herkes kendi parasını üretebilir. Yeter ki itibarlı olsun ve parayla aynı fonksiyonlara sahip olsun". Bu kadar basit. Bitcoin ve diğer kripto paraların üretilme felsefesinin altındaki gerçek... Değiş Tokuş Aracı neyse itibarlı olması ve her yerde kullanılması yeterli olabiliyor. Ayrıca bir de "yatırım yapılabilme" özelliği de var. İyi de İtibarı kim belirliyor? Arz ve talep mi yoksa illegal güçler mi? Serbest Ekonomi Sistemin en önemli ürünü olan Bankalar, Merkez Bankalarından önce de vardı. Dolayısıyla hem hakemlik hem de otorite görevi icra eden Merkez Bankalarının görevlerinin önemli bir kısmını yapamadığı durumda siyaset kurumunun hedefi haline gelebildiği çok doğru .İyi de bu kripto paralar içinde geçerli . Merkez Bankalarının kuruluş felsefesi ve temel görevlerine baktığımız zaman bu sorunun yanıtını rahatlıkla verebiliriz:   - Kamu Kurumları ve Hükümete Karşı Banka Görevi  - Bankaların Bankası ve Düzenleyici Kuruluş Görevi  - Para Arzını Kontrol Etme Görevi - Döviz Kurunun İstikrarı Görevi - Fiyat İstikrarı Görevi - Finansal İstikrar Görevi   Bu görevlerin sayısını artırmak mümkün. Ancak, Merkez Bankalarının yukarıdaki görevlerin bazılarını tek başına değil başka kurumların yardımıyla yaptığı bir gerçek olarak karşımızda dururken, başka kurum veya piyasa enstrümanlarının da benzer görevleri yapabilme yetenekleri ne kadar? Bu yeteneklerin sürdürülebilirliğini sağlayan/sağlayacak bir güç varmı? Var ise bu güç  illegal aktivitelermi?Tek bir örnek dahi kripto sanal bu değişim araçlarının nelere kadir olabildiğini göstermek için yeterli. Finans dünyası dahil hayatın her alanına yayılan bu değişim araçlarına ilişkin doğal olarak pek çok soru da akıllara geliyor: Bu yapay değişim araçları Tarafsız ve Nesnel mi? Hesap Verebilirlik Mümkün mü? Kripto etik nedir ? Hangi aşamada kontrol edilmeli ? Yasal düzenlemeler ne olacak ? Hangi amaçlar için kullanılmakta ?..  kontrol edilmez, gerekli düzenlemeler yapılmazsa ise  o kadar da risk içeriyor ki. Bu noktada  bu eleştirileri hiç de yabana atmamak ve kullanımını önlemek için ciddi adımlar atmak lazım. "Tarih kendini tekrar eder. İlkin trajedi şeklinde, sonra maskaralık". Cinnet, Panik, Çöküş: Finansal Krizler i / Küresel Para İllüzyonu / Küresel saadet zinciri...     Yakın ve uzak Ekonomi Politiğin Tarihsel Sürecinde ki  örneklerle şimdi gözümüzün önünde olan tarihî bir  sahtekarlığı daha iyi kavramaya çalışacağız...Bu arada, unutmadan,  Finansallaşmanın ne demek? olduğunu da not edelim.. "Bir ekonomide mal ve hizmet ticareti ile bir ekonomide mal ve hizmet ticareti ile üretiminden elde edilen karlar azalıyor, daha çok finansal faaliyetlerden elde ediliyorsa orada finansallaşma ortamı var demektir. Bazı ekonomistler, sayısal bir gösterge kullanarak finansallaşmayı; toplam kredi hacminin, milli gelirin %80’nini geçmesi olarak tanımlıyorlar"Şimdilik burada kalsın...ve devam edelim:    3 Ocak 2009 yılında sessizce hayatımıza giren Bitcoin, (sembolü: ฿, kısaltma: BTC) herhangi bir merkez bankası, resmi kuruluş, vs. ile ilişiği olmayan elektronik bir para birimi...Yeni Bitcoin’ler belli kurallara bağlı olarak “madenci”lerin çıkartmasıyla piyasaya giriyor. Kendi borsasını da oluşturan Bitcoin’ler, pazar değerinden alınarak duruma göre daha yüksek veya daha düşük değerden gerçek paralara bozdurulabiliyor.Aynı zamanda birçok platform alışveriş ya da bağış için Bitcoin’i kabul etmeye başlamış. Bura da çok önemli bir saptama yaplım acaba Bitcoin Zenginleri kimlermiş ona bakalım... Bitcoin Zenginleri:  (1 Bitcoin= 2300$) i. Satoshi Nakamoto – 3.3 milyar Dolar,Bitcoin’i geliştiren ve kimliği hala bilinmeyen kişi.ii. Ross Ulbricht  – 300 milyon Dolar İşlediği suçlar nedeniyle müebbet hapis cezası aldı ve 144 binden fazla Bitcoin’i FBI tarafından ele geçirildi. Artık dünyadaki en büyük Bitcoin cüzdanlarından biri FBI’a ait.iii- Roger Ver – 156 milyon Dolar .Eski siyasetçi olan Ver, Bitcoin’in erken savunucularından olduğu için ‘Bitcoin İsa’ adıyla anılıyor. Elde ettiği gelirlerle hayır işlerine milyonlarca dolar tutarında bağış yapıyor.iv-. Charlie Shrem – 135 milyon DolarBitcoin Vakfı’nın kurucusu ve çeşitli özel şirketlere danışmanlık yapan milyoner.v. Dave Carlson – 105 milyon Dolar İlk zamanlarda küçük yatırımlarla başlayan Carlson, zamanla kazancını katlamayı başarmış..kripto para zenginleri listesi.https://goo.gl/SDZVj5. Buraya iki not daha ekliyelim  :i- Bitcoin işlemlerinin %44'ü illegal aktivitelerden geliyormuş. Bu da yıllık $72 milyara denk geliyormuş. ii- Kripto Takas Bürolarından bu yılın (2018'in ilk 6 ayı $731 milyon değerinde kripto para çalınmış.https://bit.ly/2wevMPV Bu arada unutmadan, The Economist dergisinin 1988 yılına ait dergi kapağını görmüştür.30 yıl öncesine ait bu dergi kapağında, 2018 Ten Phoenix yazısı bulunan bir para asılı. Ayaklarının altında ise yanan dolarlar var. Aynı zamanda kalın ve öne çıkan harflerle “Yeni dünyanın parasına hazır mısınız?” yazmakta….Birçok kişi bu dergi nedeniyle dijital paranın temelinin çok daha eskilere dayandığına inanmaya başlamış….Üstelik The Economist dergisi, yaptığı tahminlerin tutmasıyla ünlü... Bahsi geçen makalede ise 30 yıl sonra yani 2018  bütün dünyanın dolar veya Mark yerine phoenix isimli bir para ile alışveriş yapacağından bahsedilmekte..Otuz yıl sonrasını öngörmek..Ne kadar ilginç..Yoksa  "Eşik Altı Büyücülerin Zihinsel Pazarlama Stratejisi mi?."https://goo.gl/wLAcno.Bu notumuz  burada kalsın...Ve biz devam edelim: "Paranın tarihine bakınca, parayı çıkaran, var eden devlettir. Pratik gelmiyor bana. Blockcain’ler olacaksa bankaların devletle beraber bir Merkez Bankası tesis ederek yapacağı bir şey olacak. Onun dışında egzotik bir servet tutma biçimi olarak karşımıza çıkıyor. Kullanışlı değil, ödeme sistemi inanılmaz pahalı ve hırsızlığa inanılmaz müsait. Bitcoin’e yatırdığın parayı altına yatır, çalınma ihtimali bitcoin’e göre trilyonda bir” (http://bit.ly/2CinWrl ) Manipülasyonların ne kadar önemli etkileri olabileceğini gösteren süper bir akademik araştırma. "Willy" ismini verdikleri 49 hesaptan oluşan şüpheli bir kişi/grubun 2013 yılının sonlarında Bitcoin fiyatının 150$'dan 1.000 $'ın üzerine çıkmasına sebep olduğunu kanıtlamışlar.(https://goo.gl/wJhwQa ) Akat Bitcoin’i 17. yy. Hollanda’sındaki  “Lale Çılgınlığı”na benzeten ilk kişi değil. Örneğin   Amerika Birleşik Devletleri’nin en büyük bankası J.P Morgan Chase & Co.’nun CEO’su Jamie Dimon Reuters’ın haberine göre daha 21 Eylül’de bakın neler demiş: “Bu para işlemeyecek. Birilerinin havadan, hiçbir şeyden para yarattıkları yerde iş yapamazsınız. Bunu alan insanların da sahiden akıllı olduklarını da düşünemezsiniz. Bu iş lale soğanından da kötü. Sonu iyi bitmeyecek.” ( http://reut.rs/2z3Z0lM ) J.P Morgan CEO’su daha da ileri giderek bunun bir mali sahtekarlık (fraud) olduğunu; kendi bankasında Bitcoin ile işlem yapan bir trader olursa hemen işten atacağını; çünkü bunun hem kurallara karşı geldiğini, hem de aptal olduğunu göstereceğini ve bu ikisinin birlikte tehlikeli olduğunu söylüyor. Yani Bitcoin’in aleyhine neredeyse söylenebilecek ne varsa söylüyor. Yine de o tarihte 3.600 dolar civarında olan Bitcoin Dimon nedeniyle çok kısa bir süre ufak bir tökezleme geçirse de gördüğünüz gibi baş döndürücü yükselişine kaldığı yerden devam etmişti. Aslında sonraki yükselişin J.P Morgan CEO’sunu haksız çıkardığını da söyleyemeyiz. Dimon aynı konuşmada bundan sonra Bitcoin’in 20 bin dolara kadar bile yükselebileceğini ama sonun yine de kötü olacağını da eklemişti. Bu arada Bitcoin’in son dönemdeki en ciddi tökezlemesinin 20 bin eşiğinde gerçekleştiğini de hatırlatalım. Dev bankanın yöneticisi Bitcoin’i meşhur Lale Çılgınlığı’na benzetmekte yalnız da değil. 27 milyar dolarlık varlığı yöneten Citadel adlı ünlü Hedge Fon’un yöneticisi Ken Griffin de çok değil Dimon’dan 1 ay kadar sonra bakın neler dedi: “Bitcoin tam şu anda, yüzyıllar önce Hollanda’da şahit olduğumuz Lale Soğanı Çılgınlığı olayından bir çok unsur taşıyor. Korkarım Bitcoin alan insanlar neye dahil olduklarının farkında bile değil.” ( http://cnb.cx/2ia6SxS )                ) IMF Başkanı Christine Lagarde ekim ayında Bitcoin hakkında “Büyük çöküşler görmeye yakın olduğumuzu düşünüyorum” dedi. Gerçi Lagarde kripto paralar hakkında LP Morgan ya da Citadel yöneticileri kadar sert değil. Dimon’un “sahtekarlık” ve Lale Çılgınlığı sözleri sorulduğunda yorumu şöyle olmuştu: “Bence dijital para birimleri ile ilgili konuları saadet zinciri benzetmeleri ile etiketlemekten kaçınmalıyız. O (dijital para birimi) bundan çok daha fazlası”(https://tr.sputniknews.com/ekonomi/201710131030575226-imf-baskani-sanal-para-buyuk-cokus/ ) Ve daha da yakın bir zamanda aralık ayının hemen başında Nobel ödüllü iktisatçıJoseph Stiglitz tartışmaya daha da sert bir giriş yaptı: “Devletin öncelikli görevlerinin başında bir para birimi oluşturmak gelir. Bitcoin ise aynı benzerleri gibi sadece bir balon. Ayrıca sosyal bakımdan da herhangi bir anlam taşımıyor. Bu nedenle de hemen yasaklanmalı”  (http://www.haberturk.com/ekonomist-joseph-stiglitz-den-bitcoin-cikisi-1736685-ekonomi ) Daha pek çok ünlü iktisatçıdan bu cins ”balon patlayacak” uyarısı vermek mümkün; gereksiz yer israfına lüzum yok. İngiltere’de finans sektörünü düzenleyen ve denetleyen Finansal Hizmetler İdaresi’nin (FSA) Genel Müdürü Andrew Bailey, Bitcoin’e yatırım yapanlara “tüm paralarını kaybetmeye hazır olma” uyarısı yaptığını söyleyerek hiç değilse dünyadan işin olumsuz kısmını kapayalım. Türkiye’de Cumhuriyet’in ve oradan ödünç alarak T24’ün, böyle bir yazıda olmadığı halde nedense  tüm bir Marksist iktisadı temsil edermiş gibi verdiği “Marksistler Bitcoin için ne diyor?” başlıklı röportajda  Erkin Özalp “balon tezi”nin yanı sıra Bitcoin üretimindeki “aşırı” elektrik üretimine atıfla kripto paraları şöyle niteliyor:  “İnsanlık tarihinin gördüğü en büyük savurganlıklardan biriyle karşı karşıyayız” (http://t24.com.tr/haber/marksistler-bitcoin-icin-ne-diyor,519621 )   “Yeni kripto paralarının bir şekilde kapitalist sisteme meydan okuduğu ya da alternatif oluşturduğu iddiaları var ortada (…) Öte yandan bir başka kesim ise “özgür yazılım” ve “açık teknoloji” argümanlarını kullanarak Bitcoin ve diğer kripto paraların devlet karşıtı niteliklerine vurgu yapıyor. Kripto paraların kapitalist sistemi yıkmadan ona alternatif olacak yeni bir piyasa yarattığı öne sürülüyor…”(http://t24.com.tr/yazarlar/chris-stephenson/bilgisayar-bilimcisi-gozuyle-kripto-para-ve-yatirimciya-tavsiyeler,18768 ) Stephenson yazısında bütün bu savların tümüyle boş iddialar olduğunu ima ediyor. Kripto paraların aslında para da olmadığını savlayan yazar bunların kullanımı yaygınlaştıkça büyük bir çevre felaketine de sebep olacaklarını öne sürüyor: “…borsa, emlak ve saire balonları büyük krizlerin habercisidir. Kripto para balonları da (…) Bitcoin madenlerinde on binlerce, yüzbinlerce özel yapım madencilik bilgisayarları kullanılıyor. Bunlar inanılmaz miktarda elektrik tüketiyorlar. Şu anda sadece Bitcoin üretimde kullanılan elektrik olan İrlanda Cumhuriyeti’nin toplam elektrik tüketimden fazla. Aslında 159 ülke Bitcoin üretiminden daha az elektrik tüketiyor. Bitcoin fiyatı arttıkça daha güçlü daha büyük madenler kurulacak. Bitcoin algoritması gereği madencilik için kullanılan bilgisayarın gücü arttıkça, bir Bitcoin üretmek için (ya da bir transfer gerçekleştirmek için) kullanılan elektrik miktarı giderek artıyor. Aynı tempoyla bu işlere devam edilirse bir kaç sene sonra dünyanın elektrik üretimin hepsi Bitcoin madencilikte kullanılacak. Yani Bitcoin bir çevre felaketidir. Bu inanılmaz enerji israfı Bitcoin altında yatan birbirine güvenmeyen eşit oyuncular mantığına bağlı. Bize “İyi, Kötü, Çirkin” filminin son sahnesini hatırlatıyor. Oyuncular birbirine vurmaya çalışıyorlar ama ellerindekiler tabanca değil, termik santral. Güvensizlik esastır ve geliştirilen teknolojinin esas niteliği bu güvensizlikten kaynaklanıyor. (…) Kripto paralarının devletin gücüne ya da altın gibi somut bir kullanım değerine bağlı olmadıkları için sadece ve sadece bir “Ponzi” Scheme’in hisseleri gibi. Türkçe’de “saadet zinciri” deniyor. Bir Ponzi Scheme’de eski yatırımcıların kârları yeni yatırımcıların paralarıyla sağlanıyor. Scheme büyümeye devam ettikçe herkes kârlı çıkıyor. Büyümenin hızı bile düşerse felaket oluyor. Bebeği ellerinde son tutanlar, yani en son giren yatırımcılar her şeylerini kaybediyorlar. 1980’lerin yarattığı bankerzedeler gibi.” Ünlü iktisatçı Charles Kindleberger finansal balonların gelişimini Manias, Panics and Crashes kitabında 5 aşamada açıklıyor:C. P. Kindleberger kitabın örgüsünü oluştururken geçmişte kriz ve çöküşe götüren  spekülatif çılgınlıklardan  örnekler vermekte...16. yüzyıldaki parasal krizlerden 1987deki çöküşe  kadar sistemde gerçekleşen  handikaplar kitabın  genel çerçevesini oluşturmakta....Sözü edilen  bu handikaplar, yani kriz süreci, C. P. Kindleberger tarafından  "cinnet, panik ve çöküş” olarak tanımlanmakta....Cinnet; paradan para kazanma sağduyunun tamamen unutulduğu, menkul ve gayrı menkul değerlerin spekülatif bir piramide dönüşecek olan borsaya yatırılmakta ve yine kısa zaman sonra çökecek olan bu piramitten pay kapmanın umulduğu kriz sürecinin ilk aşaması olarak tanmlıyor yazar.. Panik aşamasını ise; toplumsal bir psikoz olarak tarif edebilebileceğini ve cinnet aşaması kırıldığı anda başlayacağını ifade ediyor.. Spekülatif bir piramit ya da saadet zincirine dönüşen mali piyasa yapısal olarak her yatırımcıya her zaman para kazandırmayacağını ve Piyasada oluşan sanal değerler piyasanın bir "balon" olduğuna işaret ediyor Bunun sonsuza dek böyle gitmeyeceği bilinmesi gerektiğini ve. Sonunda kralın çıplak olduğu anlaşılacağını ve 0 anda krizin ikinci aşaması olan panik evresi başlayacağını söylüyor. Herkes piyasadan "zamanında" çekilmenin hesabını yapmaya başlayacağını Oysa piyasada herkese yetecek kadar paranın olmaması nedeniyle  balonun böylece patlayacağını . Ve ardından iflasların geleceğini belirtiyor. Cinnet ve paniğin ağır bedelini de çöküş aşaması ve sonrasında toplum ödeyeceğine dikkat çekiyor.   Kindleberger, krizlerin yaygın, derin ve uzun süreli olmasını uluslararası bir son kredi merciinin bulunmamasına bağlamaktadır. Kindleberger’e göre cinnet, panik ve çöküş  (mania, panic and crash) kriz sürecinin üç aşamasıdır. Cinnet sırasında, yatırımcılar paradan kaçarak ya da borçlanarak reel ya da finansal varlıklara yönelmektedir. Panik sırasında ise bunun tersi bir davranış sergilenmekte, reel ya da finansal varlıklardan paraya geçmeye çalışılmakta ya da borcun geri ödenmesine başlanmaktadır. Çöküş sırasında ise, cinnet sırasında büyük bir istekle alınan tüm reel ya da finansal varlıkların (mal, konut, arazi, hisse senedi, tahvil vb.) fiyatları düşmekte ve süreç üç aşamada sonuçlanmaktadır (Kindleberger, 2007: 2‐10).    Kindleberger‟in finansal kriz yaklaşımı ise Minsky‟nin kuramına dayanmaktadır. Kindleberger‟e göre spekülasyon güdüsünün mal ya da finansal varlık istemine dönüşmesi ile, artan istem mal üretme kapasitesinde ya da finansal varlık sunumu üzerinde baskı oluşturacaktır. Bu durum yeni kâr fırsatlarını artırarak, yeni firma ve yatırımcıları çekerek fiyatların yükselmesine neden olacaktır. Yeni yatırımların gelirleri artırması yeniden yeni yatırımlara ve yeni gelir artışlarına yol açarak pozitif geri beslemeyi geliştirecektir. Bu aşamaya Minsky “öforya”7 demektedir. Fiyat artışı spekülasyonu üretim yatırımlarına ve satışlara eklenir. Eğer bu süreç gelişirse sonuç kaçınılmaz olmasa da genellikle Adam Smith ve çağdaşlarının “aşırı ticaret” olarak adlandırdığı durum gerçekleşir. Firmalar ya da kişiler spekülatif alım satımlardan başkalarının kâr ettiğini görünce onlar da aynı şeyi yapar. Normal koşullarda bu tür faaliyetlerden uzak duran kesimi de içine alarak bu tür faaliyetlere kendini kaptıran firma ve kişi sayısı arttıkça, kâr spekülasyonu normal rasyonel davranıştan “çılgınlık” ya da “balon” olarak tasvir edilen davranışa doğru kayar. Bazı spekülatif borçluların kredilerini ödeyemez duruma düşmeleri durumunun spekülatörler tarafından piyasanın artık daha yukarı gidemeyeceği biçiminde algılanması sonucunda reel ve uzun vadeli finansal aktiflerden paraya geçiş başlar. Fiyatlar düşer, iflaslar artar (Kindleberger, 2007: 22-27).   i. Yer Değiştirme (Displacement) Tüm balonlar başlangıçta gerçek bir dayanağa bağlı olarak başlar. Genellikle insanları aşırı derecede heyecanlandırabilecek, dengeleri alt üst edebilecek potansiyele sahip olan bir teknoloji bu duruma yol açar. Kindleberger’e göre bunun teknolojik bir işleyiş içermesine de gerek olmayabilir. Kökten bir ekonomik değişim de buna sebep verebilir.  Örnek olarak 2000 lerde faiz oranlarının düşüktü ve borç vericiler kendilerini kolayca fonlayabiliyordu. Bu da fiyatların aşırı derecede yükselmesine neden oldu. Bu aşamada (yer değiştirme aşamasında) akıllı yatırımcılar finansal üründeki ya da ekonomideki farklıları fark eder, bir şeylerin değişmeye başladığını anlar ve finansal ürüne/sektöre/ülkeye yatırımını yapar. https://ggwpgan.com/what-is-the-nasdaq/65/intel-stock-investors-beware-a-correction-is-coming.html   ii. Patlama (Boom) Balon başladığında ikna edici bir hikaye ortaya çıkar ve gün geçtikçe kendini besleyerek hikaye daha da güçlenir. George Soros’a göre, temel analiz şirketin altında yatan değerlerin hisse fiyatına nasıl yansıyacağını belirlemeyi amaçlarken, refleksivite teorisi hisse senedi fiyatlarının, şirketin altında yatan değeri nasıl etkilediğini gösterir. 1920’lerde insanlar, buzdolabı, araba, radyo gibi icatların dünyayı değiştirdiğine inandılar ve değiştirdi de. Benzeri 1990’larda internet için geçerliydi. Her ikisinde de (ve diğer tüm balonlarda ) geçerli olan gevşek kredi ve kolay borçlanmadır.  1920’lerde icat edilen ürünlerin satın alınabilmesi için taksit yöntemi geliştirildi. Böylece insanlar mevcut parasından çok daha fazlasına ürün satın alabildiler. 2000’lerdeki mortgage balonuda benzer nitelikteydi. Yükselen ev fiyatları ve gevşek kredi imkanı daha fazla insanın krediye erişebilmesini sağladı. 1990’lardaki riski bölmek ve daha iyi getiriler elde etmek adına  hayatımıza giren menkul kıymetlendirme yöntemi subprime ipoteğini daha güvenli gösteren ve katılımcıların çılgınlığının devam etmesini sağlayan bir araçtı. Çılgınlık devam etse de bu sonun başlangıcı oldu. http://stockcharts.com/freecharts/historical/marketindexes.html   iii. Çılgınlık (Euphoria) Çılgınlık fazında artık herkes gayrimenkul ya da hisse aldığında kazanacağının farkına varmıştır. İlk hareket eden yatırımcılar iyi para kazanırlar ve insanlar arkadaşlarının, tanıdıklarının zengin olmaya başladığını görünce onlarda bu çılgınlığa dahil olur, en alakasız kişiler bile piyasalar hakkında spekülasyon yapmaya, atıp tutmaya başlar. 