Tüm Bilgi Paylaşımlarım

Yüksek Öğretimde Sessiz Devrim

   "Üniversite sadece bilim için değildir, aynı zamanda Hak, Hukuk, Adalet ve Cumhuriyet içinde üniversite gereklidir.Üniversite Cumhuriyet'in sahipliğindedir."Memleket işlerinde, millet işlerinde, gerçek işlerde, duyguya, hatıra, kardeşliğe ve dostluğa bakılmaz. " xx-Doktora Öğretiminin İyileştirilmesi Çalıştayı’nın raporu https://bit.ly/3KW4aEo Sorun doktora derecesi için “ bir monograf doktora tezi, ya da 3 adet özgün makale mi?” sorusu değil, sorun bu düzenleme ile " Yükseköğretimde Kalite" arayışlarına ne kadar katkı sağlıyacağı.  Yoksa iyi bir doktora tezden  3 adet özgün makale zaten beklenir. XIX-   Yükseköğretim Kurulu, 2022 Yükseköğretim Kurumları Sınavı'ndan (YKS) itibaren ön lisans ve lisans programlarını tercihte 150 ve 180 olan TYT ve AYT baraj puanları uygulamasının kaldırıldığını ilşkin kararlar   https://bit.ly/3oEwJNl xviii-YÖK'ün “2020 Yılı Üniversite İzleme ve Değerlendirme Raporu          https://bit.ly/3rcXAlV xvii-"yabancı dille eğitim ve öğretim yapılan programlardaki" öğretim görevlisi kadroları ile "yabancı dil dersi veren öğretim görevlisi" kadrolarına atanmak için aranan asgari puan şartı 85'e yükselti..."https://bit.ly/3fvoXA4 xvi-“özel öğrenci” statüsünün istismarına yönelik YÖK önlemleri..https://bit.ly/3aeVKrm    xv- YÖK'ten Üniversitelerin Akademisyen Alımlarına Yönelik Önemli Düzenleme            https://bit.ly/3valfDd xiv-   https://bit.ly/2LZpMXl       2020-2021 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI BAHAR DÖNEMİNE İLİŞKİN AÇIKLAMA xviii-  Doçent adayları, daha önce basılı olarak postaya verdikleri eserlerini 20 Ocak 2021 tarihi itibarıyla sadece dijital ortama yükleyerek başvurularını tamamlayabilecekler. https://bit.ly/3q4lj42 xvii-YÖK'ün “2019 Yılı Üniversite İzleme ve Değerlendirme Raporu” https://www.yok.gov.tr/Sayfalar/Universiteler/izleme-ve-degerlendirme-kriterleri.aspx adresi üzerinden erişime açıldı. ​ xvi-Yükseköğretim Kurumlarımızın kampüs ve yerleşkelerinde uygulanacak enfeksiyon kontrol önlemlerine yönelik olarak ile birlikte hazırlanan kılavuz yayımlandı: https://yok.gov.tr/Documents/Yayinlar/Yayinlarimiz/2020/yuksekogretim-kurumlarinda-saglikli-ve-temiz-ortamlarin-gelistirilmesi-kilavuzu.pdf Elektronik kitap linki: https://yok.gov.tr/Documents/Yayinlar/Yayinlarimiz/2020/yuksekogretim-kurumlarinda-saglikli-ve-temiz-ortamlarin-gelistirilmesi-kilavuzu/index.html   XV-“2020 Yılı Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) Yerleştirme Sonuçları Raporu” https://www.yok.gov.tr/HaberBelgeleri/BasinAciklamasi/2020/yks-yerlestirme-sonuclari-raporu-2020.pdf xiv- Salgının bölgesel ve yerel seyrine göre  Üniversiteler 2020-2021 Akademik takvimi 1 Ekim 2020 tarihi sonrasında başlayacak https://bit.ly/3iEBiln XVİİİ- Vakıf Yükseköğretim Kurumları 2020 Raporu https://bit.ly/3k1nzH5 XVİİ-Her bir üniversiteye ait İzleme ve Değerlendirme Raporları https://www.yok.gov.tr/universiteler/2018-izleme-ve-degerlendirme-raporlari / Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu 2019 e-kitap formatına ulaşmak için tıklayınız, pdf formatına ulaşmak için tıklayınız. XVI-   Uzaktan eğitimle verilebilecek ders oranı yüzde 40’a çıktı    https://bit.ly/2Mrb6Na XV-Covid-19 Bilgilendirme Sayfası’na ulaşmak için:​ https://covid19.yok.gov.tr/AnaSayfa XIV-    YÖK'ten  Doktora Mezunlarına ALES Muafiyeti https://bit.ly/2Xzhzwd xviii-   YÖK'ten Üniversite Öğrencileri İçin Kayıt Dondurma ve Erteleme Hakkı                https://bit.ly/2wL2BIK xvii- Koronavirüs nedeniyle ara verilen  yükseköğretime 23 Mart 2020 tarihinde dijital ortamda yeniden başlıyacak .Detaylar için: https://bit.ly/3d6hkhv xvi-   Yükseköğretim Kurulunca (YÖK) Üniversite  devlet üniversiteleri için 'aynı unvanlı kadro' düzenlemesi         https://bit.ly/2C1HwIS xv-Yükseköğretim Kurulunca (YÖK) Üniversite Programlarında Yeni  Düzenleme -UNESCO Uluslararası Standart Eğitim Sınıflaması referans alınarak 10 geniş alan, 53 dar alan ve 144 ayrıntılı alan altında sınıflandırılarak eş değer programlar bilim kurullarınca üzerinde uzlaşılan ortak isimler altında birleştiriliyor...  https://bit.ly/2oAzzqW xiv-Yükseköğretim Kurulunca (YÖK), adayların üniversite ve meslek tercihlerini yaparken daha bilinçli karar vermesini sağlamak amacıyla geliştirilen "YÖK Atlas"a "Meslek" ve "Tercih" listesi modülleri eklendi. Adaylara adeta dijital kariyer rehberliği hizmeti sunan ve önlisans ve lisans seviyesindeki olası tüm tercihler ile ilgili tablolara erişim imkanı sağlayan modüllere  https://yokatlas.yok.gov.tr/ adresinden ulaşılabilecek xiii-  YÖK'ün üniversitelere karne verme kriterleri https://bit.ly/2OPVTWo Yüksek Öğretim kurumunun i-Eğitim-öğretim, ii-araştırma geliştirme,Proje,ve Yayın,iii-uluslararasılaşma,iv-Bütçe ve Finansman,  v-Toplumsal Hizmet ve Sosyal sorumluluk olarak  beş ana başlıkta toladığı kriterler.    