1920’lerde ayakkabı boyacıları bile spekülasyon yapıyordu. Aynı şekilde 1990’larda avukatlar ve doktorlar randevu aralarında internet hisseleri üzerine alım satım yapar olmuştu. Teknoloji balonunun zirvesinde, teknoloji hisseleri diğer hisselerdem 3 kat daha fazla el değiştirmişti. Çılgınlık fazında fiyatlar neredeyse dik bir şekilde yükselme eğilimindedir, ancak, fiyatların dibi bulması çok kısa sürer ve yatırımcıların ellerindekileri satmak için hemen hemen hiç zamanı yoktur. Fiyatlar katlanarak yükseldiğinden, asimetrik spekülasyon aşırı heyecanlanmış yatırımcıların hemen hepsinin aynı anda satış yapmasına neden olur. http://www.history.com/news/history-lists/6-disastrous-economic-bubbles  iv.Kriz (Crisis) Kriz fazında, içeriden traderlar satış yapmaya başlar. Satış, momentum kazanınca diğer yatırımcılarda satmaları gerektiğini fark eder. Satış bir kez başladı mı fiyatların çöküşü kaçınılmazdır. Satış yapmanın tek yolu çok düşük fiyattan satış yapmaktır çünkü bu aşamada herkes satmak istemekte ancak alıcı bulunamamaktadır. Balon patlar ve alım çılgınlığının yerini panik satışı alır. Krizler her zaman ticaretteki likidite kıtlığının göstergesidir. Satıcıların istedikleri fiyatlara yakın fiyatta istekli alıcı bulamamalarının sonucudur.   http://www.businessinsider.com/isaac-newton-and-the-south-sea-bubble-2013-4  /http://bit.ly/2D3gOhA v. Düşüncelerin Değişmesi (Revulsion) Medya balonun şişirilme aşamasında sadece olumlu şeyler yazarken ” revulsion ”  aşamasında aniden tüm karakterini değiştirir ve dolandırıcılık, kara para, yolsuzluk vb gibi şeyler hakkında yazmaya başlar. Balon çılgınlığına katılan insanlar bu dönemde günah keçileri arar ve onları suçlar. İnsanlar söz konusu satış ivmesine devam edip balondan kaçmaya çalıştıklarında fiyatlar rasyonel olmayan düşük seviyeleri görebilir. http://www.thebubblebubble.com/mississippi-bubble/ Mississippi Balonu(https://www.youtube.com/watch?v=ZlkzI2TL0i4)   Yukarıdaki grafik ise tipik bir balonun anatomisi göstermektedir.http://www.thebubblebubble.com/the-mississippi-bubble/ Akıllı yatırımcılar fiyatlar ortalamaların üzerine çıkmadan girişi yapar. Fiyatların ortalamanın üzerine çıktığı farkındalık aşamasında ise kurumsal yatırımcıların da işe girmesiyle birlikte ilk satış gerçekleşir. Bu noktada fiyatlar üssel trendi aşağı yönde kırsa da ortalamanın üzerinde kalır/ burayı destek olarak kullanır. Fiyatlar biraz daha yükseldikten sonra medya ilgisi bu yöne doğru kaymaya başlar. Bu fiyatların lineer yükseliş ile üssel yükseliş halindeki kararsızlığın üssel yükselişe kaymasına neden olur ve fiyatlar neredeyse arşa doğru yükselmeye başlar. Fiyatların müthiş bir hızla yükseldiğini gören halk bu coşkuya katılır ve piyasanın daha da yükselmesine yardım eder. Fiyatlar yükselmeye devam ettikçe insanlar sermayelerinden daha fazlasıyla / yüksek kredi ve riskle yatırımına devam eder. Artık her şey, aksi düşünülemeyecek kadar güzeldir. Herkes kazanmıştır ve kazanmaya da devam etmektedir. Böyle bir hissenin/ emtianın düşmesine imkan yoktur. Ta ki yeni bir yaklaşım ortaya çıkana kadar. bu yeni yaklaşım / düşünce / olay ilk olarak trendi bozmayacak kadar bir satışa neden olur. Daha sonra  bazı yatırımcılar bunu düzeltme olarak görür ve alım yapmaya devam eder, ancak, piyasada yeteri kadar istekli alıcı yoktur.Fiyatlar eski seviyesine yükselemez ve insanlar ellerindekini satmaya/ karını realize etmeye çalışır. Yukarıda, kriz aşamasında da belirtildiği gibi insanlar korkuya kapılır ve ellerindekini bir an önce çıkarmaya çalışır, ancak, piyasada yeterli alıcı yoktur. Satabilmenin tek yolu ise daha da ucuza satarak bir an önce satmaktır. Bu da fiyatların çok kısa sürede çok düşük seviyelere gelmesine neden olur. İnsanlar artık iyice umutsuzluğa kapılmışlardır, satışın ve karamsarlığın doruk noktasıdır. Fiyatların dibe vurmasından sonra yatırımcılar tepki olarak tekrar alıma geçer ve ortalamaya dönülür.     Bu arada şunu da not edelim ; Dünyada,1990 sonrasında, ekonomik, siyasi sosyo-politik ve çılgınlıkların gittikçe derinleşiyor. Ekonomide küreselleşme ve finansallaşma aklın, mantığı sınırları zorlamakta....En geniş para tanımına giren repo ve diğerişlemleri katılırsa en geniş tanımıyla dolaşımdaki toplam para 65 trilyon dolara ulaşmış...Bu arada dünyadaki kamu kâğıtlarının toplamı 16 trilyon dolar. Büyük çoğunluğu Amerikan hazinesine ait. Borsaya kote edilen hisse senetleri, bankalarca seküritize edilerek (güvence altına alınarak) çıkarılan bono ve tahvil gibi menkul kıymetlerin toplamı da 100 trilyon dolara yakın. Borsalarda işlem gören hisse senetleri 51 trilyon dolar. Konut, ticari gayrimenkul gibi çeşitli varlıkların toplamı da 125 triyon dolar. Bu tutarın çoğunluğu konutlara ait. Bir de türev ürünlere bakın. Toplamları 1,600 trilyon dolar. Yanlış okumadınız bir katrilyon 600 trilyon dolar. Özetle, 8 trilyon dolar tutan para + kıymetli madenlerle inanılmaz boyutlarda işlemler yapılmış. Çoğu reel parasal dayanaktan yoksun devasa riskler alınmış durumda...Bu  devasa riskler dikkate alındığında..bu sanal paraların arkasında küresel oyun kurucular mı var ? sorusunu sormadan edemiyor insan...Küresel Oyun Kurucuların Algı Operasyonunu /psikolojik Manipülasyonu mu? Küresel Para İllüzyonu mu?...   Kısaca özetlemek gerekirse ya da  öztürkçesi .... Finansal piyasalar aşırı dalgalanmaların sıkça görüldüğü alanlar...  Onları hem ilginç ve çok kârlı, hem de çok riskli yapan bu özellikleri... Dünyanın yakın geçmişteki deneyimleri  bunlara örnek... Finansal kesim ahlâki zafiyetlere açık bir alan ...  Finansal  krizlerin tarihi ile piyasa ekonomisinin (kapitalizmin) tarihi bire bir kesişmekte/ örtüşmekte. Her finansal  kriz doğal olarak birbirinden farklı yapısal özellikleri olmasına karşın   özde  benzerlikleri çok fazla. Bu perspektifden  ekonomiyi finansal krize götüren mekanizmanın iyi kavranmasının çok önemli .. Şark kurnazları http://bit.ly/2iGD9Nc)  finansal piyasalarda oynayarak havadan (!) para kazanmanın cazibesine kapılacağını yazıyor kitaplar. Ünlü hikayedeki gibi, ayakkabı boyacıları bile borsa spekülasyonuna girişir. Bir “saadet zinciri” kurulur. Toplumsal cinnet uzun sürebilir.  Nereye kadar? Biri “kral çıplak” diye bağırıncaya kadar. O andan itibaren herkes elindeki varlığı satıp piyasadan çıkmaya çalışır. Ama alıcı yoktur. İkinci aşamaya geçilmiştir. Panik başlar.  Arkası çorap söküğü gibi gelir. Yüksek kâr vaadleri ile inşa edilen sırça köşkler birbiri ardına yıkılır. Bir günde büyük servetler yok olur. İntihar edenlere bile raslanır. Sistem çökmüştür. Geçmiş olsun!.... kayıt dışı ekonominin değişim aracı / Küresel Para İllüzyonu... Kripto para çıkaracağız diye halktan para toplayanlara karşı İngiltere finans otoritesi (FCA) yasal düzenlemelere gidecekmiş. http://bit.ly/2ABub7I / AB'den Sanal para birimleri hakkında yeni kurallar... http://bit.ly/2AY5ZRp Adım adım sanal sahtekarlık.. http://bit.ly/2ARoarF / http://bit.ly/2ky9ZwF   İngiltere Finansal Hizmetler idaresi (SPK gibi) Başkanı Bitcoin hakkında ne diyor? BTC dün 16.800 dolardı şu an 19.409 $ oldu.. http://bbc.in/2otLsy4 http://read.bi/2zdlAtN Bitcoin mania, a Nobel Prize-winning economist talks Trump, & a deep dive on tech stocks Danimarka Merkez Bankası Başkanı  ve Japonya Maliye Bakanı dijital paralarla ilgili  açıklamaları: "güvenilir bir para birimi değil"   http://bit.ly/2ByzOVE Bitcoin, Para Birimleri ve Kırılganlık https://arxiv.org/pdf/2106.14204.pdf Her geçen gün dijitalleşen dünyada, temel manada mübadele, değer biriktirme ve değer ölçüsü olma fonksiyonlarına sahip olan para da değişime uğramaktadır.  Devletlere ait olan değişik para birimlerine alternatif olarak herhangi bir devlete, kurum ya da kuruluşa ait olmayan ve “blockchain” teknolojisi üzerinde yükselen para birimleri ortaya çıkmaktadır. Bir para biriminin ekonomik işlemlerde kullanılabilmesi için; kabul edilebilirlik, değer istikrarı, taşınabilirlik, bölünebilirlik, uzun ömürlülük, tek biçimlilik özelliklerine sahip olması gerekmektedir. Kripto paralar olarak adlandırılan elektronik paralar teorik olarak bu özellikleri taşımaktadır. 15.10.2017 tarihi itibariyle 878 adet kripto para çeşidi mevcuttur ve her geçen gün bu sayı artmaktadır. Kripto para birimlerinin piyasa değeri de yine aynı tarihte 175,79 Milyar Dolar seviyesindedir. Bu paralar içerisinde en ünlü olanı ise ilk kripto para olması itibariyle Bitcoin’dir. Bitcoin (BTC) örneğine baktığımız zaman fikri olarak 31 Ekim 2008 tarihinde ortaya çıkan bu kripto para birimi, 9 Ocak 2009’da ilk blok’un yayınlanmasıyla fiili olarak dolaşıma girmiştir. 15 Ekim 2017 tarihi itibariyle piyasadaki Bitcoin miktarı 16,622,962 adet ve bu coinlerin piyasa değeri de 95,11 Milyar Dolar seviyesindedir. Bitcoinler bireyler arasında transfer edilirken bir aracı kurum vasıtasıyla gerçekleştirilmemektedir ve bu durum transferin taraflarını ve sebebini gizli tutmayı sağlamaktadır. Transferlerin dışarıdan müdahaleye kapalı olması kayıt dışı ekonomi adına kripto paraları çok önemli bir araç haline getirmektedir. Bu durum gerek yasal çerçevedeki işlemlerin gerçekleştirilmesi ve vergisel amaçlarla bu işlemlerin gizli tutulmasında; gerekse de yasa dışı işlemlerin gerçekleştirilmesi adına önemli bir anonimlik sağlamaktadır. Yakın gelecekte kripto paraların yaygınlığının artışı ile beraber kayıt dışı ekonominin boyutunda da artış meydana gelmesi oldukça olası gözükmektedir..   Bitcoin'in hareketleri önceden bilinebilir. Bakın bu grafiğe ve öncekilere şaşıracaksınız..EWP kalıpları ekonomik, sosyal, psikolojik tüm verileri içinde barındırır.Her kalıbın milimetrik matematiksel hesapları vardır.Küçük sapmalar dışında genelde gerçekleşir.(https://www.tradingview.com/ideas/search/BITCOIN/ )   _https://www.tradingview.com/ideas/search/BITCOIN/ __________________- (*)İoanna Kuçuradi.Türk filozof, Türkiye Felsefe Kurumu'nun başkanı. Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü'nün kuruluşundan sonra uzun bir süre başkanlığını yapan eğitimci. Daha sonra Yeditepe Üniversitesi, Maltepe Üniversitesi gibi başka kurumlarda da çalışmıştır.http://www.biyografya.com/biyografi/9352 1636 Hollanda Lale SoğanıBalonuhttp://danskeresearch.danskebank.com/Link/NordicOutlook/$file/NordicOutlook.pdf) 1720 Mississippi Balonu (https://www.britannica.com/event/Mississippi-Bubble ) 1720 South Sea Balonu (https://www.library.hbs.edu/hc/ssb/history.html ) (http://bit.ly/2D3gOhA) 1927-1929 Hisse Senedi Fiyatları Balonu (http://eh.net/?s=1929+stock+market+crash ) 1985-89 Japonya Emlak ve Hisse Senedi Balonu ( http://www.thebubblebubble.com/japan-bubble/ ) 1985-89 Finlandiya, Norveç ve İsveç’teki Emlak ve Hisse Senedi Balonu (http://bit.ly/2p7YIsC ) 1992-1997 Asya Ülkeleri Emlak ve Hisse Senedi Balonu  (http://bit.ly/2p5SCcm) 1990-1999 Meksika’daki Yabancı Yatırımların Aşırı Artışı(http://bit.ly/2v9X8Id) 1995-2000 ABD’deki Tezgâh Üstü Piyasalar Hisse Senetleri Balonu (http://bit.ly/2zbNTWd ) 2011 Yunanistan Hükümeti Devlet Borçları Krizi(http://bit.ly/2CSiVEZ) 1.   1636 Hollanda Lale Soğanı Balonu   Lale çılgınlığı, diğer adlarıyla Lale balonu ve Lale spekülasyonu, Hollanda Altın Çağı’nda lale(Tulipa) soğanlarının fiyatlarının aniden aşırı derecede yükselip daha sonra çöküşe geçtiği döneme verilen isimdir. Balonların en eski ve en tuhaflarından biri olan bu örnek 1636 ile 1637 yıllarında yaşanmıştır. Lale soğanı ilk kez Kanuni Sultan Süleyman zamanında Hollanda büyükelçisi tarafından İstanbul’dan alınıp Hollanda’ya getirilmiş ve tanıtılmıştır. Zaman içerisinde lale, bir lüks ve statü sembolü haline gelmiştir. Şubat 1637’de, Lale Çılgınlığı’nın doruk noktasında, laleye dayalı sözleşmeler yetenekli bir zanaatkârın yıllık gelirinin 10 katına satılmıştır. Kısa vadede zengin olma güdüsü ile ortaya çıkan Lale Çılgınlığı ve benzer spekülatif balonlar tarihte varlıkların el değiştirdiği birçok piyasada çeşitli mallara hücum şeklinde görülmüştür. Bu bağlamda ortaya çıkan ve ilk kitlesel çılgınlık olarak tanımlanan Lale Çılgınlığı, Hollanda ekonomisini uzun vadeli bir krize sürüklemiştir. Bu olay genelde tarihteki ilk spekülatif balon (veya ekonomik balon) olarak bilinir. Lale çılgınlığı terimi günümüzde varlık fiyatlarının gerçek fiyatlarından sapmasını ifade eden bir benzetme olarak kullanılmaktadır. Ekonomi tarihinin ilk spekülasyonu olarak kabul edilen ve İngiliz gazeteci Charles Mackay’ın “Olağanüstü Kitlesel Yanılgılar ve Kalabalıkların Çılgınlığı” kitabı ile popüler olan Lale Çılgınlığı, başta Hollanda olmak üzere birçok ülkeyi etkisi altına almıştır. Bu kitapta lale çılgınlığının ulaştığı nokta çeşitli anekdotlarla da desteklenmektedir. Bu anekdotlardan bir tanesi aynı zamanda meraklı bir botanist olan İngiliz bir kâşif ile ilgilidir. Hollanda gezisi sırasında varlıklı bir Hollandalı’nın bahçesinde gördüğü lale soğanını küçük cep bıçağı ile soyup inceleyen kâşif, soğanı daha küçük parçalara ayırarak incelemeye koyulur. Bu sırada durumu fark eden ev sahibi hışımla İngiliz kâşifin yanına giderek ne yaptığını sorar. “Dünyanın en ilginç soğanını inceliyorum.” cevabına “O bir Admiral Van der Eyck.” diye karşılık verir. Nazikçe teşekkür eden kâşif, gördüğü bu ilginç soğanın adını kaydetmek için not defterini çıkarır ve ev sahibine ülkelerinde bu soğanların yaygın olup olmadığını sorar. İngiliz kâşif bu tür soğanların ülkede oldukça yaygın olduğunu, isterse kendisine hepsini gösterebileceğini söyleyen ev sahibinin teklifini kabul eder. Sokakları ve insan güruhlarını geçtikten sonra kâşif ev sahibinin kendisini yargıcın huzuruna getirdiğini fark eder ve merakına yenik düşerek parçalara ayırdığı soğanın dört bin florin değerinde olduğunu öğrenir. Üzerinde araştırma yaptığı lale soğanının değeri olan dört bin florin karşılığında senet imzalayana kadar hapiste tutulur. Bu, lale çılgınlığının geldiği noktayı en iyi açıklayan anekdotlardan bir tanesidir. 1630’lu yıllarda Hollanda’da savaşların geride kalmasının da yarattığı olumlu hava ile hisse senetlerinin değeri artmış, konut fiyatları yükselmiş, insanlar bu tür değerleri ve malları spekülatif amaçlarla alıp satmaya başlamışlardı. Aynı dönemde talep artışı ile spekülatif amaçlı alım satımlar lale soğanı için de yapılmaya başlandı. Bu talep artışı lale soğanı fiyatlarının artmasına ve giderek özel lale piyasaları oluşmasına yol açtı. Hollanda’da o tarihte ortalama yıllık ücret 200 ile 400 gulden arasında değişiyordu. Lale soğanlarının fiyatı ise 200 – 250 gulden aralığına kadar fırlamış, yani bir çalışanın yıllık ücretine eşit hale gelmişti. 1636 yılında lâle soğanları Hollanda’nın çeşitli bölgelerinde satışa sunulmuştu ve bu sayede toplumun tüm üyeleri adeta lâle ticaretine teşvik edilmişti. Birçok kişi aniden zengin oldu. Herkes lâle tutkusunun sonsuza kadar süreceğini, dünyanın her tarafından zenginlerin Hollanda’ya gelerek ne fiyat istenirse istensin ödeneceğini hayal etti. Sahip oldukları lâle soğanlarına daha yüksek kar marjıyla alıcı bulmayı umut eden halk, fiyatları gitgide yukarı çekiyordu. Fiyatlar yükseldikçe yükselmiş, geleceğe dönük sözleşmeler yapılmıştı. Bu tür sözleşmelerle lale soğanı alanların bunları daha pahalıya satarak para kazanacakları inancında olmaları da fiyatları yukarı çeken başka bir etmendi. 3 Şubat 1637 tarihinde bütün piyasa alaşağı oldu ve lale sözleşmelerinin alıcısı kalmadığı anlaşılınca sözleşme sahipleri lale yetiştiricilerine sözleşme borçlarını ödeyemediler. Lale piyasası böylece çöktü ve fiyatlar hızla düştü. Balon patlamış, lale yetiştiricileri de spekülatör sözleşme sahipleri de büyük zararlarla karşılaşmışlardı. Ne yazık ki, tüm tarafları tatmin etmek oldukça zordu, bu yüzden halkın büyük bir kısmı ciddi zararlara uğradı. Lale yetiştiricileri, laleleri almayan sözleşme sahiplerini dava ettiler. Davalar aylarca sürdü, ama paraların ödenmesi hiçbir zaman tam olarak gerçekleşmedi. Panikleyen spekülatörler hükümetten yardım isteyerek, lâle sözleşmelerinin yüzde on fiyatla iptal edilebilmesini sağladı. Her şeye rağmen, lâle çılgınlığı son bulduğunda, Hollanda derin bir ekonomik bunalımın içine girmişti. 2.  1720 Mississippi Balonu 1700’lü yılların başında Fransa Hazinesi’nin başı dertteydi. Devlet, harcamalarını karşılayabilmek adına piyasaya sürekli düşük ayarlı para sürüyordu. İçindeki altın miktarı giderek azalan paralar halk tarafından kabul edilmez olmuştu. Tam bu sırada, İngiltere’de kanun kaçağı olan İskoç asıllı John Law, Fransa’ya geldi. Law bir ekonomistti ve kısa süre önce (1705) “Money and Trade Consider’d with a Proposal for Supplying the Nation with Money”(Para ve Ticaretin Tarihçesi ve Ülkede Para Arzı için bir Öneri) başlıklı makaleyi kaleme almıştı. Fransız Maliye Bakanı’nı, bu makalede bahsettiği teorilerini uygulamak için ikna etti. Law’un 2 Mayıs 1716’da kurduğu La Banque Générale isimli özel banka, Fransa’da ilk defa kâğıt para çıkardı. Sermayesinin dörtte üçü devlet parasından oluşmaktaydı ve devlete bunun karşılığında senet verilmişti Paralar %100 altına endeksliydi. Elindeki banknotu La Banque Générale’e getiren herkes eksiksiz olarak altın teslim alabiliyordu. Daha önce tedavülde olan düşük ayarlı paralardan bıkmış olan halk, Law’un kâğıt parasına büyük ilgi gösterdi. Kısa sürede para, endeksli olduğu altına kıyasla prim yaptı. Yani insanlar, saf altına kıyasla La Banque Générale banknotlarına daha fazla para ödemeye hazırdılar. 4 Aralık 1718’de banka devletleştirildi ve La Banque Royale adını aldı. Banknotların tedavülü mecburi hale getirildi ve paralar kral tarafından garanti altına alındı. Zorunlu tedavülün sağladığı serbestlikten yararlanan Law, piyasaya devamlı para sürdü. Ama yeni arz nedeniyle paranın değeri düşmüyordu, çünkü Law çok dâhiyane bir düzen geliştirmişti. Bu düzen ise şöyle işliyordu; Law, aynı senelerde deniz ticaretiyle uğraşan birkaç şirketi de alarak Compagnie Perpetuelle des Indes (Mississippi) Şirketi’nin başına geçti. Şirket, Fransa’nın Amerika’daki sömürgeleriyle yapılacak tüm ticareti tekeline alıyordu. Bu sayede tüm denizlerde bir ticari monopol haline geldi. Halk, şirketin müthiş derecede kârlı olacağına inandı ve şirket hisseleri kapışılmaya başlandı. Şirket hisseleri, yalnızca La Banque Royale’in banknotlarıyla alınabiliyordu. Böylece arz edilen banknotlar için gerekli talep yaratılmış oldu. Aşırı arz (yani enflasyon) fiyat artışına ve paraya güvensizlik duyulmasına yol açmadı. Mississippi Şirketi’nin hisseleri büyük bir hızla yükseliyordu. Law, Louisiana’nın zenginliğini etkili bir pazarlama planıyla abartılı ölçüde artırdı ve mükemmel bir spekülatif balon yarattı. Şirket hisselerine talep o kadar fazlaydı ki, hisse artırımlarında yatırımcıları sıraya sokmak gerekiyordu. Bir hisse artırımı sırasında, yatırımcılardan birine haksızlık yapıldı ve söz konusu kişi elindeki hisseleri satıp La Banque Royale’den altın çekmeye karar verdi. Ne de olsa söz konusu banknotlar %100 altına endeksliydi (daha doğrusu öyle olmaları gerekiyordu). Ancak tabii ki kasadaki altın artık tedavüldeki banknotları karşılayamıyordu. Bankadan altın çekildiğini duyan Law küplere bindi ve altın çekimlerini yasakladı. Ancak bu, daha da büyük sorunlara yol açtı. Yatırımcının güveni bir kez sarsılmıştı. Mississippi Şirketi’nin hisseleri, yükseldikleri hızla düşmeye başladılar. Sonunda şirket hisseleri tamamen değersiz oldu. 1720’nin sonunda Law, XV. Louis’nin vekili olan Orléans Dükü II. Philippe tarafından görevlerinden alındı..Ardından Law önce Fransa’ya, daha sonra da Belçika’ya gitti. “Mississippi Balonu” da bu şekilde sona ermiş oldu.. .https://goo.gl/7X8DYp (Türkiye'nin Sıcak Para Macerası ) Teknik Analiz mi Dedin? Hadi Canım Sen De! ,  Ali Perşembe’nin  geniş bir yatırım araçları yelpazesinde yoğrulan yirmi yılı aşkın birikimi, bir manifesto....... Kitap: https://yadi.sk/i/4NCqFaof3MfCM9 Kitap: https://yadi.sk/i/xepcJ1LH3MfCQB Kitap: https://yadi.sk/i/G01MRaoC3MfCRS Kitap: https://yadi.sk/i/wYFC5Abd3MfCSa

200 Üniversite Tarafından Aklınıza Gelecek Her Alanda Hazırlanmış Toplam 600 Online Ders. Hepsi Ücretsiz.