xii-Akademisyenlerin yurt dışında yabancı dil bilgilerini geliştirebilmelerini desteklemek amacıyla "YÖK-Yabancı Dil Eğitim Bursu"YÖK-YUDAB BAŞVURULARI BAŞLADI https://bit.ly/2TW6Taz xi-"Yükseköğretim tarihindeki en büyük yetki devri" https://bit.ly/2G2mK0P     "Yükseköğretim sistemimiz için onlarca yıldır beklenen, dillendirilen ama gerçekleştirilemeyen, üniversitelerimizi her düzeyde daha rekabetçi bir ortama yöneltecek, kaliteyi yükseköğretimdeki büyümenin merkezine oturtacak, YÖK’ün bazı yetkilerinin devredilerek, kararlarının dış paydaşlara da açık, daha paylaşımcı bir şekilde alınmasını sağlayacak, üniversitelerimizin bilgi üretimi ve araştırmacı insan kaynağı yetiştirme süreçlerini teşvik edecek, üniversitelerimiz ile iş dünyası arasındaki ilişkileri geliştirecek, bu şekilde yükseköğretimde bir sıçrama meydana getirecek önemli düzenlemeler Sayın Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile bugün Resmi Gazete’de yayınlandı. Mutluyuz, Yeni YÖK olarak önerilerimizin yasalaşmasından dolayı haklı bir gurur yaşıyoruz ve bu yapısal değişiklikleri yükseköğretimde sessiz devrim olarak adlandırıyoruz. “Yükseköğretimde Sessiz Devrim’ Olarak Nitelendirilen Düzenlemelere İlişkin Çıkarılan Yasaların Yönetmelik ve Usul Esas Çalışmaları Tamamlandı” Yükseköğretim sistemimiz için onlarca yıldır beklenen, dillendirilen ama gerçekleştirilemeyen, üniversitelerimizi her düzeyde daha rekabetçi bir ortama yöneltecek, kaliteyi yükseköğretimdeki büyümenin merkezine oturtacak, YÖK’ün bazı yetkilerinin devredilerek, kararlarının dış paydaşlara da açık, daha paylaşımcı bir şekilde alınmasını sağlayacak, üniversitelerimizin bilgi üretimi ve araştırmacı insan kaynağı yetiştirme süreçlerini teşvik edecek, üniversitelerimiz ile iş dünyası arasındaki ilişkileri geliştirecek, bu şekilde yükseköğretimde bir sıçrama meydana getirecek önemli düzenlemeler Üretim Reform Paketi kapsamında 1 Temmuz 2017 tarihinde yayınlanmıştı. Bu yapısal değişiklikleri ‘yükseköğretim sistemimizde sessiz devrim’ olarak isimlendirmiştik. Yapılan bu kanun düzenlemesi ile Kurulumuzun yoğun çalışması sonrasında ilgili paydaşlarımızın da katkıları da alınarak beş yönetmelik, üç usul ve esas ile 2 genelge yayınlanmıştır. Bu düzenlemeler ile birlikte, İdari ve mali özerkliğe sahip Yükseköğretim Kalite Kurulu, Yükseköğretim Eğitim Programları Danışma Kurulu, Meslek Yüksekokulları Koordinasyon Kurulu oluşturuldu. Yükseköğretim kurumlarının misyon farklılaşması odaklı ihtisaslaşması sürecimiz yasal bir zemine kavuştu. MYO’ların Organize Sanayi Bölgelerinde Açılmasının Teşvik Edilmesi, İş Yeri Odaklı Eğitimin Teşvik Edilmesi, BAP Projelerinden Tezli Yüksek Lisans ve Doktora Öğrencilerin Bursiyer Olarak Desteklenmesi, Emekli Öğretim Üyelerinin İhtiyaç Duyulan Alanlarda Sözleşmeli Olarak İstihdam Edilmesi, Üniversitelerde Sermaye Şirketi Statüsünden Teknoloji Transfer Ofisleri Kurulması, 7. Yıl Ücretli Araştırma İzni (Sabbatical), Doktora Sonrası Araştırmacı İstihdamı (Post Doc) süreçleri başlatıldı. Yükseköğretim sistemimiz açısından onlarca yılın beklentisi olan bu düzenlemelerin yükseköğretim camiamıza hayırlı olmasını diliyoruz. Bu düzenlemeler ile birlikte, Kalite Kutulu kuruldu: Gelişmiş ülkelerdeki yükseköğretim kurumlarının kalite süreçleri değerlendirmesi idari ve mali özerkliğe sahip bağımsız kalite ajansları vasıtası ile gerçekleştirilmektedir. Bu yasal düzenleme ile dünyada rekabet ettiğimiz ülkelerdeki kalite ajansları ile benzer yapıda, idari ve mali açıdan özerk Kalite Kurulu oluşturulacaktır. Bu değişiklik YÖK’ün çıktı kontrolü ve akreditasyona ilişkin yetkilerinin yeni kurulacak Kalite Kurulu’na devredilmesi sonucunu doğuracaktır. Mevcut durumda üniversitelerimiz genellikle birbirinin benzeri hatta aynısıdır. Bu yasal düzenleme ile YÖK’e üniversitelerimizin küresel rekabet ortamında, ülke ve bölge ihtiyaçlarımız doğrultusunda ihtisaslaşmasına yönelik çalışmalar yapması ve bu süreci koordine etmesi görevi verilecektir (Yeni YÖK bu süreci inisiyatif kullanarak başlatmıştı). “Üniversiteli işsizler” ile ülkenin ihtiyaç duyduğu alanlardaki iş gücü yetersizliği, ülkemizin yakın dönemde önündeki en önemli ve öncelikli konuların arasında yer alacaktır. Bu yasal düzenleme kapsamında oluşturulacak Kurul ile YÖK’ün kontenjan planlaması kamu ve özel sektör paydaşlarının da görüşü alınarak daha rasyonel ve katılımcı bir şekilde yapılabilecektir. Ülkemizde beceri odaklı insan kaynağına çok daha fazla ihtiyaç olmasına rağmen bu ihtiyacı karşılayacak meslek yüksekokullarının ve bu okullardaki programlarına bugüne kadar yeterince odaklanılmamıştır. Bu yasal düzenleme ile oluşturulacak Kurulda, bu sürecin dış paydaşları ve sanayi de yer alacaktır.  Meslek yüksekokullarında yetişen insan kaynağı profili daha fazla sanayi ve iş dünyası odaklı olmasına karşın bu okulların iş dünyası ile ilişkileri zayıftır. Yeni yasal düzenleme ile Meslek Yüksekokullarının Organize Sanayi Bölgelerinde açılması teşvik edilecektir.  