200 üniversite tarafından aklınıza gelecek her alanda hazırlanmış toplam 600 online ders. Hepsi ücretsiz.   Referans: http://bit.ly/2zdYW5n  +   10 Üniversite daha ...Hem de Dünyanın en prestijli üniversiteleri http://bbc.in/2yVUMOt + En İyi Üniversitelerden 1,300 Bedava Ders Listesi: 40,000 Saat  http://bit.ly/2dEDi0T   Referans: IMAGE: View from Istanbul University library.The Spectator Index‏ @spectatorindex 21 Oca

Herkes İçin Ekonomi ..... Herkes Anlasın Diye!..

Çok ama çok önemli... Piyasalarla ilgilenen herkesin özellikle de Uzman olmayan ekonomi aktörlerine basit anlatımlı açıklamalar çok faydalı. Bu uygulamayı herkesin bilmesinde fayda var.  Veysel Ulusoy hocayı dikkatle izleyelim. Çok şey öğreniriz. https://twitter.com/ekonomikanaliz Ayrıca;TCMB'yi TCMB'na bu tür bilgilendirme için teşekkürler ... Carry trade nedir?  https://tcmb.tl/uO47a6c https://bit.ly/2shBtvv (Merkez Bankasının son bir ayda aldığı politika kararları)29.05.2018 http://herkesicin.tcmb.gov.tr/ hthttps://twitter.com/Merkez_Bankasi/status/931779379826511872 tp://www.tcmb.gov.tr/   http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/tcmb+tr/tcmb+tr/main+menu/duyurular/basin/2017/duy2017-46       

Akademik Üretkenliğe Göre En Üretken Üniversiteler

1-2010-2015 temel bilim alanlarında yayın sayısında ülke sıralamaları: -Türkiye 1966’da Kore’nin önünde . -İran’a dikkat -Çin 2020lerde liste başı olması olası - https://goo.gl/HvQNj3 2- QS Dünya Üniversite Sıralamaları’nın verilerine göre https://www.topuniversities.com/university-rankings dünyadaki ilk bin üniversite içerisine Türkiye’deki 186 üniversiteden sadece 10’u girebildi. Yapılan sıralamaya göre Türkiye, finans, sanat ve tasarım, iletişim, diş hekimliği, tarih, hukuk, sahne sanatları, felsefe, psikoloji, sosyoloji gibi alanlarda dünya ile rekabet edebilecek düzeyde değil. Ancak 10 üniversite, inşaat, makina, elektrik mühendisliği, tıp, siyaset bilimi gibi alanlarda dünyada ilk 400 yükseköğretim kurumu arasında. Değerlendirmede Boğaziçi Üniversitesi ile ODTÜ, ilk beş üniversite arasında yer aldı. Türkiye, QS’in dünyadaki üniversiteler için belirlediği 46 alanın sadece 23’ünde rekabet edebilecek düzeyde kaldı. Türkiye’nin “iyi” olduğu alanlarda, “akademik verimlilik” puanları, 100 üzerinden ortalama 50-60 puan bandında. Türkiye’de, dünya sıralamasına giren 10 üniversite ve 23 alanın sıralamalarından bazıları şöyle:   - Ziraat ve Orman - İstanbul Üniversitesi - 251-300 bandında - Mimarlık - İTÜ - 101-150 bandında - Mimarlık - ODTÜ - 101-150 bandında - Kimya Mühendisliği - ODTÜ - 201-250 bandında - İnşaat Mühendisliği - İTÜ - 101-150 bandında - İnşaat Mühendisliği - ODTÜ - 101-150 bandında - Bilgisayar Bilimi ve Bilişim Sistemleri - Boğaziçi Üniversitesi - 251-300 bandında - Ekonomi / Ekonometri - Boğaziçi Üniversitesi - 351-400 bandında - Eğitim - İstanbul Üniversitesi - 251-300 bandında - Makina, havacılık ve imalat mühendisliği - Boğaziçi Üniversitesi - 301-350 bandında - Tıp - Hacettepe Üniversitesi - 251-300 bandında - Tıp - İstanbul Üniversitesi - 251-300 bandında - Tıp - Ankara Üniversitesi - 401-450 bandında - Tıp - Ege Üniversitesi - 451-500 bandında - Maden Mühendisliği - İTÜ - 31. sırada - Maden Mühendisliği - ODTÜ - 45. sırada - Fizik ve astronomi - ODTÜ - 301-350 bandında - Fizik ve astronomi - İTÜ - 351-400 bandında - Fizik ve astronomi - Boğaziçi Üniversitesi - 451-500 bandında - Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler - Bilkent Üniversitesi - 151-200 bandında - Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler - Koç Üniversitesi - 151-200 bandında - Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler - ODTÜ - 151-200 bandında - İstatistik - ODTÜ - 151-200 bandında. Alan bazında ABD birinci Sanat ve beşeri bilimler alanında listeye ABD’den 95, İngiltere’den 59 üniversite girerken, bu alanın sıralamasına Türkiye’den dört üniversite girebildi. Mühendislik ve teknoloji alanında da listede ABD’den 81, İngiltere’den 38, Türkiye’den dört üniversite yer aldı. Sosyal bilimler alanında ABD listeye 87, İngiltere 56, Türkiye ise dört üniversitesini soktu. Tıp alanında ABD’nin 121, İngiltere’nin 41 üniversitesi sıralamada yer alırken, Türkiye’den iki tıp fakültesi listeye girebildi.    3-Üniversitelerimizin 2017 Yılı Dünya Genel Sıralamalarındaki Durumu 29 Aralık 2017 URAP (University Ranking by Academic Performance) https://goo.gl/DtgWum 4-‘Türkiye’deki Üniversitelerin Araştırma Çıktıları Üzerine’ yapılan araştırmaya göre, öğretim üyesi başında düşen yayın ve atıf sayılarında Bilkent, Koç ve Sabancı üniversiteleri üst sıralarda yer aldı. Devlet üniversitelerinde ise en iyi performansı ise Gebze Teknik, ODTÜ, Hacettepe ve Boğaziçi gösterdi. https://goo.gl/2acw5t 5- 2018-2019 Türkiye Genel Sıralaması Göstergeleri http://tr.urapcenter.org/2018/2018.php  

Muhasebenin Stratejik Yeni Yol Haritası : Yatırımcılara ve Yöneticilere Yol Göstermek

   İlk Söz: "Bir kavram ne zaman tehlikeli olur? İçeriği bulanık olduğu halde, herkes bu kavramı bildiğini sanınca." Sözcük ve kavramların içini boşaltan, altını oyanlara itibar etmeyiniz. Onlarsız da yaparız ama kavram ve sözcüklerden bağımsız varolamayız.       Muhtemelen Kitabın orjinal başlığına bakıp  bu kitabın ilerleyen satırlarını okumadan" Muhasebenin Sonunun "geldiğini sanacaksınız.Bazıları, bu ve buna benzer başlıkları  gördüğünde "sözümona yeni şeyler keşfetme" "farklılaşmak" adına, muhasebe mesliğine / muhasebe bilimine yeni anlamlar yüklemeye çalışmakta.Hatta yeni adlar  ihdâs edip,  şaşalı  dergilerde konu ile ilgili makaleler yazmakta. Bu yazıları  değişik başlıklar altında, aynı içerikte temcit piiavı gibi tekrar tekrar yayınlamakta. Konferanslarda /Sempozyumlarda / kongrelerde  sunum  yapıp Kurslar/seminerler düzenlemekte. Artık bu toplantılarda herkesin ağzına pelesenk olan bir dizi gizemli kelime telaffuz  edilmekte.Blok zinciri ,Yapay Zeka, Makine Öğrenmesi, Siborg ve Ağ Tabanlı Algoritmalar, Muhasebe Endüstrisinin Rönesansı, Endüstri 4.0 Çağında Mali Mühendislik , Muhasebe Endüstrisinin Yeni Anahtarı: Dijital Okuryazarlık"..vb...Geleneksel muhasebe yöntemleri verinin değerini hesaplamada yetersiz olduğunu artık herkes biliyor."Geçmişe dönük" muhasebe perspektifini kullanmak yerine, verilerin ekonomik değerini belirlemek için "geleceğe dönük", öngörücü bir bakış açısı kullanmak gerekiyor. Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil!.."karanlık (Lights out) fabrikalar (İnsansız Üretim)'in maliyetlere etkisi" başlıklı yeni bir makale..  Makale 18 sayfa... Makalenin tamamında anlatılan "İnsansız Üretim=İşçilik maliyetelerinde azalma."...Soru Şu: Sizce bu çalışma "Muhasebe Bilimine" ne gibi bir katkı sağlamıştır?.Sorum bu makalenin dergide yayınlanmasına onay veren "değerli bilim insanlarına" ...Sessizlik…Bir şeyleri daha iyi anlatabilmek için bazen “susmak” gerekir.Çoğu zaman konuşmaktan daha çok şey söyler….İlgilier belki okur diye.https://bit.ly/2KD1zji.Bir başka çalışma Kripto Para Birimlerine ilişkin bir makale... Makale 26 sayfa... Makalenin tamamında anlatılan "kripto paraların maddi olmayan duran varlık olarak ele alınması ve bu şekilde muhasebeleştirilmesi". Soru Şu: Etik açıdan Küresel Para İllüzyonu muhasebeleştirilir mi? ya da "muhasebeleştirilirse" etik olur mu?  Belki sorunun yanıtlanmasına katkı sağlar diye bir not: Bitcoin işlemlerinin %44'ü illegal aktivitelerden geliyor. İlgilier belki okur diye https://bit.ly/2yz70OQ ..yine Sessizlik...Endüstri 4.0 artık herkesin dilline pelesenk oldu ...Reklam jargonu olarak kullanılıyor. Sanki bu çok iyi bir şeymiş gibi... Eğitimde 4.0,belediyelerde 4.0 ....4.0 reklamları yapılmaya devam ediliyor. Türkiye’nin önceliğini teknoloji ithal etmeye dayandıran yaklaşımlar tuzak. Teknoloji ithal ederek bilim ve teknolojide ilerlemek mümkün değil.!. Endüstri 4.0 ile 4. Sanayi devrimi sanki aynı şey imiş gibi konuşanlar bilerek veya bilmeyerek muhataplarını yanıltıyor. 4. Sanayi devriminin bir parçası olmamızın tek yolu Bilim’e ve teknolojiye dayalı bir sisteme geçmek İle mümkün; robot veya yazılım ithal etmekle değil!..  Bir  başka çalışma, " Ölümü yadsıma aracı olarak Muhasebe: Kavramsal Bir Eleştiri"    çalışma 12 sh.Çalışmayı bir kaç kez  okudum. İlk aklıma gelen şu oldu. Bu öğretim üyesi soyut kavramları işleyerek (ölüm vb.) ve bu kavramlar üzerinde derin! düşüncelerini cesurca ve özgüvenli bir şekilde aktararak entelektüel bir imaj çiziyor ve gündem olmak istiyor. Tuhaf olan ise çalışmanın kongrede sunulmuş, gelen eleştiriler sonucunda revize edilmiş, iki hakemin kontrolünden geçerek yayımlanmış olması. Çalışma kongre seviyesinde bir görüş olarak kalmalı, bilimsel yayın seviyesine çıkarılmamalıydı.  (Çalışmanın hakemi olsaydım tavrım bu yönde olurdu.) Bu durum Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi’nin imajına da zarar veriyor.Bu notumuz şimdilik burada kalsın...    Eskiden olduğu gibi ekonomik ve teknolojik gelişmeler muhasebe mesleğinin yapısı ve çerçevesi de evrilmelere neden olmuş; bilgisayar sistemleri sayesinde muhasebecilerin iş yükü azalmış, karmaşık ve zor işlemler ile daha önce geleneksel yönetimlerle yapılan (Kâğıt-Defter) muhasebe işlemleri kolayca ve hızlı bir şekilde kısa sürede yapılabilir hale gelmiştir.  Önümüzdeki yıllarda ise yine muhasebeciler tarafından yapılan birçok işlemin yapay zeka ve otomasyon sistemleri tarafından yapılacak olması kaçınılmaz bir gerçeklik . Bu noktada, muhasebe mesleği yok mu olur, yapay zeka gibi sistemler muhasebecilerin yerini alır mı?...  Muhasebe mesleğinin gelecekte dijital alanda yaşayacağı değişimlere uyum  sağlayacağından kimsenin kuşkusu olmasın..Bilgisayarların kullanımı ülkemizde  tüm ekonomik,sosyal ve kültürel bazda hızlı bir biçimde yayılırken "Muhasebe" bölümlerinin adları da konjonktüre uygun olarak "Bilgisayarlı Muhasebe" olmuştu.. Doğru bir adlandırma mıydı? Kesinlikle hayır.Neden ? Çünkü muhasebe, ekonomik yapının mikro boyutda finansal ve finansal olmayan verilerini kayıt altına alma çabası içinde  ve ülkelerin alt yapısına göre de şekillenmekte.Soru şu:Yeni veriler, yeni akıllı sistemler fırsat mı, tehdit mi? Teknolojide yaşanan gelişmeler doğrultusunda görüyoruz ki, önümüzdeki yıllarda yapay zeka temelli akıllı sistemler karar verme görevini insanlardan daha fazla üstlenecek. Bu durum, nihai amacı iş ve yatırım kararlarının kalitesini geliştirmek ve iyileştirmek olan muhasebe mesleği için çok önemli fırsatlar sunuyor. Bu potansiyeli gerçekleştirmek için ise, mesleğin çözmeyi amaçladığı temel problemlere ve çözüm için yeni teknolojik yaklaşımlara odaklanmak şart. Yatırımcılar, kurumların finansal sonuçlarından emin olmak ve bu sonuçlara güvenmek isterken; kurumlar ve devlet, vergi oranlarının doğru belirlenmesini ve ödenmesini talep ediyor. Diğer yandan yönetimler kaynakların doğru kullanıldığından emin olmak istiyor. Bu çok boyutlu problemlerin çözümü, kurumların ve ekonomilerin başarılı olabilmesi için büyük önem taşımakla birlikte muhasebe mesleğinin odağını oluşturuyor. Son yıllarda yaşanan gelişmeler,  finansal piyasaları değerlendirmek, yatırım stratejilerini belirlemek, yeni finansal ürünleri tasarlamak, pazarlamak ve pazarlamak için gerekli araç ve tekniklerle donatılmış bir eğitim programına duyulan ihtiyacı göstermiş.Opsiyonlar, swaplar, faiz türevleri, kredi türevleri ve özel emeklilik planları gibi yeni menkul kıymet ve finansal araçların ortaya çıkmasıyla, veri seti içindeki sayısal ve kategorik değişkenler arasındaki ilişkilerin taşınmaz, kolaylıkla sayıya dönüştürülemez (intangible) faktörleri de dikkate alan çok boyutlu ve çok katmanlı grafik formlara dönüştürülmesi .Yeni veriler ve akıllı sistemler, muhasebe mesleği için önemli fırsatlar sunarken yeni sorunları da beraberinde getiriyor. Örneğin, dünyanın ve toplumun önümüzdeki yıllarda nasıl olmasını istediğimiz konusunda küresel bir fikir birliğini temsil eden Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne ulaşmak için kaynakların tahsisi konusunda bilinçli kararlar almaya yönelik etkili bir ölçüm aracına ve hesap verebilirliğe olan ihtiyaç artıyor.Bu gelişmeler meslek odaları tarafindan da takip ediliyor. Geçen günlerde TURMOB tarafından düzenlenen  20. Muhasebe Kongresi’nde 'Dijitalleşme Sürecinde Değişen İş Hayatı ve Muhasebe Mesleğinin Yeniden Yapılanması' konusu ele alındı.. Güçlü yeni teknolojilerden tam olarak yararlanmak için, benzersiz özellikleri ve gerçek sorunları çözmeye nasıl yardımcı olabilecekleri konusunda net olunmalı. İyi işleyen yeni bir teknolojinin geliştirilmesiyle bu teknolojiden maksimum değer elde edilmesi arasındaki zaman uzun oluyor. Bu noktada, daha uzun vadeli bir vizyon oluşturmak için başlangıç noktası olarak mesleğin daha iyi kararlar alma amacına odaklanmak ve daha iyi kararların çözeceği temel iş sorunlarını tanımlamak gerekiyor. Sonrasında yeni teknolojilerin yardımıyla temel iş sorunlarını çözme şeklimizi yeniden şekillendirmek için teknoloji uzmanları, iş dünyası ve meslek profesyonelleri arasında tartışma, etkileşim, öğrenme ve iş birliğini teşvik etmek önem taşıyor.Makine öğrenmesi, derin öğrenme ve yapay sinir ağları gibi yapay zeka tekniklerinin yeni olmamasına ve çok hızlı gelişim göstermesine karşın yapay zekanın muhasebe alanında yaygın bir şekilde benimsenmesi hala erken aşamada diyebiliriz. Geleceğe dair olumlu bir vizyon oluşturmak için, yapay zekanın muhasebe ve iş sorunlarını nasıl çözebileceğinin, pratik zorlukların ve muhasebe mesleği profesyonellerinin akıllı sistemlerle birlikte nasıl çalışabileceğinin derinlemesine tartışılması ve anlaşılması gerekiyor.Veri analizlerindeki yeni olanaklarla birlikte muhasebedeki roller de değişiyor. Muhasebe meslek profesyonellerinin veriyle etkin bir şekilde çalışabilmesi için güçlü mesleki bilgi ve deneyimin yanı sıra yüksek analitik kabiliyetlerine sahip olması önem taşıyor. Bu eğilimlerin, yapay zekayla daha da hızlanacağı görülüyor. Bazı roller, zor ve yeni durumlarla başa çıkmak için teknik muhasebe uzmanlığını ve insan değerlendirmesini kaçınılmaz kılmaya devam ederken, diğer rollerin bölümler arası iş birliğini artırmaya veri ve modellerden doğru anlamı elde etmeye yardımcı olmak üzere genişlemesi ve böylelikle yeni iş tanımları ile yeni mesleklerin ortaya çıkması bekleniyor.Bu evrim, muhasebe mesleğinin gerektirdiği becerilere de yansıyacak. Eğitim modelleri gibi bazı roller yapay zeka teknikleri hakkında derin bilgi gerektirirken, bazı rollerde diğer bölümlerle iş birliği yapabilmek için daha yüzeysel bir bilgi düzeyi yeterli olacak. Yapay zeka teknik becerisine ek olarak yapay zeka araçlarından en iyi şekilde yararlanabilmek için yeni düşünme ve davranış biçimlerin kaçınılmaz olarak benimsenecek  Kısaca günümüzde, alışageldiğimiz “finansal muhasebe” artan bir ivme ile çok önemli bir dönüşüm yaşamaktadır. Bu dönüşüm çerçevesinde muhasebenin ilgi alanı genişlemekte, muhasebe daha geniş kitlelerin veri gereksinimlerini yanıt vermenin yollarını aramaktadır. Henüz bu yeni ilgi alanları net bir şekilde tanımlanmamış, bu alanlarda muhasebenin ne gibi hizmetler verebileceği, bu hizmetleri ne şekilde sunacağı ortaya çıkmamıştır. Ama bu  alanlarda araştırmalar ve çalışmalar giderek artmaktadır. Günümüzde bu araştırma ve çalışmalar “sosyal muhasebe”, “sosyal ve çevre muhasebesi”,“şirket sorumluluğu raporlaması”, “şirket sosyal sorumluluğu raporlaması”,“finansal olmayan raporlama”, “sürdürülebilirlik muhasebesi” adları altında yürütülmektedir. Henüz bu alanların da sınırları net olarak belirlenmemiştir.Muhasebenin ilgi alanı üç boyut üzerinde gelişmektedir. Bunlar şirket faaliyetlerinden etkilenen paydaş, ekonomik çevrenin tanımlanması, etkilenme ve etkileme alanlarının saptanması ve etkilenme ve etkileme ölçütlerinin saptanması.Yeni şekillenen muhasebe çeşitli adlar altında gelişmekte olmakla beraber,  Stratejik Yönetim Muhasebesi / Sosyal Muhasebe  hedefine doğru gelişmektedir. Artık muhasebenin  paydaş tanımlaması; paydaş gereksinmelerinin  saptanması  bu gereksinmelerin veri ve ölçütlerinin geliştirilmesi; neticede toplanan ve işlenen veri ve ölçütlerin raporlaştırılması alanında faaliyet gösterecektir. Günümüzde uyguladığımız finansal muhasebe, sadece sermaye sahiplerinin,sadece kâr beklentilerinin saptanmasında, sadece kanıtlanabilir finansal verileri kullanmaktadır. Oysa muhasebe tüm paydaşların, şirket faaliyetleriyle ilgili tüm beklentilerine yanıt veren her türlü veri ve ölçütleri saptamak, işlemek, değerlendirmek ve rapor etmek amacını gütmelidir.Finansal muhasebeden farklı olarak yönetim muhasebesi ve maliyet muhasebesi finansal olmayan miktar verilerinden de yararlanmaktadır. Bu açıdan bakıldığında günümüz muhasebesi finansal olmayan miktar verilerini işlemeye de müsaittir. Ancak Stratejik Yönetim Muhasebesi / Sosyal Muhasebe miktar dışında ölçülebilir verilerden ve niteleyici verilerden de yararlanmak zorundadır. Paydaşların gereksinmelerine  yanıt veren ve şirketin sosyal, kültürel ve çevre üzerindeki etkilerini açıklayan ölçütler geliştirmek  muhasebenin çok önemli bir alanı olacağını şimdiden söylemek kehanet olmayacaktır. Son zamanlarda gelişen kavramlardan en önemlilerinden biri de şirketlerin sürdürülebilirliği (corporate sustainability) kavramıdır. Sürdürülebilirlik, çevreyi, sosyal ve ekonomik gelişmeleri dikkate alarak kesintisiz üretimin yapılmasını da güvence altına alan kaynak yönetimidir. Sürdürülebilirlik verimliliğe odaklı, riskleri önceden tespit ederek önleyici yaklaşımlar geliştiren proaktif bir anlayışla; iş yapış biçimini, tüm işletme kaynaklarına bakış açısını bu perspektiften şekillendirerek, sınırlı kaynakları etkin, etkili ve verimli bir şekilde kullanımını hedeflemektedir. Sürdürülebilirlik yaklaşımı, içinde kalıcı değerler üretebilmeyi öngörmektedir. Sürdürülebilir büyümenin ön koşullu sürdürülebilir rekabet gücüdür. Sürdürülebilir rekabet gücü, müşterilerin işletmenin ürettiği ürünleri alternatifleri karşında tercih etmesini sürdürülebilir bazda sağlayabilme yeteneği olarak tanımlanmaktadır. Bir işletmenin sürdürülebilirliği, paydaşlarına (hissedar, müşteri ve toplum) nasıl değer üretmeyi planladığını tanımlar. Sürdürülebilirlik, bir işletmenin sürdürülebilir temel yeteneğinin (öz yetenek) varlığına bağlıdır. İşletmelerin öz yeteneğini etkileyen iki temel faktör, üretkenlik ve sürdürülebilirliktir. Üretkenlik, genel verimlilik düzeyinde artışı, sürdürülebilirlik ise gelir fırsatlarını yakalamayı ve müşteri değerini zenginleştirmeyi beraberinde getirmektedir. İşletmelerin sürdürülebilir yeteneğini ölçmek için işletmelerin maddi ve maddi olmayan aktif değerlerini  (varlıkların)  ne kadar verimli kullanıldığına bağlıdır.Sürdürülebilirlik şirketin uzun bir dönem sağlıklı yaşaması anlamındadır. Zaman içinde bu kavram daha da güçlendirilerek sürdürülebilir gelişme kavramına dönüştürüldü. Sürdürülebilirlik veya sürdürülebilir gelişme, şirketin paydaşlarıyla ilişkilerinin sürdürülebilirliğine veya sürdürülebilir gelişmesine bağlı olduğu kabul gördü. Bu da şirketlerin paydaşlarının gereksinmelerini yanıt vermesini gerektiriyordu. Şirketlerin sürdürülebilirliği, şirketlerin faaliyetlerinden etkilenen kişi, kurum ve çevre üzerindeki etkilerinin, mali, ekonomik ve sosyal etkilerin değerlendirilmesinden daha fazlasının gerektiği kabul görmeye başlandı. Bu görüşe göre, şirketlerin sürdürülebilirliği,şirketlerin paydaşlarının beklentilerine uygun hareket edip etmediklerini değerlendirmeye yarayan ölçüler geliştirmelerini ve elde edilen sonuçlar çerçevesinde paydaşlarıyla etkin iletişim bağları kurmalarını gerektirmekteydi.Bu da bugünkü muhasebe uygulamalarımızın ilgi alanını genişletmemizi muhasebe uygulamalarımızı mali, ekonomik, sosyal, kültürel ve çevre ile ilgili verileri de içine alacak şekilde geliştirmemize yol açtı.     