Üniversitelerimizin özellikle fen ve mühendislik alanlarında öğrenim gören öğrencilerimizin mezuniyetleri sonrasında büyük çoğunluğu sanayi’de çalışma eğilimindedir. Ancak bu öğrencilerimize eğitimleri sırasında beceri odaklı yetkinlikler yeterince kazandırmadığından, mezuniyetleri sonrasında istihdam süreçlerinde güçlükler yaşanmaktadır. Yapılan yasal düzenleme artık 1 yarıyıl süresince işyerinde eğitim yapması teşvik edilecek, bu şekilde beceri yetkinliği yüksek mezunlar iş dünyasına kazandırılacak, aynı zamanda da üniversitelerin iş dünyası ile işbirlikleri geliştirilebilecektir.  Halen mevcut yasa ve yönetmelik dâhilinde BAP bütçeleri cihaz ve sarf malzemelerine harcanırken ülkemiz küresel rekabeti açısından büyük önem arz eden insan kaynağına ödeme yapılamamaktadır. Bu yasal düzenleme ile BAP projelerinde görev alacak tezli yüksek lisans ve doktora öğrencilerine burs verilebilecektir. Bu şekilde hem araştırmacı insan kaynağı kapasitemiz, hem de bilimsel araştırma üretim kapasitemiz arttırılacaktır.  Öğretim üyesi ihtiyacı sadece yeni kurulan üniversitelerimizde değil, özellikle ülkemiz için öncelikli alanlarda tüm üniversitelerimizde de bulunmaktadır. Bu düzenleme ile emekli öğretim üyelerinin ilgili bölümün ihtiyacı ve üniversitenin talebi üzerine 75 yaşına kadar yıllık uzatımlarla sözleşmeli olarak çalışabilmesi mümkün olabilecektir.  Ülkemizin 2023 yılı hedefleri kapsamında özellikle yüksek teknoloji ürünlerinin geliştirilmesi sürecinde üniversitelerde proje tabanlı bilgi üretimi, bilginin teknolojiye dönüşümü ve takibinde ticarileştirilmesi büyük önem arz etmektedir. Yapılan yasal düzenleme ile artık üniversitelerimiz sermaye şirketi statüsünde teknoloji transfer şirketi kurabilecekler, bu şekilde üniversitelerimizin başta sanayi olmak üzere iş dünyası ile işbirliği geliştirme sürecine önemli katkı sağlanacaktır. Dünyada gelişmiş ve hızlı gelişmekte olan ülkelerde 6. yıldan sonra projeye dayalı “maaşlı’araştırma izni (sabbatical) kullanılmaktadır. Bu süreç hem öğretim üyelerinin kariyerlerinin gelişimi sürecine, hem de aynı zamanda da kurumsal işbirliği geliştirilmesi süreçlerine katkı sağlamaktadır. Yapılan düzenleme ile artık sabbatical süreci üniversitelerimizde de uygulanacak, bu da yükseköğretim kurumlarımızın araştırma kapasitesinin yanısıra ulusal ve uluslararası işbirliklerini de arttıracaktır. Dünyada gelişmiş ve hızlı gelişmekte olan ülkelerde, doktora eğitimi sonrasında doktora sonrası araştırmacı (post-doc) olarak çalışmasına yönelik olarak araştırma süreçleri odaklı esnek kariyer geliştirme profilleri bulunmaktadır. Yapılan bu düzenleme ile artık post-doc uygulama süreci artık ülkemiz üniversitelerinde de uygulanabilecek, bu şekilde yükseköğretim kurumlarımızın araştırma kapasitesi arttırılacak ve ayrıca ülkemizin öncelikli hedefleri arasında yer alan daha fazla doktoralı insan kaynağı geliştirilmesi mümkün olabilecektir.  Araştırma görevliliği, akademik kariyer sürecinin en önemli aşaması olmasına karşın mevcut durumda araştırma görevlilerinin önemli kısmı kariyerlerinin tümünü araştırma görevlisi olduğu kurumda devam ettirmektedir. İçeriden türeme (inbreeding) anlamına gelen bu durum, hem kişinin, hem de kurumun performansını olumsuz etkilemektedir. Bu düzenleme ile performans odaklı bir yaklaşıma geçilecektir. Yükseköğretim sistemimiz açısından onlarca yılın beklentisi olan bu düzenlemelerin yükseköğretim camiamıza hayırlı olmasını diliyor, bu düzenlemelerin gerçekleşmesi sürecinde bizleri her aşamada destekleyen başta Sayın Başbakanımız olmak üzere Hükümetimize, Meclisimize, özellikle de önerilerimize Üretim Reform Paketinde yer veren Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanımıza yüksek öğretim camiası adına teşekkür ediyoruz.   Birinci etap hamdolsun tamamlandı. Yeni YÖK olarak ikinci yapısal değişiklik paketimiz ile ilgili çalışmalarımızı başlattık! Selam, saygı ve sevgi ile"Yüksek Öğretim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Yekta Saraç   Prof. Dr. Saraç, Türkiye'de son dönemde öğretim üyelerinin yayın sayılarındaki artışın etki değeri yüksek yayın gruplarında olmadığına değinerek, son dönemde etki faktörüne göre yayınların gruplandırıldığı bir çalışma yapıldığını bildirdi. Buna göre, dünya genelinde yayınlanan makalelerin ağırlıklı olarak yüzde 44'ünün etkinlik çarpanına göre ilk yüzde 25'lik dilimde yer alan dergilerde yayınlandığını, Türkiye'de ise yayınların toplamının ancak yüzde 25'inin bu ilk dilimde yer aldığına işaret eden Saraç, "Bu yıldan itibaren hocalarımıza etki değeri yüksek dergilerde yayınlarını yapmaya yönelik teşviklerimiz de olacak." http://bit.ly/2kQ43TK i-Doçentlik Yönetmeliği https://goo.gl/6QRq5n ii-Yükseköğretim Kurumlar Sınav (YKS) Sistemi İle ilgili Puan Türleri Güncellendi (04.01.2018) https://goo.gl/MYNM1t iii-“Yardımcı Doçentliğin Kaldırılması” ve “Doçentlik”  https://goo.gl/kbRpcp / https://goo.gl/2sbY7m iv-"Üniversitelerin Bölgesel Kalkınma Odaklı Misyon Farklılaşması ve İhtisaslaşması" temalı proje  http://bit.ly/2oO6EM2 v*YÖK-YUDAB Programı  https://goo.gl/NAeVNR Devlet üniversitelerinin araştırma görevlisi kadrolarına atanan ve doktora eğitiminin tez aşamasındaki öğrenciler mecburi hizmet yükümlülüğüne ilişkin hükümler uygulanmaksızın, en az 6 ay en fazla 1 yıl süreyle tezleri ile ilgili araştırmalar yapmak üzere yurt dışına gidebilme olanağı.. YÖK - YUDAB Programı ile başarı öncelenerek, doktora eğitiminde tez aşamasında olan araştırma görevlilerine kendi alanlarında yurt dışında araştırma yapma olanakları ve “YÖK-Yurtdışı Doktora Araştırma Bursu” . vi-Üniversitelerin araştırma projelerinde görev yapacak yüksek lisans ve doktora öğrencilerine yükseköğretim tarihinde ilk kez verilecek olan burs miktarlarını belirlendi http://yok.gov.tr/web/guest/lisansustu-ogrencilere-burs-mujdesi … vii-Yeni Akademik  Teşvik Yönetmeliğ https://bit.ly/2MtEssk  viii-   YÖK-DİL EĞİTİMİ BURSU" https://bit.ly/2KHjkOx ix-Türkiye'deki vakıf yükseköğretim kurumlarına ilişkin detaylı bilgileri ilk kez "Vakıf Yükseköğretim Kurumları 2018" adlı raporda . http://yok.gov.tr/web/guest/yok-ten-vakif-yuksekogretim-kurumlari-2018-raporu … X-YÖK’ÜN YAPTIĞI TERCİH ANKET SONUÇLANDI http://www.yok.gov.tr/documents/10279/38771823/yok_un_tercih_anketi_sonuclandi.pdf xi-    "Yükseköğretim tarihindeki en büyük yetki devri" https://bit.ly/2G2mK0P xii-YÖK’ün girişimi ile başlatılan yasal süreç sonucunda, lisansüstü tezlerin elektronik ortamda erişime açılması ile birlikte erişime açık tez sayısının oranı 2017 yılında %56,3 iken, 2018 yılında %98,7’ye yükseldi. xiii- 2018 YKS Yükseköğretime Geçişte İl - Bölge Başarıları ve Nüfus Hareketliliği Raporu” https://bit.ly/2QSvgiY  xiv-YÖK, Akademide "Açık Erişim ve  Açık Bilim" Çalışmalarını Başlattı https://bit.ly/2FZ76lF   xv-   Yükseköğretim Kurulunca (YÖK) vakıf üniversitelerinin toplam öğrenci gelirinin en az yüzde 1'i kadar araştırma-geliştirme (Ar-Ge) bütçesinin olmasına, reklam-tanıtım giderlerinin de öğrenci gelirlerinin yüzde 1'ini aşmamasına karar verildi    https://bit.ly/2OQpWRv

Batıya Yön Veren Metinler ve Kadim Değerler

İlksöz: İnsanların inançları, değer yargıları üzerine demagoji ya da Polemik yapmak ne acı!.... Hele Kerameti kendinden menkul insansanız!... Beyinden, koyuna... Eğitim şart derken bunu kastetmemiştik. Arif olan anlar mı?!.... Bir menkıbe, bir masal anlatacak anneanneniz yoksa, elinizden tutup Bayram namazına götürecek büyüğünüz olmamışsa, bilmece nedir unuttuysanız, okulda bağlama kursu yoksa, ... Türkü bilmez, abdal nedir anlamazsanız, Kelimelere ruh veren Hacıbektaşlari, Yunusları, Mevlanaları, Karacaoğlanları, Pir Sultanları ….. Bu isimlerin hiçbirini bilmemiş, kitaplarını açmamışsanız … Münir Nurettin’in adını duymamışsanız, Itrı’den bihaberseniz, failâtun failûnla dalga geçilen bir ortamda yetişmişseniz …. kadim değerlerden bi haberseniz. kadim değerlerle dalga geçen biri iseniz.  bunların yerine kolayca ikame edilebilecek zevkler, duyarlılıklar, seyirlikler varsa çok kolay insanların inançları üzerine demagoji Polemik konusu yapabilirsiniz… Eğitimli olacaksın ki neyi muhafaza ettiğini, değerlerini bileceksin. Bazı insanlar hayat felsefelerinde ; dinsel kavramları, bazıları insani, edebi, materyalist, oportünist veya pragmatist yaklaşımları benimsemekte… Bu bağlamda; bu topraklar, hangi kültürle yoğrulmuşsa, hepimiz oyuz. Çünkü bu kültürle yoğrulmuş olan hepimiz, Vatan bölünmesin!... Bayrağımızın ilelebet bu topraklarda dalgalansın!... Ezanlar susmamasın!... Tarihimizin üç bin yıla dayandığı belleğimizden silinmemesin!.. Hepimizi ortak bir paydada toplayan, "et ve tırnak" gibi birbirimize bağlanmamızı sağlayan ulusal ve kültürel bu değerler. Bu değerler ki ülkenin üst yapısını biçimlendirmekte!... Bu ülkenin genetik kodlarını oluşturmakta!.. Bu değerler için, niçin yaşanacağını ve niçin ölüneceğini de belirlemekte… Bir toplumu var eden ve onu sonsuza kadar yaşatan o toplumun kültürü. Kültürünü koruyup geliştiremeyen toplumlar başka toplumların kültürü içinde eriyip, yok olacağını yazar kitaplar!... .Kültür, insanın yaptığı ve yarattığı değerler silsilesi; estetik, teorik(bilimsel), ekonomik, siyasal, sosyal ve dinsel değerler. Sosyologlar kültürü temelde somut ve soyut olarak iki ana başlıkta toplamakta. Bu bağlamda; değerler, insanların hayat görüşü ve hayat felsefelerini tamamlayıcı parçası. Kişinin hayat felsefesi, onun yaşadığı bir değerler sistemi. Bu sistem, bireylerin amaçlarına, ideallerine, düşünce biçimine ve davranışlarına rehberlik etmekte. Stratejik yol haritası çizmekte!.. Bir ülkenin yaşam kalitesini ancak ,bu değerleri bozmanızla mümkün. Çok sayıda insanın bu değer sistemlerini etkilemeniz gerek. Bunu nasıl başaracaksınız?!.. Truva atı gibi, ya da günümüz deyimi ile bir virüs gibi!.. Hiç bıkmadan, usanmadan yıllarca uğraş