Taahhüt Uçar, Eylem Kalır! “Ne cüretle! Hayallerimi ve çocukluğumu çaldınız!” Sözleriyle dünya liderlerine seslenen Greta Thunberg Birleşmiş Milletler İklim Hareketi Zirvesi’nin kuşkusuz en çok konuşulan ismi oldu. Toplantıda, iklim değişikliğinin etkilerini yavaşlatan daha ciddi emisyon standartlarının yürürlüğe girmesi için üye ülkeler bir araya geldi. Sürdürülebilir Finansal Sistem”, iklim politikalarının etkinliğinin arttırılmasında odaklanılması gereken konuların başında geliyor. Finansal Hizmetler Sektörü’nün, özel sektöre finansman sağlaması yoluyla iklim değişikliğinde dolaylı da olsa yarattığı etki çok önemli. hashtag#G20 Finansal İstikrar Kurulu tarafından kurulan İklimle ilgili Finansal Açıklamalara İlişkin Görev Gücü ( hashtag#TCFD) bu yönde atılan en önemli adımlardan. TCFD, iklimle ilgili risklerin ve fırsatların açıklanmasına yönelik kapsamlı, pratik ve esnek bir çerçeve sunuyor. Sürdürülebilir bir finansal sistemin inşa edilmesi, sürdürülebilir yatırımların yaygınlaştırılması için taahhütlerin yasal hedefler ve somut eylemlere dönüştürülmesi, ekonomi yönetimi tarafindan en üst düzeyde sahiplenilmesi gerektigi unutulmamalı. Özetle; artık taahhüt değil aksiyon zamanı.Sürdürülebilirlik açıklamalarında zorunlu uygulamalar karşılaştırılabilirliği artırır mı? ESG bilgilerinin raporlanması yatırımcılar açısından giderek daha önemli hale geliyor. Bu amaçla hükümetler ve borsaların düzenlemeleri ile sürdürülebilirlik raporlama standartları gibi birçok raporlama çerçevesi ortaya çıktı. Örneğin, AB Non-Financial Information Direktifi, büyük şirketlerin sürdürülebilirlik konularına ilişkin politikalarının açıklanmasını öngörüyor. Finansal olmayan raporlamanın üye ülkeler arasında uyumlaştırılmasını amaçlayan direktif, borsalar için finansal olmayan raporlama rehberi niteliğini taşıyor.Öte yandan, ESG verilerini raporlama sorunlarına ilişkin standartlar ve yaptırımlar finansal raporlamada olduğu kadar açık değil. Finansal muhasebede karşılaştırılabilirlik konusunda ortak bir anlayış ve uygulama olmakla birlikte, ESG verilerinin karşılaştırılabilirliğini değerlendirmek için evrensel olarak kabul edilmiş bir metodoloji henüz geliştirilmiş değil. Günümüzde “finansal olmayan bilgiye yönelik taksonomiler” çözüme destek olabilecek önemli uygulamalardan birisi... ‘Sürdürülebilirlik İlkeleri Uyum Çerçevesi’, Sermaye Piyasası Kurulu'nun Kurumsal Yönetim Tebliği’nde yaptığı değişiklik ile 2 Ekim 2020’de yürürlüğe girdi. “Uy ya da Açıkla” yaklaşımına dayalı düzenleme, şirketlerin çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim uygulamalarını 2021 yılından itibaren belirlenen ilkeler çerçevesinde açıklamalarını öngörüyor. İlkeler seti şu an için gönüllü olsa da, gönüllü ilkelere uymamanın da gerekçelendirilerek açıklanması gerekiyor. Şirketler bu bilgileri faaliyet raporlarının içerisine ekleyebilecekleri gibi, sürdürülebilirlik veya entegre rapor içerisinde yer vermeyi tercih etmeleri halinde bu raporlarını faaliyet raporları ile eş anlı olarak yayımlamaları gerekecek. Bu noktada, “tek bir rapor” hazırlığı uygulamada şirketler açısından en pratik çözüm olarak görünüyor. “Entegre Faaliyet Raporu”, bu gerekliliği sağlayacak en uygun raporlama düzeni olarak karşımıza çıkıyor. Düzenlemenin, ilk aşamada Çerçeve’ye uygun açıklama yapamayan şirketler için dahi anlama ve öğrenme süreci ve sürdürülebilirlik kültürünün gelişmesi anlamında önemli bir motivasyon sağlaması bekleniyor... Yöneticiler ve veriler arasında bir ara yüz yani “Veri Analizi Uzmanlığı”/ "Veri madencisi (data-miner)" gerekiyor. Bu veri analistlerinin temel işlevi veriler içinde saklı olan gizemli ilişkileri yöneticinin hemen anlayabileceği bir formata dönüştürmek başka bir deyişle   çok boyutlu grafikler halinde yöneticilerin anlayabileceği şekle dönüştürmek. Ve böylece yöneticileri ayrıntıdan kurtaracak plânlama,karar alma ve kontrol işlevlerinde etkinlik ve etkililik sağlıyacak  "öz" bilgilere sunmayı hedefliyor.Bu notumuz şimdilik burada kalsın...  Bir de unutmadan ve yazmadan geçemeyeceğim  yeni bir derginin ilk sayısında ki  bir makaleden ...Giderlerin ürünlere yüklenmesi açısından maliyet muhasebesi  Kısmî Maliyetleme Sistemi içinde yer alan "Direkt Maliyetleme " (*)nin  adı "Süper Değişken Maliyetleme " miş..Klasik bir yöntemi, yeni bir yöntem miş gibi tanıtan bir çalışma .Yayın tarihi Nisan 2018..1962 'de  ortaya konulan  bu yöntemin yeni olup olmadığını sizlerin takdirine bırakıyorum. Bir de  1962 'de bulunup yeni bir yöntem gibi lanse edilen  bu yöntem "Ürün kârlılık analizlerinde modern ve en iyi yöntem"miş..Bunu da bilgi dağarcığımıza kattık...Sözüm ona biz bu kavramı yeni öğrendik, bilgimizi arttırdık!...Eleştirim bu  makaleyi yazan kişiye değil bunu değerlendirip bu makalenin yayınlanmasına onay veren kişi /Kişilere. Bu notumuz da  şimdilik bura da kalsın..  Bir de muhasebenin uzlanım dallarından özellikle de Yönetim Muhasebesi 'nden  de bihaber olunca...Değmeyin gitsin!....Bu nedenle, .bu kitabı belki de okumak istemeyeceksiniz, çünkü insan psikolojisi gereği bilinçaltı başlığın kendisine uygun olmadığını düşündürecektir. Ama kimbilir belki yanılırım okuyanlar olur, Bu kitap  bazılarının idda ettikleri gibi, geleneksel muhasebenin sona erdiğini anlatmıyor  "Muhasebenin sonu" ile kastettiği, mevcut finansal raporların yatırımcılara olan yararlılığının son 20-25 yılda önemli ölçüde düşüş gösterdiğine vurgu yapıyor..Bu kitap ,Muhasebenin Stratejik Yeni Yol Haritasını /  Yatırımcılara ve Yöneticilere Yol Göstermeyi anlatıyor..         Muhasebe Sonu : Yatırımcı ve Yöneticiler İçin Yollar , her yerde bulunan finansal raporların sermaye piyasası kararlarında nasıl yetersiz kaldığını ve bunun telafisi için yeni  uygulanabilir  alternatif  çözüm yollarını ortaya koyuyor..Gerçekten yararlı ekonomik göstergeler ile yenilikçi yeni bir değerleme çerçevesi oluşturuyor. "Finansal Muhasebe Standartları Kurulu (FASB) tarafından kuruluşundan (1973) 2009 yılına kadar -yani 40 yılı aşkın sürede-  147 standart / 250'den fazla kural ve yönetmelik (standartlar ve güncellemeler) yayımlamış...   Tüm bu muhasebe  raporlama kuralları ve standartlarının  sadece yüzde 12'si yatırımcılara fayda sağladığını yazıyor...... "s.7. Not:  Standartlar bkz.: http://www.fasb.org/home Bu eksikliğin bir nedeni şirketlerin patent, marka ve bilgi sistemleri ile değer yaratmalarına rağmen, bu maddi olmayan varlıklar muhasebe ve finansal raporlarda yer almaması. Bir başka sebep finansal raporlarda öznel yönetsel tahminlerin sayısının büyük oranda artmasıdır. Gerçekler, tahminler ve bazen manipülasyon alanından  uzaklaşıyorlar.Muhasebe düzenleyicileri Mali raporları gittikçe karmaşık, giderek belirsiz ve daha az kullanışlı hale getirerek yanlış yönlendirmeye devam ediyorlar. Örneğin, 706 sayfa uzunluğundaki yeni gelir tanıma kuralına bakın. Bu projede 15 yıl çalıştıktan sonra - 15 yıl - geçen sene bu bilgi karmaşası ile karşılaştılar ve çok karışıktı, kimse bunu uygulayamadı, bu yüzden FASB başvuruyu ertelemek zorunda kaldı.  şirketler maddi olmayan duran varlıklar ve finansal tablolarda yer almayan diğer kalemler hakkında bilgi sağlamalıdır.  GAAP tarafından zorunlu olmayan yeni müşteriler, tükenme oranı ve müşteri edinme maliyetleri hakkında geniş bilgi sağlayın.    CFO'lar, CEO'lar ve yönetim kurulu üyeleri mali raporlama konusunda oldukça kayıtsız durumda. Temel olarak, yatırımcılara bilgi vermek için yapılan bir çaba yerine, bir uyumluluk egzersizidir. Yatırımcılara bilginin yararlılığını, alaka düzeyini nasıl artıracağım, yatırımcı ilişkileri insanları için inanıyorum, şirketlerin içindeki konumlarını artıracaktır. Elbette bazı şirketler "Hayır, GAAP'in ötesinde bir şey yapmamalıyız" şeklinde yanıt verecektir. Ancak gerçek şu ki, birçok şirket GAAP dışı bilgi sağlamaktadır. Ve yatırımcı ilişkileri insanlar şirketler içinde devam eden tartışmalara önemli bir rol oynayabilir. Onlar tarafından büyük bir fırsat olarak görülmelidir. .. Kapsamlı, geniş örneklem ampirik analizine dayanan bu kitap, finansal belgelerin 'yatırımcıların kararlarıyla alakalı sürekli bozulma' olduğunu rapor etmektedir. Aydınlatıcı bir tartışma, gerçek dünyadaki etkileri olan sayısız örnekle desteklenen, muhasebe işleminin bugünün pazarındaki önemini kaybetme nedenlerini ayrıntılı olarak açıklıyor. Bu rapor, sorunun basitçe tanımlanmasının ötesinde bir çözüm sunuyor - Değer Yaratma Raporu - ve anahtar sanayilerdeki faydasını göstermektedir. Yeni göstergeler, bir şirketin gerçek değerini belirlemek ve değerlendirmek için kritik yatırım kararlarında daha güncel bir yaklaşım için kaynak yaratan strateji ve yürütme üzerine odaklanmaktadır. Tüm endüstriler hayati bilgiler için finansal raporlara güveniyorlarken, bu belgeler yatırımcıların ve borç verenin mevcut ekonomik ortamda çalışma biçiminde kusurlu ve yetersizdir. Bu kitap size daha bilinçli karar verme için yeni bir çerçeve sunan bir alternatif sunmaktadır. Ekonomik göstergelerin yeni, kapsamlı bir sistemini keşfme Şirket değerlendirmesinde stratejik, değer yaratan kaynaklara odaklanma Geleneksel finansal belgele ve bilgilerinin  zaman içersinde sağladığı yararlarının nasıl hızla tükendiği. Dinamik ve güncel bilgilerle şirket geleceğinin nasıl okunarak stratejik bir yol çizileceği  Yeniden yapılandırma ve birleşme ve devralma gibi başlıca kurumsal kararlar, kârlılık ve varlık / yükümlülüklerin finansal göstergelerine dayalıdır. Bu belgeler dağları yönlendirir, şirketin gerçek değerini göstermeyen başarısız göstergelere dayansalar ne olur?  Muhasebe Sonu ve Yatırımcılara ve Yöneticilere Yönelik Sonu , size gerçeği gösterir ve daha doğru değerleme için yeni bir plan hazırlar.   "Muhasebenin Sonu ve Yatırımcılar ve Yöneticiler İçin Yol" kitabın da, şirket muhasebesinin şeffaflığını artırmak için yeni bir sistem önermektedir. Bu sistem kamu muhasebe kayıtlarının yatırımcılara daha faydalı olmasını amaçlamakta. Yatırımcı ilişkileri uzmanlarını, yatırımcılara şirket açıklamalarının yararlılığını ve alakasını artırmak için yönetimle görüşmelere başlamalarını öneriyor. https://goo.gl/wmBVGd   Muhasebe Mesleğinin Geleceği: Öğretim ve Uygulama için Üç Önemli Değişiklik ve Etkileri (https://goo.gl/fYjZLd ) Muhasebe mesleği, önümüzdeki 30 yıl içinde önemli değişikliklerle karşı karşıya kalacak ve meslek örgütleri, üyeleri ve eğitim kurumları yanıt vermeli. Akıllı ve dijital teknolojinin gelişmekte olan üç değişikliği, raporlama / açıklama standartlarının küreselleşmesine ve yeni düzenleme şekillerine devam edilmesi mesleğin başlıca zorluklarıdır. Chartered Certified Accountants Association (ACCA) araştırması —Drivers of Change and Future Skills—Derneği - 2025 yılına ait olması beklenen bu önemli değişiklikleri araştırdı. Burada üç nokta vurgulanmış: Birincisi, muhasebeciler geleneksel çalışma yöntemlerini geliştirmek için giderek sofistike ve akıllı teknolojileri kullanacak ve bu teknolojiler geleneksel yaklaşımı bile değiştireceği[ ("“The End of the Accounting Profession as We Know It?” (*) bölümüne bakın]. Akıllı yazılım sistemleri (bulut bilgi işlem de dahil olmak üzere) dış kaynak kullanımına yönelik eğilimleri (daha dışa açık dış kaynak kullanımı da dahil olmak üzere) destekleyecek ve akıllı teknolojiyle sosyal medyanın daha fazla kullanılması, işbirliği, açıklama ve paydaşlarla ve daha geniş topluluklarla olan katılımı artıracaktır (yukarıdaki ACCA araştırmasına bakınız) . Sosyal medya (Facebook, Twitter ve Google arama da dahil olmak üzere), herhangi bir kurumsal güvence raporundan daha fazla veri (alternatif raporlama da dahil olmak üzere BHP Billiton Annual Report 2012)) ve paydaşlar "büyük verileri" yorumlamak için araçlar kullanacak (ACCA'nın Big Data: It’s Power and Perils) bakınız. İkincisi, devam eden küreselleşme, muhasebe meslek mensupları için daha fazla fırsat ve zorluk yaratacaktır.Küreselleşme, bir sermaye piyasasından diğerine ücretsiz para akışını teşvik ederken, gelişmiş yurtdışı dış kaynak kullanımı faaliyetleri ve teknik ve mesleki becerilerin aktarımı aynı zamanda yerel sorunların çözümünde (farklı kültürel, finansal ve vergi sistemleri ile) tehdit oluşturmaya devam edecektir. ABD, AB ve Avustralya'daki muhasebe firmaları, maliyet azaltımı amacıyla Hindistan ve Çin'e dış kaynak hizmetleri vermekte ve bu da Batı muhasebe sektöründe istihdamda bir kayma yaratmaktadır. Küreselleşme zaten Brexit ve Trump başkanlık zaferi tarafından olumsuz etkilenmiştir, muhasebe uzmanları bu dönüşüme kendilerinin de bir rol oynamış olmalarını beklemektedir (bkz.Economist and ABC  makaleleri). Üçüncüsü, artan yönetmelik ve ilgili açıklama kuralları, gelecek yıllar boyunca mesleğin üzerinde en büyük etkiye sahip olacak. Örneğin, panama kağıtları aracılığıyla maruz kaldıkları muazzam vergiden kaçınma, transfer fiyatlandırması ve kara para aklamanın artması nedeniyle düzenleme artmıştır (bkz. Guardian serisi). Birçok profesyonel (vergi) muhasebeci, temel erozyonu ve kâr değişimini sınırlandırmak için hükümetlerin  vergi düzenlemelerinden  etkilenmektedir.. Buna ek olarak, kamuoyu baskısı ve paydaş beklentileri nedeniyle toplumsal ve çevresel faktörler çağdaş örgütlerde ekonomik kaygılar yanında önem kazanmaktadır. Paydaşlar, işçiler, hükümetler ya da düzenleyiciler, sivil toplum örgütleri, medya ve toplumun örgütsel toplumsal ve çevresel konular üzerine artan bir menfaatine sahip olduğu bir dizi paydaş grubu görüyoruz. Toplumsal ve çevresel faktörlere yönelik yaygın paydaş endişesi ve bunlarla ilgili düzenlemeler nedeniyle çağdaş kuruluşlar finansal, sosyal ve çevresel performansı birleştirmenin karmaşıklığına değinmek için sürdürülebilir çözümler bulma konusunda zorluklarla karşı karşıyalar. Buna tamamen bağlı olan yeni düzenlemeler (Güney Afrika'da kayıtlı şirketler için gerekli olan entegre raporlama ve birçok California merkezli şirket için gerekli olan tedarik zinciri şeffaflığı açıklamaları gibi) yeni ortaya çıkmakta ve muhasebe üyeleri ortaya çıkmaktadır Kuruluşlar halihazırda bu dönüşüme katılıyorlar (bkz. Journal of Business Ethics Study ve ACCA raporu, yukarıda). Farklı sosyal ve çevresel konulardaki mevzuat kaygısı, bu konulardaki ölçme ve raporlama karmaşıklıklarıyla birlikte, muhasebe uzmanlarının zihinlerini  değişime ayak uydurmalarına gerekli desteği vermiştir.Önemli olan, tüm profesyonel muhasebecilerin sayıların ötesine geçmesi ve bunun da muhasebeciler, doktorlar, avukatlar, çevre bilimcileri, sosyologlar ve benzeri birçok meslek mensubu arasında işbirliğini geliştirmesi bekleniyor olmasıdır.   Gelecekteki muhasebeciler dijital teknolojide (cloud computing ve büyük veri kullanımı da dahil olmak üzere), küreselleşmeye (muhasebe hizmetlerinin dış kaynak kullanımı dahil) ve değişen düzenlemelere (vergi düzenlemesi, kurumsal raporlamanın yeni biçimleri, entegre raporlama düzenlemesi vb.) Eğitilmeye giderek daha fazla gereksinim duyacaklardır. ACCA raporunda , dijital teknolojilerin uzman muhasebecilerin beceri boşluklarının bulunduğu temel yetkinlik alanı olduğu ortaya çıktı. Şu anda, muhasebeciler, yeni açıklama düzenlemelerinin, yeni açıklama şekillerinin ve finansal ve mali olmayan raporlamanın birbirine bağlılığı konusunda farkındalık yaratma konusundaki bilgisi eksiktir. Muhasebe meslek mensupları, organizasyonun anlatımı hakkında daha az sayı ve daha fazla bilgi veren daha kapsamlı her türlü kurumsal raporlama becerisine gereksinim duyacaktır.   Maalesef şu anda az sayıda üniversite, muhasebe öğrencilerinin gelecekteki gereksinmeleri doğrultusunda müfredat geliştirmiştir. Üniversitelerin, muhasebe öğrencileri için bulut bilgi işlem, büyük veri, dijital teknoloji, entegre raporlama, karbon emisyonu muhasebesi gibi yeni birimler geliştirmesi veya dahil etmesi gerekecek. Profesyonel muhasebe kuruluşları, yeni alanlarda uzman / öğretim görevlileri  ile yeni kurslar düzenlemek için üniversiteler ile ortak çalışmalar  yapmak. Aynı zamanda, üniversiteler yeni birimleri koordine etmek ve konferans vermek için eğitim veya öğrenim veya uzman bulma için mevcut öğretim üyelerine yatırım yapmalıdır.     Büyük muhasebe firmaları, devam eden ve gelecekteki fırsatları ve mesleğin karşılaştığı zorlukları gidermek için bulut bilgi işlem, büyük veri, teknolojik değişim, yeni dolandırıcılık ve yolsuzluk şekilleri ve kurumsal sürdürülebilirlik konularında anketler yapıyor.    Örneğin KPMG, bulut bilişim, dolandırıcılık / yolsuzluk / rüşvet, kurumsal sürdürülebilirlik ve ile ilgili anket raporları hazırladı. Daha fazla sayıda muhasebe akademisyeni, daha çalışmaya dayanan kurumsal raporlamayı araştırıyor. Muhasebe akademisyenleri ve doktora öğrencileri gittikçe artan sayıda, Küresel Raporlama Girişimi Standartları, , BM Küresel İlkeler Sözleşmesi, Sosyal Hesap Verme ve benzeri gibi toplumsal ve çevresel sürdürülebilirlik konularını ve buna bağlı küresel çerçeveleri araştırıyor. Muhasebe araştırmacılar, bulgularını daha geniş bir topluluğa yaymak için CSEAR ve APIRA gibi bazı ulusal ve uluslararası konferanslar düzenliyorlar. Yeminli Mali Müşavirler Avustralya ve Yeni Zelanda, EBM Avustralya ve ACCA (İngiltere) gibi profesyonel muhasebe kuruluşları, gelecekteki ekonomik, teknolojik, sosyal ve çevresel değişikliklere paralel olarak konuları araştırmak için akademik araştırmacılara gerekli temel yardımı sağlıyor. Profesyonel muhasebe kuruluşları ve akademik araştırmacılar tarafından sürmekte olan çabalara rağmen, araştırmada muhasebecileri ve mesleki muhasebe organizasyonlarını etkileyen değişikliklerin  algılanmasına ilşkin şaşırtıcı bir boşluk var. Gelecekteki araştırma, dijital teknolojideki değişiklikler, standartların küreselleşmesinin sürdürülmesi ve yeni düzenleme ve ilişkili paydaş beklentileri formları için stratejik yanıtları ve etkin stratejileri ortaya çıkarmak için disiplinler arası akademik araştırmacılar arasındaki  işbirliğinin geliştirilmesi yerinde olacaktır.. (i) ( Cost Accounting: A Managerial Emphasis Charles T.Horngren /1962.s.339 )  [ii] Haque, S. and Islam, MA, 2015." Kurumsal İklim Değişikliğine İlişkin Hesap Verebilirlik ve Açıklamalara ilişkin paydaşların Baskısı: Avustralya Örneğii "  Business and Politics , 17 (2), ss.355-390  (https://goo.gl/PWB54r ) (  https://eprints.qut.edu.au/83934/ ) (*)Yazar,Daniel Susskind ve Andrew Harbison 'un "Muhasebe ve Diğer Mesleklerin Gelecekte Nasıl Evrileceği" başlıklı makalesini ele aldığı bu yazısında muhasebe mesleğinin gelecekte yaşayacağı değişime dikkat çekmekte ve teknolojik gelişmeler sonucunda mesleklerin nasıl değişeceği ve evrileceği konusunda saptamalarda bulunuyor...https://goo.gl/sg1EUQ. What jobs will still be around in 20 years? Read this to prepare your future ( https://goo.gl/wz4oBe ) / Why ‘Tomorrow’s Lawyers’ is required reading  (  https://goo.gl/QLbMnV )