vererek, değer yargıları oluşturan ağlara girerek genetik kodlarını bozmak suretiyle. Kadim değerleri yozlaştırarak. Toplumu afazi hale getirerek. Toplumda akıl tutulmasını sağlayarak. Son otuz yıldır ülkemiz çok sert trajedilerin içinden geçiyor; ideolojiler, kavramlar, medya,her şey karışık , her şey afazi ve durulmasını beklemek belki çok uzun süre alacak gibi görünüyor!... Bu karışık , bu grift dönemlerde kendimizi, yolumuzu, kadim değerlerimizi kaybetmemek için yapılması gereken; tek şey, asırların vazgeçmediği en temel değerlere, kadim değerlere sahip çıkmak.. Sözüm ona; entelektüel rol üstlenip halktan koparsanız, Halka tepeden bakarsanız. Halkla buluşamazsınız. Halkın sorunlarını çözemezsiniz. Neden?... çünkü beşerin tarihi, sosyolojik, ekonomik, edebi vb vb arşivini tutanlar onlar. Bilgi ve görgüleri, hemen her zaman halkın güncel dertlerini belirgin bir “continuum,” geçmişten geleceğe uzanan kesintisiz bir süreçe referansla değerlendirmeleriyle sonuçlanmakta. Özünün ne olduğunu bilmeyen insan portitipleri, bu bir. İkincisi de, bölük pörçük bilgilerini günümüze, günümüzün gereksinimlerine tercüme edememesi. Bir örnek, “kul hakkı”nı anlar, “artı değer”i anlamaz .... Ya da, tersi. “Öz”ümüzün üstünde yükselmeyi hiç bir alanda bilemedik. Gelin görün, hiçbir toplum yok ki, inkârla bir yere gelebilmiş olsun. 1940’larda lise müfredatına kodlar olarak giren muasır medeniyete ulaşma çabaları, Batının Musevi-Hıristiyan altyapısını ihmal etmiş, Yunan-Roma yani pagan bacağında yoğunlaşmış. Aristo ile, Eflâtun ile ünsiyet kespetmek için yıllarını harcayan kuşaklar, bir yandan içselleştiremeyip “felsefe”den koparken, diğer yandan Batının bizzat kendisinin pagan dönemini geride bıraktığının da farkına varamamışlar. Hal böyle olunca, Eski Ahit & Yeni Ahit ittifakı, Kalvinistler, Neo Con’lar, papalık, Yahova Şahitleri vb vb gelişmeleri anlamlandıramadık. Oysa, Kitaplı Dinlerin en mütekâmiline sahip olan bizler için, Batı zihniyetini kaptırmak bu kadar zor olmazdı. “Siyaset”e gelince, siyaset son tahlilde, halkın heva ve heveslerinin yapılaşmasından ibarettir, tek başına hiçbir şeyin müsebbibi olamaz.Kendimi, bu ülkenin hem öznesi hem de nesnesi hissediyor olmamdan kaynaklanan iyimserlik; bilgi ve katılımın bileşkesi. Türkiye’ye dışardan bakan bir gözlemci değil, Türkiye’nin bir parçası ve nesnesi , yerlisi, olduğumun bilinci. Ülkemden asla vazgeçmeyeceğim için, ülkemin de benden vazgeçmeyeceğinin bilgisi. Ülkemizin koşulları hangi siyasal ya da toplumsal bir öğreti sahip olursan ol, hele de yıkıcılığın albenisine kapılmış demogogların, aşağılık kurnazlığı erdem belleyen kalpleri katılaşmış siyasilerin ve onların organik aydınlarının gönüllerimizi bulandırmalarına izin vermememizi gerektirecek kadar ciddi. Birbirlerine beylik ahkâmlarını tekrarlayan, gelip geçen keyiflere kul köle ama mutmain, ama kendileriyle fevkâlade barışık yurdumun insanları. Isıtıp ısıtıp sofraya sürülen mesnetsiz siyasi tespitler, perdah yüzü görmemiş düşünceler, basmakalıp toplumsal reçeteler, beylik tepkiler, incir çekirdeğini doldurmayan gündemler, pireyi deve, habbeyi kubbe yapan sığlık, paçozluk,sürüden ayrılmamak, kim ne yapıyorsa onu yapmak, kim nereye gidiyorsa, ona rağbet etmek 'trendy' kabullere sıkı sıkıya yapışmak, açığa düşmemek. Toplam eblehleşme, değer yitirimi". Eleştirel ve radikal düşünce yalnız ve yalnız insanoğlunun en kıymetli vergisi olan yurtseverlikle, biyofiliya ile yoğrulduğu zaman meyve verir. Bilgimizin, görgümüzün, bu ülkenin bize verdiklerinin, bunca yıl yaşamışlığımın zekâtını ödemek zorundayız… Zekât verilir. Alan onu nasıl istimal eder, kimin kabı ne kadar dolar – bakın, o bizim meselemiz değil. Kim nasıl isterse yararlanır veya çöpe atar. Sorumluluğumuz buraya kadar.. Bu dünyaya dair olup da yüzde yüz doğru ya da yüzde yüz yanlış olduğu kanıtlanmış tek bir olgu ya da veri yoktur, dendi mi, ben bunu derhal “Allah’ın hikmetinden sual olmaz,” diye çeviriyorum, “Mevlâm ne eylerse güzel eyler” diye çeviriyorum, “Allah’tan umut kesilmez” diye çeviriyorum. Kim demiş şimdi hatırlamıyorum ama “bilim ve din hakikate giden yolun iki yüzüdür” demiş, bence doğru söylemiş. Günleriniz hep aydınlık olsun!.. Yüreklerindeki sevgi daim olsun!.. Yüreği "Berkehan ve Bilgehan Deniz" Kadar temiz olan tüm insanların!.. OE -02.11.2013 http://www.alevalatli.com.tr/kitapd.asp?ID=16 ***"Cadı Kazanı: Avrupa Aydınlanmasının Unutulmuş Radikalizmi" Fransız Devrimi öncesindeki döneme, kültürel ve entelektüel hayata güçlü bir giriş niteliği taşıyan Cadı Kazanı, 18. yüzyıl Paris meclislerinin canlı ve üretken entelektüel tartışmalarına ve onların kahramanlarına yeniden hayat verirken; Aydınlanma dönemi düşünürlerine dair kalıplaşmış fikirlere de meydan okuyor. Büyük Ansiklopedi projesinden sansür ve edebiyata, din ve felsefe ile hesaplaşmalardan kişisel husumetlere dönemi farklı ayrıntılarıyla ele alan,  son derece bilgilendirici bir çalışma.

Mehmet Akif‘in “Safahat“i…

İlk Söz: Günümüz dünyasını hicveden  ne güzel bir söz:   "Aldanma insanların samimiyetine, menfaatleri gelir herşeyden önce.. Vaad etmeseydi Allah cenneti, O’na bile etmezlerdi secde." Yeni kuşaklar Mehmet Âkif’i çok kere bir yönüyle tanımaktadırlar: İstiklal Marşı şairi Mehmet Âkif. Hâlbuki o, yeni kuşaklar tarafından örnek alınması gereken farklı özelliklere sahip zirve bir insandır. İdealist, sanatkâr, şair, hatip, devlet adamı, kahraman, âlim ve bilge bir düşünce adamıdır.Ama Mehmet Âkif”in öne çıkan ve gençlerimize örnek gösterilmesi gereken en önemli vasfı ise bir düşünce ve hareket adamı olmasıdır.Akifi anlamak, yüce ahlaka sahip, verilen söze, ölüm ve ölüme denk bir şey yoksa vefalı, emanete sahip çıkma, sıkıntılar karşısında bütün olanaklarla seferber olma, paylaşma  anlayışına sahip olmaktır. Akifi anlamak, Onu anmak, Ona dışarıdan bakmak değildir.. Çok sevdiğim büyük şair Mehmet Akif Ersoy'un "Müslümanlık Nerde " adlı şiiri. Birlikte okuyalım: "Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile... Adem aldatmaksa maksad, aldanan yok, nafile! Kaç hakiki müslüman gördümse, hep makberdedir; Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir; İstemem, dursun o payansız mefahir bir yana... Gösterin ecdada az çok benziyen kan bana! İsterim sizlerde görmek irkınızdan yadigar, Çok değil, ancak Necip evlada layık tek şiar. Varsa şayet, söyleyin, bir parçacık insafiniz: Böyle kansız miydi -hasa- kahraman ecdadiniz? Böyle düşmüş müydü herkes ayrilik sevdasina? Benzeyip sirazesiz bir mushafin eczasina, Hiç görülmüs müydü olsun kayd-i vahdet tarumar? Böyle olmus muydu millet canevinden rahnedar? Böyle açliktan bogazlar miydi kardes kardesi? Böyle adet miydi bi-perva, yemek insan lesi? Irzimizdir çignenen, evladimizdir dogranan... Hey sıkılmaz, ağlamazsan, bari gülmekten utan! ... 'His' denen devletliden olsaydi halkin behresi: Payitahtindan bugün tasmazdi sarhos naresi! Kurd uzaklardan bakar, dalgin görürmüs merkebi. Saldirirmis ansizin yaydan bosanmis ok gibi. Lakin, ask olsun ki, aldirmaz otlarmis esek, Sanki tavsanmis gelen, yahut kiliksiz köstebek! Kâr sayarmis bir tutam ot fazla olsun yutmayi... Hasmi, derken, çullanirmis yutmadan son lokmayi! ... Bu hakikattir bu, sasmaz, bildigin usluba sok: Halimiz merkeple kurdun ayni, asla farki yok. Burnumuzdan tuttu düsman; biz bogaz kaydindayiz; Bir bakin: hala mi hala ihtiras ardindayiz! Saygisizlik elverir... Bir parça olsun arlanin: Vakti çoktan geldi, hem geçmektedir arlanmanın! Davranin haykırmadan nakus-u izmihaliniz... Öyle bir buhrana sapmistir ki, zira, halimiz: Zevke dalmak söyle dursun, vaktiniz yok mateme! Davranın zira gülünç olduk bütün bir aleme, Bekleşirken gökte yüz binlerce ervah, intikam; Yerde kalmış, na'sa benzer kavm için durmak haram! ... Kahraman ecdadınızdan sizde bir kan yok mudur? Yoksa, istikbalinizden korkulur, pek korkulur.." Osmanlı devletinin en zor dönemlerini yaşadığı süreçte doğup büyüyen Mehmet Akif hayatı çetin mücadelelerle dolu bir şair. Eşine az rastlanan önder ve örnek bir şahsiyet Ülkesini işgal etmek isteyenlere karşı aklıyla, kalbiyle, diliyle ve her şeyden öte kalemiyle mücadele eden bir mütefekkir,iman ve aksiyon adamı. Bir düşünürün“Neslimizin ruhunun doktoru O”ndan başkası değil dediği kişi. Mehmet Akif, Kurtuluş Savaşı’nda Milli kuvvetlerin yanında yer almakla kalmamış, yazı, şiir, konuşma, vaaz ve hutbeleriyle halkı cephelere koşturmuş, milli mücadelenin kahramanlarından biri olmuştur. Ancak savaştan sonra kara bulutlar dağılıp ortalık aydınlanırken Türk devletinin yeniden yapılanması sürecinde hayal kırıklığına uğrayan Mehmet Akif, bu büyük ıstırabı susarak yüreğine gömmüştür. Milli Şairin bu suskunluğu “Akif gibi bir şairin cemiyette oluşan bu değişim karşısında susması, denebilir ki en büyük tepkisi, en güçlü protestosudur”. Şairin çok sevdiği İstanbul’a veda etmesi, incinmişli, kırgınlığı ve ıstırabı… Mehmet Akif kendini bu millete adamış, bu milletin sevdalısı bir şahsiyettir. Bu nedenle Akif’in şiirlerinde günümüz şairlerinde sıkça görülen şahsi ve kişisel sızlanışlar görülmez. Milletin derdini, milletin acısını, milletin sevincini ve milletin coşkusunu dokur dizelerine. Akif’in ıstırabını, hatıralarının derinliklerinde görmek mümkün; gömülmüş, tozlanmış, sahipsiz ve kimsesiz, yapayalnız... Her geçen biraz daha kaybolup gidiyor sessizce... Belkide kaybolup giden Milli Şair’in hatıralarına sahip çıkmayan bizleriz. Her geçen gün biraz daha büyüyor vefasızlığımız ve ıssızlığımız.!.. Vicdanımıza açılan yara her geçen gün biraz daha büyüyor... Şaairin bağımsızlık aşkını, miili mücaddele ruhunu... Köle olmamak için çırpınışlarını.. Afazi bir toplum olmamamak için mücadelesini… kadim değerlere sahip çıkışını… Milliyetçilik ruhunu...., Direnişi..., Başkaldırışı... Görememek ne kadar acı!... Bilememek ne kadar acı!... Bakın ne diyor şair..Birlikte okuyulum: "Zulmü alkışlayamam, zâlimi asla sevemem; Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem. Biri ecdâdıma saldırdı mı, hattâ boğarım!.. - Boğamazsın ki! - Hiç olmazsa yanımdan koğarım. Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam; Hele hak nâmına haksızlığa ölsem tapamam. Doğduğumdan beridir âşıkım istiklâle, Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lâle! Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum? Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum! Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim, Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim! Adam aldırma da geç git, diyemem aldırırım. Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım! Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu... İrticâın şu sizin lehçede ma'nâsı bu mu?" Çok sevdiğim büyük şair mehmet Akif Ersoy'un bir anekdot: "Eski zamanların birinde bir adam hayatın anlamının ne olduğuna takmış kafayı... Bulduğu hiçbir cevap ona yeterli gelmemiş ve başkalarına sormaya karar vermiş.. Ama aldığı cevaplar da ona yetmemiş. Fakat mutlaka bir cevabı olmalı diyormuş. Dolaşıp herkese bunu sormaya karar vermiş. Köy, kasaba, ülke dolaşmış bu arada za...man da durmuyor tabi ki. Tam umudunu yitirmişken bir köyde konuştuğu insanlar ona 'Şu karşıki dağları görüyor musun, orada yaşlı bir bilge yaşar. İstersen ona git belki o sana aradığın cevabı verebilir.' demişler.Çok zorlu bir yolculuk sonunda bilgenin yaşadığı eve ulaşmış adam. Kapıdan içeri girmiş ve bilgeye hayatın anlamının ne olduğunu sormuş. Bilge 'Sana bunun cevabını söylerim ama önce bir sınavdan geçmen gerekiyor.' demiş. Adam kabul etmiş. Bilge bir çay kaşığı vermiş adamın eline ve içine de silme bir şekilde zeytinyağı doldurmuş. 'Şimdi çık ve bahçede bir tur at tekrar buraya gel. Yalnız dikkat et kaşıktaki zeytinyağı eksilmesin eğer bir damla eksilirse kaybedersin.' Adam gözü çay kaşığında bahçeyi turlayıp gelmiş. Bilge bakmış 'Evet, kaşıkta yağ eksilmemiş, peki bahçe nasıldı? '. Adam şaşkın bir şekilde şunu söylemiş: 'Ben kaşıktan başka bir yere bakmadım ki.'. Bunun üzerine bilge 'Şimdi tekrar bahçeyi dolaşıyorsun kaşık yine elinde olacak ama bahçeyi inceleyip gel.' demiş. Adam tekrar bahçeye çıkmış gördüğü güzellikler büyülemiş muhteşem bir bahçedeymiş çünkü. Geri geldiğinde bilge, adama 'Bahçe nasıldı? ' diye sormuş. Adam gördüğü güzellikler karşısında büyülendiğini anlatmış. Bilge gülümsemiş, 'Ama kaşıkta hiç yağ kalmamış.' demiş ve eklemiş: 'Hayat senin bakışınla anlam kazanır. Ya sadece bir noktayı görürsün hayatın akıp gider sen farkına varmazsın.. Ya da görebileceğin tüm güzelliklerin tam ortasında hayatı yaşarsın akıp giden zamanın anlam kazanır... Hayatının anlamı senin bakışlarında gizlidir.'.. “Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın, bana zincir vuracakmış? şaşarım! Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım; Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.” Millî marşımızda yer alan yukarıdaki mısralar, bir milletin bağımsızlık, özgürlük ve kendine güven duygusunun ifadesidir. Mehmet Âkif, sözü ve eylemi birbiri ile tam uyum sağlayan ve buna aykırı davranışları asla affetmeyen nadir, örnek insanlardan biridir. Safahat’taki Süleymaniye Kürsüsü’nde kendisini şu şekilde tanımlamaktadır: “Budur cihanda benim en beğendiğim meslek Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek.” Doğduğu ve yaşadığı zaman dilimi, hatırlanması bile insana üzüntü ve keder veren bir dönemdir. Üç kıtada egemen olmuş büyük bir medeniyetin kurucusu Osmanlı Devleti’nin yıkılış dönemidir. Üzücü olaylar üst üste gelmekte, kamuoyunda ümitsizlik hâkim olmaktadır. O ise asla ümitsizliğe kapılmamış aksine halkını harekete geçirmek için cepheden cepheye koşmuştur. “İstiklal Harbi’nin manevi cephesinin önderi” sözü onun için yerinde kullanılan bir deyimdir. “Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak. Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.” Ankara’da Tacettin Dergâhı’nda bu mısraları yazarken ufukları karanlık, safha safha yıkılmakta olan bir vatanın geleceğine dair umut ışıklarını ateşliyordu. O, şehirden şehre, cepheden cepheye koşarak insanlara, ümitsizliğe düşmemelerini, güçlü ve ümitvar olmalarını ısrarla telkin ediyordu. Ama Âkif’in asıl ideali ülkenin geleceğinde söz sahibi olacak ruhen ve fizikî olarak güçlü bir nesil yetiştirmekti. Mehmet Âkif, idealindeki gençliği Âsım’ın Nesli olarak niteliyordu. Âsım, Mehmet Âkif”in ana hatlarını ayrıntılı olarak çizdiği ideal bir gençlik prototipidir. Vatanını, milletini, değerlerini ve tarihini sevmektedir. Haksızlığa tahammülü yoktur. Haksızlığa karşı susmayan, haykıran ve hatta bileği ile düzeltmeye çalışan bir gençtir Âsım. Güçlüdür ve bu gücünü şahsî çıkarları için değil, ülkesi, milleti, toplumun yararları ve geleceği için kullanmaktadır. Kavgacıdır, ama onun kavgası toplumun yararınadır. Safahat’ta Mehmet Âkif, Âsım’ı fiziki ve ruhi portresi ile anlatmaktadır: “Asım’ın dengi heyakil, seçilir yüzlerle. şimdi, sağ kolda, gümüş kaplı birer bâzûbend, Boynu muskayla donanmış o yarım deste levent.” Âsım toplumsal olayların sürekli içindedir. Kendine ait değer yargılarını en iyi ifade etmektedir. Tarihe karşı nankörlük edenleri uyarmaktadır. “Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem; Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem. Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım… —Boğamazsın ki! —Hiç olmazsa yanımdan koğarım! Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam; Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam. Doğduğumdan beridir âşıkım istiklâle Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lâle…. Yumuşak başlı isem, kim demiş uysal koyunum? Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boynum. Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim. Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim. Adam aldırma da geç git, diyemem, aldırırım; Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım. Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu…. İrticaın şu sizin lehçede manası bu mu?” Vatanın karış karış işgal edildiği bir dönemde Âkif, geleceğe Âsım’la bakmakta, Âsım’la teselli bulmakta, Âsım’ın iradesi ile ülkenin kurtulacağına inanmaktadır. Çünkü ülkenin geleceği iyi yetişmiş kuşaklarla mümkündür. “İşin hakikati: Hilkat ne kâr arar, ne zarar; Bekâ-yı nesle bakar hep, bekâ-yı nesli sorar. Neden mi? Çünkü hayatın yegâne gayesidir; O gâye olmasa dünyâ bir âhiret kesilir.” Âsım, bir semboldür. Müslüman Türk gençliğini temsil eder. İnancı tamdır. Ülkesini işgal etmek isteyenlere karşı aklıyla, gücüyle mücadele eder. Kazanır. Bunun en canlı örneği Çanakkale Savaşı’dır. Çanakkale’de yedi düvele karşı mücadele vermiştir, yılmamıştır ve başarmıştır. “Âsım’ın nesli… diyordum ya… nesilmiş gerçek; İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.” Âsım, bir bakıma Mehmet Âkif’in kendisidir. Vefakârdır. Sözüne sadıktır. Baytar mektebinde okurken sınıf arkadaşları ile sözleşirler. Kim önce vefat ederse geride kalan çocuklarına diğerleri bakacaktır. Sözleşmelerinden yirmi yıl sonra arkadaşı vefat eder geriye iki çocuğu ile hanımı kalır. Âkif’in son derece maddi sıkıntıda olduğu bir dönemde meydana gelen bu olay karşısında verdiği sözü tutar ve arkadaşının ailesine sahip çıkar. Safahat’ın 6. kitabı Âsım, ideallerin zirvelerini yakalamak isteyen gençlerin ana hatları çok iyi belirlenmiş yol haritası gibidir. Âsım’ın neslini yetiştirecek geleceğin anne, baba ve kurumları bu haritayı kullandıkları sürece zirveye tırmanacaklardır. Büyük ve ölümsüz şairimiz Mehmet Âkif’i bir kez daha rahmetle anarken en yakın arkadaşı Mithat Cemal’in O’nun için yazdığı bir dörtlükle yazımızı bitirelim. “Toprak, sen kol kanat ol, öyle kucakla! Bilmezsin, O gökten de, adın da temizdi! Ey yeryüzü, ma’bet kesilip Allah’a yüksel; Koynunda yatan gölge bizim Âkif’imizdi!” son söz: Günümüzde birileri için, çoğu insan için bir anlam ifade ediyor mu bilmiyorum ama!..... Mehmet Akif kendi yazdığı şiir İstiklal marşı olarak seçildiğinde ödül olarak verilen 500 Lirayı reddettiğinde sırtına giyecek paltosu yoktu.Mehmet Akif, tir tir titrediğini fark edip ödülü neden reddettiğini soranlara, "Biz esas, onurumuzu kaybettiğimizde üşürüz" demişti. https://bit.ly/3FuOfu2 https://bit.ly/3swp6LJ

8. Uluslararası Muhasebe ve Finans Araştırmaları Kongresi (Icafr‘21)

"kongre" Birlikte yürümek, birlikte adım atmak, birlikte mücadele etmek anlamında Latince bileşik bir kelime..Sempozyumdan daha üst seviyede... Ağırlıklı olarak aynı bilim dalında uzmanlaşmış bilim insanlarının/uzmanlarının çağrıldığı, konuların daha derinliğine konuşulduğu toplantı.  Öyle yazıyor kitaplar....   http://www.icafr.org/ https://bit.ly/3GQwuGN http://www.icafr.org/ .   Kongre Programını (Güncel) İndirmek İçin Tıklayınız https://drive.google.com/file/d/1YEpX2wQ8Zrh4GlOlpF1S361UUHFMgt-3/view      

VI. Uluslararası Holistence Academy Kongresi ( I H A C VI )

"kongre" Birlikte yürümek, birlikte adım atmak, birlikte mücadele etmek anlamında Latince bileşik bir kelime.. Sempozyumdan daha üst seviyede... Ağırlıklı olarak aynı bilim dalında uzmanlaşmış bilim insanlarının/uzmanlarının çağrıldığı, konuların daha derinliğine konuşulduğu toplantı. Öyle yazıyor kitaplar...   Değerli Araştırmacılar, https://ihac.holistence.com/ TOPLUM 5.0 temalı VI. Uluslararası Holistence Academy Kongresi  (IHAC VI) 19-20 Ekim 2021 tarihlerinde gerçekleştirilecektir. Konferansın bu yılki temasını Toplum 5.0 oluşturmaktadır. “İnsan odaklı süper akıllı toplum” olarak da ifade edilen Toplum 5.0 kavramı geleceğin toplumunu ifade etmektedir. Dijital dönüşümün sunduğu olanaklar ile küreselleşme ve pandeminin ortaya çıkardığı koşullar Toplum 5.0 kavramını anlamlı hale getirmektedir. Kongre, geleceğin toplumunu bugünün şartlarında değerlendirme ortamı sunacaktır. Kongremiz Toros Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleştirilecektir. Pandemi koşulları nedeniyle, kongremiz Zoom Platformu üzerinden online olarak gereçekleştirilecektir. Kongre Toplum 5.0 kavramı ile ilgili tüm alanlara açıktır. Çok disiplinli ve disiplinler arası çalışmalar dahil edilecektir. Konferansın teması ile ilgilenen bütün akademisyenleri, araştırmacıları, eğitimcileri, sivil toplum kuruluşlarını ve öğrencileri bu bilgi şölenine katılmaya davet ediyoruz. Konferansın dili, İngilizce ve Türkçe’dir. Bildiriler yayınlanan kriter ve standartlar doğrultusunda, Bilimsel Komiteden en az iki üye ve diğer bağımsız hakemler (ihtiyaç olması halinde) tarafından çift-kör hakem değerlendirmesi ile incelenecektir. Tam metinli bildiriler, Kongre kitabında basılacaktır. Ayrıca, dileyen yazarların bildirileri editoryal kitapta ve uluslararası endeksli Kongre Dergilerinde hakem değerlendirmesi sonrasında yayınlanabilecektir. Organizasyon komitemiz adına sizleri, Konferansımıza davet etmekten onur duyuyoruz. En iyi dileklerimizle…